Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

AİHM: Türkiye Kavala davasında sorumluluklarını yerine getirmedi

AİHM: Türkiye Kavala davasında sorumluluklarını yerine getirmedi

 

 

Büyük Daire kararında, Türkiye’nin “iyi niyetle” veya Kavala kararının “ruhuna uygun” biçimde hareket ettiği sonucuna varmanın mümkün olmadığı belirtildi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Mahkemenin iş insanı Osman Kavala'nın tutukluluğuyla ilgili 2019 yılında verdiği ihlal kararını uygulamayan Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46. maddesini ihlal ettiğine hükmetti.

 

Kasım 2017’den beri tutuklu bulunan Kavala, ilk olarak Gezi davasında “darbe” suçlamasıyla yargılanmış, dava sonunda beraat etmişti. Ancak tahliye işlemleri sona ermeden tekrar tutuklanan Kavala’ya bu kez 15 Temmuz darbe girişimiyle bağlantılı olarak “darbe” ve “casusluk” suçlamaları yöneltilmiş, Gezi davasındaki beraat kararlarının istinaf mahkemesince bozulmasının ardından bu iki dava birleştirilmişti.

 

Hükümet AİHM’ye sunduğu yazışmalarda Kavala’nın ihlal kararı verilen Gezi davasından beraat ettiğini ve serbest bırakıldığını, halihazırdaki tutukluluğunun farklı bir suçlamaya dayandığını savunmuştu.

 

Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Nisan 2022’de gördüğü karar duruşmasında Kavala’yı Gezi protestolarındaki rolü nedeniyle “darbe” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırırken, diğer sanıklar Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi’yi 18’er yıl hapis cezasına çarptırarak tutuklanmalarına karar verdi. Mahkemenin kararında Kavala’ya 15 Temmuz darbe girişimiyle bağlantılı olarak darbe suçlamasından ceza verilmesine gerek görülmediği belirtilirken casusluk suçlamasından beraatına ve tahliyesine hükmedildi.

 

11 Temmuz 2022 tarihinde açıklanan Büyük Daire kararında, Kavala’nın ikinci kez tutuklanmasına neden olan “casusluk” suçlamalarının Mahkeme tarafından 2019’da incelenen olguların “benzeri hatta aynısı” olan olgulara dayandırıldığı kaydedildi.

 

Büyük Dairenin kararı, AİHM kararlarının uygulanmasının denetlenmesinden sorumlu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından başlatılan ihlal sürecinin bir aşamasını oluşturuyor. Aralık 2021’de Türkiye’ye karşı ihlal sürecinin başlatılması kararını alan Bakanlar Komitesi, Şubat ayında Türkiye’nin Kavala başvurusunda AİHS’nin 46. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin tespiti için dosyayı AİHM’ye göndermişti.

 

Büyük Daire kararı 16’ya karşı 1 oyla alındı. Karara karşı tek ret oyunu AİHM’nin Türkiyeli yargıcı Saadet Yüksel kullandı.

 

Kararda, Türkiye’nin AİHM’nin 2019’da aldığı Kavala kararının uygulanmasına yönelik eylem planları ve adımlar sunduğunu ancak bunların Mahkemenin Türkiye’nin “iyi niyetle” ve “Kavala kararının ruhuna ve sonuçlarına uygun” biçimde hareket ettiğine kanaat getirmesini mümkün kılmadığı belirtildi.

 

Ankara ise karara tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç yaptığı açıklamada hükümetin davaya ilişkin düzenli olarak bilgi paylaştığını kaydederek şunları söyledi: “Buna rağmen AİHM, konuyla ilgili olarak bugün açıkladığı kararla beklentilerimizi boşa çıkarmış ve Avrupa insan hakları sisteminin itibarının bir kez daha sorgulanmasına sebep olmuştur. Bundan sonraki aşamada süreci takip edecek olan AK Bakanlar Komitesi'nin, daha önce sergilediği tarafgir ve seçici yaklaşımı bir yana bırakarak sağduyuyla ve bazı çevrelerin siyasi gündem yaratma arayışlarına mahal vermeksizin hareket etmesini bekliyoruz.”

 

Dosya şimdi ihlal süreci çerçevesinde uygun yaptırımların belirlenmesi amacıyla tekrar Bakanlar Komitesine gidecek.

Yukarı