Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Büyükada davasının karar duruşması Nisan ayına ertelendi

Büyükada davasının karar duruşması Nisan ayına ertelendi

Duruşma, avukat savunmalarının tamamlanamadığı gerekçesiyle mahkeme heyetinin isteği doğrultusunda ertelendi 

CANSU PİŞKİN, İSTANBUL

İstanbul Büyükada’da hak savunucularının güvenliği konulu toplantı nedeniyle haklarında “Silahlı terör örgütlerine yardım etme” ve “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamalarıyla dava açılan 11 hak savunucusunun yargılandığı davanın 11. duruşması 19 Şubat 2020 tarihinde İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Büyükada davasının önceki celsesinde mütalaasını sunan savcı, Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı Taner Kılıç’ın “örgüt üyeliği” suçundan, Günal Kurşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran, Nejat Taştan ve Veli Acu’nun “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçundan cezalandırılmalarını; Peter Frank Steudtner, Ali Gharavi, İlknur Üstün, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbekli’nin ise üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatlerini talep etmişti.

Davanın 11. duruşmasında sanıklar ve avukatlarına esasa ilişkin savunmaları soruldu. Taner Kılıç’ın savunmasının uzun sürmesi üzerine mahkeme başkanı, “Tüm sanıklar bu kadar uzun konuşacaksa duruşma 24 saat bitmez. Daha avukatları konuşacak” ifadelerini kullandı.

Duruşmaya katılan sanıklar esasa ilişkin savunmalarında, davaya konu yargılama ile insan hakları mücadelesinin cezalandırılmaya çalışıldığını vurguladı. İddianamede ve mütalaada üzerlerine atılı suçlamaya ilişkin somut delil bulunmadığına dikkat çeken hak savunucuları, beraat talebinde bulundu. 

Sanıklardan Taner Kılıç, İlknur Üstün, Veli Acu, Günal Kurşun ve İdil Eser’in avukatlarının savunmalarını tamamlamalarının ardından mahkeme başkanı, “Saat 17:00’a kadar yetişmeyecek. Savunmalara devam etmek için davayı ileri bir tarihe erteleyelim” dedi. Mahkeme heyetinin bu önerisi bazı avukatlar tarafından tepkiyle karşılansa da duruşma, savunmaların tamamlanması için 3 Nisan’a ertelendi.

Salon kapasitesinin dolması sebebiyle birçok izleyici duruşmaya giremedi 

P24’ün takip ettiği duruşmada sanıklar Nejat Taştan, Taner Kılıç, Veli Acu, Günal Kurşun ve İlknur Üstün ile sanık avukatları hazır bulundu.

AB Delegasyonundan Sena Kılıçer, HDP Milletvekili Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile ulusal ve uluslararası hak örgütü temsilcilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi duruşmayı izledi. Salondaki koltukların yetersiz kalması sebebiyle sandalye takviyesi yapıldı. Ancak buna rağmen başta basın mensupları olmak üzere pek çok kişi salona giremedi.

“Suçta ve cezada şahsilik ilkesi ihlâl ediliyor”

Mütalaada “örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılması istenen Taner Kılıç, iddia edilenin aksine telefonuna ByLock kurmadığını ve kullanmadığını söyledi. 

Emniyet Siber Şube tarafından verilen raporda ve bilirkişi raporunda da telefonunda ByLock tespit edilemediğini belirten Kılıç şöyle konuştu: “Koray Peksayar 2010 yılından bu yana bilişim konusunda yeminli bir bilirkişidir. Balyoz, Poyrazköy ve Ergenekon davalarında bilirkişi raporu hazırlamıştır. Koray bey bizim dosyamızda da rapor sundu. Bu rapora göre ben gözaltına alındıktan sonra telefonum açılmış ve kullanılmış. Koray bey raporunda, telefonumda ByLock kurulup kaldırılmadığını ve telefonumun fabrika ayarlarına dönmediğini yazmış. Mahkemeniz Siber Şube’ye telefonun fabrika ayarlarına döndürülüp döndürülmediğini soran bir yazı yazdı ancak bu yazıya henüz cevap gelmedi. Benim ByLock kullanıcısı olduğuma dair tespit olsaydı elli defa bu dosyaya gelmişti. Koray beyin raporunda ByLock programı kurulmadan bu programı kullanabilmenin mümkün olmadığı da yazıyor. Ayrıca dosyadaki HTS ve CGNat kayıtlarına göre de ByLock kullanıcısı olmadığım ortada.”

Kılıç, mütalaada öne sürülen, BankAsya’ya örgüt liderinin talimatından sonra para yatırdığı ve hesap hareketlerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu iddialarını da yalanladı. Mütalaada kız kardeşinin eşi Mehmet Kamış’ın Zaman gazetesinde genel yayın yönetmen yardımcısı olarak görev yapmasının üzerine atılı suçlamaya dayanak yapıldığını hatırlatan Kılıç, “Eniştemin durumunun benim dosyamda delil olarak nitelendirilmesi suçta ve cezada şahsilik ilkesini ihlâl ediyor” diye konuştu.

Büyükada’daki toplantının suç unsuru içermediğini belirten Kılıç, “İnsan hakları savunucuları olarak birbirimizi uzun yıllardır tanıyan kişileriz. Bu davada hem şahıslarımız hem de kurumlarımız itibarsızlaştırılmaya, kriminalize edilmeye çalışıldı. Aleyhimizdeki kara propagandaya rağmen saygınlığımızı yitirmedik” diyerek beraatini talep etti.

“İnsan hakları yargılanıyor”

Sanıklardan Günal Kurşun esasa ilişkin savunmasında, yargılamada kendisi hakkında eksik soruşturma yapıldığını söyledi. Kurşun, “Bu davanın kamuoyunda bilinen ismi Büyükada davası ama ilk duruşma dışında Büyükada konuşulmadı. İnsan hakları savunucularının ve insan haklarının yargılandığı bir davaya dönüştü. Savcılıkça ‘örgüte yardım’ suçundan cezalandırılmam isteniyor fakat bırakın delili ne iddianamede ne mütalaada bir emare bile yok” diye konuştu.

Zaman gazetesinde yazı yazması nedeniyle hesabına gönderilen ödemenin suçlama konusu yapılamayacağını vurgulayan Kurşun, “Öyleyse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı İbrahim Kalın’a neden dava açılmıyor? Onun da yazıları çıktı. Parasız yazdığını sanmıyorum” dedi. Kurşun kendisi ile birlikte diğer sanıkların da beraatini talep etti.

“İnsan hakları mücadelesine devam edeceğim”

Sanıklardan Veli Acu esasa ilişkin savunmasında, insan hakları savunuculuğundan başka bir kimliği olmadığını belirtti. “Sayın savcı yargılanan herkesi sosyal ölüme mahkûm etmeye çalışıyor. Ancak yargılanan herkes suçlu değildir. İyi niyet eylemlerimiz burada yargılanıyor. İnsanları savunduğumuz için yargılanıyoruz” diyen Acu, beraatini istedi.

Sanıklardan İlknur Üstün esasa ilişkin savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Büyükada insan hakları çalışmasının bir parçasıdır. Bunun gibi yüzlerce toplantı yapıldı TBMM’de, belediyelerde, sivil toplum kuruluşlarında. Dünyanın hiçbir yerinde hak savunuculuğu suç eylemi olarak düşünülemez.” Savcılığın hakkında beraat kararı verilmesi talebinin yerinde olduğunu söyleyen Üstün, “Aynı konumda yargılanan diğer arkadaşlarımın da beraatini talep ediyorum” dedi.

Sanıklardan Nejat Taştan da esasa ilişkin savunmasında, “Biz suçlu olduğumuz için karşınızda değiliz. Bu dava sivil topluma ve hak savunucularına gözdağı vermek için açıldı. Siyasi iktidar Türkiye’de insan hakları için yeni bir yol aramaya çalıştığı halde savcılığın iddianameyi tekrar ederek mütalaa vermesi garip geliyor. İnsan hakları mücadelesi ve hukuk devleti için mücadeleme devam edeceğim” ifadelerini kullandı.

Mahkeme savunmaların tamamlanmasını beklemedi  

Savcılığın mütalaasında beraatini istediği sanık Şeyhmus Özbekli ise “Diyarbakır Barosuna bağlı bir avukatım. Staj süremde ceza hukuku üzerine çok çalışamamıştım. Bu dava sayesinde ceza hukukunun birçok aşamasını öğrenmiş oldum” dedi.

Sanıkların ardından sırasıyla Taner Kılıç, İlknur Üstün, Veli Acu, Günal Kurşun ve İdil Eser’in avukatları esasa ilişkin savunmalarını yaptılar. Sanık avukatları da hem iddianame hem de mütalaada müvekkillerine yöneltilen suçlamaların somut herhangi bir delile değil, savcılığın sübjektif değerlendirmelerine dayandığını söylediler.

Mahkeme, Veli Acu ve Günal Kurşun’un avukatlarının savunmalarının ardından duruşmaya saat 15:50’de 10 dakika ara verdi. Ancak heyet süreyi aşarak saat 16:27’de salona geldi. İdil Eser’in avukatı Erdal Doğan’ın savunmasının ardından mahkeme başkanı, “17:00’a kadar yetişmeyecek. Savunmalara devam etmek için davayı ileri bir tarihe erteleyelim” dedi. Mahkeme heyetinin bu önerisi bazı avukatlar tarafından tepkiyle karşılansa da duruşma saat 16:40’ta sona erdi. Mahkeme savunmaların tamamlanması için duruşmayı 3 Nisan tarihine erteledi.

Yukarı