Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Mehmet Baransu

Mehmet Baransu

Kapatılan Taraf gazetesinin muhabiri Mehmet Baransu, kamuoyunda ismi “Balyoz kumpas davası” olarak bilinen, ancak “Egemen Harekât Planı” başlıklı savaş planlarının gazetede yayımlandığı iddiasıyla açılan dava kapsamında 2 Mart 2015 tarihinde tutuklandı.

“Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma,” “devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme” ve “devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamalarıyla tutuklanan Baransu, Türkiye’de son dönemde tutuklu gazeteciler arasında en uzun süredir hapiste olanlardan biri.

Baransu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen ve kendisi ile birlikte Taraf gazetesi eski yöneticileri Yasemin Çongar, Ahmet Altan ve Yıldıray Oğur’un tutuksuz olarak yargılanmakta olduğu “Egemen Harekât Planı” davasıyla ilgili olarak tutuklamanın hukuki olmadığı, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlâl edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş, mahkeme başvurusunu reddetmişti. Davada Baransu, hakkında tutuklama kararı bulunan Tuncay Opçin ile beraber diğer suçlamalara ek olarak “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme” ve “terör örgütü propagandası” suçlamalarıyla da karşı karşıya. Baransu’nun 35 yıldan 75 yıla kadar hapsi isteniyor.

“Egemen Harekât Planı” davası

Kapatılan Taraf gazetesinin eski yöneticileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur, muhabir Mehmet Baransu ve gazeteci Tuncay Opçin’in “Egemen Harekât Planı” adlı Genelkurmay'a ait gizli belgeyi gazetede yayımlandıkları iddiasıyla yargılandıkları davanın 2 Haziran 2021 tarihinde görülen 35. duruşmasında savcı esas hakkındaki mütalaasını sundu. Savcı, Baransu’nun FETÖ’nün hiyerarşik yapılanmasına dahil olarak örgütün üyesi olduğunun sabit olduğu savundu. Baransu’nun davanın firari sanığı Tuncay Opçin ile birlikte hareket ettiğini ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik operasyonların zeminini hazırladıklarını söyleyen savcı, Baransu ve Opçin’in FETÖ’nün basın ayağını oluşturduklarını iddia etti.

Savcı, Baransu hakkında Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği” suçundan 19 yıl 6 ay hapis cezası verildiğini belirterek “örgüt üyeliği” suçlaması yönünden davanın reddini istedi. Baransu’nun zincirleme bir şekilde “devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok etme, tahrip etme veya bunlar üzerinde sahtecilik yapma, hileyle alma veya çalma” (TCK 326), “gizli kalması gereken bilgileri temin etme” (TCK 327), “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” (TCK 329) suçlarını işlediğinin sabit olduğunu öne süren savcı, Baransu’nun bu suçlardan cezalandırılmasını istedi. Savcı, Baransu’nun hükümle birlikte tutukluluk halinin devamını istedi.

Baransu’nun avukatları Dilara Yılmaz ve Yahya Engin, delillerin usulüne uygun bir şekilde tartışılmadığını belirterek mütalaaya cevap vermek istemediklerini belirttiler.

Davanın karar duruşması 4 Mart 2022 tarihinde görüldü. Duruşmada Baransu ve avukatı Çiğdem Koç soruşturmanın genişletilmesine yönelik çeşitli taleplerini sundu. Avukat Koç, Baransu’nun evinde arama yapan polis amiriyle ilgili yapılan suç duyurusunun dosyaya celbini istedi. Koç, arama tutanağının ve arama görüntülerinin dosyaya gelmesi talebinin reddedildiğini ve bunun adil yargılama hakkı ihlali olduğunu söyledi.

“Delilleri toplamadan, hukuki gerekçeden yoksun, somut olgular içermeden haksız yere bütün taleplerimiz reddedildi” diyen Koç, Balyoz dosyasında karar veren hâkim ve savcılarla ilgili Yargıtay’da görülen davanın iddianamesinin de dosyaya getirilmesini talep etti.

Tevsii tahkikat taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda salonu terk edeceklerini beyan eden Koç, “Taleplerimiz yerine getirilip akla ve hukuka uygun bir mütalaa verilmediği sürece müvekkil de biz de savunma yapmayacağız” dedi.

Baransu da Balyoz dosyasında karar veren hâkim ve savcılarla ilgili Yargıtay’da süren davanın dosyalarının mevcut dosyaya getirilmesini talep etti. Baransu, “O dosyanın gelmesi esası ilgilendiriyor. 13. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına uymamakla meşhur. AYM kararına uyulmuyorsa bile en azından Yargıtay dosyasının getirilmesi gerek” diye konuştu.

Baransu savunmasına şöyle devam etti: “Bu mahkemenin amacı gerçeği ortaya çıkarmak değil mi? O zaman neden delil üreten, suç işleyen polisleri ve savcıları koruyorsunuz, arama kayıtlarını vermiyorsunuz? 11 saatlik arama görüntüsünün 20 dakikasını bana verdiniz. Ama bu görüntülerde arama sırasında bulunduğu iddia edilen Fethullah Gülen CD’sinin nasıl bulunduğu yok. Ben daha emniyete varmadan fezleke hazırlanmış, imajı alınmayan CD’nin içinde ne olduğunu yazmışlar.”

Arama görüntülerinin ve tutanağının dosyaya gelmesini talep eden Baransu, söz konusu taleplerinin dosyaya getirilmemesi halinde savunma yapmayacağını söyledi.

Mahkemenin “dosyaya katkı sağlamayacağından” tevsii tahkikat taleplerinin reddine karar vermesi üzerine Baransu ve avukatı Koç mahkeme salonundan ayrıldı. Koç, “Duruşmada kalmamızın mantığı yok, siz yargılamanızı kendi kendinize yapın. Hukuksuzluğa ortak olmayacağız” dedi.

Baransu ve avukatının yokluğunda kararını açıklayan mahkeme, Baransu’yu “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme” suçlamasıyla 6 yıl, “devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” suçlamasıyla da 7 yıl olmak üzere toplam 13 yıl hapis cezasına çarptırdı. Cezada indirime gidilmedi.

“Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok etme, tahrip etme, bunlar üzerinde sahtecilik yapma, hileyle alma veya çalma” suçundan Baransu’nun beraatına karar veren mahkeme, “örgüt üyeliği” suçlaması yönünden ise davanın reddine karar verdi. Mahkeme, hükümle birlikte Mart 2015’ten beri tutuklu bulunan Baransu’nun tutukluluğunun devamına karar verdi.

GDO pirinç davasında 19,5 yıl ceza aldı

Hakkında açılmış çok sayıda dava bulunan Baransu, Mersin Limanı’nda gümrükte ele geçirilen genetiği değiştirilmiş (GDO) pirinç hakkında 2013 yılında yaptığı haber ile ilgili başka bir davada toplam 19,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2015 yılında başlayan 77 sanıklı davada mahkeme Baransu'ya "gizliliği ihlal" suçunu düzenleyen TCK’nın 285. maddesi çerçevesinde 2 yıl, "yasaklanan bilgileri açıklamak" suçundan TCK’nın 336. maddesine göre 4 yıl ve "FETÖ üyeliği" suçundan ise 13 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve Temmuz 2020'de karar duruşması yapılan davada Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, avukatı aracılığıyla müdahil olmuştu. 

"2004 MGK manşeti" davasında 17 yıl hapis cezası

Baransu, hakkındaki bir başka davada ise, Taraf gazetesinde 28 Kasım 2013 tarihinde yayınlanan "Gülen'i bitirme kararı 2004'te MGK'da alındı" haberi ile ilgili olarak, gazetenin eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Murat Şevki Çoban ile birlikte yargılandı. İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesince görülmeye başlanan dava, mahkemenin 4 Aralık 2019 tarihli duruşmada görevsizlik kararı vererek dosyayı Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesine göndermesinin ardından bu mahkemede hükme bağlandı. 

Davanın iddianamesinde Baransu ve Çoban hakkında “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme,” “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri basın ve yayın yoluyla ifşa etme” ve “MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin belge ve bilgiyi basın yoluyla ifşa etme” suçlarından 26'şar yıldan 52'şer yıla kadar hapis cezası istendi.

Davanın 17 Temmuz 2020 tarihinde Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmasında savcı esas hakkında mütalaasını açıkladı. Mütalaada Baransu ve Çoban’ın Türk Ceza Kanunu'nun 326 ve 329. maddeleri uyarınca "Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları temin ve açıklama" ve MİT Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca “MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin belge ve bilgiyi basın yoluyla ifşa etme” suçlarından cezalandırılmaları talep edildi.

Davanın karar duruşması 23 Kasım 2020 tarihinde görüldü. Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Baransu'ya "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek" (TCK 327/1) suçlamasıyla 3 yıl 4 ay, "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak" (TCK 329/1) suçlamasıyla 6 yıl 3 ay, "Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alma, temin etme, çalma, sahte olarak üretme, bunlar üzerinde sahtecilik yapma ve bunları yok etme" (MİT Kanunu 27/1) suçlamasıyla 4 yıl 2 ay ve "Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri yayımlama" (MİT Kanunu 27/3) suçlamasıyla 3 yıl 4 ay olmak üzere toplam 17 yıl 1 ay hapis cezası verilmesine hükmetti. Çoban'ın hakkındaki tüm suçlamalardan beraatine karar verildi.

"Futbolda şike" davası

Baransu ayrıca İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince görülen, 108 sanığın “Futbolda Şike” soruşturması adı altında kumpas kurmak iddiasıyla yargılandıkları davada da sanıklar arasında. Bu davanın iddianamesinde aralarında Baransu ile birlikte kapatılan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve kapatılan Zaman gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da bulunduğu 108 sanık için “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak,” “Haberleşme gizliliğini ihlâl etmek,” “Özel hayatın gizliliğini ihlâl,” “Resmi belgede sahtecilik,” “İftira,” “İftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olmak” ve “Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlarından sekiz yıldan 85 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezaları isteniyor.

Baransu hâlen İstanbul’daki Silivri Cezaevinde tutuklu bulunuyor.

Yukarı