Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Barış Terkoğlu

Barış Terkoğlu

 

Odatv Sorumlu Haber Müdürü ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Libya’da bir MİT görevlisinin hayatını kaybetmesiyle ilgili haber ve sosyal medya paylaşımlarına yönelik olarak başlatılan bir soruşturma kapsamında 4 Mart 2020’de gözaltına alındı.

 

Terkoğlu’nun gözaltına alınmasına sebep olan “Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Odatv ulaştı” başlıklı haberde Libya’da hayatını kaybeden MİT görevlisinin Manisa’da düzenlenen cenaze törenine dair ayrıntılar yer alıyordu. Soruşturma kapsamında haberi yazan Odatv muhabiri Hülya Kılınç da Manisa’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirildi. 5 Mart 2020 tarihinde adliyeye sevk edilen Terkoğlu ve Kılınç tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. İki gazeteci “istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgelerin ele geçirilmesine sebebiyet vermek,” “istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” ve “istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri elde etmek” suçlamalarıyla tutuklandı.

 

Bu arada, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Terkoğlu ve Kılınç’ın tutuklanmasının ardından Odatv internet sitesine erişim engeli getirdi.

 

Terkoğlu ve Kılınç’ın tutuklanmasından sonra aynı soruşturma kapsamında başka gazeteciler hakkında da tutuklama kararı verildi. 6 Mart’ta Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, 8 Mart’ta ise Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve gazetenin sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ile Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel tutuklandı.

 

9 Mart 2020 tarihinde bir açıklama yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, altı gazetecinin “Milli İstihbarat Teşkilatı personelinin ifşa edilerek ailesinin ve yakınlarının can güvenliğinin tehlikeye sokulması, devlet kurumlarının istihbarat faaliyetlerinin zafiyete uğratılmaya çalışılması” nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandıklarını söyledi.

 

İddianame ve yargılama süreci

 

Terkoğlu ile birlikte altısı tutuklu yedi gazeteci hakkında hazırlanan iddianame 23 Nisan 2020 tarihinde tamamlandı ama içeriği dosyada kısıtlılık kararı bulunduğu gerekçesiyle gazetecilerin avukatlarıyla paylaşılmadı. Ancak iddianamenin ayrıntıları ertesi gün hükümete yakın bir gazetede haberleştirildi.

 

50 sayfalık iddianame İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 7 Mayıs 2020’de kabul edildi. İddianamenin kabulüyle yurt dışında bulunan BirGün gazetesi yazarı Erk Acarer de sanık olarak davaya dahil edildi. Gazetecilerin Libya’da ölen MİT mensubu ve cenazesine katılan diğer MİT görevlilerinin görüntülerini “bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli biçimde” sosyal medyada ve çalıştıkları yayın organları üzerinden ifşa ettiklerini iddia eden savcı, sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu (TCK) 329/1 maddesi ve Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu 27/3-1. cümlesi uyarınca 19’ar yıla kadar hapis cezası talep etti.

 

TCK 329/1 maddesi “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçunu işleyenler hakkında beş ile 10 yıl arası hapis cezası öngörüyor. Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 27/3-1. maddesi ise MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerle MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerinin, makam, görev ve faaliyetlerinin herhangi bir medya aracıyla yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının dokuz yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağını hükme bağlıyor.

 

Davanın ilk duruşması İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde 24 Haziran 2020 tarihinde görüldü. Terkoğlu, duruşmada yaptığı savunmada “İddianameye, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na göre benim suçlu olmam için bir şey yapmam gerekmiyor. Odatv Sorumlu Haber Müdürü olmak bu savcılara göre suç,” ifadelerini kullandı.

 

Duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme, Barış Terkoğlu ile birlikte Ferhat Çelik ve Aydın Keser’in yurt dışı çıkış yasağı ile tahliye edilmesine karar verdi. Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’in ise tutukluluk hâllerinin devamına hükmedildi.

 

Davanın 9 Eylül 2020 tarihinde görülen ikinci ve son duruşmasında ise savcının bir gün önce dosyaya esas hakkında mütalaasını sunduğu görüldü. Mütalaada gazetecilerin TCK 329. madde ve Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 27/3. madde uyarınca cezalandırılmaları talebi tekrarlandı. Terkoğlu, bu duruşmadaki savunmasında “Bu davanın suçu bulan değil, suçu üreten bir dava olduğunu görüyorum. Bu dava kanunların kötüye kullanımıdır. Varlığı suçtur. Kanunun adalet ile karşı karşıya getirilmesidir” ifadelerini kullandı.

 

Duruşma sonunda davayı hükme bağlayan mahkeme, “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” (TCK 329) suçu yönünden tüm sanıkların beraatine karar verdi. Mahkeme, Terkoğlu’nun Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 27/3. maddesi uyarınca da beraatine hükmetti. Terkoğlu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirleri de kaldırıldı.

 

Ancak Pehlivan ve Kılınç’a bu suçtan 3 yıl 9 ay; Keser, Çelik ve Ağırel’e ise ayrı ayrı 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası verildi. Yurt dışında bulunan Erk Acarer’in dosyası ise henüz ifadesinin alınmamış olması nedeniyle ayrıldı.

 

 

Yukarı