Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

ANALİZ Hükümetin sansür aygıtları: RTÜK ve BİK cezaları

ANALİZ Hükümetin sansür aygıtları: RTÜK ve BİK cezaları

Aslî yükümlülüğü basın özgürlüğünü güvence altına almak olan kurumların özellikle muhalif gazete ve televizyon kanallarına verdiği cezalar bir yandan Anayasadaki basın özgürlüğü ve haber alma hakkını kısıtlarken, bir yandan da yaptırım uygulanan yayınları ekonomik olarak zorluyor

 

ELİF AKGÜL

 

“Tele1 Türkiye’nin sürüklenmek istediği rejimin bir gereği olarak susturulmak istendi.” Bu sözler geçtiğimiz günlerde beş gün boyunca ekranı karartılan Tele1’in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’a ait.

 

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 30 Nisan ve 24 Mayıs 2020'de yayınlanan ana haber bülteninde 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlâl edildiğini belirtip, kanalın yayınının beş gün süreyle durdurulmasına karar vermişti.

 

Kararın gerekçesi, Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Yanardağ’ın Osmanlı padişahı II. Abdülhamid hakkında söylediği “1908’de Abdülhamid despotizminin, emperyalizmin uşağı aşağılık bir diktatör olan, Mithat Paşa’yı Taif’te boğduran, Osmanlı-Türk aydınlanmasını, modernleşmesini savunan bütün aydınlara zulmeden, Namık Kemal’lere, Tevfik Fikretlere…” sözleri.

 

Tele1’in cezaya itiraz etmesi üzerine Ankara 4. İdare Mahkemesi “yürütmeyi durdurma kararı” almıştı. RTÜK’ün başvurusu üzerine cezayı değerlendiren üst mahkeme, Tele1 aleyhine karar alarak yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.

 

Tele1 ekranının karartılması, ulusal düzeyde yayın yapan kanallara mevcut yasa kapsamında RTÜK tarafından uygulanan ilk ekran karartma cezası. 

 

Yanardağ: RTÜK anayasal suç işliyor

 

Merdan Yanardağ, “RTÜK kendisini mahkeme yerine koyuyor ve anayasal suç işliyor” diyor.

 

RTÜK’ün “Anayasada teminat altına alınan basın ve ifade özgürlüğünü tümüyle ortadan kaldıracak bir idari karar alması ve ceza vermesinin mümkün olmadığını” vurgulayan Yanardağ, sansürün sebebini ise şöyle açıklıyor:

 

“[RTÜK], AKP iktidarının Türkiye’yi sürüklediği totaliter rejime uygun bir medya ortamı yaratmak ve bunun için de Tele1 gibi bağımsız ve ‘oyun bozucu’ kurumları susturmak istiyor. Ben AKP’nin Türkiye’yi sürüklemek istediği yere uygun hareket ettiğini, yani faşizan ve gerici bir totaliter rejim kurmaya çalıştığını düşünüyorum. Bu medyaya yönelik bir operasyonun parçasıydı ve bu operasyonun en önemli etabı da Tele1’in susturulmasıdır. Çünkü beş günlük kapatma cezası bugüne kadar verilmiş en ağır ceza.”

 

“Medyanın yüzde 95’ini ele geçirdikleri hâlde bir kez daha düzenlemek istiyorlar” diyen Yanardağ, hedef hâline gelmelerini de “Arkasında büyük sermaye grupları ve iktidar gücü olan televizyonlardan daha çok izlenen bir televizyon kanalı hâline geldik. Bu nedenle bizi susturmaya çalışıyorlar” şeklinde açıklıyor.

 

Beş günlük ekran karartmanın bir diğer sonucu da ekonomik. Yanardağ, “reklam ambargosunu daha yeni yeni kırmaya başladıkları” bir dönemde sansüre uğradıklarını, ekran kararsa da çalışanların ücretleri, sigortalar, masraflar gibi kalemlerin ödemesinin devam ettiğini belirterek, “Bunun bize maliyeti 300-400 bin TL civarında oldu” diyor.

 

Yanardağ, radyo ve televizyon kuruluşlarının yayın esaslarını düzenleyen 6112 sayılı kanun çerçevesinde bir daha benzer nitelikte ceza almaları hâlinde ise lisanslarının iptal edilebileceğini söylüyor.

 

RTÜK 1,5 yılda 11 milyon TL ceza kesti

 

Ekran karartma cezası RTÜK’ün tarihinde ilk olsa da, Üst Kurul bir sansür mekanizması olarak gündeme ilk defa gelmiyor. RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşçı’nın hazırladığı rapora göre Üst Kurul, 1 Ocak 2019 ile 15 Mayıs 2020 tarihleri arasında Halk TV, Tele 1, KRT ve Fox TV’ye toplamda 36 ceza kesti. Bu kanallar toplamda 11 milyon TL tutarında ceza ödedi.

 

Yayına başlamadan Sözcü’ye ceza

 

2019 yılının Şubat ayında tartışılmaya başlanan ve 1 Eylül 2019 itibarıyla yürürlüğe giren RTÜK kanunundaki değişiklik de internet üzerinden yayın yapmak isteyen televizyonlar için ayrı bir sansür mekanizması olarak işliyor.

 

Yönetmelik, internetten yayın yapan platformların da RTÜK’ten yayın lisansı almasını şart koşuyor. Buna rağmen RTÜK, Sözcü gazetesinin televizyon projesi için yaptığı logo ve isim değişikliği başvurusunu yaklaşık 10 aydır gündemine almadı. Sözcü’nün haberine göre RTÜK bu yılın ilk 7 ayında, 18 logo ve çağrı değişikliği talebini gündeme aldı ve olumlu sonuçlandırdı. Üstelik bu başvurulardan 12'si, Sözcü'nün değişiklik talebinden sonra yapıldı. Bunun da ötesinde RTÜK, henüz yayına başlamamış olan kanala 26 bin TL idari para cezası kesti.

 

Basın İlan Kurumu’nun “ilan ambargosu”

 

Sansür konusunda gündemi işgal eden tek devlet kuruluşu RTÜK değil. Basın İlan Kurumu da bir sansür mekanizması olarak işlemekle eleştiriliyor. 

 

Aralık 2019’da BirGün ve Evrensel gazeteleri BİK’in kendilerine verilen resmî ilanların çeşitli gerekçelerle engellendiğini duyurmuştu. BirGün internet sitesinden yaptığı açıklamada, kurumun 3 aylık ilan akışının durdurulduğunu, buna gerekçe olarak ise önce “Baskı ve Bayi-İade Defterleri’nin gecikmeli olarak tutulduğunun” gösterildiğini, bu gerekçe ortadan kalkınca da BİK’in “Bazı haberlerde yayın kaynağının kullanılmaması” gerekçesini öne sürdüğünü yazdı.

 

“Gazetemiz, Türkiye’nin en yaygın üç haber ve bir fotoğraf ajansına abone olmakla birlikte, ajanslardan birebir aldığı tüm haberlerle ilgili kaynak belirtmektedir” denen açıklamada şu ifadeler yer aldı:

 

“Ne var ki günlük gazetelerin basit bir taraması yapılsa dahi, BirGün’e haksız bir dayatma uygulandığı tüm çıplaklığıyla görülecektir. BİK yönetimi tarafından BirGün’e uygulanan diğer bir yaptırım da haberlerimiz gerekçe gösterilerek 2 ila 15 gün arasında değişen ilan kesme cezaları oldu.

 

“Son 3 ay içerisinde haber içeriklerinin gerekçe gösterildiği toplam 49 günlük cezaya muhatap olduk. BİK’in sorunlu gördüğü, bu nedenle önce savunma isteyip sonra ceza kestiği haberlerle ilgili, bırakın dava açılmasını, herhangi bir düzeltme dahi gelmediğinin de altını çizmek isteriz.”

 

Öte yandan BirGün ve Evrensel’e yönelik ilan ambargosunun TBMM’ye taşınması üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun verdiği soru önergesine, “Basın İlan Kurumu, basın ahlak esaslarına riayet etmeyen gazete ve dergiler hakkındaki ihbar ve şikâyetleri değerlendirip karara bağlamaktadır” diyerek cevap verdi.

 

Evrensel’e rekor ceza

 

Muhalif gazetelere ilan cezası kesme, ilan cezası verilen gazeteleri cezaevlerine yollamama gibi uygulamalar uzun zamandır gündemde olsa da şüphesiz BİK’in en tepki çeken uygulaması Haziran ayında Evrensel gazetesine verdiği 45 günlük rekor ilan kesme cezası oldu. Kurum, verilen cezaya gerekçe olarak gazetede Ragıp Zarakolu’nun "Makus Kaderden Kaçış Yok" başlığıyla yayımlanan köşe yazısını göstermişti.

 

BİK tarafından verilen cezaya ilişkin Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, “Basin İlan Kurumu önceki dönemlerde de sorunlu bir yapıya sahipti. Ama yönetim değişikliğinin ardından SETA’cıların [2019’da yayınladıkları raporla Türkiye’deki uluslararası medya kuruluşlarında çalışan gazetecileri fişlemekle eleştirilen sivil toplum örgütü] yönetime gelmesinden sonra bu cezalar tarihî diyebileceğimiz noktalara taşındı” diyor.

 

Polat: Basın İlan Kurumu’nun verdiği her ceza kuruluş kanununun inkârı

 

“Basın İlan Kurumu ile iki temel noktada sorunlu ilişkimiz var” diyen Polat, bunu şöyle açıklıyor:

 

“Eylül [2019] ayında bize ilan akışı durdu. Yasaya göre gazetenin sayfalarına altı ay boyunca ilan gelmediği zaman ilan hakkı düşüyor. Mart ayında salgın başladığı için ‘mücbir sebep’ saydı, bayileri denetleyemeyeceğini bize de bildirdi ve bu Temmuz’a ertelendi. İlan hakkımızın olup olmadığı önümüzdeki süreçte belli olacak. İptal olursa tekrar başvurduğumuzda ‘yeni gazete’ muamelesi göreceğiz.”

 

BİK’in 1961’deki kuruluş gerekçesinin “fikir farkına bakmasızın basılı yayınların desteklenmesi” olduğunun altını çizen Polat, Zarakolu’nun ilk olarak Artı Gerçek’te yayımlanan yazısını bastıklarında zaten üç ayı aşan ilan kesme cezalarının olduğunu, buna rağmen 45 günlük rekor cezanın verildiğini hatırlatıyor.

 

BİK’in yönetim yapısını “AKP politikası ile uyumlu, hatta militan bir tutuma sahip” olarak tarif eden Polat, “Daha önce bize de BirGün’e de attığımız başlıklardan ötürü cezalar veriliyordu. Bu doğrudan gazetelerin yayın politikalarına müdahale” diyor:

 

“Bu şöyle bir mantıkla yapılıyor: Ben parayı veriyorsam benim dediğim gibi başlık atacaksın, haberi de benim dediğim çerçevede yapacaksın. Bu da şu anlama geliyor, bütün gazeteler aynı yayın politikasına sahipse, zaten tek bir gazete çıkar.”

 

“Basın İlan Kurumu’nun verdiği her ceza kuruluş kanununun inkârı” diyen Polat, sözlerine şöyle devam ediyor: 

 

“Bu [ilanlar] halkın vergileriyle veriliyor. BİK’in başındaki kişinin ya da bağlı bulunduğu [Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı] Fahrettin Altun’un ya da Cumhurbaşkanı’nın ya da bir başkasının kişisel parası değil, halkın vergileri. Ayrıca resmî ilan alıyorum diye sen benim yayın politikamı satın alamazsın. Böyle bir şey yok. Biz başımız dik bir şekilde gazetecilik yapmak isteriz. Bizi gazeteciliğin evrensel standartları, evrensel gazetecilik ilkeleri ve halkın haber alma hakkı bağlar. Bu çizgide de yürürüz. Gerçekliği, hakikati göstermek bakımından BİK’in talep ettiği çizgiyi asla kabul edemeyiz. Ceza mekanizmasıyla önümüze koyduğu çizgiyi kabul edemeyiz. Onun için de biz bildiğimiz yayıncılığı yapıyoruz. Onlar da bize ceza vermeye devam ediyorlar.”

 

İnternet yayınları RTÜK’ün hedefinde

 

Evrensel gazetesi, Tele1 ve Halk TV devlet aygıtlarının sansür girişimlerinin hedefindeki tek medya kuruluşları değil. 

 

RTÜK 2019’da yaptığı 52 toplantıda 12 kanal, bir radyo ve 23 yayına toplamda 3 milyon 854 bin 476 TL tutarında para cezası kesti. 1 milyon 312 bin 515 TL’lik para cezası uygulanan Fox TV ise 2019’da en çok ceza kesilen kanal oldu. 

 

KRT’de 19 Haziran 2020 tarihinde yayınlanan “Gündem Özel” programının konuğu olan Serdar Savaş’ın Covid-19 salgını sürecinde lise ve üniversitelerin açılması yönündeki eleştirilerini “Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı ve devlet yönetimine hakaret ve iftira niteliğinde” olarak değerlendirip idari para cezası veren RTÜK, Radyo Harman’da yayınlanan bir programa katılan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç'un Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik iddiaları nedeniyle Radyo Harman’a da program durdurma ve idari para cezası verdi.

 

Son yasa değişikliğiyle birlikte RTÜK’ün internette yayın yapan televizyon ve platformlara lisans verme yetkisi kazanmasıyla birlikte Netflix, BluTV, MUBI gibi dijital platformların da üstünde “sansür kılıcı sallanıyor.” 

 

“Netflix Türkiye’de yasaklanacak mı yasaklanmayacak mı” tartışması her daim gündemi meşgul ederken, AKP iktidarının politikaları RTÜK kararlarını da etkilemeye devam ediyor. Nisan 2020’de Netflix’in Türkiye yapımı dizisi "Aşk101"de bir eşcinsel erkek karakteri olduğu iddiaları üzerine sosyal medyada “netflixadamol” etiketi paylaşılmış, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise “Netflix’i uyardık” demişti:

 

“Uyardık, gözümüz üzerlerinde. Çocuk ve gençlerin fiziksel ve ruhsal gelişimlerine olumsuz etki edebilecek yayın içeriklerine göz yummamız mümkün değildir. Kırmızı çizgilerimiz bellidir. RTÜK yönetimi olarak toplumumuzu rahatsız edecek her türlü yayın içeriğine geçit vermemekte kararlıyız.

 

“RTÜK olarak toplumumuzun milli ve manevi değerlerine aykırı olası yayınlara karşı müsamaha göstermeyeceğimizi özellikle vurguladık. Çocuk ve gençlerin fiziksel ve ruhsal gelişimlerine olumsuz etki edebilecek yayın içeriklerine göz yummamız mümkün değildir. Kırmızı çizgilerimiz bellidir, millet iradesiyle ortaya konulan ilgili yasamızdan aldığımız yetkiyle hareket ediyoruz. RTÜK yönetimi olarak toplumumuzu rahatsız edecek her türlü yayın içeriğine geçit vermemekte kararlıyız.”

 

Netflix ise dizide öğrencilerden birinin eşcinsel olduğu iddialarını yalanlamıştı.

 

Netflix’in RTÜK sansürü nedeniyle başı ağrımaya devam ediyor. Platform ayrıca kendi yapımı olan Designated Survivor’un bir bölümünü RTÜK’ün talebi üzerine yayından kaldırmak zorunda kaldı.

 

DİSK Basın-İş: İktidarın denetimini sağlamak için işlevlendirilmiş kurumlar

 

Öte yandan devlet aygıtlarının bir sansür mekanizması olarak kullanılması uzun zamandır basın ve ifade özgürlüğü örgütlerinin, gazeteci örgütlerinin ve uluslararası kamuoyunun da gündeminde. 

 

Avrupa Parlamentosu'nun 10 üyesi 15 Mart’ta BİK’i Evrensel gazetesine uygulanan süresiz resmi ilan ve reklam yasağını kaldırmaya çağırmıştı. Aralarında Avrupa Parlamentosu eski Türkiye Raportörü Kati Piri’nin de olduğu 10 üye, BİK Genel Müdürü Rıdvan Duran’a yazdıkları mektupta yasağın hızla kaldırılmasını istemiş, “Türkiye medyasında çoğulculuğun büyümesi için Evrensel gibi yayınların hayatta kalmalarını sağlayacak ekonomik araçlara sahip olması önemlidir” ifadelerine yer vermişti. 

 

DİSK Basın-İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş ise “RTÜK ve BİK medya üzerinde iktidarların denetimini sağlamak üzere işlevlendirilen iki farklı kurum” diyerek şöyle devam ediyor:

 

“Her dönem, anaakımlaşmış egemen yayıncılık anlayışının kırmızı çizgilerini anımsatıyorlardı. Fakat AKP iktidarının özellikle son yıllarda bu kurumları daha etkin bir denetim ve baskı aracı olarak kullandığını görüyoruz. Üstelik her ikisinin de verdiği cezaların içeriğine baktığımızda işin artık kırmızı çizgileri belirginleştirmekten çıkıp, iktidarın rızası olmayan her türlü içeriği/sesi yok etmeye kadar ilerlediği ortada.”

 

AKP’nin “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu [TMSF], kamu kaynakları ve benzer ekonomik ve siyasî imkânlarla kendi yandaşı medya grupları ve kurumları yarattığını” vurgulayan Yurttaş, “Bu olanaklarla ele geçiremediği alternatif medya kurumlarını ise RTÜK cezaları ve BİK aracılığıyla verdiği ekonomik sonucu ağır cezalarla kuşatmak istiyor. Ceza verilen medya kuruluşlarının sınırlı ekonomik kaynaklarla yaşamlarını sürdürdüğü göz önüne alınırsa, bu cezalar sansürden öte, kurumların ticari olarak varlığını sürdüremeyerek yok edilmesini hedefliyor” diyor.

 

Bu noktada akıllara ”çıkış nerede?” sorusu geliyor.

 

Polat, BİK’in mevcut sansür mekanizmasının kaldırılması gerektiğinin altını çiziyor.

 

Yanardağ ise mevcut sansür ortamını toplumun ortak aklıyla yenebileceğini söylüyor: “Zaten sayısı son derece az olan Tele1 gibi kurumları, bağımsız medya kuruluşlarını yaşatmak gerekiyor. Bunun için de büyük bir toplumsal dayanışmaya ihtiyaç var. Toplumun her kesiminin buna ihtiyacı var. Biz toplumun aslında büyük çoğunluğuna hitap ediyoruz. Verilen desteğin sadece birer ziyaret olmaktan çıkıp daha aktif, dinamik bir siyasal desteğe, toplumsal desteğe dönüştürülmesi gerekiyor. Başka çaresi yok.”

 

Yukarı