Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Deneyimli gazeteci ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı Kadri Gürsel 31 Ekim 2016 tarihinde gazetenin yönetici ve köşe yazarlarını hedef alan bir operasyon kapsamında gözaltına alındı. 4 Kasım’da Gürsel ve sekiz diğer Cumhuriyet çalışanı “silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyette bulunmak" suçlamasıyla tutuklandı.
Aralarında Gürsel’in de bulunduğu 19 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Gürsel’in "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
İddianamede Gürsel’in ByLock adlı iletişim uygulaması kullanan 92 kişi ve haklarında “FETÖ/PDY” soruşturması bulunan 21 kişiyle “iletişim kaydının” olduğu belirtildi. İddianamede, Gürsel’in “Erdoğan Babamız Olmak İstiyor" başlıklı yazısında "açıkça ve doğrudan Cumhurbaşkanının şahsını hedef alarak Türkiye'de otoriter bir rejim bulunduğu algısını yaratmaya çalıştığını, şüphelinin yaşanan radikal yayın politikası değişikliğinden, FETÖ/PDY ve PKK/KCK örgütlerinin manipülatif amaçlarına hizmet eder tarzda yayın yapılmasından sorumlu olduğu" öne sürüldü.
Cumhuriyet gazetesinin avukatları 26 Aralık 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular. Bu başvurudan 3,5 ay sonra, 2017 yılının Mart ayında benzer bir başvuru Anayasa Mahkemesi’nden cevap gelmemesi üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapıldı. Cumhuriyet gazetesi 12 Nisan’da yayımlanan bir haberinde AİHM’nin, İçtüzüğün 41. maddesindeki kriterler arasında yer almamasına rağmen davanın konu itibarıyla öncelikli olarak inceleyeceği davalar arasında yer aldığını, davanın “mümkün olan en kısa sürede inceleneceğini” bildirdiğini duyurdu.
Gürsel'in de yargılandığı davanın ilk duruşması 24 Temmuz'da İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Duruşmada ilk savunmayı yapan Gürsel suçlamaları reddetti, mahkeme heyetine, "Karşınızda 'üyesi olmamakla birlikte, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettiğim için' değil, bağımsız, sorgulayıcı ve eleştirel bir gazeteci olduğum için bulunmaktayım" dedi.
Gürsel'in savunmasını buradan okuyabilirsiniz.
Beş gün süren duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme aralarında Gürsel'in de bulunduğu dördü gazeteci beş kişinin tutukluluklarının devamına karar verdi, yedi tutuklu sanığın ise tahliye edilmesine hükmetti. Mahkeme kararında Gürsel'in "olağanın dışında sayıda ByLock kullanıcısıyla görüştüğü yolundaki gerçeklik" dolayısıyla hakkında "kuvvetli suç şüphesi" bulunmasını gerekçe gösterdi.
Davanın bir sonraki duruşması 11 Eylül'de görüldü. Tahliye kararı çıkmayan duruşmayla ilgili habere buradan ulaşılabilir.
Davada üçüncü duruşma ise 25 Eylül günü Çağlayan’da görüldü. Üç tanığın dinlendiği duruşmanın sonunda mahkeme Gürsel'in tahliyesine, diğer tutuklu sanıkların ise tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Gürsel'in tutuksuz olarak yargılandığı davanın 31 Ekim’de görülen dördüncü duruşmasında adlî bilişim uzmanı Tuncay Beşikçi ByLock kullanımıyla ilgili ifade verdi. Duruşmada mahkemeye soruşturma savcısınca gönderilen yeni bir belge sanık avukatlarının itirazına rağmen sunulurken yine tahliye kararı çıkmadı.
Davanın 25 ve 26 Aralık’ta görülmesi planlanan duruşması ise tutuklu sanıklardan Ahmet Şık’ın savunmasının “siyasi” olduğu gerekçesiyle kesilip Şık’ın salon dışına çıkarılmasıyla beklenenden kısa bir sürede sona erdi. Duruşmanın ilk günü mahkeme başkanının Şık’ı “duruşma düzenini bozma” gerekçesiyle salon dışına çıkarttırmasının ardından Cumhuriyet avukatları reddi hâkim talebinde bulundu. Mahkeme heyeti bunun üzerine duruşmada dinlenmesi beklenen iki tanığın dinlenmesinin mümkün olmayacağına karar verdi.
Mahkeme ara kararında tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin ve diğer sanıklara uygulanan adlî kontrol tedbirlerinin devam etmesine hükmederken, davayı 9 Mart 2018 tarihine erteledi.
Davanın 9 Mart’ta Silivri'de görülen altıncı duruşmasında mahkeme tutuklu üç gazeteci sanıktan Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık’ın tahliyesine karar verirken, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutukluluk hâlinin devamına hükmetti.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında dava dosyasının esas hakkında mütalaa için savcıya gönderileceğini açıkladı ve bir sonraki duruşmanın 16 Mart’ta yine Silivri'de görülmesini kararlaştırdı.
Davanın 16 Mart’ta görülen yedinci duruşmasında mütalaasını açıklayan savcı, aralarında Yayın Danışmanı ve yazar Kadri Gürsel'in de bulunduğu 13 Cumhuriyet yazarı ve çalışanı hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım suçundan” 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep etti.
Mahkeme, esas hakkında mütalaaya karşı savunmaların alınacağı bir sonraki duruşmanın 24-27 Nisan arasında dört gün boyunca Silivri’de görülmesini kararlaştırdı.
Davanın 25 Nisan 2018 günü sona eren karar duruşmasında mahkeme 14 gazete çalışan ve yöneticisine 8 yıl 1 ay 15 güne varan hapis cezaları verdi.
Davayı gören İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi yayın danışmanı ve yazar Kadri Gürsel'e “terör örgütüne yardım” suçlamasıyla 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine hükmetti. Mahkeme tüm sanıkların “görev nedeniyle güveni kötüye kullanmak” suçlamasından beraatlerine karar verirken, mahkûmiyet alan tüm tutuksuz sanıklara adlî kontrol uygulanmasına karar verdi.
Davada haklarında yakalama kararı bulunan Can Dündar ve İlhan Tanır’ın dosyalarının ise ayrılmasına karar verildi.
İstinaf mahkemesi kararı
İstinaf mahkemesi olarak görev yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 18 Şubat 2019 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararını onadı.
Mahkeme, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında “usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu” gerekçesiyle istinaf başvurularının reddine karar verdi.
Kararın tam metnine bu bağlantıdan ulaşılabilir.
Karar, beş yılın altında hapis cezasına çarptırılan Kadri Gürsel, Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’in cezalarının kesinleştiği anlamına geliyor.
Beş yılın üzerinde hapis cezalarına çarptırılan Ahmet Şık, Akın Atalay, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Murat Sabuncu ve Orhan Erinç yönünden ise kararın Yargıtay’da temyiz yolu açık bulunuyor.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, cezaları beş yılın altında olan sekiz kişi için kararın kesinleşme şerhini 19 Nisan 2019 tarihinde UYAP sistemine yükledi. Bunun üzerine İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi kesinleşme kararını 25 Nisan 2019 günü infaz savcılığına yolladı. Güray Öz, Önder Çelik, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku ve Emre İper hakkında yakalama kararı çıkarıp emniyete yollayan infaz savcılığı, Kadri Gürsel’e ise ceza miktarının az olması nedeniyle davetiye gönderdi.
Anayasa Mahkemesi kararı
Sonraki hafta ise Anayasa Mahkemesi, internet sitesinde yer verdiği 26 Nisan 2019 tarihli bir duyuruda, Kadri Gürsel'in ve Cumhuriyet davasında birlikte yargılandığı Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Akın Atalay ve Önder Çelik'in de aralarında bulunduğu 10 gazetecinin bireysel başvurusunu 2 Mayıs 2019 tarihli Genel Kurul gündemine aldığını açıkladı.
Gürsel adına Cumhuriyet gazetesi avukatları tarafından 2016 yılının Aralık ayında Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruyu 2 Mayıs 2019 günü görüşen AYM Genel Kurulu, Gürsel’in kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile ifade özgürlüğü haklarının ihlâl edildiğine oy çokluğuyla karar verdi.
Hükmün infazı çağrısı
AYM kararından yaklaşık üç hafta sonra, 20 Mayıs 2019 tarihinde, Gürsel'e savcılık tarafından hakkındaki 2,5 yıllık hükmün infazı için çağrı yapıldı. İnfaz işlemleri için 29 Mayıs günü avukatı ile birlikte Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne giden Gürsel, işlemlerin ardından polis eşliğinde sağlık kontrolüne götürüldü. Sağlık kontrolünün ardından adliye karakoluna götürülen Gürsel, daha sonra polis aracına bindirilerek Metris Cezaevi’ne gönderildi.
Gürsel'in cezaevine girmesinin hemen ardından avukatlarınca yapılan denetimli serbestlik başvurusunu değerlendiren Bakırköy İnfaz Hakimliği talebi kabul ederek Gürsel’in tahliyesine karar verdi.
Gürsel, aynı gün akşam saatlerinde Metris Cezaevi'nden tahliye edildi.
Yargıtay kararı
Cezası beş yılın üzerinde olan eski Cumhuriyet çalışanlarının temyiz isteğini 12 Eylül 2019 günü karara bağlayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, davada verilen mahkûmiyet kararlarını bozdu. Daire, bozma kararının aynı suçtan yargılanan ancak mahkûmiyet hükümleri istinaf mahkemesinde kesinleşen Kadri Gürsel, Güray Öz, Bülent Utku, Önder Çelik, Musa Kart, Hakan Kara ve Mustafa Kemal Güngör’e de sirayet ettirilmesine hükmetti. Daire, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Hükmün bozulmasının temyiz isteminde bulunmamış diğer sanıklara da uygulanacağı”nı düzenleyen 306. maddesi gereğince mahkûmiyet hükmünün kesinleşip infaza başlanmış olması nedeniyle ileride bir hak kaybına sebebiyet vermemek açısından bu kişilerin cezalarının infazının durdurulmasına karar verdi.
Karar, gerekçesi yazıldıktan sonra yeniden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidecek.
Beraat kararı
Cumhuriyet davası, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 21 Kasım 2019 tarihinde yeniden görüldü.
Duruşma savcısı mütalaasında, Yargıtay’ın bozma ilamına direnme yönünde karar verilmesini ve sanıkların cezalandırılmasını istedi. Sanıklar ve sanık avukatları ise savcının mütalaasının hukuki dayanağı olmadığını belirterek Yargıtay kararına uyulmasını talep etti.
Kadri Gürsel yönünden bozma ilamına uyarak beraat kararı veren mahkeme, diğer sanıklar yönünden Yargıtay kararına direndi. Dosya, direnme kararının değerlendirilmesi için önce Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gidecek. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararında ısrar etmesi durumunda dosya nihai karar için Yargıtay Genel Kurulu’na gidecek.