Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Yeniden görülen Cumhuriyet davasında mahkeme, Kadri Gürsel hakkında beraat kararı verirken diğer sanıklar yönünden Yargıtay kararına direndi
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Cumhuriyet davası, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 21 Kasım 2019 günü yeniden görüldü.
Duruşma savcısı mütalaasında, Yargıtay’ın bozma ilamına direnme yönünde karar verilmesini ve sanıkların cezalandırılmasını istedi. Sanıklar ve sanık avukatları ise savcının mütalaasının hukuki dayanağı olmadığını belirterek Yargıtay kararına uyulmasını talep etti. Bozma ilamına uyarak Kadri Gürsel hakkında beraat veren mahkeme, diğer sanıklar yönünden Yargıtay kararına direndi.
Mahkeme başkanı duruşmanın resmedilmesini istemedi
P24’ün takip ettiği duruşma, 13.39’da başladı. Duruşmada Kadri Gürsel, Aydın Engin, Akın Atalay, Bülent Utku, Ahmet Şık, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Mustafa Kemal Güngör, Murat Sabuncu, Orhan Erinç ve Önder Çelik ile avukatları hazır bulundu. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Artickle19 ve Uluslararası Af Örgütü temsilcilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi duruşmayı izledi. Sanık avukatlarının yanı sıra İstanbul Barosu’na kayıtlı 50’yi aşkın avukat da izleyici sıralarında duruşmayı takip etti.
Duruşmayı resmetmek üzere salonda bulunan ressamların çizim yapması mahkeme başkanının talimatı ile güvenlik görevlileri tarafından engellendi.
Savcı, mahkemenin Yargıtay kararına direnmesini istedi
Mahkeme başkanı Ersin Öztürk, Yargıtay’ın bozma ilamını özetledikten sonra savcıdan mütalaasını sordu. Yargıtay’ın bozma ilamına direnme kararı verilmesini talep eden savcı, sanıkların cezalandırılmalarını istedi.
Mahkeme başkanı sanıklara bozma ilamına ilişkin beyanlarını sordu. Kadri Gürsel, Yargıtay kararına uyulmasını talep etti. Gürsel’in avukatı Köksal Bayraktar da iddia makamının mütalaasının yanlış ve hatalı olduğunu savunarak Yargıtay kararına uyulmasını istedi. Gürsel’in avukatlarından İlkan Koyuncu ise, “Olur da direnme kararı verirseniz diye bir talebim var; müvekkilim hakkında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ihlal kararı var. Müvekkilim infazını tamamladı. Bu nedenle yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını istiyorum” dedi.
“Yargıtay kararına direnme isteğinin hukuki dayanağı yoktur”
Davanın ilk aşamasında mahkemeye başkanlık eden yargıç Abdurrahman Orkun Dağ, “Akın Atalay bu geminin kaptanı ve kaptanlar gemiyi en son terk eder” diyerek Atalay hakkında karar duruşmasına kadar tahliye kararı vermemişti. Mahkeme başkanı Öztürk, “Evet kaptan, kaptan kim” diye Atalay’ı kürsüye çağırdı. Mahkeme başkanı Öztürk, “Yüzlerde tebessüm olsun diye espri yaptım” diye de ekledi.
Mahkemeden bozma kararına uyulmasını talep eden Akın Atalay, “Mütalaada Yargıtay’ın kararının hangi yönden hukuka aykırı olduğuna değinilmedi” dedi. Atalay’ın avukatı Bahri Belen de iddia makamının mütalaasında, Yargıtay kararında sözü edilen “bilerek isteyerek yardım etme” suçuyla ilgili yasadaki hususları yok saydığını söyledi. Belen, “Savcının mütalaasından aslında 15 Temmuz’un gerçekleşeceği bütün iktidar tarafından biliniyordu sonucu çıkarıyor. Savcının Yargıtay kararına direnme isteğinin bir hukuki dayanağı yoktur. Siyasi mütalaa, hasım mütalaası değil bir hukuki mütalaa olmasını beklerdik” ifadelerini kullandı.
“Hukuk ayıbı”
Atalay’ın ardından kürsüye çıkan Ahmet Şık “Cumhuriyet komplosuna dair hukuki saikle herhangi bir açıklama yapmak zor. Siyasal ve mafyalaşmış iktidara tetikçi rolü üstlenmeyi görev edinmiş bir yargıyla verildi bu cezalar. Savcı bey de bu suça ortak olmak yönünde mütalaa verdi. Sizin bu suça ortak olmayacağınızı umuyorum” dedi. Şık’ın avukatı Can Atalay, müvekkilinin milletvekili olduğunu anımsattı: “Anayasa’nın 83. maddesi uyarınca müvekkil hakkında durma kararı verilmesini talep ediyorum.”
Mahkeme başkanı, kürsüye çıkan Aydın Engin’e “Aydın Bey en yaşlısı siz misiniz yoksa” dedi. Aydın Engin, “Savcı beyin mütalaasını dinlemeseydim yerimden de cevap verebilirdim. Bu davanın başlama sürecinde soruşturma savcısının hazırladığı ayıplı iddianame kabul edilmişti. Bu bir hukuk ayıbıydı. Şimdi de duruşma savcısı verdiği mütalaa ile bu ayıbı üstlendi. Galiba kendisi hukuk fakültesinde Hukuk Başlangıcı ve Hukuk Felsefesi dersinde pencereden dışarı bakmış” diye konuştu.
“Mütalaa siyasi saikli”
Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonun “siyasi saikli bir intikam operasyonu” olduğunu söyleyen Bülent Utku, “Mütalaa da tamamen siyasi saiklidir” dedi. Utku’nun avukatı Ergin Cinmen, “Bu davada suç teşkil eden fiilin ne olduğu belli değil. Yargıtay kararında AİHM’in yerleşik içtihatlarından bahsediyor. Ne yazık ki savcının mütalaasında görüyorum ki hukukun amir ilkeleri yok sayılıyor” diyerek Yargıtay kararına uyulmasını talep etti.
Sanıklardan Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç ve Önder Çelik ile avukatları da Yargıtay kararına uyulmasını talep etti. Murat Sabuncu, “Savcının mütalaasından anlaşılıyor ki gazetecileri üç yıldır yargılamak yetmemiş. Biz yargılanmaktan korkmayız. Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Gazeteci girdik gazeteci çıkacağız” ifadelerini kullandı. Sabuncu ve avukatı Tora Pekin, bozma kararına uyulmasını talep ettiler. Mustafa Kemal Güngör de bozma kararına uyulmasını talep etti ve ekledi: “35 senelik avukat olarak mütalaaya ne diyeceğimi bilemedim.”
Heyetin reddi talep edildi
Mahkeme başkanı son sözler için sanıkların kürsüye çıkmasını istedi. Avukat Bahri Belen ise bu durumun usule aykırı olduğunu söyledi. Belen, “Usulen önce bozma konusunda karar verilmeli. Mahkeme bozmaya uygun karar verdikten sonra sanıklara son söz verir. Bozmaya uygun karar vermeden sanıklara son söz verilmesi ciddi bir usul hatası oluşturur. Bu nedenle sanıklara söz vermeden bozmaya ilişkin uyma ya da direnme kararının açıklanmasını talep ediyoruz” dedi. Mahkeme başkanı, dosyanın mahiyeti gereği önce son sözü vereceklerini, Yargıtay kararına uyulup uyulmayacağını hükümle beraber değerlendireceklerini söyledi: “Yargıtay’ın bozma ilamına uyma, direnme, kısmen bozma, kısmen direnme hususunun hükümle beraber değerlendirilmesi usul ekonomisine ve yargıcın bağımsızlığı ilkesine daha uygun düşecek. Kaldı ki CMK gereği son söz hazır olan sanıklara verilir. Uyma ve bozma kararının son sözlerin alınmasından sonra hükümle beraber değerlendirilmesine karar verildi.”
Avukat Ergin Cinmen, mahkemenin bu kararla ihsası rey yaptığını söyledi: “Direnme kararı verecekseniz uygulama tam da bu şekilde olur çünkü. Mahkemenin ihsası rey yaptığını düşünüyor ve heyeti reddediyoruz.” Mahkeme, duruşmayı “uzatma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle heyetin reddi isteğini reddeti.
“Aleyhimdeki hüküm mesnetsiz”
Mahkeme başkanı, son sözlerini söylemek üzere sanıkları kürsüye çağırdı. Kadri Gürsel: “Hangi sona geldik ki söz açıklayacağım. Mantığım anlamakta zorlanıyor. Sonunda ne olacağını bilmediğim için her iki karara da uyumlu olacak bir son sözüm var. Sizden önceki heyetin sürdürdüğü yargılamada delilsiz, mesnetsiz iddianame karşısında ve kabul edilmesinin ardından yapılan yargılamada yaptığım tüm savunmanın özü AYM’nin lehime verdiği kararla çürütülmüştü. Yaptığımız bütün savunmalar Yargıtay kararına da yansımıştır. Aleyhimdeki hüküm mesnetsiz ve hukuksuzdur. Beraat yönündeki bozma kararına uyulsun,”
“Bizlerin şahsında gazetecilik cezalandırıldı”
Akın Atalay: “Mahkemeniz bozma kararına uyma ya da direnme konusunda bir karar verdi mi? Mahkemeniz sirayet etkisini kabul etti mi? Buna CMK’da eylemli uyma kararı diyoruz. Aksi taktirde sirayet eden 7 sanık hakkında çağırma kararı vermezdi. Çünkü onlar hakkındaki karar kesinleşmiştir. Mahkemenin bu yönden Yargıtay bozma ilamına uyduğunu düşünüyorum. Diğer bir husus ise mahkemeniz reddedildi. Bu talebi reddettiniz fakat itiraz üst mahkeme tarafından değerlendirilip kesinleşmedi. Davanın bu halde yürümesi düşme sebebidir. Hukuka, vicdana sığmayan gerekçelerle mahkum etmek istediler. Haklarımızı ihlal etmekten kaçınmadılar. Peşin peşin cezalandırmak için kaçma şüphesi var diye bizi peşinen hapsettiler. Hakkımda tutuklamaya dönük yakalama çıkarmasına rağmen temsil ettiğim gazetemin ve arkadaşlarımın alnının yere düşmemesi için bilerek ve isteyerek yurtdışından ülkeme döndüm. Kaçma şüphesiyle 1 buçuk yıl tutuklu kaldım. Bizlerin şahsında gazetecilik mahkûm edilmeye çalışıldı. Gazetecilik tutuklandı, gazetecilik cezalandırıldı. Gazete yönetiminin değiştirilmesi ve ülkenin en eski gazetesinin tüm yöneticilerinin hapse atılması suretiyle diğer gazetecilere gözdağı verilmek istendi. Hakkımızda FETÖ’ye yardımdan dava açan savcı Murat İnam’ın Yargıtay Ceza Dairesi’nde FETÖ üyeliğinden yargılanması devam ediyor. Yargıtay kararında Ahmet’in cezalandırılması isteniyor. Bu davada Ahmet’in mahkûm edilmesi, hepimizin mahkûm edilmesi, gazeteciliğin mahkûm edilmesidir. Madem ki bu davada suç ortaklığı yaptık o zaman hepimizi için aynı hükmü kurun.”
“Ne korkacak ne diz çökeceğiz”
Ahmet Şık: “Yargıtay kararı doğruları yansıttı ama eksiktir. Yargıtay kararı, soruşturma ve kovuşturma aşamasındakilerin hukukçu olamadığının teşhisidir. Bu komploda yer alan her kim olursa olsun yargı önüne çıkmalı. Komplonun sahibi iktidar, ortaklığını yapan yargı ve medya bilsin ki ne korkacak ne diz çökeceğiz.”
“Bu benim değil sizin sınavınız”
Aydın Engin, “Hapse mahkûm olursam çok etkilenmem çıktığımda kaldığım yerden mesleğe devam ederim. Uyma kararı verirseniz de fark etmez. Ara vermeden mesleğime devam ederim. Ama sizler için fark eder. Sizler yargının siyasallaştığı ile ilgili iddiaların olduğu dönemde çok ciddi kararlar vereceksiniz. Bu benim değil sizin sınavınız kolay gelsin.
“Yargıtay kararı basın özgürlüğü açısından bir adım”
Bülent Utku: “35 yıllık avukatlığımda heyetinizin uyguladığı şekilde bir usül görmedim. Son söz ne söyleyeceğim bilmiyorum dolayısıyla.”
Güray Öz: “Karara uyularak beraatimi talep ediyorum.”
Hakan Kara: “Yargılama aşamasında iddianamedeki iddiaların hepsini tek tek çürüttük. Tuhaf olan, mahkeme bu açıklamalarımızı hiç duymamış gibi karar verdi. Bu dava hukuk anlamında çok ilginç bir dava haline geldi. Geç gelen adalet, adalet değildir. Yargıtay kararı basın özgürlüğü açısından muhteşem bir karar değil ama bir adımdır. Bu çerçevede beraat talep ediyorum.”
Musa Kart: “Bir mizahçının hayal gücünü aşan bir döneme tanıklık ettik. 9 ay Silivri’de kaldıktan sonra hâkim karşısına çıktık. Haklımızda 40 yıla kadar ceza isteyen savcı FETÖ üyesi olmakla yargılanıyordu. Hayatımız boyunca kendimizi solda bilirdik ama koğuş kapımızın üzerine sağ terör yazdılar. Yargıtay yaptığımızın gazetecilik olduğuna karar vermişken bir özür beklemeyelim mi? Evet ben bir özür bekliyorum.”
Hikmet Çetinkaya: “Herhangi bir suç işlemedim beraatimi talep ediyorum.”
“Bedeli ne olursa olsun gazeteciliğe devam edeceğim”
Murat Sabuncu: “Gazeteciler, bedeli ne olursa olsun şahitlik etmek, gerçekleri dile getirmek zorundadırlar. Gazetecilik yaptık ve gazetecilik suç değildir. Özgürlüğü yalnız kendimiz için değil demir parmaklıklar ardındaki herkes için istiyoruz. Yargıtay, Ahmet Şık için başka suçtan cezalandırılmasını istemiş. Eğer beraat verecekseniz ya ona da verin ya da beni de onunla beraber yargılayın bundan sonraki süreçte. Gazetecinin görevi haber yapmak, gerçeklerle yüzleşerek geleceği inşa etmektir. Bedeli ne olursa olsun gazetecilik yapmaya devam edeceğim.”
Orhan Erinç: “Savcı karar ortada yokmuş gibi tekrar iddianameye döndü ve Yargıtay kararındaki hiçbir maddeye hukuki olarak yönelmedi. Yargıtay’ın uyma kararına uyulmasını talep ediyorum.
“3 yıldır süren bu hukuksuzluk bitmeli”
Mustafa Kemal Güngör: “Bu dava hukuki değil Cumhuriyet gazetesini susturmaya yönelik siyasi bir dava diye başından beri söyledim. Savcının bugün verdiği mütalaada da bu zihniyet var. Mahkemeniz haber ve yazılar nedeniyle örgütlere yardım suçundan mahkûm etti. Başka da hiçbir delil yok. Bu mahkûmiyet kararı hukuka aykırıdır yasal dayanağı yoktur. Basın suçlarında kolektif bir cezalandırma usulü yoktur. Davada soruşturmanın en başından itibaren soruşturmayı yürüten savcıdan bahsetmek hoş karşılanmamıştı. Ama yine söyleyeceğim kendisi üyelikten yargılanırken bizi örgüte yardımdan suçladı bu savcı. Tüm itirazlarımıza rağmen bu davada hukukun temel prensiplerine uyulmadı. Yargıtay kararındaki bazı gerekçe ve değerlendirmeler eksik ve yanlış. Örneğin Ahmet Şık halkındaki değerlendirmeler. 3 yıldır yaşadığımız bu büyük haksızlık hukuksuzluk bitmeli ve huzurdaki tüm sanıklar hakkında beraat verilmelidir.”
“Gazetecilik faaliyetlerimiz ihlal edildi”
Önder Çelik: “Sadece gazetede yayınlanan yazı ve manşetlerle yargılandık. Bu süreçte öyle bir algı oluşturulmaya çalışıldı ki 8 yıl önce kendi kızıma gönderdiğim harçlıkların suç kanıtı olarak araştırılması istendi. Somut bir delil olmadan suçlamalarda bulunuldu. İfade ve fikir özgürlüğümüz ile gazetecilik faaliyetlerimiz ihlal edildi.”
Son sözlerin ardından mahkeme, kararını açıkladı. Bozma ilamına uyarak Kadri Gürsel hakkında beraat veren mahkeme, diğer sanıklar yönünden Yargıtay kararına direndi. Bundan sonraki aşamada dosya, direnme kararının değerlendirilmesi için önce kararı veren Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gidecek. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararında ısrar etmesi durumunda is dosya nihai karar için Yargıtay Genel Kurulu’na gidecek.