Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri olan Deniz Yücel, 14 Şubat 2017 tarihinde dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın e-maillerinin sızdırılmasıyla ilgili bir soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Hem Türk hem Alman vatandaşlığı olan Yücel, 27 Şubat'ta İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği tarafından “terör örgütü propagandası yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamalarıyla tutuklandı.
P24 tarafından incelenen ifade sorgu zaptına göre, Yücel’e yöneltilen suçlamaların temelinde çoğunlukla Kürt meselesini konu alan bazı haber ve röportajları yer aldı. Yücel ayrıca 18 Temmuz 2016 tarihli bir yazısında “15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin söz konusu darbenin sorumlularının kim olduğu hala gizemini koruduğunu, darbeyi FETÖ terör örgütünün yaptığına dair kesin bir kanıt bulunmadığını belirterek örgüt propagandası yapmakla” suçlandı.
Yücel’in tutuklanması Türkiye ile Almanya arasında diplomatik gerginliğe sebep oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çeşitli konuşmalarında Yücel’in “ajan terörist” olduğunu ve iade edilmeyeceğini söyledi.
Yücel'in avukatları Yücel adına hem Anayasa Mahkemesi'ne hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu.
5 Temmuz 2017 tarihinde AİHM, Yücel adına yapılan başvurunun Türkiye hükümetine tebliğ edildiğini ve hükümete cevap için 24 Ekim 2017 tarihine kadar süre tanıdığını duyurdu. AİHM, Almanya hükümetini de Yücel'in başvurusuna dair görüşlerini iletmeye davet etti.
Yücel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında 18 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianamenin kabul edilmesi ile birlikte 16 Şubat 2018 tarihinde serbest bırakıldı. İddianameyi kabul eden İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, hazırladığı tensip zaptıyla Yücel’in tahliyesine karar verdi.
13 Şubat 2018 tarihli iddianamede Yücel, “FETÖ/PDY ve PKK/KCK propagandası” (TMK 7/2) ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” (TCK 216) ile suçlandı.
Yücel'in serbest bırakılması, Başbakan Binali Yıldırım’la Almanya Başbakanı Angela Merkel arasında Berlin’de gerçekleşen görüşmeden bir gün sonra gerçekleşti.
Yücel hakkında hazırlanan iddianameye bu bağlantıdan erişilebilir.
Yücel'in yargılandığı davanın ilk duruşması 28 Haziran 2018 günü İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Davanın 16 Temmuz 2019'da görülen dördüncü duruşmasında mahkeme başkanı, Anayasa Mahkemesinin 28 Mayıs 2019 tarihli Deniz Yücel kararının dosyaya gönderildiğini belirtti. Yücel'in avukatı Veysel Ok, müvekkilinin Mayıs ayında istinabe yoluyla Almanya’da alınan savunmasının mahkemeye ulaşması beklenmeden Yücel hakkında AYM kararı doğrultusunda beraat kararı verilmesini talep etti. Talebi reddeden mahkeme, Yücel'in istinabe yoluyla alınan ifadesinin mahkemeye gönderilmesinin beklenmesine karar vererek davayı erteledi.
Davanın 13 Şubat 2020 tarihinde görülen altıncı duruşmasında, savcının 11 Şubat 2020 tarihinde mahkemeye esas hakkındaki mütalaasını sunduğu öğrenildi. Mütalaada, Yücel’in "basın yoluyla zincirleme şekilde PKK/KCK terör örgütünün propagandasını yapmak" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçlarından cezalandırılması talep edildi. "FETÖ/PDY terör örgütünün propagandasını yapmak" suçunun maddi unsurlarının oluşmadığını söyleyen savcı, Yücel’in bu suçtan beraatini istedi. Savcı ayrıca, 6 Kasım 2016 tarihli yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında Türk bayrağı olan fotoğrafının üstüne “Darbeci” başlığını attığı gerekçesiyle Yücel hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” (TCK 299) iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Davanın 24 Haziran 2020 tarihinde görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapan avukat Veysel Ok, suçlamalara konu olan Almanca yazıların çevirilerinin hatalı olduğunu, yazıların bir bütün olarak değerlendirilmek yerine belli cümlelerin bağlamdan koparılarak mütalaada sunulduğunu söyledi. Anayasa Mahkemesinin müvekkili hakkında verdiği kararın bağlayıcı olduğunu hatırlatan Ok, ek bir soruşturma yürütmeden ve AYM kararı göz ardı edilerek hazırlanmış mütalaanın hukuki bir metin olmadığını dile getirdi. Dosyanın tekrar incelenmesine karar veren mahkeme, davayı 16 Temmuz 2020 tarihine erteledi.
Davanın 16 Temmuz 2020 tarihinde görülen dokuzuncu duruşmasında hükmünü açıklayan mahkeme, “FETÖ propagandası” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçları yönünden Yücel’in beraatine karar verdi. Yücel'i “PKK propagandası yapmak” suçlamasıyla 2 yıl 9 ay 22 gün hapis cezasına çarptıran mahkeme, ayrıca Yücel hakkında başlığında “Darbeci” geçen yazısı sebebiyle “cumhurbaşkanına hakaret” (TCK 299) suçundan ve savunması nedeniyle de “Türkiye Cumhuriyeti devletini, hükümetini, devletin yargı organlarını ve devletin emniyet teşkilatını aşağılamak" (TCK 301) suçundan suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Anayasa Mahkemesi kararı
Anayasa Mahkemesi, Yücel’in tutukluluğuna karşı yapılan bireysel başvuruda hak ihlali kararı verdi. Yücel’in başvurusuna ilişkin karar, 28 Haziran 2019 günü AYM’nin internet sitesinde yayımlandı.
Yücel’in başvurusunu 28 Mayıs 2019 tarihinde görüşen AYM İkinci Bölümü, Yücel’in başvurusunda Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 26. ve 28. maddelerde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlâl edildiğine karar verdi.
Tazminat davası
Yücel, haksız tutukluluk nedeniyle 2 milyon 980 bin TL tazminat talebiyle Türkiye aleyhine dava açtı. Bu dava 25 Eylül 2018 tarihinde reddedildi. Ret kararının ardından Yücel'in avukatı dosyayı istinaf mahkemesine taşıdı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi, 8 Mayıs 2019 tarihli kararında yerel mahkemenin kararını bozarak, dava esasıyla ilgili araştırma yapılmasına, gözaltı ve haksız yakalamayla ilgili oluşan zararın tespit edilmesine karar verdi.
İstinaf mahkemesinin kararının ardından İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesince tekrar görülen davanın ilk duruşması 12 Eylül 2019 günü gerçekleşti. Duruşmada Yücel'in avukatı istinaf mahkemesi kararına atıfta bulunarak, müvekkilinin gözaltı süresinin tespit edilmesini ve uğradığı zararın belirlenerek tazminata hükmedilmesini talep etti. Mütalaası sorulan duruşma savcısı, davanın reddini istedi. Mahkeme, verdiği kısa aranın ardından hükmünü açıklayarak davayı reddetti.
TCK 301 suçlamasıyla yeni dava
2021 yılında Deniz Yücel’e 2016 yılında Die Welt'te yayımlanan iki yazısı gerekçe gösterilerek “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama” (TCK 301/1) suçlamasıyla dava açıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu tarafından düzenlenen 8 Nisan 2021 tarihli iddianamede, Yücel’in 26 Ekim 2016 tarihli yazısında Kürtlere yönelik ayrımcılık üzerine bir fıkraya yer vermesi ve 27 Ekim 2016 tarihli yazısında yer alan “Ermenilere yapılan soykırım” ifadesi suç sayılarak 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
İddianamenin gönderildiği İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 14 Nisan 2021 tarihinde düzenlediği tensip zaptında Yücel’in ifadesinin istinabe yoluyla alınması için gerekli işlemlerin başlatılmasını kararlaştırdı. Mahkeme, 14 Haziran 2021 tarihinde, Yücel hakkında 6 Kasım 2016 tarihli yazısı nedeniyle yapılan suç duyurusu üzerine “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla açılan davanın TCK 301/1 suçlamasıyla açılan dava ile birleştirilmesine karar verdi.
Davanın 18 Mayıs 2023 tarihinde görülen duruşmasında mahkeme, Yücel hakkında yakalama kararı çıkarılmasını kararlaştırdı.
Davanın bir sonraki duruşması 27 Şubat 2024 tarihinde görülecek.
"Kamu görevlisine hakaret" davası
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 Şubat 2019 tarihinde Twitter üzerinden yaptığı paylaşımın ardın Yücel hakkında soruşturma başlattı. Yücel'in, "Osman KAVALA ve diğerleri hakkındaki 'gezi iddianamesini' ve benzeri iddianameleri düzenleyen adamlar, sadece savcı kılıfında gözü dönmüş militanlar değiller. Aynı zamanda şeyler. Yani baya baya şeyler. Bakınız: Osman KAVALA hakkındaki "soruşturmayı" yürüten Başsavcı Vekili Hasan YILMAZ'ı tanırım. Sorgu esnasında bana "Öcalan'a başkomutan demişsin" diyen adamdı. Kendisine söz konusunu Die Welt'te ki yazımın çıktısını göstererek "bak, Almanca 'chef' kelimesinin Türkçe karşılığı 'başkomutan' değil 'şef' olduğunu anlamak için Almanca bilmek gerekmez" dedim. Bön bön baktı. Sonra "iddianame" dediği şeyi bildiği gibi hazırladı. Daha sonra Silivri'de cemaat üyeliğinden tutuklu olan ve Hasan YILMAZ'ı önceden tanıyan bir eski polis müdürü, aramızda geçen bir sohbet esnasında YILMAZ'ı "çağlayan en salak savcısı" diye tanımladığında napayım, itiraz edemedim. (cemaatin savcıları aynı hukuk tecavüzlerini daha sinsice yapıyorlardı; o ayrı.)" şeklindeki paylaşımı sebebiyle açılan soruşturmanın iddianamesi 10 Mayıs 2019 tarihinde tamamlandı.
İddianamede Yücel'in, “kamu görevlisine alenen hakaret” (TCK 125) suçundan cezalandırılması talep edildi. İddianame, İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Davanın ilk duruşması 5 Eylül 2019 tarihinde görüldü. Yücel'in avukatı Veysel Ok, Almanya'da yaşayan müvekkilinin savunmasının istinabe yoluyla alınması için yurt dışındaki adresini mahkemeye sundu. Ok, Yücel'in savunmasının alınması için gereken talimatın bu adrese yazılmasını talep etti. Mahkeme talebi kabul etti.
30 Kasım 2021 tarihli duruşmada esas hakkındaki mütalaasını veren savcı, Yücel’in atılı suçtan cezalandırılmasını talep etti.
Davanın yedinci ve son duruşması 8 Şubat 2022 tarihinde İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. P24 tarafından takip edilen duruşmanın sonunda mahkeme, Yücel’in yaptığı paylaşım ile savcı Hasan Yılmaz’a hakaret ettiğine kanaat getirerek Yücel’in 354 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmetti. Mahkeme, Yücel’e verdiği cezayı para cezasına çevirerek Yücel’in 7.080 TL ödemesine karar verdi ve hükmün açıklanmasını geri bırakmadı.
AİHM kararı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 25 Ocak 2022 tarihinde Deniz Yücel’in tutukluluğuna ilişkin yapılan başvuruya dair kararını açıkladı. AİHM, Yücel’in 14 Şubat 2017-16 Şubat 2018 tarihleri arasında özgürlüğünden alıkonulmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddesine ve ifade ve basın özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesine aykırı buldu. Mahkeme, Yücel’e manevi tazminat olarak 12.300 Euro, masraflar için 1.000 Euro ödenmesine karar verdi.