Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Kemal Kurkut’un Newroz alanı girişinde polis kurşunuyla vurulmasını görüntüleyen gazeteci Abdurrahman Gök, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandığı davada "örgüt üyeliği" ve "propaganda" ile suçlanıyor
Diyarbakır’da 9 Ekim 2018’de gözaltına alınan gazeteci Abdurrahman Gök hakkında haber kaynaklarıyla yaptığı telefon görüşmeleri, sosyal medya paylaşımları ve yaptığı haberler gerekçe gösterilerek “Örgüt üyesi olma” ve “Örgüt propagandası yapma” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması 23 Şubat’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
P24 tarafından da takip edilen duruşmayı izlemek isteyen gazetecilerin bir kısmı Covid-19 tedbirleri gerekçe gösterilerek salona alınmadı. Polisin, duruşma salonunun önünde ve içinde yoğun güvenlik önlemi alması dikkat çekti.
Savunmasında, kendisine yöneltilen suçlamaların tümünün gazetecilik kapsamında yaptığı faaliyetler olduğunu belirten Abdurrahman Gök, sosyal medya hesabında yayınladığı ve iddianamede suç unsuru olarak gösterilen fotoğrafların ise haber sahasında çektiği fotoğraflar olduğunu vurgulayarak beraat istedi.
Dosyada müvekkilinin gazetecilik yaptığına dair herhangi bir kuşku bulunmadığını dile getiren Avukat Resul Tamur ise gizli tanığın ifadelerinin tümünün dosyaya alınmasını isteyerek adli kontrol şartının da kaldırılmasını talep etti.
Savunmanın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, gazeteci Gök hakkında verilen yurtdışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol kararının kaldırılmasına karar verdi. Gizli tanık “Sabır”ın duruşma arasında, Gök ve avukatının yokluğunda dinlenmesine karar veren mahkeme, bir sonraki duruşma için 3 Haziran 2021 tarihine gün verdi.
“Savcı da benim gazeteci olduğumu kabul ediyor”
Duruşmadan sonra sorularımızı yanıtlayan gazeteci Abdurrahman Gök, yargılamaya konu edilen şeylerin tamamının yaptığı haberler, haber kaynaklarıyla telefon görüşmeleri, gazetecilerle ve kendi haber merkeziyle yaptığı telefon görüşmeleri gibi gazetecilik faaliyetleri olduğu için 7 yıldan 20 yıla kadar bir ceza istenmesini şaşırtıcı bulduğunu söyledi. Gök, “Ama işin ilginç tarafı iddianamede savcı da aslında benim gazeteci olduğumu kabul ediyor. İddianamenin birçok yerinde gazeteci olduğuma değiniyor ama yoruma giderek benim bunları örgüt üyesi olarak yaptığımı söylüyor” dedi.
Davetli olarak katıldığı Kürt Gazeteciler Günü’nde Kemal Kurkut’un fotoğraflarıyla ilgili yaptığı konuşmanın da, “Sözde Kürt Gazeteciler Gününde yaptığı konuşmanın Sterk TV’de yayınlanması” şeklinde bir yorumla iddianameye konulduğunu belirten Gök, “Bugün görülen ilk duruşmamda birçok hususun anlaşıldığına inanıyorum” diye konuştu.
“Sabır” adlı gizli tanığın ifadesinin iddianameden ve kendisinin gözaltına alınmasından çok önce, yani daha soruşturma ortada yokken alındığının anlaşıldığına dikkat çeken Gök, telefonunun ise daha da öncesinde dinlenmeye başlandığının anlaşıldığını sözlerine ekledi.
Baskılar Kemal Kurkut fotoğraflarından sonra başladı
Kamuoyunda 2017 Newroz günü Diyarbakır’da Kemal Kurkut’un polis kurşunuyla öldürüldüğü anı fotoğraflayan gazeteci olarak tanınan Gök, özellikle o günden sonra üzerindeki baskıların arttığını söylüyor.
Uzun süre fiziki olarak takip edildiğini, telefonunun dinlendiğini ve telefonuna sürekli çağrılar gönderilerek taciz edildiğini söyleyen Gök, “Özellikle 2017’de Newroz günü çektiğim Kemal Kurkut fotoğraflarından sonra maruz kaldığım baskılar, gözaltılar ve soruşturmalar nedeniyle kamuoyu nezdinde de ‘Kemal Kurkut fotoğrafının intikamı alınıyor’ şeklinde bir düşünce oluştu, ki ben de artık buna inanmaya başladım” diyor.
“Gazetecilik yapmaya devam ediyorum”
17 yıldır gazetecilik yaptığını söyleyen Gök, sözlerini şöyle sürdürdü: “2017’ye kadar herhangi bir şey yokken, bir anda 2017’den sonra üç defa gözaltına alınmam, evimin iki defa basılması, hakkımda ikisi takipsizlikle sonuçlanan üç soruşturma açılması aklıma başka bir şey getirmiyor. Mahkeme umarım artık gazeteci olduğuma ikna olmuştur. Sadece iddia makamının hazırladığı iddialara bile baksa gazeteci olduğuma ikna olacağından eminim.
Umarım bir kerecik bile olsa hukuk yerini bulur. Kemal Kurkut davasında biliyorsunuz, büyük bir hukuksuzluk yaşandı. Dosyanın tamamı bir sanıkla sınırlı tutuldu ve üç buçuk yıllık yargılamanın ardından o sanık da beraat etti. Umarım oradaki hukuksuzluktan da dönülür, benim yargılandığım bu davada da hukuk yerini bulur. Buna olan inancımı korumak istiyorum. Gazetecilik okudum, 17 yıldır çatışma ortamlarında zor şartlarda da gazetecilik yaptım; vurulma veya tutuklanma korkum oldu ama bu korkular gazetecilik yapmamın önüne geçmedi. Gazeteciyim, gazetecilik yapmaya devam ediyorum.”
Kürt gazeteciler yine hedefte
Sorularımızı yanıtlayan Avukat Resul Tamur ise iddianamede müvekkilinin kendi meslektaşları ile mesleki faaliyeti kapsamında yapmış olduğu telefon görüşmeleri ve yine Gök’ün kendi yaptığı haberlerin yayınlandığı haber siteleri ve gazetelerin, aleyhine delil olarak sunulduğuna dikkat çekti. Tamur, “Savcının iddianamesinde 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü’nde Abdurrahman Gök’ün yaptığı konuşmayı bile suç unsuru kabul etmesi ve ‘Sözde Kürt Gazeteciler Günü’ ibaresine yer vermesi, dosyanın bir suç soruşturmasından ziyade Kürt gazetecilere dönük bir saldırı aygıtı haline getirildiği gerçeğini ortaya koymaktadır” dedi.