Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Hükümete basın ve ifade özgürlüğü davalarında istatistiklerin açıklanması talebini ileten Bakanlar Komitesi, Terörle Mücadele Kanunu ve TCK 301. maddenin de gözden geçirilmesini istedi
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin ifade özgürlüğünü kısıtlayan Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve diğer yasalarda reform yapması gerektiğini söyledi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasını denetlemekle sorumlu olan Bakanlar Komitesi, Türkiye’den ayrıca ifade özgürlüğü davalarında yargılanan kişiler, özellikle de gazeteci davalarının sayısı ile ilgili istatistikleri paylaşması talebinde bulundu.
Kararlar, Bakanlar Komitesi’nin Strazburg’da 3-5 Mart 2020 tarihlerinde daimî temsilciler düzeyinde gerçekleşen toplantısında alındı. Toplantının ana gündem maddesi ise Türkiye’den AİHM’e ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüğü konularında dört grupta yapılan başvurulara ilişkin kararların icrasının gözden geçirilmesiydi. Bu dört grup, Işıkırık grubu, Öner ve Türk grubu, Nedim Şener grubu ve Altuğ Taner Akçam grubundaki başvurulardan oluşuyor.
Bakanlar Komitesi ayrıca cumhurbaşkanına hakaret ve kamu görevlisine hakaret suçlamalarına ilişkin yapılan başvuruları içeren Artun ve Güvener grubunu da gelişmiş denetim prosedürüne dahil etmeyi kararlaştırdı ve Türkiye yetkili makamlarının bu grup davalarda alınan kararların icrasında alınacak tedbirler konusunda Komiteye bilgi vermesini istedi.
Toplantıda ele alınan ilk üç grup başvuruda, başvurucuların ifade özgürlüklerine yönelik, “herhangi bir nefret veya şiddet çağrısı içermeyen düşünce açıklamaları nedeniyle TCK ve TMK’nın çeşitli maddeleri kapsamında açılan davalar, bu davaların bir neticesi olarak toplumun geri kalanında yaratılan caydırıcı etki; yeterli gerekçe olmaksızın tutuklanan gazeteciler; TCK 301 kapsamındaki yargılamalar” yoluyla yapılan “haksız ve orantısız müdahaleler” konu edilmekte.
Işıkırık-Türkiye grubu özel olarak Türk Ceza Kanunu 220/6 ve 7 maddeleri ile ilintili davalardan oluşuyor. Bu maddelere göre, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen ya da örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılıyor.
TCK 220/6 ve 7’de yapılan düzenlemeler yetersiz
Türkiye’nin Işıkırık/Türkiye grubundaki başvurularda AİHM tarafından verilen kararların icrasını gözden geçiren Bakanlar Komitesi, 2013 yılında bir takım düzenlemelerin yapıldığını, ancak bu değişikliklerin “TCK 220/6 ve 7. maddelerde Mahkemece ortaya konulan temel sorunun çözümüne yönelik olmadığının tespit edildiğini” belirterek, Türkiye yetkili makamlarının “daha kapsamlı yasal çözümler ortaya koymasını ve bunlarla ilgili olarak Komiteye 31 Aralık 2020 tarihinden önce bilgi verilmesini” istedi.
Bakanlar Komitesi Türkiye makamlarından ayrıca TCK 220/6 ve 7. maddeleri kapsamında son beş yılda yargılanan ve mahkûm edilen kişi sayısına ilişkin istatistikleri talep etti.
Işıkırık-Türkiye grubu altında dört farklı başvuru bir araya getiriliyor. Gruptaki ana başvuruyu, 2009 yılının Temmuz ayında PKK üyelerinin cenazesi için yapılan barışçıl gösteri yürüyüşüne katıldığı için terör örgütü üyeliği suçundan hapis cezasına çarptırılan Murat Işıkırık tarafından yapılan başvuru oluşturuyor.
AİHM bu başvuruda verdiği ve Nisan 2018’de kesinleşen kararında, TCK 220/6 ve 7 kapsamında örgüt üyeliği suçundan verilen cezalara dayanak teşkil eden eylemlerin kapsamının son derece geniş olduğu, “öyle ki yasanın lafzının, yerel mahkemelerce geniş kapsamlı olarak yorumlanması da dahil olmak üzere, kamu makamlarınca keyfî müdahalenin önüne geçebilmesini mümkün kılacak bir koruma sağlamakta son derece yetersiz kaldığı” kararına varmıştı. AİHM kararında ayrıca bu yasa maddelerinin, temel hak ve özgürlüklerini kullanan kişilerle bir terör örgütü yapılanması içerisinde faaliyet gösteren kişiler arasında fark gözetmediği ve yasanın uygulamasının öngörülebilirlikten uzak olduğu, bu nedenle de ifade ve toplantı özgürlüğü haklarının kullanımında caydırıcı etkiye sahip olduğuna hükmetmişti.
TCK ve TMK’daki sorunlu hükümler
Bakanlar Komitesi, Öner ve Türk grubu, Nedim Şener grubu ve Altuğ Taner Akçam grubunda yer alan başvurularda verilen AİHM kararlarının icrasına ilişkin kararlarında, “yüksek yargının, bilhassa Anayasa Mahkemesinin, ceza kanununu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi prensipleri doğrultusunda uygulamaya devam etmesinin” ve Ekim 2019’da yürürlüğe giren 1. Yargı Reform Paketi ile TMK Madde 7/2’ye eklenen “haber verme ve eleştiri sınırlarını aşmayan görüş açıklamalarının suç kapsamında değerlendirilemeyeceği” yönündeki düzenlemenin memnuniyet verici olduğunu ifade etti.
Ancak bugüne dek atılan adımların söz konusu davalarda AİHM kararları ile tespit edilmiş olan ihlâllerin giderilmesinde yetersiz kaldığını belirten Bakanlar Komitesi, bu nedenle Türkiye makamlarından bu grup davalarda atılı suçlardan yargılanan ve mahkûm edilen toplam kişi sayısını gösteren ayrıntılı istatistiklerin yanı sıra, AİHM içtihadında basın özgürlüğüne atfedilen özel öneme binaen, yargılanan, mahkûm edilen, tutuklu bulunan ve hükmü kesinleşmediği hâlde tutukluluğunun devamına karar verilen gazetecilerin sayısı ve bu gazetecilere hangi suçlamaların isnat edildiğine ilişkin ayrıntıları da paylaşmaları talebinde bulundu.
Türkiye hükümeti, gazeteciler ile basın ve ifade özgürlüklerini kullandıkları için yargılanan kişilerin haksız yere tutuklandığı eleştirilerini reddederken, ülkede cezaevinde gazeteci bulunmadığını, yargılanan veya tutuklu bulunanların terörist faaliyetler nedeniyle yargılandığını veya tutuklu bulunduğunu iddia ediyor.
“TCK 301 gözden geçirilmeli”
Türkiye makamlarının İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde daha ileri adımlar atmaya yönelik ortaya koyduğu iradeyi dikkate değer bulduklarını kaydeden Bakanlar Komitesi, hükümete daha fazla yargısal reformun hayata geçirilmesi ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin organ ve kurumlarını aşağılama” suçunu düzenleyen TCK 301. maddenin gecikmeksizin gözden geçirilmesi çağrısında bulundu.
Kararda ayrıca Türkiye makamlarından, ifade özgürlüğüne verilen önemin ifade edildiği ve ceza davaları yoluyla ifade özgürlüğünün kısıtlanmayacağına dair üst düzey siyasi beyanlarda bulunulması talep edildi.
Bakanlar Komitesi ayrıca Genel Sekreterliğe “benzer hak ihlâlleri tespit edilen AİHM kararlarının sayısı, bu konuların Bakanlar Komitesi önünde uzun zamandır beklemekte olduğu, ve mevcut duruma dair eldeki bilgiler neticesinde ortaya çıkan endişe” göz önünde bulundurularak, bu dava gruplarının Haziran 2021’de düzenlenecek bir sonraki gözden geçirme toplantısında komite tarafından ele alınmak üzere ve bir taslak karar hazırlaması yönünde talimat verdi.
Öner ve Türk grubunda, başvurucuların TMK 7/2, 6/2 ve 4. maddeleri ile TCK 215’ten yargılanmaları nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlâl edildiği iddiasıyla yapılmış 32 başvuru bulunuyor. Davaların tamamında, başvurucular AİHM tarafından herhangi bir şekilde nefret veya şiddete tahrik etmediği tespit edilen ifadeleri nedeniyle cezalandırılmıştı.
Nedim Şener grubunda, tamamı gazeteci olan başvurucuların yeterli delil olmaksızın ağır suçlamalarla tutuklanmalarına ilişkin dört başvuru yer alıyor. Ahmet Şık, Mehmet Altan ve Şahin Alpay başvuruları bu grupta yer alıyor.
Altuğ Taner Akçam/Türkiye grubunda ise TCK 301 kapsamında yargılanan 15 kişinin başvurusu yer alıyor. AİHM, TCK 301’in kapsamının “kabul edilemez derecede geniş” ve muğlak olması nedeniyle kanunilik ilkesine uygun olmadığı görüşünü ifade etmişti.
Türkiye hükümeti, Mart ayındaki toplantıda gözden geçirilen davalara ilişkin Ocak ayında Bakanlar Komitesine sunduğu Eylem Planında kararların gereklerinin yerine getirildiğini beyan etmiş ve 2013 yılında Terörle Mücadele Kanununda yapılan bir dizi değişikliği, 2019 yılında açıklanan Yargı Reform Stratejisini ve hâkimlere yönelik eğitimleri bu beyanına dayanak olarak göstermişti.
Türkiye'nin, Strazburg’daki toplantı öncesinde Işıkırık grubu, Öner and Türk grubu, Nedim Şener grubu ve Altuğ Taner Akçam grubu ile Artuğ and Güvener grubu kararlarıyla ilgili Komiteye sunduğu Eylem Planlarına bu bağlantılardan erişilebilir.
Hak örgütleri: İfade özgürlüğü hâlen tehlikede
ARTICLE 19 ve Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (TLSP), TCK ve TMK’da ifade özgürlüğünü baskı altına almakta kullanılagelen belirli maddeleri özellikle işaret eden bir takım AİHM kararlarına rağmen, Türkiye’de ifade özgürlüğünün tehlike altında olmaya devam ettiğinin altını çiziyor.
Komiteye Türkiye’nin Işıkırık grubu ve Öner ve Türk grubu başvurularundaki AİHM kararlarının icrasının yetersizliğine ilişin iki ayrı rapor sunan her iki örgüt, ifade ve toplanma özgürlüğü haklarını kullanan kişileri hedef alan çok sayıda yargılamanın, terörle mücadele yasalarının hâlen hükümeti eleştiren gazeteciler, hak savunucuları ve diğer kişilere yönelik yargı tacizinde yaygın olarak kullanıldığının kanıtı olduğunun altını çizdi.