Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Ahmet Kanbal

Ahmet Kanbal

Gazeteci Ahmet Kanbal, yaptığı haberler ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle birçok kez gözaltına alındı, hakkında çeşitli suçlamalarla çok sayıda soruşturma ve dava açıldı.

Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ahmet Kanbal, asker kaçağı olduğu iddiasıyla hakkında açılan bir soruşturma kapsamında ifade vermek üzere 8 Şubat 2018 günü gittiği karakolda gözaltına alındı. Kanbal’ın, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alındığı öğrenildi. Kanbal, İzmir Adliyesi’nde savcılık tarafından ifadesinin alınmasının ardından 9 Şubat günü serbest bırakıldı.

Kanbal, savcılık tarafından hakkındaki yakalama kararının kaldırılmaması nedeniyle 12 Şubat 2018 günü İzmir’de tekrar gözaltına alındı. Karşıyaka Çarşı Polis Merkezine götürülen Kanbal, Mersin Cumhuriyet Savcılığının Karşıyaka Savcılığına yazı yazmasının ardından 13 Şubat’ta sağlık kontrolünden geçirilerek serbest bırakıldı.

“Örgüt propagandası” davası

Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma neticesinde Kanbal hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” (TMK 7/2) suçlamasıyla iddianame hazırlandı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen dosyada Kanbal’ın kişisel sosyal medya hesabından yaptığı toplam 31 haber paylaşımı suçlama konusu yapıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Afrin’e yönelik operasyonu ile ilgili haberler, Kanbal’ın Afrika Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent ile yaptığı röportaj ve Carlos Latuff’un karikatürünün de aralarında olduğu paylaşımları delil olarak sunan iddianame savcısı, Kanbal’ın atılı suçu “basın-yayın yoluyla alenen” ve “zincirleme biçimde” işlediğini iddia ederek verilecek cezanın artırılmasını talep etti. İddianame İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

Davanın ilk duruşması, 20 Kasım 2018 tarihinde görüldü. Mardin’de yaşayan Kanbal, duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Kanbal’ın savunmasının ardından ilk duruşmada esas hakkındaki mütalaasını sunan duruşma savcısı, Kanbal’ın atılı suçtan cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme heyeti, Kanbal ve avukatlarına esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamaları için ek süre vererek davayı erteledi.

Davanın ikinci duruşması, 19 Mart 2019 tarihinde görüldü. Kanbal’ın avukatlarının savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı yaptıkları savunmaların ardından mahkeme heyeti, yargılamanın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinde düzenlenen “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” yönünden devam ettirilmesi için Adalet Bakanlığı’ndan izin istenmesine karar verdi.

Davanın üçüncü ve karar duruşması 13 Aralık 2019 tarihinde görüldü. Bir önceki duruşmada yargılamanın TCK 301 uyarınca devam ettirilmesine izin verilmesi için dosyanın gönderildiği Adalet Bakanlığı’nın talep edilen izni vermediği tutanağa geçirildi. İlk celsede verilen esas hakkındaki mütalaayı değiştiren duruşma savcısı, Kanbal’ın suçlama konusu yapılan paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek beraat talep etti. Mahkeme, Kanbal’ın beraatına hükmetti.

Basın açıklamasını takip ederken gözaltı

Kanbal, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevinde o dönemde devam eden açlık grevlerine destek olmak amacıyla Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin İl Teşkilatınca 20 Mart 2019 tarihinde cezaevi önünde yapılmak istenen basın açıklamasını takip ettiği sırada Jinnews muhabiri Rojda Aydın ile birlikte basın açıklamasına yönelik polis müdahalesinde gözaltına alındı. Mardin İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürülen gazeteciler, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Halfeti paylaşımına “örgüt propagandası” soruşturması

Kanbal hakkında, 21 Mayıs 2019 tarihli bir sosyal medya paylaşımı gerekçe gösterilerek Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “terör örgütü propagandası yapmak” şüphesiyle soruşturma başlatıldı.

Soruşturmaya gerekçe gösterilen paylaşımda Kanbal, Halfeti ve Bozova ilçelerinde gözaltına alınan üç çocuğun fotoğrafını paylaşarak “Bir fotoğraf düşüyor önüme #Halfeti’den; Elleri arkadan kelepçelenmiş; Yerlere yatırılmış onca beden; ‘Terörist’ diyorlar; Bir fotoğraf daha düşüyor önüme; O da Halfeti’den; Gözleri korku ile endişe ile bakan; Kalp atışlarını hissettiren; Üç küçük beden; ‘Terörist’ diyorlar adlarına” ifadelerini kullanmıştı.

Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı, “yetkisizlik” gerekçesiyle soruşturma dosyasını Kanbal’ın yaşadığı ilin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, 29 Ekim 2020 tarihinde Kanbal’ın eyleminin “terör örgütü propagandası yapmak” suçunun unsurlarını taşımadığına kanaat getirerek bu şüphe yönünden kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Başsavcılık, Kanbal hakkında TCK 301. maddede düzenlenen “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” şüphesiyle soruşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanlığından izin istedi. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün TCK 301 yönünden soruşturma yapılmasına izin verilmediğini Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesi üzerine savcılık, 28 Ocak 2021 tarihinde bu yönden de takipsizlik kararı verdi.

Eve giderken gözaltı ve “nezarethanede ıslık” soruşturması

Kanbal, 13 Temmuz 2019 tarihinde Mardin’de evine gittiği sırada polisler tarafından gözaltına alındı. Mardin İl Emniyet Müdürlüğüne götürülen Kanbal’ın sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla başlatılan bir soruşturma sebebiyle gözaltına alındığı öğrenildi. Savcılık ifadesinin ardından sevk edildiği nöbetçi sulh ceza hâkimliği, Kanbal’ın yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiriyle serbest bırakılmasına karar verdi.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, Kanbal’ın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığına kanaat getirerek 30 Ekim 2020 tarihinde takipsizlik kararı verdi.

Gözaltında olduğu sürede polis nezaretindeyken “Terör örgütünün marşının ritimlerini ıslık çalarak söylediği” iddiasıyla polis memurlarının Kanbal hakkında tutanak tutması üzerine Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, “terör örgütü propagandası yapmak” şüphesiyle Kanbal hakkında ayrı bir soruşturma başlattı. 

Yaklaşık üç yıl sonra soruşturmayı sonlandıran savcılık, polis memurları tarafından hazırlanan tutanaktaki iddiaları doğru kabul etse de Kanbal’ın eyleminin “terör örgütü propagandası yapmak” suçunun unsurlarını oluşturmadığını belirterek 1 Nisan 2022 tarihinde takipsizlik kararı verdi.

Kayyum protestolarını takip ederken gözaltı ve “2911” davası

Kanbal, Mardin Büyükşehir Belediyesine kayyum atanmasının ardından 20 Ağustos 2019 tarihinde kentte gerçekleşen protestoları takip ederken meslektaşları Mehmet Şah Oruç, Rojda Aydın, Nurcan Yalçın ve Halime Parlak’ın da aralarında olduğu yedi kişi ile birlikte gözaltına alındı. Mardin İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürülen gazeteciler, çıplak aramaya ve fiziksel şiddete maruz bırakıldı. Gazetecilerin gözaltı süresi, “soruşturmanın tamamlanmadığı” gerekçesiyle 23 Ağustos’ta dört gün daha uzatıldı. Gözaltına alındıktan yedi gün sonra “terör örgütü propagandası yapmak” ve “terör örgütü üyeliği” şüphesiyle ifadeleri alınan gazetecilere yalnızca, “Eylem günü neden oradaydınız?” sorusu soruldu. Gazeteciler 27 Ağustos 2019 tarihinde adliyeye sevk edilmeden serbest bırakıldı.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “terör örgütü üyeliği” şüphesiyle yürüttüğü soruşturmayı Kasım 2019’da takipsizlik kararı ile sonuçlandırdı. Takipsizlik kararında gazetecilerin üzerine atılı suçu işlediklerine dair “istihbari bilgi dışında” inandırıcı ve kesin nitelikte delil olmadığı belirtildi.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı olayı gerekçe göstererek 27 Ekim 2020 tarihinde gazeteciler hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1 maddesi uyarınca “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmamak” suçlamasıyla iddianame hazırladı.

İddianamenin kabul edilmesi üzerine gazetecilerin yargılanmasına 27 Nisan 2021 tarihinde Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesinde başlandı. Gazetecilerin avukatları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ahmet Şık ve Ahmet Altan kararları başta olmak üzere yerleşik içtihadına istinaden gazeteci olduklarına dair belgeleri dava dosyasına sundukları müvekkilleri hakkında derhal beraat kararı verilmesini talep etti. Avukatların bu talebine yönelik görüşü sorulan duruşma savcısı, dosyaya sunulan basın kartlarının geçerlilik tarihinin “suç tarihinden” sonrasını kapsadığını belirterek derhal beraat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etti. Hâkim, sanıkların ifadeleri alınmadığı için avukatların taleplerini reddetti.

Davanın 20 Ekim 2021 tarihinde görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, gazetecilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerinin sabit olmadığını belirterek haklarında beraat kararı verilmesini talep etti. Kısa bir aranın ardından kararını açıklayan hâkim, gazetecilerin atılı suçu işlediklerine dair yeterli ve kesin delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatlarına hükmetti.

“Soruşturmanın gizliliğini ihlal” soruşturması

Aralarında o dönemde Nusaybin 2. Hudut Karakol Komutanı olan Piyade Binbaşı İlkay Katı ile astsubaylar Nihat Muratoğlu, Gürkan Sinan ve Aziz Çakı’nın olduğu dokuz kişinin “rüşvet” ve “göçmen kaçakçılığı” şüphesiyle Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklandığını haberleştiren gazeteci Ahmet Kanbal hakkında Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “soruşturmanın gizliliğini ihlal” şüphesiyle soruşturma başlatıldı.

Kanbal’ın 10 Kasım 2020 tarihinde ifadeye çağrılması üzerine haberdar olunan ve şikâyet üzerine başlatıldığı belirtilen soruşturmaya Kanbal’ın 15 Eylül 2020 tarihinde Mezopotamya Ajansı’nda yayımlanan “2’nci Hudut Komutanı rüşvet ve göçmen kaçakçılığından tutuklandı” başlıklı haberi gerekçe gösterildi. Haberleştirilen soruşturma kapsamında tutuklanan askerlerin avukatları tarafından yapılan şikâyette gizlilik kararı alınan soruşturmanın detaylarına haberde yer verildiği ve bu şekilde soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiği iddia edildi.

Ocak 2022’de soruşturmayı sonlandıran soruşturma savcısı, haberin yapıldığı tarihteki hal ve koşullar dikkate alındığında haberin eleştiri ve haber verme hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.

Süleyman Soylu’ya “hakaret” davası

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, sosyal medyada yaptığı bir paylaşım nedeniyle Kanbal hakkında 13 Nisan 2020 tarihinde “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” ve “kamu görevlisine hakaret etmek” iddialarıyla soruşturma başlattı. Kanbal’ın o dönem İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu’nun istifasını açıkladığı gün yaptığı paylaşımdaki “Batacak olan gemiyi ilk önce fareler terk eder... Evrensel bir sözdür... Fareler gidince gemi de batar…” ifadeleri suçlama konusu yapıldı.

Soylu’nun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma neticesinde Kanbal hakkında 1 Haziran 2020 tarihinde “kamu görevlisine alenen hakaret” (TCK 125/3) suçlamasıyla iddianamede düzenlendi. Soylu’nun “mağdur” olarak yer aldığı iddianame Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

10 Mart 2022 tarihinde görülen ilk duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, “… açık kaynak araştırması içinde görülen tweetin müştekiye dair herhangi bir yorum ya da haber paylaşımının altında olmadığı, ayrıca söylenilen fare kelimesinin doğrudan doğruya müştekiye hakaret kastıyla yazıldığına dair dosyada başka delil bulunmadığından” Kanbal hakkında beraat kararı verilmesini talep etti. Son söz ve savunmaların ardından kararını açıklayan hâkim, “sanığın katılana yönelik suç işleme kastı ile hareket ettiği sabit olmadığından” Kanbal’ın beraatına hükmetti.

“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “tehdit” soruşturması

Kanbal’ın 30 Mart 2020 tarihinde yayımlanan “Testleri pozitif çıkan çocuklar diğer çocuklarla aynı ünitede” başlıklı haberi nedeniyle Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gazeteci hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “tehdit” şüphesiyle soruşturma başlatıldı.

Mardin Devlet Hastanesi’nde Covid-19 testi pozitif çıkan çocukların, testi negatif çıkan çocuklarla aynı ünitede karantina altına alındığı iddiasının yer aldığı haberin ardından İl Sağlık Müdürlüğünün suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma, 12 Haziran 2020 tarihinde sonuçlandı. Soruşturma savcısı, şikâyete konu haberde tehdit unsurunun yer almadığını, şikâyetçinin cevap ve düzeltme hakkı bağlamında herhangi bir girişimde bulunmadığını, ve şikâyet konusu haberin haber verme hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “tehdit” suçlarının unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.

“Hedef gösterme” davası

Eski Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Musa Çitil, gazeteci Yağmur Kaya’nın İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ile yaptığı ve 20 Ağustos 2020 tarihinde “Eren Keskin: Hâkim ve savcılar devlet görevlisini tecavüz suçundan tutuklamaya korkuyor” başlığıyla Artı Gerçek’te yayımlanan röportaj sonrasında Kaya ve Keskin hakkında “terör örgütlerine hedef gösterildiği” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Çitil’in ikamet ettiği yer olan Aydın’daki Cumhuriyet Başsavcılığı, Çitil’in haklarında suç duyurusunda bulunduğu Kaya ve Keskin’in dışında “başkaca şüpheliler” tespit ederek iddianameler hazırladı. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında iddianame hazırladığı kişiler arasında Mezopotamya Ajansı muhabiri Ahmet Kanbal da bulunuyordu.

6 Temmuz 2021 tarihli iddianamede Kanbal’a yöneltilen “terörle mücadele görev almış kişileri hedef göstermek” (TMK 6/1) ve “kamu görevlisine hakaret” (TCK 125/3) suçlamalarına Artı Gerçek’te yayımlanan röportajı alıntılayarak, şahsi hesabından yaptığı sosyal medya paylaşımı delil gösterildi.

Kanbal’ın sosyal medya paylaşımındaki “Bu tavrı korumacılığı anlamak için Eren Keskin’in işaret ettiği yere bakılmalı: ‘Yıllar önce Musa Orhan’dan önce bir Musa Çitil vardı. 90’lı yıllarda Mardin’de komutandı. Ş.E.’ye cinsel saldırıdan tutuksuz yargılandı, beraat etti. Yıllar sonra Diyarbakır Sur’da komutandı’” ifadeleri hakkındaki suçlamalara delil gösterildi.

Kanbal Mardin’de yaşadığı için dosya yetkisizlik kararıyla Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının da yetkisizlik kararı vermesi üzerine dosyayı inceleyen Midyat Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Nisan 2021 tarihinde Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna hükmetti. Bu karar üzerine Kanbal’ın yargılanmasına Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı.

Davanın ilk duruşması 10 Aralık 2021 tarihinde görüldü. Kanbal ve avukatı, mahkemenin yetkisiz olduğunu öne sürerek yetkisizlik kararı verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, 30 Kasım 2021 tarihindeki talimat duruşmasında Kanbal’ın savunmasına geçildiğini ve dolayısıyla yetkisizlik kararı verilemeyeceğini belirterek taleplerin reddedilmesine karar verdi. Kanbal ve avukatının savunmalarının ardından esas hakkındaki mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, Kanbal’ın paylaşımında Musa Çitil’in görev aldığı yerlerin ismini verdiği ve dolayısıyla Çitil’i hedef gösterme kastıyla hareket ettiğini iddia ederek Kanbal’ın TMK 6/1’den cezalandırılmasını talep etti. Kanbal’ın, Çitil’i Musa Orhan ile karşılaştırarak üzerine atılı “kamu görevlisine hakaret” suçunu işlediğini iddia eden duruşma savcısı, “terörle mücadele görev almış kişileri hedef gösterme” suçu daha ağır cezayı gerektiren bir suç olduğu için Kanbal hakkında “kamu görevlisine hakaret” suçu yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığı yönünde görüş verdi. Musa Çitil’in katılma talebinin kabul edilmesine karar veren mahkeme heyeti, Kanbal ve avukatına esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamaları için süre vererek davayı erteledi.

Davanın ikinci duruşması, 2 Şubat 2022 tarihinde görüldü. Bir önceki celsede sunduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarlayan duruşma savcısı, Kanbal’ın “terörle mücadele görev almış kişileri hedef göstermek” suçundan cezalandırılmasını talep etti. 

Davanın üçüncü ve karar duruşması, 2 Mart 2022 tarihinde görüldü. Mahkeme heyeti, Kanbal’ın “terörle mücadele görev almış kişileri hedef göstermek” suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, “kamu görevlisine hakaret” suçu yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verdi.

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Kanbal’ın avukatının itirazını 21 Aralık 2022 tarihinde karara bağladı. İstinaf mahkemesi, Kanbal’a verilen 1 yıl 3 aylık hapis cezasının kaldırılmasına hükmederek hukuka aykırılığın giderilmesi için Kanbal hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verdi. Kanbal’ın üzerine “atılı suç yönünden, kastının bulunduğu yönünde, mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden arındırılmış, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğin[e]” kanaat getiren istinaf mahkemesi, Kanbal’ın beraatına hükmetti.

“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” soruşturması

Kanbal, ifade vermek için Mardin İl Emniyet Müdürlüğü’ne çağrılması üzerine hakkında 10 Mart 2022 tarihinde bir soruşturma başlatıldığını öğrendi.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” şüphesiyle açılan soruşturma dosyasında Kanbal’ın 15 Şubat 2022 tarihinde MA’da yayımlanan “Ölen kişiyi gözaltına almak için evine baskın yapıldı” başlıklı haberi, failleri asker olan cinsel saldırılar hakkındaki haberleri, Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyum döneminde yapıldığı iddia edilen yolsuzluklar ile ilgili haberleri, Mardin Valiliği’nin Kürtçe tiyatro oyunun sergilenmesini yasakladığına dair haberi ile kolluk güçleri tarafından öldürülen Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Ali el Hemdani ve Hacı Lokman Birlik hakkında yaptığı sosyal medya paylaşımları yer aldı.

Soruşturma savcısı, “yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi” gerekçesiyle takipsizlik kararı vererek 20 Nisan 2022 tarihinde soruşturmayı sonlandırdı.

25 Nisan 2023 operasyonu ve “örgüt üyeliği” soruşturması

Ahmet Kanbal, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında düzenlenen ev baskınları sırasında aralarında MA editörü Abdurrahman Gök ve muhabir Mehmet Şah Oruç’un da bulunduğu gazeteciler ve birçok Kürt gazeteciyi temsil eden avukat Resul Temur ile birlikte 25 Nisan 2023 tarihinde gözaltına alındı.

Açık tanık Ümit Akbıyık’ın ifadelerine istinaden başlatılan soruşturma kapsamında 21 ilde ev baskınları düzenlendiği ve 145 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. Mardin’den Diyarbakır’a getirilen ve savcılık sorgusu sırasında “örgüt üyeliği” şüphesiyle gözaltına alındığı ortaya çıkan Kanbal’a açık tanık Ümit Akbıyık’ın ifadeleri, yaptığı haberler ve sosyal medya paylaşımları soruldu. Dört günlük gözaltı sonrasında sevk edildiği sulh ceza hâkimliği tarafından yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiriyle serbest bırakılan Kanbal hakkındaki soruşturma halen devam ediyor.

“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla iki soruşturma, bir dava

Kanbal hakkında, 5 Ağustos 2021 tarihli bir sosyal medya paylaşımı gerekçe gösterilerek Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” şüphesiyle soruşturma başlatıldı. Ancak Kanbal’ın soruşturma konusu paylaşımı, Türk Ceza Kanunu’na Ekim 2022’de eklenen 217/A maddesinin yürürlüğe girmesinden önce yapılmıştı. Kanbal, suçlama konusu paylaşımında TSK tarafından başlatılan bir operasyon ile eş zamanlı olarak Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Ömeryan kırsalında orman yangını çıktığını duyurmuştu.

Soruşturmayı 31 Mayıs 2023 tarihinde sonlandıran soruşturma savcısı, “halkı yanıltıcıyı bilgiyi alenen yaymak” suçunun “özel kastla işlenen suçlar”dan olduğunu belirterek Kanbal’ın “bilginin yanıltıcı olduğunu bilmesi ve halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle hareket etmesi gerektiği, şüphelinin bu saikle hareket ettiğine dair ve hakkında kamu davası açmayı gerektirecek nitelikte doysa kapsamında somut delil, iz ve emarenin bulunmadığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.

Kanbal hakkında, Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Seçimlerinin yapıldığı gün olan 14 Mayıs 2023 tarihinde Mardin’de bir süre kaybolan seçim sandığına dair yaptığı bir sosyal medya paylaşımı gerekçe gösterilerek “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamasıyla Mayıs ayında başlatılan soruşturma ise davaya dönüştü.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 31 Mayıs 2023 tarihinde hazırlanan iddianamede, Kanbal’ın “Mardin’den; 1363 nolu sandık kayboldu… Sandık başkanı ve oy torbasını arama çalışması başlatıldı” ifadeleri suçlamaya delil olarak gösterildi.

İddianamenin Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesi üzerine Kanbal’ın yargılanmasına başlandı. Davanın 18 Ekim 2023 tarihinde görülen ilk duruşmasında mahkeme, Yeşil Sol Parti (YSP) temsilcisinin sandığın kaybolduğuna dair tuttuğu tutanağın Artuklu İlçe Seçim Kurulundan istenmesine ve kaybolduğu iddia edilen sandık başkanının tanık olarak dinlenmesine karar verdi ve davayı 13 Aralık 2023 tarihine erteledi.

Davanın 13 Aralık günü görülen duruşması öncesinde P24 Kanbal’ın davasına dair uzman görüşü hazırladı. Av. Benan Molu tarafından hazırlanan uzman görüşü, duruşma sırasında Kanbal’ın avukatı tarafından mahkemeye sunuldu. P24 tarafından da takip edilen duruşmanın sonunda hükmünü açıklayan mahkeme, Kanbal’ın beraatına karar verdi.

“Örgüt propagandası” davası ve beraat kararı

Kanbal, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında 6 Ekim 2023 sabahı erken saatlerde evine düzenlenen baskınla gözaltına alındı. Baskın sırasında Kanbal’ın bilgisayarına el konuldu. Mardin İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürülen Kanbal, ifade işlemlerinin ardından aynı gün serbest bırakıldı.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, 1 Kasım 2023 tarihinde Kanbal hakkında “örgüt propagandası yapmak” (TMK 7/2) suçlamasıyla iddianame hazırladı. “İhbar üzerine” başlatıldığı belirtilen soruşturma neticesinde hazırlanan iddianamede, 17 Mart 2023 tarihinde MA’da yayımlanan “QSD: Düşen helikopterde 9 savaşçımız hayatını kaybetti” başlıklı haber suçlamaya delil olarak gösterildi. Haber fotoğrafında "PKK/KCK üyelerinin fotoğrafının bulunduğunu" iddia eden savcı, Kanbal’ın bu haberi şahsi sosyal medya hesabından paylaşmasının “haber özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini” öne sürerek gazetecinin cezalandırılmasını talep etti. İddianame savcısı, suçun basın yayın yolu ile işlendiğini iddia ederek verilecek cezanın artırılmasını istedi.

MA’da yayımlanan haberde PKK/KCK üyelerinin fotoğrafı olmamasına rağmen Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi kendisine gönderilen iddianameyi kabul etti.

Kanbal’ın yargılanmasına 23 Ocak 2024 tarihinde başlandı. Kanbal ve avukatı Erdal Kuzu'nun savunmalarının ardından duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak için süre talebinde bulundu. Talebi kabul eden mahkeme davayı erteledi.

1 Şubat 2024 günü görülen ikinci duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, Kanbal’ın üzerine atılı suçlamanın unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatını istedi. Duruşma sonunda hükmünü açıklayan mahkeme, Kanbal'ın beraatına karar verdi. 

Takipsizlik kararı ve “dezenformasyon”dan suç duyurusu

Kanbal hakkında, Kahramanmaraş’ta 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremler sonrasında deprem bölgesinden yaptığı canlı yayınları gerekçe göstererek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla soruşturma başlatan Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, Ocak 2024’te takipsizlik kararı verdi. Ancak savcılık, konuya dair yeni bir delil elde edilmesi durumunda dosyanın yeniden ele alınmasının imkan dahilinde olduğunu belirterek Kanbal hakkında TCK 217/A maddesi uyarınca “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” şüphesiyle suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Yukarı