Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Deneyimli gazeteci ve Cumhuriyet Kitap ekinin 25 yıllık genel yayın yönetmeni Turhan Günay 31 Ekim 2016 tarihinde diğer Cumhuriyet gazetesi çalışanları ve Cumhuriyet Vakfı Yönetimi üyeleri ile birlikte gözaltına alındı.
Aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, Cumhuriyet yönetici ve çalışanlarının “PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları, [Cumhuriyet Vakfı] yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğu ve 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçlarından” gözaltına alındıkları açıklandı.
Beş gün gözaltında kaldıktan sonra savcılık tarafından sorgulanan Günay, sorgusu esnasında kendisine yöneltilen sorular karşısında aynı cevabı 31 kez tekrar etti: “Ben halihazırda Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi değilim. Sadece 2011-2013 yılları arasında üyelik yapmıştım. İlk önce sorunun doğru sorulmadığını düşünüyorum. Cumhuriyet Vakfı’nda görev almadım, yöneticisi değilim, ancak haber ajansının şirket yönetiminde 2011-2013 yılları arasında tahminen görevliydim.”
“FETÖ/ PDY ve PKK/KCK silahlı terör örgütünü üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak” ithamını kabul etmediğini söyleyen Günay, “Ben gazetede çalıştığım dönemde dergi çıkarma faaliyetleri ile ilgileniyordum. Gazeteyi hazırlayan şirkette, bir dönem, 2011-2013 yılları arasında yönetim kurulu üyeliği yaptım. Bu şirket gazeteyi hazırlayarak basan şirkettir. Görev yaptığım dönemde ekseninin FETÖ/PDY yapılanması lehine yönlendirildiğini bilmiyorum. FETÖ/ PDY’ye müzahir personellerin alınıp alınmadıkları hususlarında bir bilgim yoktur” dedi.
5 Kasım 2017 tarihinde Günay ve Cumhuriyet çalışanı veya yöneticisi sekiz diğer kişiyle birlikte “silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyette bulunmak” suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi.
24 Ocak günü Günay tutuklu bulunduğu Silivri 9 No’lu Cezaevi’nden, Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Günay’ın kalp damarlarının tıkalı olduğu belirlendi. Tutuklu koğuşuna alınan Günay’a, anjiyo yapıldı, daha sonra tekrar cezaevine gönderildi.
Daha sonra hazırlanan iddianamede Günay’ın, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olmadığını belirtmesine rağmen, vakfın yönetim kurulunda olduğu belirtildi. 2013 yılından sonra yönetime gelen ve “radikal bir yayın politikası değişikliği” yapan diğer şüphelilerle birlikte hareket etmekle suçlanan Günay hakkında “terör örgütü üyesi olmamak ile birlikte terör örgütüne yardım etme” suçlamasıyla 15 yıla kadar hapis istendi.
Vakıf yöneticiliğiyle ilgili olarak ise Günay’a “basiretli bir yönetici gibi hareket etmeyerek ... şirketin giderek artan ölçüde zarar vermesine sebebiyet verdiği” iddia edildi. Bu suçlamayla ilgili olarak ise Günay hakkında yedi yıla kadar hapis cezası talep edildi.
Günay ve diğer Cumhuriyet yazar ve yöneticileri hakkında hem Anayasa Mahkemesi’ne hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapıldı. Nisan ayında yargılanan 10 Cumhuriyet yazar ve yöneticisi adına başvuru yapan avukatlara gönderilen bildirimde AİHM, başvurunun hükümete tebliğ edildiğini ve hükümetten, başvuruya konu edilen insan hakları ihlalleri iddialarıyla ilgili olarak sorulan bir dizi soruya 2 Ekim’e kadar cevap vermesinin istendiğini belirtti.
Günay ve iddianamede sanık olarak geçen 11’i tutuklu toplam 19 kişinin yargılanmasına 24 Temmuz günü İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı.
Duruşmanın üçüncü gününde savunmasını yapan Günay, iddianamede iletişim irtibatı olduğu iddia edilen kişilerin kendisini kitap fuarına davet etmek ve kitaplarını göndermek isteyen kişiler olduğunu söyledi. “Sadece dört iletişim kaydı ve Vakıf yöneticisi gösterildiğim için 267 gündür tutukluyum” diyen Günay, iddianamede Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olduğunun yazdığını, ancak kendisinin hiçbir zaman Cumhuriyet Vakfı yöneticisi olmadığını söyledi.
Günay, şimdiye kadar neredeyse tamamı beraatle sonuçlanmış 786 davasının olduğunu belirterek Cumhuriyet davasında 787. kez yargılandığını aktardı.
Beş günlük duruşma sonrasında ara kararını açıklayan mahkeme aralarında Günay’ın da bulunduğu yedi Cumhuriyet yönetici ve çalışanının yurtdışı yasağı şartıyla tahliyesine karar verdi.
Günay’ın tutuksuz olarak yargılandığı davanın ikinci duruşması 11 Eylül’de Silivri cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda görüldü. Tahliye kararı çıkmayan duruşmayla ilgili habere buradan ulaşılabilir.
Davada üçüncü duruşma ise 25 Eylül günü Çağlayan’da görüldü. Üç tanığın dinlendiği duruşmanın sonunda Cumhuriyet köşe yazarı Kadri Gürsel tahliye edildi.
Davanın 31 Ekim'de görülen dördüncü duruşmasında adlî bilişim uzmanı Tuncay Beşikçi ByLock kullanımıyla ilgili ifade verdi. Duruşmada mahkemeye soruşturma savcısınca gönderilen yeni bir belge sanık avukatlarının itirazına rağmen sunulurken yine tahliye kararı çıkmadı.
Davanın 25 ve 26 Aralık'ta görülmesi planlanan duruşması ise tutuklu sanıklardan Ahmet Şık'ın savunmasının "siyasi" olduğu gerekçesiyle kesilip Şık'ın salon dışına çıkarılmasıyla beklenenden kısa bir sürede sona erdi. Duruşmanın ilk günü mahkeme başkanının Şık'ı "duruşma düzenini bozma" gerekçesiyle salon dışına çıkarttırmasının ardından Cumhuriyet avukatları reddi hâkim talebinde bulundu. Mahkeme heyeti bunun üzerine duruşmada dinlenmesi beklenen iki tanığın dinlenmesinin mümkün olmayacağına karar verdi ve ara karara geçildi. Mahkeme ara kararında tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin ve diğer sanıklara uygulanan adlî kontrol tedbirlerinin devam etmesine hükmederken davayı 9 Mart 2018 tarihine erteledi.
Cumhuriyet davasının 9 Mart’ta Silivri'de görülen altıncı duruşmasında mahkeme tutuklu üç gazeteci sanıktan Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık’ın tahliyesine karar verirken, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutukluluk hâlinin devamına hükmetti.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında dava dosyasının esas hakkında mütalaa için savcıya gönderileceğini açıklarken, bir sonraki duruşmasının 16 Mart’ta yine Silivri'de görülmesini kararlaştırdı.
Davanın 16 Mart’ta görülen yedinci duruşmasında mütalaasını açıklayan savcı, aralarında Atalay, Sabuncu, Şık ve Gürsel'in de bulunduğu 13 Cumhuriyet yazarı ve çalışanı hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep ederken, Cumhuriyet Kitap Yayın Yönetmeni Turhan Günay ile muhasebe bölümü yöneticileri Günseli Özaltay ve Bülent Yener’in ise haklarındaki “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçundan beraat etmeleri yönünde karar verilmesini istedi.
Savcının beraatini talep ettiği Günay, bu dava kapsamında toplam 272 gün tutuklu kaldı.
Mahkeme, esas hakkında mütalaaya karşı savunmaların alınacağı bir sonraki duruşmanın 24-27 Nisan 2018 tarihleri arasında dört gün boyunca Silivri’de görülmesine karar verdi.
Davanın 25 Nisan günü sona eren karar duruşmasında mahkeme, tüm sanıkların “görev nedeniyle güveni kötüye kullanmak” suçlamasından beraatlerine karar verirken, Turhan Günay'ın hem bu suçlamadan hem de “terör örgütüne yardım” suçlamasından beraat ettirilmesine hükmetti.
Mahkeme 14 gazete çalışan ve yöneticisine ise 8 yıl 1 ay 15 güne varan hapis cezaları verdi. Davada haklarında yakalama kararı bulunan Can Dündar ve İlhan Tanır’ın dosyalarının ise ayrılmasına karar verildi.
İstinaf mahkemesi olarak görev yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 18 Şubat 2019 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararını onadı.
Mahkeme, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında “usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu” gerekçesiyle istinaf başvurularının reddine karar verirken, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararlarını da onadı.
Turhan Günay, Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın haklarındaki tüm suçlamalardan beraatlerine hükmedilmişti.
İstinaf mahkemesi kararın tam metnine bu bağlantıdan ulaşılabilir.