Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Mehmet Şah Oruç, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında 25 Nisan 2023 tarihinde düzenlenen ev baskınlarında gözaltına alındı ve 27 Nisan'da “örgüt üyeliği” şüphesiyle tutuklandı. Oruç, yaptığı haberler delil gösterilerek “terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla açılan davanın 31 Ekim 2023 günü görülen duruşmasında tahliye edilene dek altı ay süreyle cezaevinde kaldı. Oruç daha önce de haber amaçlı takip ettiği eylemler sebebiyle iki kez gözaltına alınmıştı.
Gazeteci Oruç, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmasının hemen öncesinde dihaber’de muhabir olarak görev yaptığı dönemde HDP İstanbul İl Örgütü tarafından 19 Ağustos 2017 tarihinde yapılan bir basın açıklamasını haber amaçlı takip ettikten sonra bir diğer dihaber muhabiri Sadiye Eser ile birlikte polis tarafından durdurularak kamera görüntülerine el konulmak istendi. Polisin isteğini reddeden Oruç ve Eser gözaltına alınarak Taksim Polis Merkezine götürüldü. Basın kartlarına el konulan Oruç ve Eser, kameralarındaki görüntülere el konulmasının ardından serbest bırakıldı.
Kayyum protestolarını takip eden gazetecilere gözaltı
Oruç, MA muhabiri olarak görev yaptığı dönemde Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından 20 Ağustos 2019 tarihinde kentte gerçekleşen protestoları takip ederken gazeteciler Ahmet Kanbal, Rojda Aydın, Nurcan Yalçın ve Halime Parlak’ın da aralarında olduğu yedi kişi ile birlikte gözaltına alındı.
Mardin İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürülen gazeteciler, çıplak aramaya ve fiziksel şiddete maruz kaldı. Gazetecilerin gözaltı süresi, “soruşturmanın tamamlanmadığı” gerekçesiyle 23 Ağustos’ta dört gün daha uzatıldı. Gözaltına alındıktan yedi gün sonra “terör örgütü propagandası yapmak” ve “terör örgütü üyeliği” şüphesiyle ifadeleri alınan gazetecilere yalnızca, “Eylem günü neden oradaydınız?” sorusu soruldu. Oruç ve gözaltına alınan diğer gazeteciler 27 Ağustos’ta adliyeye sevk edilmeden serbest bırakıldı.
Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “terör örgütü üyeliği” şüphesiyle yürüttüğü soruşturmayı Kasım 2019’da takipsizlik kararı ile sonuçlandırdı. Takipsizlik kararında gazetecilerin atılı suçu işlediklerine dair “istihbari bilgi dışında” inandırıcı ve kesin nitelikte delil olmadığı belirtildi.
Bir yıl sonra açılan “2911” davası
Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı olayı gerekçe göstererek 27 Ekim 2020 tarihinde gazeteciler hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1 maddesi uyarınca “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmamak” suçlamasıyla iddianame hazırladı.
İddianamenin kabul edilmesi üzerine gazetecilerin yargılanmasına 27 Nisan 2021 tarihinde Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesinde başlandı. Gazetecilerin avukatları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ahmet Şık ve Ahmet Altan kararları başta olmak üzere yerleşik içtihadına istinaden gazeteci olduklarına dair belgeleri dava dosyasına sundukları müvekkilleri hakkında derhal beraat kararı verilmesini talep etti. Avukatların bu talebine yönelik görüşü sorulan duruşma savcısı, dosyaya sunulan basın kartlarının geçerlilik tarihinin “suç tarihinden sonrasını kapsadığını” belirterek derhal beraat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etti. Hâkim, sanıkların ifadeleri alınmadığı için derhal beraat kararı verilmesinin unsurları oluşmadığı gerekçesiyle avukatların taleplerini reddetti.
Davanın 20 Ekim 2021 tarihinde görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, gazetecilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerinin sabit olmadığını belirterek haklarında beraat kararı verilmesini talep etti. Mahkeme, gazetecilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair yeterli ve kesin delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatlarına hükmetti.
“Örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklama
Oruç, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında 25 Nisan 2023 tarihinde düzenlenen ev baskınlarında gözaltına alındı.
Açık tanık Ümit Akbıyık’ın ifadelerine istinaden başlatılan soruşturma kapsamında 21 ilde ev baskınları düzenlendiği ve 145 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. Gözaltına alınanlar arasında MA editörü Abdurrahman Gök, muhabir Ahmet Kanbal, Yeni Yaşam gazetesi Yazı İşleri Müdürü Osman Akın, haftalık Kürtçe yayın yapan Xwebûn gazetesi İmtiyaz Sahibi Kadri Esen, JinNews muhabiri Beritan Canözer, gazeteciler Mehmet Yalçın, Salih Keleş, Mikail Barut ve Remzi Akkay ve birçok Kürt gazeteciyi temsil eden avukat Resul Temur da bulunuyordu.
Savcılık sorgusu sırasında “örgüt üyeliği” şüphesiyle gözaltına alındığı ortaya çıkan Oruç’a açık tanık Akbıyık’ın ifadeleri, yaptığı haberler ve sosyal medya paylaşımları soruldu.
Emniyet ve savcılıktaki ifade işlemlerinin ardından tutuklanması talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilen Oruç, 27 Nisan 2023 tarihinde tutuklanarak Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevine götürüldü.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Oruç’a “terör örgütü üyeliği” (TCK 314/2) ve “terör örgütü propagandası yapmak” (TMK 7/2) suçlamalarının yöneltildiği iddianameyi Haziran ayında tamamladı. Açık tanık Akbıyık’ın ifadelerinden hareketle Mezopotamya Ajansının “PKK’ya ait legal basın organı” olduğunu iddia eden iddianame savcısı, Oruç’un 2019 yılında Mardin’de gözaltına alındığına dair iki haberi Oruç’un ajansta çalıştığına kanıt olarak gösterdi. Oruç tarafından yapılan ve Mezopotamya Ajansında yayınlanan 35 haberi “örgüt üyeliği” suçlamasına delil olarak gösteren savcı, Oruç’un meslektaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerini de “örgüt üyeliği” suçlamasına delil olarak sundu. Ancak, delil olarak iddianamede yer verilen telefon görüşmelerinin HTS kayıtlarına iddianamede yer verilmedi. İddianamede Oruç’un kişisel sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar da “örgüt propagandası” suçlamasına delil olarak gösterildi.
İddianamenin gönderildiği Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Haziran 2023 tarihinde yetkisizlik kararı vererek dosyayı Bitlis’e gönderdi. Mahkeme aynı zamanda Oruç’un tutukluğunun devamına karar verdi.
İddianamenin Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesi üzerine Oruç’un yargılanmasına 14 Eylül 2023 tarihinde başlandı. Oruç’un Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldığı duruşmada mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin tamamlanmasının beklenmesine ve Oruç’un tutukluluk halinin devamına karar vererek davayı Ekim ayına erteledi.
Adli kontrol tedbiriyle tahliye
Davanın ikinci duruşması 31 Ekim 2023 tarihinde görüldü. Oruç ve avukatı Resul Temur’un beyanlarının ardından duruşma savcısı, Oruç’un tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Oruç’un adli kontrol tedbirleri uygulanarak tahliye edilmesine karar verdi. Dosyanın esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için iddia makamına gönderilmesine karar veren mahkeme, davayı 6 Şubat 2024 tarihine erteledi.
6 Şubat 2024 tarihinde görülen duruşmada Oruç hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılması talebini reddeden mahkeme, gazeteci hakkında takipsizlik kararı verilen başka bir dosyada yer alan tanığın dinlenmesine karar vererek davayı 14 Mayıs 2024 tarihine erteledi.
Davanın dördüncü duruşması 14 Mayıs 2024 tarihinde görüldü. Mahkeme başkanı, bu duruşmada hazır bulunması için karar alınan dosya tanığı Refik Gültekin’in gelmediğini, bu nedenle hakkında zorla getirme kararı alındığını açıkladı. Duruşmaya avukatı Resul Temur ile birlikte katılan Oruç, gazeteci olduğu için yargılandığını söyleyerek beraatını talep etti. Oruç hakkında uygulanan imza şartının kaldırılmasına, yurt dışına çıkış yasağının ise devamına karar veren Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı 26 Eylül 2024 tarihine erteledi.