Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Necmiye Alpay, Bilge Aykut ve Aslı Erdoğan’ın beraatine karar veren mahkeme, Zana Kaya, İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı ve Eren Keskin yönünden süre talep edildiği için dosyanın ayrılmasına karar verdi
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yazarları ve yayın danışma kurulu üyeleri Filiz Koçali, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Ragıp Zarakolu, Genel Yayın Yönetmeni Zana (Bilir) Kaya, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya, Eş Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin, İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı ve Yayın Danışma Kurulu üyesi Bilge Aykut’un “Devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak”, “Terör örgütüne üye olmak” ve “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargılandıkları davanın 16. duruşması 14 Şubat 2020 tarihinde İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
P24 tarafından takip edilen duruşmada tutuksuz sanıklardan Kızılkaya, Keskin, Alpay, Kaya ve Sancılı ile avukatları hazır bulundu.
HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Milena Buyum duruşmayı izleyen isimler arasındaydı.
Önceki celse mütalaasını veren duruşma savcısı Hakan Gökalp Uçan, Aslı Erdoğan ve Zana Kaya’nın “örgüt propagandası” suçundan, Eren Keskin, İnan Kızılkaya ve Kemal Sancılı’nın ise “örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılmalarını istemişti. Bilge Aykut ve Necmiye Alpay’ın tüm suçlamalardan beraatlerine karar verilmesini isteyen savcı, Ragıp Zarakolu ve Filiz Koçali’nin ise dosyalarının ayrılmasını talep etmişti.
“Devletin kafası karışık”
Esasa ilişkin savunmasını yapan Eren Keskin, iddia makamının mütalaasına katılmadığını söyledi. Örgüt üyesi değil hak savunucusu olduğunu vurgulayan Keskin, “Ömrümde bir kere bile silah elime almadım. Kürt sorunu, Ermeni sorunu ve Kıbrıs meselesinde resmî ideolojiden farklı düşünüyorum. Bunun bedelini de defalarca ödedim” dedi.
Keskin savunmasına şöyle devam etti: “Musa Anter’e, Ferhat Tepe’ye ve diğerlerine gönül borcum olduğu için Özgür Gündem gazetesinin genel yayın yönetmeni hanesine dayanışma amaçlı ismimi yazdırdım. Ben her zaman aynı yerdeyim ama devletin kafası karışık. Barış sürecinde dava açılmıyordu, ben de sanık değildim. Ancak devletin politikası değil, ben bölücü ve suçlu oldum. Bizim durumumuz Türkiye’nin imza attığı insan hakları sözleşmesine aykırı. Yargıtay örgüt üyeliği için bazı şartlar arıyor. Örneğin ‘iradesini örgüte teslim etmek’ diyor. Ben bugüne kadar irademi kimseye teslim etmedim. Ben örgüt üyesi değilim, insan hakları savunucusuyum. Düşüncelerim nedeniyle kimseye hesap vermek zorunda değilim.”
“Beraat gerekçesi özgürlük ilkesine dayandırılmalı”
Sanıklardan Necmiye Alpay, yargılamanın önyargıyla ve ön ceza ile gerçekleştirildiğini ifade etti. Alpay, “Bu davada verilecek olan beraat kararı bize verilen cezaları ortadan kaldırmıyor. Savcılığın mütalaasındaki beraat gerekçesinde basın ve ifade özgürlüğü yeterince ve açıkça dile getirilmemiştir. Korkmadan düşünüp, yazıp, çizebileceğimiz bir ortam yaratılmalıdır. Bu amaçla beraat kararı ve beraat gerekçelerinin özgürlük ilkesine dayandırılması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Kemal Sancılı esasa ilişkin savunmasında, “Ben 70 yaşında bir insanım. İradesini babasına bile teslim etmeyen, kendi iradesiyle yaşayan bir insanım. Basın Kanununda imtiyaz sahibinin yapılan haberlerden sorumlu tutulmayacağı açıkça yazıyor, ancak ben bu dava sebebiyle iki yıl cezaevinde kaldım” diyerek beraat talebinde bulundu.
“Gazetecilik yargılanamaz”
İnan Kızılkaya ise basının yönetenler için değil yönetilenler için olduğunu vurguladığı savunmasında şu ifadelere yer verdi: “Gazetecilik gerçeğin tarafında olmaktır. Gazeteci resmî söylemin gerçeğin örtülmesi üzerine kurulduğunu bildiğinden sahadaki olguyu, veriyi farklı kaynaklardan teyit ettirdikten sonra sayfalarına taşır. Hukuk askıya alınınca toplumsal barış imkânı kaçırıldı. İktidarın istediği tarzda habercilik anlayışını benimsemediğim için cezalandırılmamın istenmesi her şeyden önce bir mesleğin kriminalize edilmesidir. Çatışma ve şiddet ortamında yapılan gazeteciliği yargının konusu yapmak büyük bir haksızlıktır. Devlete vergi veren, mali kaynakları belli olan, Turkuaz Dağıtım ile sözleşmesi olan, abone sistemi, reklam ve ilan gelirleriyle geçinen, mali ve yargısal denetime tabi tüzel bir kurumun yasadışı ilişkileri olduğunu iddia etmek akla ve izana muhtaçtır. Gazeteleri kapatmak ve gazetecileri cezalandırmak, bir ülkenin geleceğini de karanlığa gömmektir. Gazetecilik yargılanamaz. Gazetecilik suç değildir.”
“Basının iktidarı denetleme görevi vardır”
Esasa ilişkin savunmasını yapan Zana (Bilir) Kaya da, “Gazeteci haber yapma ve bunu yayınlama hakkına sahiptir. Burada güdülen amaç örgüt propagandası değil, toplumun gerçeği öğrenmesidir. Ben bir tek gazetecilik örgütü mensubuyum. İktidar rahatsız olsa da, basının iktidarı denetleme görevi de vardır. Bu konuda siyasi bir yargılamaya gidilmemeli diye düşünüyorum” diyerek beraatini istedi.
“Mahkemeyi evrensel vicdana sahip çıkmaya çağırıyorum”
Sanıkların ardından sanık avukatları esasa ilişkin beyanda bulundu. Sancılı, Kaya, Kızılkaya ve Keskin’in avukatı Özcan Kılıç, esasa ilişkin beyanda bulunmak için süre talebinde bulundu.
Necmiye Alpay’ın avukatı Adil Demirci ise müvekkili ile ilgili beraat kararı verilmesi durumunda gerekçenin basın özgürlüğüne dayandırılmasını talep etti.
Yurtdışındaki Aslı Erdoğan’ın avukatı Erdal Doğan, müvekkilinin gönderdiği yazılı savunmasını okudu. Erdoğan, avukatı aracılığıyla yazılı olarak gönderdiği savunmasında, “Yazılarım şiddet karşıtı, politik içeriklerden oluşuyordu. Metinden cımbızla seçilmiş beş-altı sözcüğe sekiz satırlık suçlama yazılmış. Her kim olursa olsun yargısız infaz suçtur. Sayın mahkemeyi evrensel vicdana sahip çıkmaya çağırıyorum” ifadelerine yer verdi.
“Eleştiri propaganda değildir”
Erdoğan’ın avukatı Doğan da savunmasında, “Müvekkilim yönünden delil olarak gösterilen dört yazının tamamı basın kanunundaki dört aylık zaman aşımından sonradır. İddianame zaman aşımından sonra düzenlenmiştir ve bu dava basın davasıdır, usûl açısından düşürülmesi gerekmektedir” dedi. Eleştirinin propaganda olmadığını belirten Doğan, beraat talebinde bulundu.
Ragıp Zarakolu’nun avukatı Sennur Baybuğa ise müvekkilinin dosyasının tefrik edilmesi ile ilgili mütalaaya katılmadığını belirterek, “Ragıp Zarakolu yurtdışında aynı adreste oturuyor. İfadesi istinabe ile alınabilirdi” dedi.
Mahkeme başkanı Ahmet Uğuz sanıklardan Necmiye Alpay’a son sözünü sordu. Alpay, beraatini talep etti.
6 kişinin dosyası ayrıldı, 3 kişi beraat etti
Verilen müzakere arasından sonra dosyayı hükme bağlayan mahkeme, haklarında yakalama emri bulunan ve henüz ifadesi alınmamış olan Filiz Koçali ve Ragıp Zarakolu’nun dosyalarının ayrılmasına; Zana Kaya, İnan Kızılkaya, Kemal Sancılı ve Eren Keskin yönünden süre talep edildiği için bu sanıklar yönünden dosyanın ayrılmasına; Necmiye Alpay ve Bilge Aykut’un tüm suçlardan beraatine; Aslı Erdoğan’ın ise “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma” ve “örgüt üyeliği” suçlarından beaatine, “propaganda” suçu yönünden ise Basın Kanunundaki dört aylık sürenin aşılması nedeniyle suçlamanın düşmesine karar verdi.