Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Silahlı terör örgütü üyeliğinden 23, üye olmamakla birlikte örgüte yardımdan 2 sanığın mahkûm edildiği davada tutuklu gazetecilerin hiçbiri tahliye edilmedi
ÖZGÜN ÖZÇER, İSTANBUL
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, aralarında gazeteci yazar Murat Aksoy, Habertürk TV eski koordinatörü Oğuz Usluer ve müzisyen Atilla Taş’ın da bulunduğu 18’i tutuklu 26 gazetecinin “FETÖ medya yapılanmasında” yer aldıkları iddiasıyla yargılandığı davada karar açıklandı.
İki gün boyunca süren oturumlarda savcı mütalaasına karşı savunmalarını daha önce yapamayan sanıkları dinleyen mahkeme heyeti, 8 Mart 2018 günü açıkladığı kararında üç sanık dışında diğer 23 sanığın “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasından cezalandırılmasına hükmetti.
Gazeteci Aksoy “örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Müzisyen Taş’a da aynı suçlamadan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi. Mahkeme, her iki sanığın da tutuksuzluğunun devamına hükmetti. Mahkeme heyeti Rotahaber’in sahibi Ünal Tanık’ın eşi Muhterem Tanık’ın ise beraatine karar verdi.
Mahkeme heyeti, 11 sanığın “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan alt sınırdan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmalarına hükmetti. Bu sanıklar şunlar: Millet gazetesi eski yazarı ve Habertürk eski Genel Yayın Koordinatörü Abdullah Kılıç, Zaman gazetesi Ankara muhabiri Bayram Kaya, Zaman gazetesi kültür-sanat muhabiri Bünyamin Köseli, Aksiyon dergisi muhabiri Cemal Azmi Kalyoncu, Bugün gazetesi fotomuhabiri Cihan Acar, Zaman gazetesi muhabiri Habip Güler, Zaman gazetesi ekonomi muhabiri Halil İbrahim Balta, Zaman gazetesi muhabiri Hanım Büşra Erdal, Cihan Haber Ajansı muhabiri Hüseyin Aydın, Zaman gazetesi muhabiri Yakup Çetin ve Türk Solu dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gökçe Fırat Çulhaoğlu.
Mahkeme, diğer 12 sanığı ise “suçun işleniş özellikleri ve suça yönelik kastın yoğunluğu” nedeniyle yine “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Bu grupta yer alanlar şunlar: Haberdar.com haber koordinatörü Ahmet Memiş, Zaman gazetesi eski haber müdürü Ali Akkuş, Şubuhaber sitesinin kurucusu Muhammed Sait Kuloğlu, Bugün gazetesi eski haber müdürü Mustafa Erkan Acar, Sabah gazetesi Ankara eski haber müdürü Mutlu Çölgeçen, Habertürk TV eski koordinatörü Oğuz Usluer, TRT haber muhabiri Seyid Kılıç, Millet gazetesi ekonomi müdürü ve al-Monitor eski yazarı Ufuk Şanlı, Rotahaber sitesinin sahibi Ünal Tanık, Aktif Haber internet sitesi editörü Yetkin Yıldız, Habertürk TV eski haber müdürü Cuma Ulus ve öğretmen Davut Aydın.
Mahkeme ayrıca tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin “hükmen tutuklu” olarak devamına karar verirken, daha önce tahliye edilen sanıklardan Ali Akkuş’un da yeniden tutuklanmasına hükmedildi. Önceden tahliye olan diğer sanıkların ise temyiz süresince tutuksuz hâlleri devam edecek.
Mahkeme hükmünde, firari olan Haberdar genel yayın yönetmeni Said Sefa ile eski HaberTürk TV muhabiri Bülent Ceyhan’ın dosyasının ayrılmasını kararlaştırdı. Eski Zaman gazetesi çalışanı Emre Soncan’ın da dosyasının hakkındaki bir başka soruşturmayla birleştirilmesi üzerine davada yargılaması yapılan sanık sayısı 26 oldu.
Ünal Tanık: Cem Küçük, Turgay Güler ile bağ kurulmuyor?
Mahkemede savunma için söz alan sanıklardan Rotahaber’in sahibi ve kurucusu Ünal Tanık, iddianamede aynı haber sitesindeki görevinden kavgalı ayrılan Ahmet Memiş’in kendisiyle bağının kurulduğunu, ancak gazeteciliğe adım atmasına vesile olduğu pek çok isimle neden böyle bir bağın kurulmadığını sordu. 1985 yılında Tercüman gazetesinde muhabir olarak gazeteciliğe adım attığını, 1990’lı yılların ortasında da Kanal 7’nin haber merkezini kurduğunu söyleyen Tanık, bugün hükümete yakın mecralarda tanınan pek çok ismin ilk olarak kendisinin yanında gazetecilik deneyimi kazandığını söyledi. Tanık, hâlen Güneş gazetesi genel yayın yönetmenliğini yapan Turgay Güler, Türkiye gazetesi köşe yazarı Cem Küçük, yıllarca yorumculuk yaptıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcılığı’na atanan Hüseyin Yayman ve Star yazarı ve Kanal 24 programcısı Ersoy Dede gibi isimlere ilk kalemi kendisinin verdiğini belirtti. Rotahaber’de ise Meryem Gayberi, Halime Kökçe, Yaşar Taşkın Koç gibi isimlerin yazdığını söyleyen Tanık, “Bugün hepsi başka mecralarda bulunan bu isimlerle aramda örgütsel bağ kurulmuyor” dedi.
Fuat Avni’nin Rotahaber’de yazı yazmasına ilişkin de konuşan Tanık, Twitter’dan mesaj aldığını ve haber sitesinin daha popüler olması için teklifi kabul ettiğini söyledi. 6-7 yazının ardından çıkan gerginlikler üzerine Fuat Avni’nin yazılarına son verildiğine dikkat çeken Tanık, “Hukuk devletinin öngörülebilir olması gerekir. Bir dönem bazı haberlere yasaklama kararları gelirdi. Biz de uygulardık. Fuat Avni hakkında haber yapmak suçtuysa neden mahkeme yasak koymadı? Bugün suç olmayan yarın suç sayılırsa, devlet vatandaşlarına tuzak kuruyor gibi algılanmaz mı” ifadelerini kullandı.
Oğuz Usluer: BTK ve Emniyet verileri tutarsız
ByLock kullanmakla suçlanan Habertürk TV eski koordinatörü Oğuz Usluer ise hakkında hazırlanan BTK raporu ile Emniyet raporu arasında çok büyük tutarsızlıklar olduğunu söyledi. Her iki rapordaki lokasyon, bağlantı saati ve IP numarası bilgileri arasında büyük farklılıklar olduğuna dikkat çeken Usluer, raporlar üzerinde bilirkişi değerlendirmesi olmamasını da eleştirerek, “ByLock raporlarında nedense hiç değerlendirme ya da imza yok. Bilirkişi olsa birkaç saate çözecekti, ama bilirkişi talebimiz kabul edilmedi” dedi. BTK raporundaki tutarsızlıklarla ilgili örnekler veren Usluer “Rapora göre 6 ay içinde telefonu uçuş moduna dahi almamışım. 1 gün içinde 24 saatin üzerinde internete bağlandığım olmuş. Bir gece saat 3:52’de TEM üzerinde Harp Akademileri Tüneli’nin içinde sabah 8’e kadar 550 kez ByLock’a bağlanmışım. Böyle gerçekdışı verilerle suçlanıyorum” ifadelerini kullandı. Bir dönemler Fethullah Gülen hareketine övgü dolu sözler söyleyenlerin herhangi bir soruşturmayla karşı karşıya olmadıklarına dikkat çeken Usluer, “Onların kandırılıp düştüğü yerde biz boğulduk, kelepçe o yalanın mağdurları olan bize takılıyor. Mahkemeden bir talebim var: ByLock kullanmadığımın tespit edilmesini istiyorum. Adalet yerini bulsun” diye konuştu.
Benzer şekilde Millet gazetesinin eski ekonomi müdürü Ufuk Şanlı da kendisi ile ilgili hazırlanan ByLock raporunda benzer tutarsızlıklara işaret etti. Emniyetin log raporuna göre 8 bağlantı olduğunu, BTK’nın raporunda ise ByLock’a 1258 kez bağlandığının iddia edildiğine işaret eden Şanlı “Geriye kalan 1250 bağlantı nedir” diye sordu. Emniyetten gelen en son raporda ise “bağlanmadığı bir programla iletişim kurduğunun” öne sürüldüğünü vurgulayan Şanlı, kendisinin bağımsız bilirkişiye yaptırdığı raporun dikkate alınmasını talep etti.
Şanlı’nın avukatı Barış Topuk ise avukatların tüm taleplerine rağmen mahkemeye uzman raporları hazırlayan bilirkişilerin duruşmalarda dinlenmediğini söyledi.
Topuk, bir gün önce bir diğer müvekkili TRT haber muhabiri Seyid Kılıç hakkında yaptığı savunmada da ByLock raporlarının şüpheden uzak veriler ortaya koymadığını belirterek, “ByLock konusundaki şüphe giderilmeden mahkeme bir hüküm tesis etmemelidir. Şüphe varsa şüpheden sanık yararlanmalıdır” dedi.
Av. Kardaş: Cemaatin ne zaman terör örgütüne dönüştüğü tespit edilmeli
7 Mart’taki oturumda savunmasını yapan Zaman gazetesi muhabiri Hanım Büşra Erdal’ın avukatı Ümit Kardaş, suçlamalarının ve delil olarak sunulan olguların çoğunun Fethullah Gülen hareketiyle iktidar arasında henüz bir çatışmanın başlamadığı bir döneme ait olduğunu vurguladı. Gülen hareketinin terör örgütüne dönüştüğünün ilk kez 30 Mayıs 2016 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ve ardından yapılan açıklamayla ifade edildiğini söyleyen Kardaş, “Venedik Komisyonu’nun raporu Gülen cemaatinin ne zaman terör örgütüne dönüştüğü konusundaki muğlaklığa dikkat çekmiştir. Bu muğlaklık suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkesine aykırı kararlara ve böylece adaletsizliğe yol açabilir” dedi. Erdal ise savunmasında Zaman gazetesinin yöneticilerinin kaçmışken muhabir ve alt pozisyonda çalışanların yargılanarak cezalandırmalarının “adaletsizlik” olduğuna işaret etti.
Aksoy: Özgür, demokratik ve adaletli bir Türkiye talep ettim
Savunmasını 7 Mart’taki oturumda yapan gazeteci yazar Murat Aksoy ise yazılarının muhalif veya eleştirel olarak değerlendirilebileceğini ancak sadece daha özgür, daha demokratik ve daha adaletli bir Türkiye talebinde bulunduğunu söyledi. “Bir Alevi olarak muhafazakârların hak ve özgürlüklerini savundum. Bunu yapmanın kendi hak ve özgürlüğümü savunmak olduğunu düşündüm,” diyen Aksoy, Yeni Şafak’ta da T24’te de aynı yazıları yazdığını ve bunlarda sadece kendi düşüncelerini ifade ettiğini belirtti. Hakkında herhangi somut delil olmadığını da vurgulayan Aksoy ayrıca “Bedenimiz ve zihnimiz özgür, ama meslekî tutukluluğumuz devam ediyor. Bu davada yargılanmak mesleğimi sürdürmem açısından üzerimde Demokles’in kılıcı gibi duruyor” ifadelerini kullandı.
Sabah gazetesi Ankara eski haber müdürü ve son olarak 11 ay Millet gazetesinde çalışan Mutlu Çölgeçen ise savunmasında “Devletin tüm kurumları Millet gazetesinin çıkmasına izin verdi, sarı basın kartı dağıttı. ‘Neden bu gazetede çalıştın’ sorusunu çok doğru bulmuyorum” dedi. Yıllarca hükümete yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesinde çalıştığını ve Ankara haber müdürü olarak görev yaptığını söyleyen Çölgeçen, haberlerin hâlen gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapan Erdal Şafak tarafından defalarca manşet veya sürmanşet olarak kullanıldığına dikkat çekti.
Bugün gazetesi eski haber müdürü Mustafa Erkan Acar ise Ergenekon hakkında yazdığı kitabın delil olarak kullanılmasına anlam veremediğini söyledi. Davada 100’ün üzerinde duruşma izlediğini aktaran Acar, “Ergenekon hakkında haber ve kitap yazmak suçsa, AKP milletvekili Şamil Tayyar da Ergenekon hakkında 4-5 kitap yazmadı mı?” dedi.
“Algı faaliyetinde bulundukları” suçlamasına ilişkin ise pek çok sanık savunmalarında sosyal medyada algı yönetecek kadar yeterince aktif olmadıklarını belirtti. Habertürk TV eski haber müdürü Cuma Ulus, aleyhinde delil olarak kullanılan bir tweetle ilgili “’Artık dayanışma zamanı, gazetecilik suç değil’ diye yazmışım. ‘Gazetecilik suçtur’ mu demem gerekiyordu?” dedi. Ulus Twitter’da sadece 275 takipçi ile nasıl bir algı faaliyeti yürüteceğini sordu.
Söz konusu suçlamayla ilgili avukatlar da pek çok eleştiride bulundu. Ümit Kardaş, algı oluşturmanın hukuken tek karşılığının propaganda suçu olabileceğini vurgularken, Barış Topuk ise “Algı oluşturma iddiasıyla ilgili bir psikanalist tayin edilsin, biz de hangi tweetlerin örgüt faaliyeti kapsamında olduğunu anlayalım” dedi.
Çok sayıda sanık da herhangi bir somut delil gösterilemeden aileleri ve çocuklarından ayrı zor koşullarda 20 ay geçirdiklerini dile getirdi. Sanıklar, ailelerin maddi ve manevi açıdan son derece zor koşullarda olduğunu söyledi. Aktif Haber internet sitesi editörü Yetkin Yıldız “Eşime evlenme teklif ederken ona bir söz vermiştim: Onu yalnız bırakmayacaktım. 20 aydır onu yalnız bıraktım. Ben sadece gazetecilik yaptım” dedi. Zaman gazetesi muhabiri Yakup Çetin ise son sözünde kamuoyu tarafından unutulmuş olmaktan yakınarak “Son 20 ayda beni en çok üzen şeylerden biri bana bir sayı muamelesi yapılması oldu. Benim bir insan olduğumu görmenizi istiyorum” diye konuştu.
Mahkemenin kanuna göre bir ay içerisinde gerekçeli kararını açıklaması bekleniyor. Gerekçenin ardından kararlar için istinaf yolu açılacak.
Davanın 22 ve 23 Şubat’ta görülen duruşmalarıyla ilgili habere buradan ulaşabilirsiniz.