Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında 11 Kasım 2016 tarihinde gözaltına alındı. Atalay, hakkında yakalama kararı çıkarıldığında yurtdışında bulunuyordu. Almanya’dan Türkiye’ye dönüşünde havalimanında gözaltına alınan Atalay 12 Kasım’da İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi.
Savcılık sorgusunda Atalay’a Cumhuriyet’in yayın politikasıyla ilgili sorular soruldu. Cumhuriyet gazetesinin konuyla ilgili haberine göre, Atalay’a “FETÖ/PDY ve PKK/KCK silahlı terör örgütleri ile iltisak bağlantısı bulunan kişiler, Cumhuriyet gazetesinin yayın politikası ve gazetede yayınlanacak haberlerle ilgili olarak talimat vermiş midir?” ya da “FETÖ/PDY ve PKK/KCK silahlı terör örgütlerini övücü veya onları destekleyici yazılar yazdınız mı?” gibi soruların yanı sıra bazı köşe yazarlarının yazıları ve gazetenin bazı manşetleriyle ilgili sorular yöneltildi. Atalay ise soruşturmanın adil ve hukuka uygun olmadığını, savcının “akıl, mantık dışı ve ciddiyetsiz” sorularına cevap vermeyeceğini söyledi.
İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği ise tutuklama kararında, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan birçok haber, manşet ve haber detaylarında “FETÖ ve PKK propagandası” sayılabilecek ifadelere yer verildiğini öne sürdü.
Daha sonra hazırlanan ve Atalay’la birlikte Cumhuriyet gazetesinin 17 diğer yönetici ve çalışanının sanık olarak geçtiği iddianamede Atalay hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezası istendi.
Atalay hakkındaki suçlamalara dayanak olarak, Atalay’ın 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olmakla suçlanan ve “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü” olarak nitelenen Fethullah Gülen grubunun gizli haberleşme programı olduğu iddia edilen ByLock adlı uygulamayı kullanan beş kişiyle ve hakkında terör soruşturması bulunan altı kişiyle iletişim kaydı bulunması ve bazı sosyal medya paylaşımları gösterildi. İddianamede Atalay’ın gazetede “en üst düzey” yetkili konumuna geldiği, gazetenin yayın politikasında ciddi şekilde etkili olduğu, “bu yolla terör örgütlerinin algı operasyonlarına destek verdiği” öne sürüldü.
Atalay hakkında ayrıca “şirketin giderek artan ölçüde zarar etmesine” ve “borç batağına sürüklenmesine neden olduğu” ve bazı işlemler nedeniyle şirketi zarara uğrattığı suçlamaları yapıldı.
İddianame İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşması 24-28 Temmuz tarihinde görüldü.
Atalay mahkemedeki savunmasında savcılığın Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının 2013’ten sonra “radikal bir şekilde” değiştiği iddiasına ve bazı mali işlemlerle ilgili suçlamalara cevap verdi. Yayın politikasının değişmediğini söyleyen Atalay, böyle bir tartışmanın yerinin de mahkemeler olamayacağını söyledi. Atalay, "demokratik toplumlarda gazetelerin yayın politikasını değerlendirmek, ölçmek, saptamak ve suçlama konusu yapmak savcıların haddi de hakkı da değildir,” diye konuştu.
Atalay'ın 24 Temmuz günü yaptığı savunmanın tam metnini buradan okuyabilirsiniz.
Mahkeme, duruşma sonunda açıkladığı ara kararında aralarında Atalay'ın da bulunduğu beş kişinin tutukluluklarının devamına karar verdi.
Davanın bir sonraki duruşması 11 Eylül'de görüldü. Tahliye kararı çıkmayan duruşmayla ilgili habere buradan ulaşılabilir.
Davada üçüncü duruşma ise 25 Eylül günü Çağlayan’da görüldü. Üç tanığın dinlendiği duruşmanın sonunda Cumhuriyet köşe yazarı Kadri Gürsel tahliye edildi.
Davanın 31 Ekim’de görülen dördüncü duruşmasında adlî bilişim uzmanı Tuncay Beşikçi ByLock kullanımıyla ilgili ifade verdi. Duruşmada mahkemeye soruşturma savcısınca gönderilen yeni bir belge sanık avukatlarının itirazına rağmen sunulurken yine tahliye kararı çıkmadı.
Davanın 25 ve 26 Aralık’ta görülmesi planlanan duruşması ise tutuklu sanıklardan Ahmet Şık’ın savunmasının “siyasi” olduğu gerekçesiyle kesilip Şık’ın salon dışına çıkarılmasıyla beklenenden kısa bir sürede sona erdi. Duruşmanın ilk günü mahkeme başkanının Şık’ı “duruşma düzenini bozma” gerekçesiyle salon dışına çıkarttırmasının ardından Cumhuriyet avukatları reddi hâkim talebinde bulundu. Mahkeme heyeti bunun üzerine duruşmada dinlenmesi beklenen iki tanığın dinlenmesinin mümkün olmayacağına karar verdi.
Ara karardan önce söz alan Atalay ise Şık'ın savunmasına müsaade edilmediği için kendisinin de savunma yapmayacağını söyledi. Tutuklu yargılanan Murat Sabuncu da aynı nedenle savunma yapmadı.
Mahkeme ara kararında Atalay dahil tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin ve diğer sanıklara uygulanan adlî kontrol tedbirlerinin devam etmesine hükmetti.
Davanın 9 Mart 2018 günü Silivri Cezaevi yerleşkesindeki mahkeme salonunda görülen altıncı duruşmasında mahkeme heyeti Ahmet Şık ve Murat Sabuncu'nun tahliye edilmelerine, Akın Atalay’ın ise tutukluluk hâlinin devamına hükmederek davayı 16 Mart tarihine erteledi.
Cumhuriyet davasının 16 Mart’ta Silivri’de görülen yedinci duruşmasında mahkeme 502 gündür tutuklu bulunan Atalay’ın “gazetedeki görevi dikkate alınarak” tutukluluğunun devamına hükmetti.
Duruşmada ayrıca mütalaasını açıklayan savcı, Atalay dahil 13 Cumhuriyet gazetesi çalışanı hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım suçundan” 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep etti.
Mahkeme, esas hakkında mütalaaya karşı savunmaların alınacağı bir sonraki duruşmanın 24-27 Nisan arasında dört gün boyunca Silivri’de yapılacağını açıkladı.
Davanın 25 Nisan günü sona eren karar duruşmasında mahkeme 14 gazete çalışan ve yöneticisine 8 yıl 1 ay 15 güne varan hapis cezaları verdi.
Davayı gören İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın "terör örgütüne yardım" suçundan 8 yıl, 1 ay, 15 gün hapis cezasına çarptırılmasına ve tahliye edilmesine karar verdi. Mahkeme tüm sanıkların “görev nedeniyle güveni kötüye kullanmak” suçlamasından beraatlerine karar verirken, mahkûmiyet alan tüm tutuksuz sanıklara adlî kontrol uygulanmasına karar verdi.
Davada haklarında yakalama kararı bulunan Can Dündar ve İlhan Tanır’ın dosyalarının ise ayrılmasına karar verildi.
İstinaf başvurusu
İstinaf mahkemesi olarak görev yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 18 Şubat 2019 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararını onadı.
Mahkeme, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında “usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu” gerekçesiyle istinaf başvurularının reddine karar verdi.
Kararın tam metnine bu bağlantıdan ulaşılabilir.
Karar, beş yılın altında hapis cezasına çarptırılan Kadri Gürsel, Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’in cezalarının kesinleştiği anlamına geliyor.
Beş yılın üzerinde hapis cezalarına çarptırılan Akın Atalay, Ahmet Şık, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Murat Sabuncu ve Orhan Erinç yönünden ise kararın Yargıtay’da temyiz yolu açık bulunuyor.
Anayasa Mahkemesi başvurusu
Anayasa Mahkemesi, internet sitesinde yer verdiği 26 Nisan 2019 tarihli bir duyuruda, Akın Atalay'ın ve Cumhuriyet gazetesi davasında birlikte yargılandığı Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Önder Çelik'in de aralarında bulunduğu dokuz bireysel başvuruyu 2 Mayıs 2019 tarihli Genel Kurul gündemine aldığını açıkladı.
AYM, 2-3 Mayıs 2019 tarihlerinde iki gün boyunca gerçekleşen Genel Kurul’da görüştüğü dokuz başvurundan aralarında Akın Atalay'ın dosyasının da bulunduğu altısında “ihlâl yoktur” kararı verdi.
Anayasa Mahkemesi, Mayıs ayı başında verdiği ret kararlarının gerekçesini 26 Haziran 2019 tarihinde internet sitesinde yayımladı. Resmî Gazete’nin 26 Haziran 2019 tarihli mükerrer sayısında yayımlanan gerekçeli kararda mahkeme, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:
Tutuklama kararında Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulundaki değişiklikler sonrasında gazetenin devleti hedef aldığı, gazetede terör örgütlerinin propagandası sayılabilecek ve bu örgütler lehine algı oluşturabilecek birçok manşet, haber ve yazıya yer verildiği belirtilmiştir. Bu yayınlarından sorumlu olduğu ifade edilen ve gazetenin İcra Kurulu Başkanı olan başvurucu dâhil Vakıf yönetiminde bulunan şüpheliler yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Başvurucuya isnat edilen suçlamanın temelinde gazetede yayımlanan manşet, haber ve yazılardan, Vakıf ve Şirket yönetiminde bulunması, aynı zamanda İcra Kurulu başkanı olması dolayısıyla sorumlu olması gösterilmiştir. Başvurucunun FETÖ/PDY’nin yayın organlarına yapılan operasyonlara karşı çıkarak sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla operasyonları etkisizleştirmeye çalışmak ve terör örgütü mensuplarını mağdur gibi göstermek suretiyle anılan terör örgütüne yardım ettiği iddia edilmiştir.
Suçlamaya konu yazı, haber ve sosyal medya mesajlarında kullanılan dil, yayımlandıkları tarihlerde toplumda algılanışı ve insanlar üzerindeki etkisi, yazıların bağlamıyla birlikte dikkate alındığında soruşturma makamlarının suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki değerlendirmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
Yargıtay kararı
Cumhuriyet davası kapsamında beş yıldan fazla hapis cezası alan Atalay’ın temyiz başvurusunu değerlendiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Temmuz 2019 tarihinde hazırladığı tebliğnamede, Atalay’a, “silahlı terör örgütüne yardım etme” suçundan verilen hapis cezasının bozulmasını ve beraatine karar verilmesini talep etti.
12 Eylül 2019 tarihinde dosyayı karara bağlayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Atalay hakkında “örgüte yardım” suçunun oluşmadığını ve beraatinin gerektiğini belirterek Cumhuriyet davasında verilen kararlar için bozma isteyen Yargıtay Başsavcılığı'nın tebliğnamesi doğrultusunda hüküm kurdu.
Karar, gerekçesi yazıldıktan sonra yeniden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidecek.
İlk derece mahkemesi Yargıtay kararına direndi
Cumhuriyet davası, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 21 Kasım 2019 tarihinde yeniden görüldü.
Duruşma savcısı mütalaasında, Yargıtay’ın bozma ilamına direnme yönünde karar verilmesini ve sanıkların cezalandırılmasını istedi. Sanıklar ve sanık avukatları ise savcının mütalaasının hukuki dayanağı olmadığını belirterek Yargıtay kararına uyulmasını talep etti. Kadri Gürsel yönünden bozma ilamına uyarak beraat kararı veren mahkeme, diğer sanıklar yönünden Yargıtay kararına direndi.
Dosya, direnme kararının değerlendirilmesi için önce Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gidecek. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararında ısrar etmesi durumunda dosya nihai karar için Yargıtay Genel Kurulu’na gidecek.