Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Adana’da "dezenformasyon" şüphesiyle gözaltına alınan gazeteci hakkında takipsizlik kararı

Adana’da

Savcı kararda, basın mensuplarının yorum yaparken rahatsız edici, sert, çarpıcı, şoke edici, kaba bir üslup kullansa dahi hakaret boyutuna ulaşmayacağı yönünde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarının bulunduğunu anımsattı

CANAN COŞKUN

Adana’da silah ticareti operasyonuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım gerekçe gösterilerek “yanıltıcı bilgiyi yayma” (TCK 217/A) iddiasıyla gözaltınan alınan gazeteci Besime Yardım hakkında açılan soruşturmada, 21 Mayıs günü takipsizlik kararı verildi.

Adana Bunu Konuşuyor haber platformunun sahibi ve Çukurova Metropol gazetesinin Yazı İşleri Sorumlusu Besime Yardım, 14 Mayıs günü ifadesi alınmak üzere çağırıldığı emniyette gözaltına alınmış ve ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

Savcı, kararda, kamu görevinde bulunan veya talip olanların, diğerlerine oranla daha sert eleştirilere muhatap kalmasının da doğal karşılanması gerektiğini belirtti. Basın özgürlüğüyle ilgili de tespitlerde bulunan savcı, düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünün, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenme özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğinde olduğuna işaret etti.

Savcı: “Ceza davasının en son düşünülmesi gerekir”

Savcı kararda, basın mensuplarının haber konusu olarak değerlendirdikleri olayları kendi düşünceleri doğrultusunda açıklama, eleştirme, yayma ve yorumlama hürriyetine sahip olduklarını hatırlattı ve yorum yaparken rahatsız edici, sert, çarpıcı, şoke edici, kaba bir üslup kullansa dahi hakaret boyutuna ulaşmayacağı yönünde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarının bulunduğunu anımsattı. Savcı, aynı hususların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da vurgulandığını aktararak ağır nitelikteki eleştirilerin bile kişilik haklarına yönelik saldırı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurguladı.

Savcı, AİHM’in kararlarına göre basın yoluyla kişilik haklarına bir saldırı olduğu kanaatine varıldığında; öncelikle söz konusu haber ve yazıyla ilgili mahkeme yoluyla tekzip talep edilmesi, gerek duyulduğunda maddi ve manevi mağduriyetin giderilmesi için hukuki yönden tazminat davası yoluna gidilmesi ve ceza davasının en son düşünülmesi gerektiğini aktardı.

Haberin görünür gerçekliğe uygun olması yeterli”

Kararda, basından somut gerçeğin araştırılmasının beklenemeyeceğini, yayın tarihinde görünür gerçekliğe, bilgi ve belgelere uygun olmasının yeterli olduğunu aktaran savcı, görünür gerçekliğin somut gerçeklik olarak değil, haberin verildiği andaki beliriş biçimine uygunluk olarak anlaşılması gerektiğini belirtti.

Savcı, kararda basının görevlerini şu şekilde sıraladı: Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, içinde yaşadığı toplumun ve insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek.

“Kamu görevlilerine sert eleştirilerin doğal karşılanması gerekir”

Basın özgürlüğünün belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerdiğinin kabul edilmesi gerektiğini aktaran savcı, gazetecilerin yazılarında kullandığı deyimlerin “polemik” niteliğinde olsa bile, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde bu ifadelerin asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceğini kaydetti. Savcı, kamu görevinde bulunan veya talip olanların, diğerlerine oranla daha sert eleştirilere muhatap kalmasının da doğal karşılanması gerektiğini belirtti. 

Düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün temel hak ve özgürlükler arasında önemli bir yeri olduğunu aktaran savcı, bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birinin basın olduğunu vurguladı. Savcı, düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünün, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenme özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğinde olduğuna işaret etti.

Savcı, Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesinde düzenlenen “dezenformasyon” suçunun oluşması için söz konusu fiilin “kamu barışını bozmaya elverişli” olması gerektiğini hatırlattı ve gazeteci Yardım’ın haber paylaşımının kamu barışını bozmaya elverişli nitelikle olmadığını kaydetti. Savcı, toplumun dirlik ve düzeni açısından açık, yakın ve somut bir tehlike hali yaratacak koşullarda bulunmadığını değerlendirerek Yardım hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına hükmetti. 

Gazeteci Yardım, soruşturmaya konu olan haber gönderisinde Adana İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin 23 ilde eşzamanlı olarak gerçekleştirdiği operasyonda gözaltına alınan 94 kişiden 73’ünün serbest bırakıldığı haberini paylaşmış, haberin sonuç kısmında da emniyet ve adli makamların operasyona yaklaşımıyla ilgili farklılıkların olduğunu dile getirmişti. Besime Yardım, haber metni için emniyetin operasyonla ilgili servis ettiği bir fotoğrafı kullanmıştı. Yardım, fotoğrafın üzerine “Yasa Dışı Silah Ticareti Nedeniyle Gözaltına Alınan 94 Kişiden 73’ü Serbest Bırakıldı” yazmış, “Sorun Kollukta mı, Adliyede mi?” diye sormuştu. Yardım, bu gönderiyi paylaştıktan bir gün sonra 13 Mayıs’ta emniyetten aranarak ifade vermeye çağrılmıştı. 14 Mayıs sabah saatlerinde avukatıyla birlikte ifade vermek üzere emniyete giden Yardım, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla adliyeye sevk edilmiş,  yöneltilmişti. Yardım, Adana 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından “üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller bulunduğu” iddiasıyla her ayın 15’inde emniyete imza vermesi şartıyla serbest bırakılmıştı. Bu sırada Instagram da soruşturmaya konu edilen gönderiye erişimi “yasal bir talep” olduğu gerekçesiyle engellemişti.

Tartışmalı yasa maddesine göre, bu suçun unsurları arasında “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yaymak” yer alıyor. Suçun karşılığı ise 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasını öngörüyor. 

Yukarı