Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

İsminaz Temel

İsminaz Temel

Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü İsminaz Temel, 19 Ekim 2017 tarihinde evine yapılan baskınla gözaltına alındı.

Soruşturmada “gizlilik kararı bulunduğu” gerekçesiyle gözaltı süresince Temel’e yöneltilen suçlamalar açıklanmadı. Yedi gün gözaltında kalan Temel, 25 Ekim 2017 günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesine çıkarıldı. Savcılık tarafından ifadesi alınan Temel’e, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamaları yöneltildi. Suçlamalara delil olarak ise Temel’in takip ettiği haberlerden fotoğraflar gösterildi. 2006 yılından bu yana gazetecilik yaptığını, 2010'dan bu yana da ETHA'da çalıştığını belirten Temel, kendisine gösterilen tüm fotoğrafların haber takibinden olduğunu kaydetti. Savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen Temel, tutuklanarak Bakırköy Cezaevi’ne gönderildi.

Temel hakkında Cumhuriyet Savcısı Kenan Zurnacı tarafından hazırlanan 3 Mart 2018 tarihli iddianame, 21 Mart 2018 tarihinde İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Mahkeme, duruşma tarihini ise 16-17 Temmuz 2018 olarak belirledi. Marksist-Leninist Komünist Parti’nin (MLKP) tarihçesinin anlatıldığı iddianamede Temel’e, “örgüt üyeliği” suçlaması yöneltildi. İddianamede, iki gizli tanığın ifadesi ve Temel’in haber takibi için katıldığı eylemler suçlamalara dayanak olarak gösterildi.

Temel tutuklandıktan dokuz ay sonra, 16 Temmuz 2018’de ilk kez hâkim karşısına çıktı. 

İstanbul 27. ACM’de görülen duruşmada savunmasını yapan Temel, çalıştığı ajansın çizgisi ve yaptığı haberlerden dolayı suçlandığını söyledi. Gazetecilik mesleğinin bugünlere gelene kadar çok sayıda bedeller ödediğini belirten Temel, “Medya toplumun sesi, soluğu, can damarıdır. İktidar kendinden olmayan herkesi susturarak teslim almaya çalıştı. Bu süreçte de en çok gazeteciler hedef alındı” dedi. Savunmasında ETHA’nın toplumun tüm seslerini duyurmaya çalışan bir ajans olduğunu vurgulayan Temel, “Bizler baskı altında boyun eğmeyen gazetecileriz. Emekçisi olduğum, polisin örgütün yayın organı saydığı, haber ve fotoğraflarını delil olarak kullandığı Etkin Haber Ajansı da özgür basın geleneğinin bir parçasıdır” diye konuştu.

Temel, ETHA’nın, Roboskî, Suruç ve Ankara gibi katliamların yanı sıra işkence ve zorla kaybedilmeler gibi insanlığa karşı işlenen suçların aydınlatılması için habercilik yaptığını söyledi. Temel ayrıca ETHA’nın bu çizgisi doğrultusunda kendisinin muhabir olarak yedi senedir neredeyse her hafta Cumartesi Anneleri’nin yanında olarak Galatasaray Meydanı’ndan haberlerini yaptığını da sözlerine ekledi.

İddianamede ETHA’nın gündeminde yer alan bazı eylemlerin “çağrı” olarak nitelendirilmesine de değinen Temel, şöyle konuştu: “ETHA’nın takipçilerine sunduğu gündem sayfasında o günün programına yer verilir. Çaba algı oluşturmak olunca haberler de ona göre seçilmiş. Fezleke ve dosyada yer alan Gazi Mahallesi’nde yapılan etkinliğin çağrıcısı ETHA değildir. ETHA, sadece yapılmasına karar verilen bu programı gündem sayfasında yayımlamak suretiyle abonelerine bu haberi servis edeceğini duyurmuş. ETHA haberi yaparak sorumluluğunu yerine getirmiş. Ama fezlekede haberi yaparak ETHA’nın eylemi üstlendiği belirtiliyor.” Sadece ETHA’nın değil tüm ajansların hatta basın kuruluşlarının aynı çalışma tarzına sahip olduğunu vurgulayan Temel, “Benzer şekilde Anadolu Ajansı da gündem paylaşır ve gündem bölümünde yer verdiği haberlerin ayrıntılarını daha sonra servis eder” dedi.

İddianamede belirtilen tüm eylem ve etkinliklere gazeteci olarak haber takibi amacıyla katıldığını söyleyen Temel, “İddianame de bunu neredeyse kanıtlıyor. Tüm fotoğraflarda ya boynumda fotoğraf makinesi ya da elimde not defteri var” ifadelerini kullandı. Temel, bir basın açıklamasına veya yürüyüşe katılmanın da başlı başına bir suç oluşturmadığına ve ifade özgürlüğünün bir parçası olduğuna dikkat çekti. “Gazetecilik suç değil, sadece Türkiye’de bu böyle” diyen Temel, tahliyesini talep ederek maruz bırakıldığı hukuksuzluğa son verilmesini istedi.

İki gün süren duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme, Temel’in tutukluluğunun devamına hükmetti. Mahkeme, bir sonraki duruşma için 4 buçuk ay sonraya, 29 Kasım 2018 gününe tarih verdi.

Temel’in ikinci duruşması 29 Kasım 2018 tarihinde görüldü. Temel savunmasında, 2006’dan beri gazetecilik yaptığını, hakkındaki dosyanın tamamının gazetecilikten yargılanmakta olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu ifade etti. Temel sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm fotoğraflarda boynumda kameram ve elimde defter ve kalemim olduğu görülüyor. Dosyanın tamamı gazeteci olduğuma dair kanıttır. HDP’nin mitinginde üzerimde ESP yeleği olduğu iddia ediliyor. Neden bir tane fotoğrafı yok? Oysa diğer muhabirlerle birlikte mitingin baştan sona görüntüsünü çektim, haberini yaptım.”

Temel, ortağı olduğu Varyos Yayınevi’nden çıktığı iddia edilen bir kitapla ilgili yöneltilen “örgüt propagandası” suçlamasına ilişkin, soruşturmanın ciddiyetsiz olduğunu, kitabın Varyos’tan çıkmadığını, Atılım gazetesi tarafından dağıtıldığını ifade ederek yanıt verdi. Temel savunmasını şöyle tamamladı: “Tutukluluğuma gerekçe olarak delilleri karartacağım iddia ediliyor. On üç aydır dosyaya yeni bir delil eklenmediğine göre, neyi karartacağım? ‘Kaçma şüphesi’ iddiasına ilişkin ise sonuna kadar haklı olduğumu düşündüğüm bir davada bu düşüncemin arkasında duracağımı söyleyebilirim. Bu yargılamada ben dâhil bütün arkadaşlarımın beraat edeceğine eminim. Bugün burada bu hukuksuzluğa son verilmesini ve tahliyemi talep ediyorum.”

Beyanların tamamlanmasının ardından duruşma savcısı, Temel’in tutukluluk hâlinin devamını talep etti. Savcının tutukluluğa devam talebine karşı yeniden söz alan Temel, “Ben bir gazeteciyim. Mesleğimin sonuna kadar arkasındayım. On üç ay 10 gündür süren hukuksuzluğa son verilmesini istiyorum” diye konuştu.

Mahkeme heyeti, Temel’in tutukluluk hâlinin devamına hükmederek davayı 14 Şubat 2019 tarihine erteledi.

Temel’in üçüncü duruşması 14 Şubat 2019 tarihinde İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada mütalaası sorulan savcı, dijital materyallerin incelemesinin beklenilmesini ve Temel’in tutukluluk hâlinin devamını talep etti. Mütalaanın ardından söz alan Temel, dosyadaki beyanların kendisinin gazeteci olduğunun kanıtı olduğunu, suçlama konusu eylemleri gazeteci olarak takip ettiğini ifade etti. Temel, “Dosyaya konulan yeni bir delil ya da yeni bir ifade yok. Bir buçuk yıldır aynı şeyleri tekrar ediyorum. Ben bir gazeteciyim, mesleğimi yerine getirdim” dedi. Daha sonra Temel’in avukatı Ömer Çakırgöz söz alarak müvekkilinin tahliyesini talep etti.

Mahkeme, Temel’in adlî kontrol şartıyla tahliye edilmesine karar vererek davayı 24 Nisan 2019’a erteledi.

Davanın dördüncü duruşması 24 Nisan 2019 tarihinde görüldü. Tutuksuz yargılanan Temel ve avukatları duruşmada hazır bulundu. Temel’in avukatı Ömer Çakırgöz, müvekkili hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını istedi. Çakırgöz, “Müvekkilim gazetecidir. Yurtdışına çıkış yasağı mesleğini yapmasını engelliyor. Adlî kontrolü gerektirecek bir husus yoktur” dedi. Duruşma sonunda mahkeme, Temel’e uygulanan adlî kontrolün kaldırılması yönündeki talebi reddederek, bir sonraki duruşmanın 3 Eylül 2019 tarihinde görülmesine karar verdi.

Cezaevi koşullarına ilişkin anketimize İsminaz Temel tarafından verilen yanıtlara bu bağlantıdan erişebilirsiniz.

Yukarı