Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Osman Kavala

Osman Kavala

İş insanı Osman Kavala, Gaziantep’te Alman Goethe Enstitüsü ile birlikte gerçekleştirilmesi planlanan bir projenin toplantısından döndüğü 18 Ekim 2017 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi’ne götürülen Kavala hakkında 7 günlük gözaltı kararı olduğu açıklandı. Dosyada gizlilik kararı olması nedeniyle Kavala’ya yöneltilen suçlamalar ilk etapta öğrenilemedi. Daha sonra 17-25 Aralık süreci ve 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alındığı anlaşılan Kavala’nın gözaltı süresi 26 Ekim’de 7 gün daha uzatıldı.

 

Emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından 1 Kasım 2017 günü İstanbul Adliyesine getirilen Kavala, savcılık sorgusu yapılmaksızın tutuklama istemiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi. Savcılığın sevk yazısında, Kavala’nın “Hükümeti ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye yönelik bir ayaklanma olan ve tüm terör örgütlerinin (FETÖ/PDY, PKK/KCK, DHKP/C, MLKP) aktif olarak katıldığı ve destek verdikleri kamuoyunda ‘Gezi olayları’ olarak bilinen eylemlerin yöneticisi ve organizatörü olduğu” iddia edildi. Aynı sevk yazısında, “15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişimi ile ilgili 15-16 Temmuz 2016'da Büyükada Splendid Otel’de yapılan darbe teşebbüsü sürecinde darbenin organizatörlerinden olan Henri Jak Barkey ile yabancı uyruklu kişi ve kişilerle olağanın ötesinde yoğun irtibat kurarak darbe teşebbüsüne katılmak suretiyle Anayasal düzeni cebir ve şiddet yöntemleri ile değiştirmek suçunu işlediğine dair bulgu ve delillere ulaşıldığı” ifadelerine de yer verildi. 

 

Çıkarıldığı Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’nde sorgusu tamamlanan Kavala, “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” ve “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarıyla 1 Kasım 2017 tarihinde tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi.

 

Kavala, “Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği” iddialarıyla Aralık 2017’de Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Kavala, uzun tutukluluk uygulaması ile ilgili 8 Haziran 2018 tarihinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. 

 

Gezi eylemleri iddianamesi ve Anayasa Mahkemesi kararı

 

Hakkında hem 15 Temmuz hem de Gezi eylemleri nedeniyle soruşturma yürütülen Kavala hakkında 15 Temmuz dosyası ile ilgili işlem yapılmadı. Ancak “Gezi eylemlerinin organizatörü olduğu” iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında Kavala hakkında 19 Şubat 2019 tarihinde iddianame düzenlendi. Kavala’nın da aralarında bulunduğu 16 kişinin “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasının talep edildiği iddianame, 4 Mart 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

 

22 Mayıs 2019 tarihinde Kavala’nın bireysel başvurusunu görüşen AYM Genel Kurulu, “hak ihlâli yoktur” diyerek 5’e karşı 10 üyenin oy çokluğuyla Kavala’nın başvurusunu reddetti.

 

Kavala’nın 15 kişi ile birlikte yargılandığı Gezi davasının ilk duruşması 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde Silivri Cezaevi kampüsünün karşısındaki mahkeme salonunda görüldü. İki gün süren duruşmanın sonunda ara kararını açıklayan mahkeme, dava kapsamında yedi aydır tutuklu bulunan Yiğit Aksakoğlu’nun yurt dışına çıkış yasağıyla tahliyesine, Kavala’nın ise tutukluluk hâlinin devamına karar vererek davayı 18-19 Temmuz 2019 tarihlerine erteledi.

 

Davanın ilk iki duruşmasına başkanlık yapan ve Kavala’nın ev hapsi tedbiriyle tahliye edilmesi yönünde karşı oy kullanan mahkeme başkanı ve üyeleri Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) kararıyla davadan alındı. HSK’nın 29 Temmuz günü yayımlanan ikinci yetki kararnamesiyle davaya bakan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci bir heyet oluşturuldu ve Gezi davasına bakan heyet, ikinci heyete kaydırılarak dosyadan alındı. Gezi Davasına bakacak birinci heyetin başkanlığına Galip Mehmet Perk, üyeliğine ise Talip Ergen getirildi. Hem Kavala hem de Aksakoğlu için “tutukluluğun devamı” yönünde oy kullanan kıdemli üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu’nun ise yeri değiştirilmedi.

 

AİHM kararına karşın tahliye talepleri reddedildi

 

AİHM, 10 Aralık 2019 tarihinde Kavala’nın başvurusu hakkında ihlal kararı verdi. Yargılanma ve tutuklanmanın politik saik taşıdığına hükmeden AİHM, Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını istedi. 

 

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, AİHM kararına rağmen Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı verdi.

 

6 Şubat 2020 tarihinde mütalaasını sunan duruşma savcısı, tutuklu sanık Osman Kavala ile tutuksuz sanıklardan Yiğit Aksakoğlu ve Mücella Yapıcı’nın Türk Ceza Kanunu (TCK) Madde 312’deki “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarına karar verilmesini talep etti. Savcı ayrıca “Dosyanın gelmiş olduğu aşama, mevcut delil durumu ve suçun sübutu halinde alması muhtemel ceza karşısında kaçma şüphesinin mevcudiyeti de dikkate alınarak” Kavala’nın hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmesini istedi.

 

Gezi davasında beraat kararı ve yeniden tutuklama

 

Gezi davasının 18 Şubat 2020 tarihinde görülen karar duruşmasında mahkeme, Kavala ile birlikte sekiz diğer sanığın tüm suçlamalardan beraatine hükmederek Kavala’nın tahliyesine karar verdi. Yedi diğer sanık hakkındaki dosya ayrıldı.

 

Ancak Kavala’nın tahliye işlemleri sona ermeden hakkında yeni bir gözaltı kararı çıkarıldı. Kavala, cezaevi çıkışında gözaltına alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Kavala hakkındaki gözaltı kararının, 11 Ekim 2019 tarihinde re’sen tahliye edildiği 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında olduğu öğrenildi. Kavala, bir günlük gözaltı süresinin ardından 19 Şubat 2020 tarihinde İstanbul Adliyesine çıkarıldı. Savcılık sorgusu yapılmayan Kavala, TCK 309. maddesi uyarınca “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan tutuklanması istemiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi. Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği, savcılığın sevk maddesi doğrultusunda Kavala’nın tutuklanmasına karar verdi.

 

Kavala’nın ikinci kez tutuklandığı 19 Şubat günü HSK, Gezi davasında beraat kararı veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında soruşturma başlattı.


 

“Casusluk” suçlamasıyla tutuklama kararı 

 

AİHM’in Kavala kararına Adalet Bakanlığı'nın itiraz süresinin sona ereceği 10 Mart 2020 tarihinden bir gün önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında Kavala ile ilgili “yeni delil” bulunduğunu iddia etti. Kavala, 9 Mart 2020 günü savcılık sorgusu yapılmaksızın “siyasal ve askeri casusluk” suçundan tutuklama talebiyle İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği’nce SEGBİS yoluyla sorgusu yapılan Kavala, “kuvvetli suç şüphesi bulunduğu” gerekçesiyle “Gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” (TCK 328) suçundan tutuklandı. Böylece Kavala cezaevinden çıkmadan üçüncü kez tutuklanmış oldu.

 

20 Mart 2020 tarihinde ise, Kavala hakkında 15 Temmuz soruşturması kapsamındaki “darbe” suçlamasından tahliye kararı verildi. Ancak Kavala bu karardan yaklaşık 10 gün kadar önce “casusluk” suçundan tutuklandığı için tahliye edilmedi.

 

AİHM kararı kesinleşti

 

Mayıs 2020'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kavala’yla ilgili verdiği ihlâl kararına itiraz eden Türkiye’nin, Genel Kurul’a sevk talebini reddetti. Böylece AİHM’in tutukluluğun hak ihlâli olduğu ve Kavala’nın bir an önce tahliye edilmesi gerektiğine hükmeden kararı kesinleşmiş oldu.

 

Kararın kesinleşmesinin ardından Kavala’nın avukatları Köksal Bayraktar, Deniz Tolga Aytöre ve İlkan Koyuncu, İstanbul Sulh Ceza Hakimliğine dilekçe vererek Kavala'nın hakkında kesinleşen AİHM kararı göz önüne alınarak derhal tahliyesine karar verilmesini talep etti.

 

İkinci AYM başvurusu ve yeni iddianame

 

Kavala'nın yeniden tutuklanmasının hukuki olmadığı ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği iddiasıyla avukatları AYM'ye ikinci bireysel başvuruyu yaptı. AYM Birinci Bölümü, bu başvuruyu 29 Eylül 2020 tarihinde gündemine alacağını açıkladı. Ancak bu tarihte Kavala hakkında "casusluk" iddiasıyla tutuklu bulunduğu 15 Temmuz soruşturması sonucunda düzenlenen iddianamenin tamamlanma aşamasına geldiği ve iddianamenin incelenmesi gerektiği gerekçesiyle karar ertelendi.

 

Kavala hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ikinci iddianame, İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Kavala ile akademisyen Henri Barkey'in sanık olarak yer aldığı iddianamede Kavala ve Barkey için “darbe” suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet, “casusluk” suçlamalarıyla da 20 yıla kadar hapis talep edildi. İddianamede eski ABD Dışişleri Bakanlığı çalışanı ve akademisyen Barkey’nin "terör örgütleri ile derin irtibatlı olduğu" iddia edilirken Kavala da Barkey’nin “yerel işbirlikçisi” olarak tanımlandı.

 

İddianameyi kabul eden İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın ilk duruşmasının 18 Aralık 2020 tarihinde görülmesini kararlaştırdı.

 

"Darbe" davası

 

İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 18 Aralık 2020 tarihinde görülen ilk duruşmasının sonunda Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar vererek davayı 5 Şubat 2021 tarihine erteledi.

 

Gezi davasında verilen beraat kararları bozuldu

 

22 Ocak 2021 tarihinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Gezi davasında Kavala ve sekiz diğer sanık hakkında verilen beraat kararını bozdu.

Daire, Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında beraat kararı veren ilk derece mahkemesinin, iddianamede yer alan delilleri hükmün gerekçesinde değerlendirmediğini öne sürdü. Eksik delillerin tamamlanması ile yargılamanın devamına karar veren Daire, dosyayı ilk derece mahkemesine gönderdi.

Daire ayrıca Kavala hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla açılan ve İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Aralık ayında görülmeye başlanan davanın da mevcut dosya ile birleştirilmesi talebinin mahkemece değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti.

İstinaf mahkemesi kararının tam metnine bu bağlantıdan erişebilirsiniz

 

Darbe davası Gezi davasıyla birleştirildi

Kavala’nın “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “casusluk” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 5 Şubat 2021 tarihinde görülen ikinci duruşmasında İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyanın İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesindeki Gezi Davası ile birleştirilmesine ve Bakanlar Komitesince ihlal prosedürünün başlatılmasına rağmen Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı verdi.

İstinaf mahkemesinin bozma kararının ardından Gezi Davasının görülmesine 21 Mayıs 2021 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Mahkeme, haklarında yakalama kararı bulunan sanıkların yakalanmasının beklenmesine, İnanç Ekmekçi’nin istinabe talebinin reddine karar verdi. Osman Kavala’nın oy çokluğuyla tutukluluk halinin devamına karar verildi. Mahkeme başkanı, karara muhalefet şerhi koyduğunu açıkladı. Gezi Parkı davasıyla birleştirilmesi istenen Çarşı Davası dosyasının da mahkemesinden istenmesine hükmedildi. Birleştirme kararı verilip verilmeyeceği önümüzdeki günlerde değerlendirilecek. Duruşma 6 Ağustos 2021 tarihine ertelendi.

 

Gezi davası Çarşı davası ile birleştirildi, Ağustos ayındaki duruşma görülmedi

 

15 Haziran 2021 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Çarşı davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine iki dosyanın birleştirilmesi hususunda muvafakat verilip verilmeyeceğini sordu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Temmuz 2021 tarihinde iki dosyanın birleştirilmesine muvafakat verdi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinde başkan olarak görevli olan Mahmut Başbuğ'un, adli tatil nedeniyle kendi mahkemesine ek olarak 13. ve 23. Ağır Ceza Mahkemelerine de geçici olarak görevlendirildiği ve Çarşı davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme onayını veren heyet içinde yer aldığı öğrenildi.

 

Beşiktaş'ın taraftar grubu “Çarşı” üyelerinin aralarında bulunduğu 35 sanığın 2013 yılındaki Gezi Parkı eylemleri nedeniyle yargılandığı davada verilen beraat kararları, Yargıtay tarafından Nisan 2021'de bozulmuştu.

 

Gezi davasının 6 Ağustos 2021 tarihinde görülmesi planlanan duruşması, birleştirme kararının ardından Ekim ayına ertelendi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Ağustos 2021 tarihinde duruşma açarak iki dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde birleştirilmesine karar verdi. Kavala’nın tutukluluk incelemesini de yapan mahkeme, 4 yıla yakın süredir tutuklu bulunan Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi.

 

İstinaf mahkemesinin bozma kararının ardından yeniden görülmekte olan “Gezi Davasının”, beraat kararları Yargıtay tarafından bozulan “Çarşı Davası” ile birleştirildiği davanın ilk duruşması 8 Ekim 2021 günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

 

Savunmasını SEGBİS aracılığıyla yapan Osman Kavala, Gezi'den önce de Gezi sırasında da Çarşı davasında suçlananlarla tanışıklığı olmadığını belirtti: “Gezi protestolarına farklı çevre ve düşüncelerden insanlar katıldı. Bugüne kadar hiçbir kitlesel eylemi organize etmedim, hiçbir kitlesel eylem için de benden maddi destek talep edilmedi. Bildiğim kadarıyla bir futbol takımı taraftarlarının iktidarı değiştirmek için harekete geçmeleri dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.”

 

Kavala, tarafına yöneltilen suçlamaların somut delillere dayanmadığını ifade etti: "Bana yöneltilen 15 Temmuz darbe girişimine katılmak suçlaması da daha sonra kurgulanmış olan casusluk suçlaması gibi delilden tamamen yoksun, çirkin bir iftiradır, haysiyetime yönelik bir suikasttir. Savcının azınlıklarla yapılan faaliyetleri casusluk suçunun delilleri olarak göstermesi, halkın ırk temelli tanımlandığı, azınlıkların potansiyel suçlu olarak görüldüğü Nazi Almanyası'nda vatana ihanet yasasına dayandırılan casusluk suçlamalarını hatırlatmaktadır. Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır, AİHM kararının etrafından dolanma girişimidir."

 

Birleştirilen Gezi ve Çarşı Davasının ilk duruşmasında mahkeme oy çokluğu ile “hukuki durumda değişiklik olmaması” ve “kuvvetli suç şüphesi” gerekçeleriyle Kavala’nın tutukluluk hâlinin devamına karar vererek davayı 26 Kasım 2021 tarihine erteledi.

 

26 Kasım 2021 tarihli ikinci duruşmaya Osman Kavala katılmadı. Duruşma öncesinde avukatları aracılığıyla açıklama yapan Kavala, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi hakkındaki ifadeleri nedeniyle hukuka olan inancının zedelendiğini ve adil yargılanma hakkının ortadan kalktığını belirterek bundan böyle duruşmalara katılmayacağını ve savunma yapmayacağını söyledi.

 

Kavala'nın katılmadığı 17 Ocak 2022 tarihli üçüncü duruşmada avukatı İlkan Koyuncu söz aldı ve Gezi ve Çarşı davalarının müvekkilinin tutukluluk halini uzatmak maksadıyla birleştirildiğini savundu: "Bu dosyadaki 51 kişi Osman Kavala'nın tutukluluğunu uzatmak için figürandır. Bu siyasi bir davadır." Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar veren mahkeme davayı 21 Şubat 2022 tarihine erteledi.

 

Avrupa Konseyi Türkiye aleyhine ihlal prosedürü başlattı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 2 Şubat 2021’de yaptığı toplantıda Osman Kavala'nın AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmaması nedeniyle Türkiye hakkında “ihlal prosedürünü” resmen başlattı.

Komite oy çokluğuyla aldığı kararda dosyanın AİHM Büyük Daire tarafından değerlendirilmesine karar verdi. 

 

Birleştirilen Gezi ve Çarşı davası ayrıldı

Osman Kavala 21 Şubat 2022 tarihli dördüncü duruşmaya da katılmadı. "Çarşı Davası" avukatları ile Kavala'nın avukatları, aralarında fail ve fiil yönünden bağlantı olmayan Gezi ve Çarşı davalarının ayrılmasını istedi.

 

Kavala'nın avukatlarından Deniz Tolga Aytöre, müvekkilinin "casusluk" suçlamasıyla tutuklu bulunmasına rağmen iddianamede casusluk suçuna dair delil yer almadığına dikkat çekti. Aytöre, heyetin yargılamadan çekilmesini talep etti: "4 celsedir Kavala ile ilgili bir tane ara karar yok. Üç tane suçlamayla yargılanıyor. Heyet ve iddia makamı bir tane soru sormadı. Çünkü biz partilerin grup toplantılarında, basın açıklamalarında yargılanıyoruz. Mahkeme siyasi görüşe taraf olmuştur. Bu nedenle yargılamadan çekilmenizi talep ediyoruz.”

 

Duruşma savcısı, dosyada tutuklu sanık bulunması ve gelinen aşama itibariyle Çarşı Davası sanıklarının dosyasının tefrik edilmesini ve Gezi davası sanıkları hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın tarafına tevdi edilmesini talep etti. Mahkeme, Osman Kavala’nın avukatlarının heyetin davadan çekilmesine yönelik taleplerini “yargılamayı uzatmak amacı taşıdığı” gerekçesiyle reddetti. Mahkeme, Çarşı davasının ayrılarak ayrı bir esas üzerinden devamına, Gezi davası ile ilgili dosyanın ise mütalaasını hazırlaması için savcıya gönderilmesine karar verdi. Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğu ile karar veren mahkeme davayı 21 Mart’a erteledi.

 

Müebbet hapis istemi

“Gezi Davasının” 21 Mart’ta yapılacak olan bir sonraki duruşması öncesinde duruşma savcısı Edip Şahiner 4 Mart 2022 tarihinde esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sundu. Savcı, iş insanı Osman Kavala ve mimar Mücella Yapıcı’nın “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” (TCK 312) suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti. Mütalaada, sanıkların eylemlerinin üzerlerine atılı suçun yasal unsuru olan cebir ve şiddet tanımının içerisinde kaldığı iddia edildi. Mütalaasında Gezi Parkı eylemlerini “kalkışma” olarak tanımlayan savcı Şahiner, tüm sanıkların Gezi Parkı olayları meydana gelmeden çok önce eğitimden geçtiklerini öne sürdü.

 

Osman Kavala 21 Mart 2022 tarihli duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinden SEGBİS ile katıldı. Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar, ayrılma kararından sonra dosyanın esas mahkemesi olan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini savundu. Tevsii tahkikat talebinde bulunan Bayraktar, “Baz istasyonu ve HTS kayıtlarına bakarak bizim tahliye taleplerimizi reddettiniz. Yargıtay HTS kayıtları kesin delil değildir diyor. Siz buna rağmen Henri Barkey hangi otelde kaldı sormadınız. Lokantada karşılaştılar deniyor. Hangi lokanta diye sormadınız. O lokantadaki garsonları çağırmadınız. Yargıtay bir dosyada tanıklar ve müştekiler dinlenmediği için kararı bozdu. Hal böyleyken karara gitmek doğru değil. Davayı esas mahkemesine göndermenizi, bu talebin reddedilmesi halinde Henri Barkey hangi otelde kaldı, hangi lokantada karşılaştılar bunların tespit edilmesini talep ediyorum” dedi.

 

Savcı tevsii tahkikat talepleri konusunda kararı mahkemeye bırakarak “suçun vasıf ve mahiyeti gereği tutukluluğun ölçülü olduğu” gerekçesiyle Kavala’nın tutukluluk halinin devamını talep etti.

 

Tahliye talebine ilişkin beyanda bulunan Osman Kavala, “Beraat ettikten sonra iki ayrı suçlamadan tutuklandım. Önce resen tahliye edilmiş olduğum 15 Temmuz darbe girişimi daha sonra da casusluk suçlaması. Casusluk suçlamasına ve Henri Barkey ile görüşmeye dair herhangi bir somut bilgi belge ortaya konmamıştır. Mütalaada casusluk suçlamasından bahsedilmediği gibi benim casusluk suçundan tutuklu bulunmamın hukuk dışı olduğu tamamen aleni hale gelmiştir” dedi.

 

Kavala’nın avukatı Deniz Tolga Aytöre, savcının iki senedir “casusluk” (TCK 328. madde) suçundan tutukluluğa devam talep ettiğini ancak mütalaasında casusluk suçlamasından söz etmediğini söyledi. Avukat Bayraktar da savcının tutukluluğa devam talebini eleştirerek, “Savcı tutuklama hali ölçülü tedbirdir diyor. Dört buçuk yıldır işlediği suçu bilmeksizin tutuklu olan bir kişi hakkındaki tedbir nasıl ölçülü olur? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ölçülülük işlenen fiile göre tespit edilir diyor. Peki müvekkilimiz hangi fiili işlemiş? Suçun vasıf ve mahiyeti yönünden diyor savcı. Hangi suçun vasıf ve mahiyeti? Biz burada üç ayrı suçlamadan yargılanıyoruz” dedi. Bayraktar, Kavala’nın tahliyesini talep etti.

 

Mahkeme, HTS kayıtları ve baz istasyonu bilgilerini dikkate alarak Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Tevsii tahkikat taleplerinin dosyaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddine karar veren mahkeme, esas hakkında savunmalar için sanıklar ve avukatlarına son kez süre verilmesine ve davanın 22 Nisan’a ertelenmesine hükmetti.

Karar: Müebbet hapis

17 sanığın yargılandığı Gezi-15 Temmuz davasının karar duruşması 22 Nisan ve 25 Nisan 2022 tarihlerinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS ile bağlanan Osman Kavala, “Yargı süreci siyasi etki ile deformasyona uğramış, kamu yetkisinin kötüye kullanılarak gerçekleştirilen hürriyetten yoksun bırakma eylemi haline getirmiştir” dedi. 

Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu, “Osman Kavala, 15 Temmuz ile ilgili iki defa tutuklandı, iki defa tahliye edildi, iki defa sorguya girdi. Bir Allah’ın kulu da Kavala 15 Temmuz’da neredeydi diye sormadı. Casusluk öyle net bir suç ki kuralları belli ya oluşur ya oluşmaz. Bunlar olmadan nasıl casusluktan tutuklayacaklar diye düşündük; iddianamede sivil toplum çalışmaları casusluk faaliyeti sayıldı” diye konuştu.

Avukat savunmalarının ardından son sözleri sorulan Kavala, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hak ihlali kararından sonra aleyhime sunulan delillerin hiçbiri beni suçla ilişkilendirip makul şüphe yaratmamışken delil olmayan delillerle hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapis istenmesi hukuki değildir. Bu aynen ikinci iddianamedeki suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan bir suikast eylemidir” dedi.

Son sözlerin ardından kararını açıklayan mahkeme, Kavala'nın “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” (TCK 312) suçundan ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmasına, “casusluk” suçunu işlediğine dair yeterli delil elde edilemediğinden beraatına ve bu suçtan tahliyesine hükmetti. Mahkeme, diğer sanıklar Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi’yi de 18’er yıl hapis cezasına çarptırdı ve tutuklanmalarına karar verdi.

Bir üye hâkimin karşı oy kullandığı karar oy çokluğuyla alındı. Hâkim karşı oy gerekçesinde dosyadaki telefon dinleme kayıtlarının “kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde” ve “yasak delil mahiyetinde” olduklarını, aksi kabul edilecek olsa dahi “tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeter olmadığı, “sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığını” belirterek tüm sanıkların beraatına ve Kavala’nın tahliyesine karar verilmesi gerektiğini savundu.

AİHM’den Türkiye hakkında ihlal kararı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından Türkiye aleyhine başlatılan ihlal süreci kapsamında Kavala dosyası Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal edip etmediğinin tespit edilmesi için AİHM'e gönderilmişti. 11 Temmuz 2022’de kararını açıklayan AİHM Büyük Dairesi, Kavala'nın tutukluluğuyla ilgili 2019 yılında verdiği ihlal kararını uygulamayan Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46. maddesini ihlal ettiğine hükmetti. Büyük Daire kararı 16’ya karşı 1 oyla alındı. Karara karşı tek ret oyunu AİHM’nin Türkiyeli yargıcı Saadet Yüksel kullandı.

Büyük Daire kararında, Kavala’nın ikinci kez tutuklanmasına neden olan “casusluk” suçlamalarının Mahkeme tarafından 2019’da incelenen olguların “benzeri hatta aynısı” olan olgulara dayandırıldığı kaydedildi.

Kararda, Türkiye’nin AİHM’nin 2019’da aldığı Kavala kararının uygulanmasına yönelik eylem planları ve adımlar sunduğunu ancak bunların Mahkemenin Türkiye’nin “iyi niyetle” ve “Kavala kararının ruhuna ve sonuçlarına uygun” biçimde hareket ettiğine kanaat getirmesini mümkün kılmadığı belirtildi.

Dosya, ihlal süreci çerçevesinde uygun yaptırımların belirlenmesi amacıyla tekrar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine gönderildi.

Yukarı