Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.


AYM kararı her ne kadar hukukçular ve muhalefet milletvekilleri tarafından memnuniyetle karşılansa da Mecliste kararın gerektirdiği şekilde basın ve ifade özgürlüğünü koruyacak yeni bir yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına dair kuşkular varlığını koruyor
YILDIZ YAZICIOĞLU, ANKARA
Anayasa Mahkemesi (AYM), Basın İlan Kurumuna (BİK) gazete, dergi ile internet haber sitelerine resmi ilan ve reklam cezası verme yetkisi tanıyan kanun maddesini ifade ve basın özgürlüğü ile temel hak ve hürriyetlerin korunmasına dair anayasal normlara aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti. 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun'un 49. maddesini konu alan kararla birlikte BİK’in gazete, dergi ve haber sitelerine yönelik tartışmalı ilan kesme cezalarının kanuni dayanağı ortadan kalkmış oldu. Ancak karar her ne kadar hukukçular ve muhalefet milletvekilleri tarafından memnuniyetle karşılansa da Mecliste kararın gerektirdiği şekilde basın ve ifade özgürlüğünü koruyacak yeni bir yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına dair kuşkular varlığını koruyor.
AYM’nin 13 Ekim’de Resmî Gazete’de yayımlanan 17 Haziran 2025 tarihli kararında ilan kesme cezalarına dair BİK’e tanınan yetkinin genişliği ve öngörülemezliği öne çıktı. Kararda, iptal başvurusu konusu edilen hükümde “gazete, dergi ve internet sitelerinin yaptırım uygulanmasını gerektirecek eylem ve işlemlerinin hangi hususlara ilişkin olabileceği ve öngörülen yaptırımın bu eylem ve işlemlerden hangilerine hangi sürelerle ve ne ölçüde uygulanabileceği hususunda bir çerçeve çizilmeksizin, Kanun’a yapılan genel bir atıfla Kuruma yaptırım uygulamayı gerektiren eylem ve işlemleri belirleme yetkisi verildiği anlaşılmaktadır” ifadelerine yer veriliyor.
AYM, söz konusu maddenin lafzında basın ve ifade özgürlüğü ihlallerine sebep olan yapısal sorunlar bulunduğunu daha önceki bir bireysel başvuru kararında tespit etmiş ve bu sorunların giderilmesi için Meclisten adım atmasını istemişti. AYM’nin Cumhuriyet, Evrensel, Sözcü ve BirGün gazetelerince yapılan farklı bireysel başvuruları birleştirerek verdiği 10 Mart 2022 tarihli pilot kararında, başvuru konusu edilen ilan kesme cezaları nedeniyle başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştı. Mahkeme ayrıca cezalara kanuni dayanağı teşkil eden 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun'un 49. maddesini de incelemiş, maddenin “belirli bir açıklık ve kesinlikte olan bir kural niteliğini taşımadığını” ve öngörülebilir olmadığını, bu nedenle Anayasa’nın 13. maddesindeki kanunilik ölçütünü karşılamadığını belirtmişti.
Bu kararın ardından BİK Yönetim Kurulu, AYM kararında eleştirilen Basın Ahlak Esaslarına ilişkin şikâyet başvuruları hakkında Mecliste yeni bir düzenleme yapılana kadar işlem yapmayacağını duyurdu. Ancak karardan bu yana geçen üç yıl içinde Mecliste AYM’nin 49. maddede tespit ettiği yapısal sorunları giderecek bir düzenleme yapılması için herhangi bir girişimde bulunulmadı.
13 Ekim’de yayımlanan norm incelemesi kararında ise AYM, 2022 tarihli kararında tespit ettiği hususları tekrarladı ve bu nedenle 49-a bendinin Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlere getirilen kısıtlamaları düzenleyen 13. maddesine, ifade özgürlüğünü düzenleyen 26. maddesine ve basın özgürlüğünü düzenleyen 28. maddesine aykırı olduğuna hükmetti.
AYM, BİK’in ceza kararlarına karşı kanunda öngörülen itiraz yöntemini de Anayasa’nın 13 ve 36. maddelerine aykırı bularak iptal etti. AYM’nin iptal ettiği kural, BİK tarafından hakkında ceza kararı verilen gazete, dergi veya internet haber sitesinin kararın tebliğinden itibaren on gün içinde ilgili asliye hukuk mahkemesine itirazda bulunabileceğini, bu itirazlarda basit yargılama usulü uygulanacağını ve yargılama sonucunda verilen kararların kesin olduğunu hükme bağlıyordu.
AYM kararında iptaline karar verilen kuralın, “hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yönelik orantısız bir sınırlama” getirdiği, bunun da Anayasa’nın hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkını düzenleyen 36. maddesi ile temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasına dair kriterleri belirleyen 13. maddesine aykırı olduğu belirtildi.
Davacı avukatı Tekşen: AYM’nin kararına uyulacak mı endişesini taşıyoruz
Anayasa Mahkemesinin kararı aslında gazetecilik mesleğindeki hak arayışı sürecinde ortaya çıktı. Ankara merkezli Gazeteciler Cemiyeti, kendisinin yayımladığı 24 Saat Gazetesi isimli haber sitesine sıklıkla verilen resmi ilan ve reklam cezalarına karşı açtığı davada, Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 2023 yılında AYM’ye norm incelemesi başvuru yapıldı ve bu başvuru sonucunda AYM’nin iptal kararı çıktı.
Expression Interrupted’a konuşan Gazeteciler Cemiyetinin avukatı Gökhan Tekşen, aslında AYM’nin 2022’de bireysel başvuruları değerlendirerek verdiği pilot kararında, BİK’in Basın Ahlak Esaslarına ilişkin kestiği cezalarda bir belirlilik olmadığını, bunun da hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiğini tespit ettiğini hatırlattı.
Ancak bugüne kadar 195 sayılı Kanun’da cezalandırma maddesinde gerekli düzeltme yapılmadığını kaydeden Tekşen, AYM’nin son iptal kararıyla artık yeni bir yasal düzenlemenin zorunlu hale geldiğini aktardı.
Tekşen, “Bu kez Anayasa Mahkemesi maddeyi esastan görüşerek bir karar verdi ve önemli bir boşluğu doldurdu. 195 sayılı Kanun, yani BİK’in kuruluş kanunu, 1961 tarihli eski bir düzenleme. Uygulamasında sıkıntı olmasa yürürlükte kalacaktı. Fakat BİK’in uygulamaları artık keyfiyete dayalı bir hal alıp basın ve ifade özgürlüğü alanını daraltmaya başlamıştı. Çünkü kanun çerçeve bir kanundu ve cezai yaptırımlar yönetmelikle, dolayısıyla BİK yönetiminin takdiriyle tanımlanıyordu. Biz buna basın ve ifade özgürlüğü açısından itiraz ettik. AYM ise Anayasa’ya aykırılıktan iptal kararı verdi. Şimdi yeni bir yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Dolayısıyla Gazeteciler Cemiyetinin bu başvurusu ön açarak, yeni bir yasal düzenlemeyi de gerektiren hukuki sonuç doğurdu. Bu anlamda sevindirici bir karar” diye konuştu.
Bu noktada, Meclis’te BİK’in ceza yetkisini yeniden düzenleyecek yeni bir kanun yapılması için iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile ortağı Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) tutumu önemli. Çünkü Meclisteki yasama faaliyetleri uzun yıllardır muhalefet önerilerini eşit derecece dikkate alan “çoğulcu” bir yöntemle değil, oy çokluğunu elinde bulunduran AKP-MHP bloğunun kararlarıyla yürütülüyor. Dolayısıyla şimdiki soru, Meclisin 195 sayılı Kanun’da basın ve ifade özgürlüğünü koruyacak şekilde AYM’nin aldığı karara uygun bir düzenleme yapıp yapmayacağı.
Avukat Tekşen’e göre, AYM’nin kararına uyulması süreci takip edilmeli, basın meslek örgütleri acilen konuya müdahil olmalı ve muhalefet aracılığıyla TBMM’ye yasal düzenleme taslağı sunabilmeli. “İktidar tarafından bir teklif sunulduğunda, Anayasa Mahkemesinin kararındaki gerekleri yerine getirilecek mi, getirilmeyecek mi? Bunu hep birlikte göreceğiz,” diyen Tekşen şöyle devam etti: “Çok umutlu değilim ama şimdiden yasa yapıcıları töhmet altında bırakmamak lazım. Ancak önceki tecrübelerimiz bize şunu söylüyor: Anayasa Mahkemesi çok önemli kararlar vermesine, çok önemli kriterlere dikkat çekmesine rağmen sanki bu kararlar hiç yokmuşçasına bunlarla uyumlu olmayan bir sürü yasal düzenleme yapıldı. Dolayısıyla bu soru içinde haklı endişeler barındırıyor ve ben de bu endişeleri paylaşıyorum. Özgürlükler lehine bir düzenleme için basın meslek örgütlerince bir araya gelinerek, taslak bir düzenleme yapılması ve en azından bunun muhalefet partilerine sunulması iyi olacaktır.”
“Kanun, zamanla uygulamada değiştiği için sorun oldu”
Anayasa hukuku uzmanı Avukat Nihal Cengiz, Expression Interrupted'a AYM’nin karar sürecini değerlendirirken, tartışmanın temelinde 1961 tarihli yasanın yapısal sorunlarının yattığını belirtti. Cengiz, “AYM’nin incelediği yasa, 1961 tarihli. O dönem yasalar daha genel ve kısa yazılır, hak ve özgürlükler yerine idari işleyişi düzenleyen paket kanunlar çıkarılırdı. Ancak bu genel hükümler zamanla uygulamada yoğun ve ölçüsüz biçimde kullanılmaya başlandı. Sorun da buradan doğdu” dedi.
Cengiz, bu konuda AYM’nin 2022’de de hak ihlali tespiti yaptığını hatırlatarak, “Aslında o kararın ardından Meclis gerekli düzenlemeyi yapmalıydı. Ancak bu olmadı. Nihayetinde bir yerel mahkemenin başvurusu üzerine AYM, yapısal sorunu vurgulayarak kuralı iptal etti” diye konuştu.
AYM’nin kararının medya kuruluşları için hayati önem taşıdığını vurgulayan Cengiz, “Resmî ilan ve reklam gelirleri, bir medya kuruluşunun varlığını sürdürebilmesi için temel kaynaklardan biridir. Bu gelirler kesildiğinde sadece ekonomik teşebbüs hürriyeti değil, ifade özgürlüğü de zarar görüyor. AYM bu kararla, eğer böyle bir yaptırım uygulanacaksa bunun sınırlarının açıkça belirlenmesi gerektiğini söylüyor” dedi.
Cengiz, kararın altını çizdiği ölçülülük ilkesine dikkat çekerek, “Her medya kuruluşu aynı büyüklükte, aynı gelirde değil. Her ne kadar bu açıklıkta söylemese de benim görüşüme göre AYM, bu nedenle uygulanacak yaptırımlar da buna göre farklılık göstermeli diyor; konuyu BİK’in takdirine bırakmak yerine bu koşulların kanunla netleştirilmesini istiyor” ifadelerini kullandı.
Son olarak Cengiz, kararın BİK için de bağlayıcı olduğunu hatırlattı: “Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı gereği, BİK’in Meclis yeni düzenleme yapana kadar ceza kararı vermemesi gerekiyor. Çünkü bu cezaların dayanağı olan madde artık iptal edildi. Kurumun AYM kararını uygulaması gerekiyor.”
İletişim Başkanlığına bağlanan BİK’in özerkliği fiilen yok edildi
Türkiye’nin Eylül 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmesiyle birlikte medya alanında devlet kontrolü belirgin biçimde arttı. Bu dönemde Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı çatısı altında yapılan yeni düzenlemeler, BİK’in özerkliğini büyük ölçüde ortadan kaldırdı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan 2018/154 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile BİK’in denetim yetkisi İletişim Başkanlığına devredildi. Böylece, 1960 Anayasası’nın özgürlükçü ruhuna uygun olarak 1961’de çıkarılan yasayla özerk yapıda kurulması öngörülen, medya temsilcileri ve akademisyenlerin katılımıyla yönetilen kurum, 2018 itibarıyla doğrudan yürütme organına bağlanmış oldu.
Geçmiş iktidarlar döneminde de BİK’in gazeteler üzerinde “sopa-havuç” dengesiyle kullanıldığı biliniyordu. Ancak son yıllarda AKP iktidarıyla bu mekanizma daha sistematik hale geldi. Özellikle internet haber sitelerini de resmi ilan ve reklam sistemine dahil eden düzenlemeyle, BİK üzerinden kurulan ekonomik baskı aracı medya üzerindeki kontrolün en önemli unsurlarından biri haline geldi.
Muhalefet: BİK’in yetkisi AYM kararı doğrultusunda sınırlandırılmalı
Gazeteci kökenli siyasetçi, Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Evrensel gazetesinin resmi ilan yayımlama hakkının BİK kararıyla kalıcı olarak iptal edilmesini hatırlatarak, Kurumun uzun süredir ilan ve reklam gelirlerini bir cezalandırma aracı olarak kullandığını söyledi. Karaca, AYM kararının ardından Meclisin bu alanda yeni bir düzenleme yapmasının zorunlu olduğunu belirtti.
“Önümüzdeki dönemde iktidarın daha sertleşeceğini ve muhalif sesleri bastırmaya yönelik girişimlerin artacağını düşünüyorum” diyen Karaca, şunları ekledi:
“İktidar bu cezalandırma mekanizmalarını yalnızca sözü bastırmak için değil, aynı zamanda basın kuruluşlarını ekonomik olarak zapturapt altına almak için kullanıyor. Bu nedenle Meclis’te özellikle gazeteci kökenli vekillere büyük sorumluluk düşüyor. Tüm muhalefet partileri ortak bir çalışma yürütmeli, basın meslek örgütlerinin görüşlerini almalı ve iktidarı yasal düzenleme yapmaya zorlamalı.”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de AYM kararının, son yıllarda muhalif televizyon kanallarına yönelik ağır para ve yayın durdurma cezaları nedeniyle eleştirilen RTÜK için de yol gösterici olması gerektiğini söyledi. Çakırözer, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Defalarca söyledik: AYM, Basın İlan Kurumu’nun gazetelere verdiği ilan ve reklam cezalarının haksız olduğunu tescilledi. BİK artık keyfi, belirsiz cezalarla gazeteleri ve siteleri susturamayacak. Bu karar, hukuksuz cezalarla televizyonları karartan RTÜK’e de örnek olmalı” ifadelerini kullandı.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ise sosyal medya paylaşımında, AYM kararının iktidarın yıllardır medyayı ekonomik baskı altında tutma pratiğine verilmiş açık bir yanıt olduğunu söyledi. Emir, “Anayasa Mahkemesi, BİK’in Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı yapısıyla ilan ve reklam cezası verme yetkisini iptal etti. Hangi fiillerin ne kadar cezaya yol açacağı kanunda açıkça tanımlanmadığı için bu yetki yıllardır siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen haberleri ekonomik baskıyla ‘terbiye etme’ aracına dönüştü” dedi.
Emir, BİK’in uygulamalarına ilişkin verileri de hatırlattı:
“2020’de 803 gün, 2021’de 639 gün ilan ve reklam kesme cezası verildi; bu cezaların büyük bölümü birkaç eleştirel gazeteye yöneltildi. 2022–2024 arasında ise BİK, yerel ve ulusal medyada kesintisiz bir baskı hattı kurdu. Evrensel’in 2022’de ilan hakkının tamamen iptali, basın özgürlüğünü hedef alan bu yapısal politikanın göstergesiydi.”
“Bu iptal, muhalif basını ekonomik kıskaca alma pratiğine verilmiş hukukî bir yanıttır” diyen Emir, “BİK’in ilan kesme sopası, Saray’ın medya üzerindeki bürokratik kontrol düzeninin bir dişlisiydi. AYM’nin kararı, bu düzenin hukuk devleti ilkeleriyle uyumlu hale getirilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Resmî ilan ve reklam, siyasal sadakatin ödülü ya da eleştirinin cezası olamaz; kamu kaynağıdır. Basın susturulamaz” dedi.
