Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Cumhuriyet gazetesi çalışanları beraat etti

Cumhuriyet gazetesi çalışanları beraat etti

Mahkeme, atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle dört gazetecimim beraatına kararı verdi

 

Cumhuriyet gazetesinde 14 Nisan 2020 tarihinde yayımlanan “Boğaz’da Kaçak Var” başlıklı haber nedeniyle gazetenin eski çalışanları Hazal Ocak, Olcay Büyüktaş Akça, İpek Özbey ve foto muhabiri Vedat Arık'ın “terörle mücadelede görev alanları hedef göstermek” (TMK 6/1) ve “özel hayatın gizliliğini ihlâl” (TCK 134) suçlamalarıyla yargılandığı davanın dokuzuncu duruşması 7 Temmuz 2023 tarihinde İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Ocak, Arık, Büyüktaş ve Özbey ile avukatları duruşmada hazır bulundu. Katılan Fahrettin Altun’un avukatı ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Altun’un avukatının mazeret talebi, yargılama karar aşamasına geldiği için mahkeme tarafından kabul edilmedi.

 

Duruşma savcısı davanın 24 Haziran 2021 tarihinde görülen duruşmasında sunduğu esas hakkında mütalaasını tekrar ederek, sanıkların “terörle mücadelede görev alanları hedef göstermek” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlarından cezalandırılmalarını istedi.

 

“Evrensel hukuk ilkeleri hiçe sayılıyor”

Esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapan Arık, deneyimli bir foto muhabiri olduğunu belirterek, mesleğini her zaman insan haklarını gözeterek haber yaptığını söyledi. Üzerine atılı suçlamaları reddeden Arık, “Haberimiz Fahrettin Altun’un evinin nerede olduğuna dair değil. Fotoğrafları onun mülkünden değil, uzaktan herkesin görebileceği bir yerden çektim. Davacının mülkünü ihlal etmedim” dedi.

 

Uzmanlık alanının çevre ve kent haberciliği olduğunu belirten Ocak savunmasında, “Fahrettin bey terörle mücadele eden bir kamu görevlisi değil. Bununla ilgili kamuya açıklanmış bir bildirim yok. Özel yetkilendirilmiş biri değil. Ben sadece haber yaptım, kimsenin evinin açık adresini vermedim” ifadelerine yer verdi.

 

Haberin yayınlandığı dönemin Yazı İşeri Müdürü Özbey, “Dünyanın her yerinde haber olabilecek bir şeyi sayfalarımıza taşıdık. Gazeteciliğin suç olmadığını umarım bu sefer anlatabiliriz” diyerek beraatını talep etti.

 

Dönemin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça da esasa karşı savunmasında şu ifadelere yer verdi: “İnşaat yapılan yer Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ilana çıkmış bir yerdi. İnşaat, mahalle sakinleri tarafından şikâyet edilmişti. Yani o yapı birkaç defa aleniyet kazanmıştı. Bu dünyanın her yerinde haberdir. Kaçak yapı haberi yapan gazeteciler olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nın şikayetiyle yargılanıyoruz. Evrensel hukuk ilkeleri, Basın Kanunu hiçe sayılıyor.”

 

Gazetecilerin ardın söz alan avukatları, Altun’un terörle mücadelede görev almış bir kamu görevlisi olmadığını, kaldı ki bu suçlamanın yöneltilmesi için haberin konusunun söz konusu alan olması gerektiğini ancak haberin bir “imar haberi” olduğunu belirterek müvekkillerinin beraatını istedi.

 

Son sözleri sorulan gazeteciler beraat talebinde bulundular.

 

Mahkeme, atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle tüm gazetecilerin ayrı ayrı beraatına kararı verdi.

 

Davanın geçmişi

Ocak’ın yargılamaya konu haberinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, İstanbul’un Kuzguncuk semtindeki evinin yanında bulunan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden kiraladığı bir arazide yapılaşma yasağı olduğu halde peyzaj düzenlemeleri yapıldığı, duvar örüldüğü ve jiletli tel çekildiği iddiaları yer alıyordu. Haberin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunan Altun, “evinin fotoğrafının çekildiğini ve açık adresinin izinsiz olarak yayımlandığını” ve “hedef gösterildiğini” öne sürmüştü.

Yukarı