Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Özgürlükçü Demokrasi davasının ilk duruşması görüldü

Özgürlükçü Demokrasi davasının ilk duruşması görüldü

Duruşma sonunda gazete çalışanlarından Pınar Tarlak tahliye edilirken editörlerin ve imtiyaz sahibinin tutukluluğunun devamına karar verildi Mart ayında polis tarafından basılan ve kayyum atanan, Temmuz ayında ise Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin imtiyaz sahibi ve çalışanlarının yargılandığı davanın görülmesine 12 Eylül günü başlandı. İlk duruşmanın sonunda tutuklu sanıklardan Pınar Tarlak’ın tahliyesine, diğer tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin ise devamına hükmeden İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı 6 Aralık 2018 tarihine erteledi. Gazeteye yönelik soruşturma kapsamında imtiyaz sahibi İhsan Yaşar ve sorumlu yazı işleri müdürü İshak Yasul, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddialarıyla 6 Nisan günü tutuklanmış, 10 Nisan’da ise editörler Mehmet Ali Çelebi, Reyhan Hacıoğlu, Hicran Urun ve gazete çalışanı Pınar Tarlak tutuklanmıştı. Gazetenin 6’sı tutuklu 14 çalışanı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nca hazırlanan iddianamede 14 kişi için “silahlı terör örgütüne üye olmak,” “terör örgütü propagandası yapmak” ve “terör örgütlerinin yayınlarını basmak veya yayınlamak” suçlamaları yöneltiliyor. Gazetede yer verilen haberlerin suçlama konusu yapıldığı iddianamede yer alan diğer gazete çalışanları ise Davut Uçar, Ersin Çaksu, Fırat Benli, Günay Aksoy, Mizgin Fendik, Önder Elaldı, Ramazan Sola ve Yılmaz Yıldız. P24 tarafından izlenen duruşmada ilk önce söz alan imtiyaz sahibi İhsan Yaşar, hiçbir partiye veya kuruluşa üye olmadığını ifade etti. Heyet başkanının gazetenin manşet haberleri ile ilgili bir sorusu üzerine Yaşar, gazetenin yayın yönetmenine haber başlıklarına ilişkin bir müdahalede bulunmadığını ifade etti. Yaşar’ın ardından söz alan İshak Yasul, iddianamede yer alan, gazetede talimatla haber yapıldığı iddiasını hakaret olarak nitelendirdiğini ifade etti. Kendisi hakkındaki iddiaların suç oluşturmadığını düşündüğünü belirten Yasul, tahliyesini talep ederek sözlerini tamamladı. Yasul’un ardından, tutuklu yargılanan editör Hicran Urun söz aldı. Uluslararası basın kartı sahibi bir gazeteci olduğunu ifade eden Urun, kadın araştırmaları konusunda yüksek lisans yaptığını, ilgilendiği haber konularının kadın ve çocuk olduğunu belirtmesine karşın gazetedeki diğer haberlerle ilişkilendirildiğini belirtti. Heyet başkanının gazetecilere soru olarak yönelttiği haber başlıkları ile ilgili konuşan Urun, “Bu haberlerin başlıkları haberlerin öznelerinin ifadeleridir. Bunlar editörün ya da genel yayın yönetmeninin ifadeleri değildir. O ifadelere sadece yansıtılmıştır. İddianamenin tamamı haberlerden oluşuyor, yani burada gazetecilik yargılanıyor” şeklinde konuştu. Taşınabilir müzik çalarında kayıtlı Kürtçe şarkıların iddianameye delil olarak konulduğunu ifade eden Urun, iddiaları hukukî bulmadığını belirtti ve beraatini talep etti. Daha sonra söz alan Tarlak, gazetedeki görevinin sekreterlik ve ön muhasebe işleri olduğunu belirterek, gazetenin SGK’li çalışanı olduğu için bu davada yargılandığını ifade etti. Başka bir ağır ceza mahkemesinde sürmekte olan bir davasının, masumiyet karinesini ihlal edecek şekilde bu iddianameye konulduğunu belirten Tarlak, tahliyesini talep etti. Ardından söz alan tutuksuz sanık Ramazan Sola, gazetede ulaştırma ve dağıtımdan sorumlu olduğunu, haberler ile ilgili bilgisi olmadığını ifade ederek beraatini talep etti. Sola’nın ardından söz alan Mehmet Ali Çelebi ise, özgür bir basının demokrasinin sesi olduğunu, gazetenin evrensel basın ilkeleri çerçevesinde hareket ettiğini ifade etti. Çelebi’nin ardından, Reyhan Hacıoğlu söz aldı. Gazete için yaptığı mülakatlarda geçen ve suç unsuru olarak gösterilen ifadelere ilişkin açıklamada bulunan Hacıoğlu, “Yayın ilkesi olarak [bu ifadeleri] yayınlayıp yayınlamamak gazetecinin takdirine aittir. Ancak gazeteci aldığı beyanları değiştirme ve çarpıtma hakkına sahip değildir” diye konuştu. Hacıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Savcı beni örgüt üyesi olarak tanımlıyor.  Hangi örgüt üyesinin açık adresi bellidir? Hangi örgüt üyesinin SGK kaydı vardır?" Hacıoğlu beraatini talep ederek ifadesini tamamladı. Duruşmada hazır bulunan yedi sanığın ifadesinin tamamlanmasının ardından mahkemeye hitap eden avukat Özcan Kılıç, gazetenin kuruluşundan itibaren avukatı olduğunu ve gazete kapatılana kadar da basın savcıları ile kendisinin görüştüğünü belirtti. Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü: “Yapılan haberlerden dolayı gazete hakkında toplatılma kararı verilmemişken, TMSF eli ile gazete kapatıldı. Ben yıllarca gazete avukatlığı yaptım. Noter aracılığıyla size tekzip gelir. Bu haberlerden dolayı gazeteye tekzip gelmedi. Bu haberlerin hiçbiri yalanlanmadı.” Dosyadaki “örgüt üyeliği” suçlamasının “zorlama” olduğunu ifade eden Kılıç, bu aşamada tutukluluğun sona erdirilmesini ve yakalama kararı çıkarılan sanıkların yakalama kararının kaldırılmasını talep etti. Savunmaların ardından savcı tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamı ve adlî kontrol kararının devamını talep etti. Kısa bir aranın ardından ara kararını açıklayan heyet, Pınar Tarlak’ın yurtdışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmesine, diğer tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, ve dosyadaki diğer 6 sanığın yakalama kararının infazının beklenmesine karar vererek davayı 6 Aralık 2018 gününe erteledi.

Yukarı