Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
İstinaf mahkemesinin bozma kararı, altı yıl süren yargılama boyunca hemen her duruşmada çekişme ve tartışma konusu yapılan davanın konusunun “Balyoz Kumpas davası” olduğu iddiasını çökertmiştir
Av. FİGEN ALBUGA ÇALIKUŞU
Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu ve Yıldıray Oğur ve firari sanık Tuncay Opçin hakkında 2016 yılında düzenlenen iddianame ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine dava açılmıştır.
İddianamede bu davanın konusunun, kamuoyunda “Balyoz davası” olarak bilinen ve İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen “Balyoz Darbe Planı” ile ilgisi olmadığını, “Balyoz Darbe Planı” belgelerinin ve yapılan haberlerin bu davanın konusu olmadığı yazılmıştır.
İddianameye göre davanın konusu, “çok gizli” belge olan Egemen Hareket Planı’nın, 1. Ordu karargahının kozmik odasından temin edilmesi, başka bir yere nakledilmesi, yok edilmesi, yayınlanması iddialarıdır. TCK 326/1, TCK 327/1 maddelerinde tanımı yapılan “devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaların çalma ya da hile ile ele geçirilmesi,” “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımında niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerin temin edilmesi ve sonra açıklanmasına, yayınlanmasına” yönelik eylemlerin ve şüphelilerin durumlarının TCK 329/1 maddesine göre belirlenmesidir.
Yargılama altı yıl boyunca devam etmiştir. Tamamlanan yargılama sonucunda Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu ve Yıldıray Oğur hakkında TCK 326/1 ve TCK 329/1 yönünden “hile ile çalma ve yayınlama” suçlarından beraatlarına karar verilmiştir. Ancak “devlete ilişkin belgeleri temin etme” (TCK 327/1) suçundan Altan, Çongar ve Oğur’a asgari hadden uzaklaşılarak 4 yıl hapis cezası verilmiş, 1/6 oranında indirim uygulanarak neticede 3 yıl 4 ay hapis cezasına hükmedilmiştir.
Mehmet Baransu yönünden ise yine TCK 327/1 uyarınca asgari hadden uzaklaşılarak 6 yıl, TCK 329/1 uyarınca asgari hadden uzaklaşarak 7 yıl hapis cezası verilerek toplamda 13 yıl hapis cezasına hükmedilmiştir. Mahkeme Baransu hakkında pişmanlık göstermemesi, davranışları, cezanın geleceği üzerinde olumsuz bir etkisi olmayacağı kanaatiyle herhangi bir indirim uygulamamış ve Baransu'nun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
Tuncay Opçin yönünden de davanın ayrılmasına ve yakalama kararının infazının beklenilmesine karar verilmiştir.
İddianamede açıklıkla davanın konusunun ne olduğu ifade edilmiş olmasına rağmen dava uzun süre “Balyoz davası” gibi algılanmış ve ilk aşamada bir kısım şikayetçi askerin davaya katılan olarak kabullerine karar verilmiştir.
Çok sıklıkla mahkeme heyeti üyelerinde, mahkeme başkanında ve savcısında değişiklikler yapılması, katılan sıfatı ile davaya katılanlar ve katılma taleplerini yenilemek için duruşmalara gelen askerlerin davanın “Balyoz kumpas davası” olduğu iddiaları ile ne yazık ki davanın esasına uzun süre girilememiş, sanık Mehmet Baransu’nun dinlenmesini istediği tanıklar dahi dinlenememiştir.
Davanın Balyoz kumpas davası olmadığı anlaşıldığında dahi duruşmalarda sık sık gene Balyoz kumpas planı ve Taraf gazetesinde yer alan Balyoz darbe planı haberleri tartışma ve çekişme olmuştur.
Aslında dosya içerisindeki mevcut delillerle iddianamenin geçersiz hale gelmiş olmasına rağmen yargılama sonucunda bu cezalar verilebilmiştir.
Egemen Harekât Planı, 2008 yılında imha edildi
Delillere bakıldığında şu hususlar öne çıkmaktadır:
Bir kez daha tekrar edelim, Genelkurmay Başkanlığı “Egemen Harekât Planı imha edildi” dedi, “biz ettik” dedi. “Kozmik odadan çalındı” demedi.
İmha edilen Egemen Harekât Planı ile yayımlanmayan, açıklanmayan ve dava dosyasında fotokopisi yer alan Egemen Harekât Planı adlı belge aynı mı?
Dosyada bu yönde yapılmış incelemeler ve alınan bilirkişi raporları bulunmaktadır.
Bir planın gizli belge olduğu kabul edilebilmesi için önce “belgenin gerçek olduğunun” saptanması gereklidir.
Dosya kapsamında mevcut tüm bilirkişi raporlarında; DVD/CD’lerde yer alan ve orijinali bulunmayan Egemen Harekât Planı olduğu ileri sürülen belgelerin gerçek olduğu saptanamamıştır.
Bilirkişiler inceleme yaparken CD ve DVD içinde yer alan belgelerin orijinal olup olmadığı üzerinde önemle durmuşlardır. Ancak yapılan incelemeler neticesinde, öncesinde kozmik odada muhafaza edilen ve 2008 yılında ise imha edilmiş olan belgelerin orijinallerinin bulunmaması nedeniyle belgeler üzerinde “bilimsel gerçeklik” saptaması yapılamamıştır.
Egemen Harekât Planı basına sızdırılmış mıdır?
İddiaya göre Egemen Harekât Planı çalınmış ve hatta bir kısmı da Yunan basınına sızdırılmıştır.
Bu iddia üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 06 Mart 2015 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına iki ayrı yazı yazılmış, Yunan basınında yer alan haberler ile ilgili haberlerin bağlantı linkleri de eklenerek araştırma yapılması ve Egemen Harekât Planı’na ait “çok gizli” belgeyi 1. Ordu Komutanlığından kimin çıkardığının tespit edilmesi istenmiştir.
Elbette Egemen Harekât Planını kimin çıkardığı gene tespit edilememiştir.
Zira adı geçen plan 2008 yılında imha edilmiş bir plandır ve orijinali, bir örneği ya da 1. Ordu Komutanlığı bilgisayarlarında karşılık kaynağı bulunmamaktadır.
Yunan basınında çıkan haberler ile ilgili ise Genelkurmay Başkanlığı tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
19 Haziran 2015 tarihli rapora göre;
Yunan basınındaki makalelerde yer alan haritaların 2008 yılında yürürlükten kaldırılan Egemen Harekât Planında yer alan haritalar olmadığı,
Yunanistan internet sitelerinde ve basında yer alan hususların, 1. Ordu Komutanlığının 2008 yılında yürürlükten Egemen (Ertuğrul) Harekât Planı ile benzerlik taşımadığı saptanmıştır.
AYM kararı: Egemen Harekât Planı Taraf gazetesinde yayımlanmamıştır
Anayasa 153. madde gereği Anayasa Mahkemesi (AYM)kararları bağlayıcı ve kesin kararlardır. AYM İkinci Bölümünün konuyla ilgili 2015/7231 sayılı kararında;
Müvekkillerin “Balyoz Darbe Planı” ile ilgili haber yaptıkları; başvurucu/sanık Baransu’nun, çalıştığı Taraf gazetesinde yayımlanan haberler nedeniyle tutuklanmadığı; bu çerçevede, başvurucu hakkında soruşturmanın bir olayın basına haber yapılması üzerine ya da söz konusu belgelerin elinde bulunması nedeniyle başlamadığı; paragraf 158’de sanık Mehmet Baransu’ya atfen yapılan suçlamaların temelinde Egemen Harekât Planı kapsamındaki gizli belgelerin temin edilmesi, bu belgelerin bir kısmının (suretleri de olsa) tahrip veya imha edilmesi ile bu belgeler içinde yer alan bazı bilgilerin diğer bir ülkeye sızdırılması iddialarının bulunduğu; paragraf 159’da tutuklamanın gerekçesi suçlamaların temel dayanağını oluşturan Egemen Harekât Planının, Taraf gazetesindeki haberlerde yayımlanmadığı kesinlik kazanmıştır.
İstinaf kararı
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi, Taraf gazetesinin eski yöneticileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur ve muhabir Mehmet Baransu hakkında verilen cezaları hukuka aykırılık (CMK 289) gerekçesiyle bozmuştur.
Kararda altı yıl devam eden davada ısrarla bu davanın Balyoz Davası olduğunu iddia eden katılanlar ile katılma istekleri kabul edilmeyen tüm askerler ve Millî Savunma Bakanlığının istinaf talepleri reddedilmiştir. Ve görülen davada “zarar gören sıfatları bulunmadığı” için istinaf yasa yoluna başvurma hakları bulunmadığı bildirilmiştir.
Bunun anlamı, bu davanın altı yıl süren yargılamasında hemen hemen her duruşmada çekişme ve tartışma konusu yaptıkları davanın konusunun Balyoz Kumpas davası olduğu iddiasının çökmüş olmasıdır.
Mahkemenin bir diğer bozma nedeni suç tarihinin 2010 yılı olmasına karşın ilk derece mahkemesinin kararında 2013, 2015 gibi farklı tarihlerin gösterilmiş olmasıdır.
Mehmet Baransu yönünden açılan diğer davaları ile birlikte dosyanın değerlendirilmesi ve tüm dosya kapsamına göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi istenmiş, yasal zorunluluk gereği azami tutukluluk süresi aşıldığından adli kontrol şartı ile tahliyesi kararı verilmiştir.
Eksik inceleme nedeni olarak da Kurtuluş Tayiz’in tanık sıfatı ile duruşmaya davet edilmesine ve sanıkların hukuki durumunun yeniden tayini gerektiğine karar verilmiştir.
Bundan sonraki aşamada, ilk hüküm kaldırılmış olduğundan ilk derece mahkemesi tarafından yeninden yargılama yapılacaktır.