Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
İktidar ile basın meslek örgütleri arasında hep bir tartışma ve çatışma konusu olan Basın Kartı Yönetmeliği, son değişiklikle birlikte muhalif gazeteciler için basın kartı almayı imkânsız hale getiren bir yönetmelik haline getirildi
ELİF AKGÜL
Bir gazeteci için sahada çalışırken orada gazeteci olarak bulunduğunun anlaşılması bazen hayati öneme sahiptir. Örneğin çatışmalı bölgelerde görev yapan gazetecilerin üzerlerinde taşıdıkları “BASIN/PRESS” ibaresi çatışma taraflarına “dokunmayın” mesajı verir. Gazetecinin toplum adına, kamu için bir görev ifa ettiğinin göstergesidir. Benzer bir gösterge de basın kartıdır.
Ancak basın kartının kim tarafından, kime, hangi koşullarda verileceğinin tüm dünyada kabul görmüş tek bir uygulaması yok. Basın özgürlüğünden bahsedilebilen Avrupa ülkelerinde genel teamül basın kartının gazetecilik faaliyetlerini kanıtlayan kişilere tarafsız meslek örgütleri tarafından verilmesi. Bu uygulamanın, bilhassa kartın gazeteciler için bir koruma kalkanı olması da dikkate alındığında, dönüşen gazetecilik ve medya ortamında (örneğin Arap Baharı ile patlayan Suriye iç savaşında veya ABD’deki ırkçılık karşıtı gösterilerde) önemi daha da vurgulanan yurttaş gazeteciliğini kapsayıp kapsayamayacağı not düşülmesi gereken bir husus olmakla birlikte, başka bir yazının konusu.
Genel olarak, kartın tarafsız basın örgütleri tarafından verilmesinin medya kuruluşları, gazeteciler ve basın ve ifade özgürlüğü örgütleri gibi sektör bileşenlerince genel kabul gören bir uygulama olduğunu söylemek mümkün. Türkiye’de ise basın kartı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilmeye başlandı. Bu uygulamanın “kabul görmeyen” uygulamalar kategorisinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ancak Türkiye’de gazetecilik meslek örgütleri yalnızca bu yazının ilerleyen bölümlerinde değineceğimiz son basın kartı yönetmeliği değişikliğine değil, yıllardır uygulanan pratiğe uzun süredir itiraz etmekte.
Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş) Genel Sekreteri Özge Yurttaş, Türkiye’de basın kartının verilmesine dair yetkinin devlet nezdinde bir komisyonda olmasının başından beri sorunlu bir durum olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “2015’ten beri yönetmelikte yapılan değişikliklerle komisyonun yapısı değiştirilerek meslek örgütlerinin komisyondaki etkisi ve temsili azaltıldı. Kart almanın koşulları keyfi düzenlemelere bağlandı. Son yapılan değişiklik de bu uzun vadeli ‘gazetecilik mesleğini baskı altına alma’ tutumunun bir devamı.”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş de benzer şekilde, iktidarın basın kartını, basını ve düşünce ve ifade özgürlüğünü denetleme amacıyla bir sansür aygıtı olarak kullandığını belirtiyor ve ekliyor: “Basın kartı olan gazeteci sayısından çok daha fazla basın kartı olmayan gazeteci görev yapmaktadır. İktidar bugüne kadar kamu yararına olmayan faaliyetlerini haberleştiren yüzlerce gazetecinin basın kartını iptal etmiştir.”
Basın Kartı Yönetmeliğinin kısa tarihi
Mevcut uygulamanın aksaklıkları ve yozlaşmışlığına değinmeden evvel uygulamanın tarihçesine ve bugünkü pratiğine bakalım:
Basın kartının kime, kim tarafından verileceği ilk olarak 1984 tarihli 231 Sayılı Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun[1] ile düzenlenmişti.
Bu düzenlemeye göre Basın Kartı Komisyonu 13 üyeden oluşuyor, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü sadece iki üye belirliyordu. Komisyonun kalan tüm üyeleri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Federasyonu ve Türkiye Gazete Sahipleri Birliğinin seçtiği isimlerden oluşuyordu.
Karta hak kazanabilmek için gazetecilerin Basın Kartı Yönetmeliğinde çerçevesi belirlenen basın kuruluşlarında çalışmaları gerekiyordu. Güncel ihtiyaçlar düşünüldüğünde, serbest çalışan gazeteciler ya da internet haberciliği yapanların bu uygulamaya göre basın kartı almak için başvurması olanaksızdı.
2015’te yönetmelikte yapılan değişiklikle birlikte komisyonun üye sayısı 15’e çıkarıldı. Komisyonun yapısı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü beş üyeyi seçecek şekilde değiştirildi. Buna göre komisyon;
* Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden temsilci olarak iki üye,
* Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından sürekli basın kartı sahipleri ve basın kartı sahiplerinden seçtiği birer (2) üye,
* Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün İletişim Fakültesi dekanları arasından seçilen bir üye,
* En fazla basın kartı üyesi bulunan iki meslek kuruluşundan üç üye,
* Anadolu gazete sahiplerinden üç üye,
* Radyo-televizyon kuruluşlarının sahipleri veya çalışanlarınca kurulun meslek kuruluşlarından en fazla üyesi olandan belirlenecek bir üye,
* Televizyonları temsil eden meslek kuruluşlarından en fazla üyesi bulunandan belirlenecek bir üye ve,
* En çok üyesi olan iki sendikadan iki üyeden oluşuyordu.
2015’teki değişikliğin ardından yıllar boyunca komisyona temsilci gönderen TGC ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) komisyondan çekildi.[2]
Bu uygulama, 9 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 703 numaralı Kanun Hükmünde Kararname[3] ile yürürlükten kaldırıldı. Kararname ile, daha önce Başbakanlığa bağlı olan Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı İletişim Bakanlığına devredildi. Değişiklikle birlikte yönetmeliğe gazetecilerin “millî güvenlik ve kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi durumunda” kartlarının iptal edileceğine dair bir madde eklendi.
Bunun üzerine Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Basın Kartı Yönetmeliğinin Anayasa ve yasalara aykırılık içeren maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu. Başvuruya ilişkin kararını Nisan 2021’de açıklayan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, yönetmelikte iptal gerekçesi olarak ifade edilen “millî güvenlik ya da kamu düzenine aykırılık veya bunları alışkanlık edinme”, “gazetecilik meslek onurunu zedeleyecek işler yapılması” gibi ifadelerin “muğlak ve keyfi gerekçe” olduğunu belirterek bunlara dayanılarak basın kartlarının iptal edilemeyeceğine karar verdi.[4]
Kararın ardından Twitter hesabından bir açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Basın Kartı yönetmenliğimizin bazı maddeleri Danıştay tarafından iptal edilmiş. Daha iyisini yapmak için derhal çalışmaya başladık. Görevde olduğumuz müddetçe ‘gazetecilik’ adı altında ‘terörizm propagandası’ yapanlarla mücadele edeceğiz. Terör seviciler boşuna sevinmesinler!” diye yazdı.[5]
Altun’un tepkisinin yönetmeliğe yansıması gecikmedi. 21 Mayıs 2021 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan[6] yeni yönetmelikle tartışmalı şu maddeler de yürürlüğe girdi:
* Taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlar sergilemek suretiyle basın meslek onurunu zedeleyecek şekilde faaliyette bulunması,
* Şiddet ve terörü özendirecek, her türlü örgüt suçları ile mücadeleyi etkisiz kılacak içerik oluşturması,
* Suça tahrik veya teşvik edecek ve suç ile mücadeleyi etkisiz kılacak faaliyetlerde bulunması hallerinde komisyon tarafından yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda, bu kişilerin sürekli nitelikte basın kartlarının iptaline karar verilebilir. Komisyon tarafından verilen iptal kararları Başkanın onayı ile derhal uygulanır.
* 6’ncı maddenin birinci fıkrasının (c), (ç), (d), (e) ve (f) bentlerine aykırılığın oluşması halinde sürekli nitelikte basın kartı, Başkanlığın teklifi üzerine Komisyonca iptal edilir.
Son değişiklik üzerine ÇGD ve DİSK Basın İş yeniden yürütmeyi durdurma davası açtı.[7]
44 bin başvurunun yarısına ret, binlerce basın kartı iptal
Basın kartlarına ilişkin bazı soru önergelerine verilen yanıtlar, durumu rakamlarla gözler önüne seriyor:
* Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in soru önergesine yanıt veren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, son üç yıl içinde farklı basın kartı türlerinden 44 bin 417 başvuru yapıldığını, bu başvurulardan 22 bin 202'sinin başvurularının olumsuz değerlendirildiğini açıkladı.[8]
* Yine CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in soru önergesine karşı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Ekim 2019’da verdiği cevapta 2015’te 863, 2016’da 927, 2017’de 590, 2018’de 709 ve 2019’un ilk dokuz ayında 715 olmak üzere toplamda 3 bin 804 basın kartının iptal edildiğini bildirdi.[9]
* Kasım 2019’da Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığının 2020 yılı bütçesi görüşülürken basın kartlarının iptaliyle ilgili soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında “millî güvenliğe tehdit oluşturan yapılarla aidiyeti, irtibatı veya iltisakı olduğu” gerekçesiyle 685 basın mensubunun basın kartının iptal edildiğini söyledi.[10]
* Nisan 2021’de CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın başvurusunu yanıtlayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı son iki senede 1238 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini, 1371 gazetecinin başvurmasına rağmen basın kartlarının yenilenmediğini açıkladı[11].
“Makbul gazeteciliğin vizesi”
Tüm bu hamlelerin sonucunda, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana iktidar ile basın meslek örgütleri arasında bir tartışma ve çatışma konusu olan Basın Kartı Yönetmeliği, muhalif gazeteciler için basın kartı almayı imkânsız hale getiren, kartın sağladığı akreditasyon ve özlük haklarından mahrum bırakan bir yönetmelik haline getirildi.
Yönetmeliğe yapılan son eklemelere ilişkin DİSK Basın İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş, Türkiye’de “terörle mücadele” kavramının son 10 yıldır “son derece muğlaklaştırılarak ve kullanım alanı genişletilerek bir yönetsel enstrümana dönüştüğünü” ifade ediyor.
Yurttaş sözlerine şöyle devam ediyor: “Muhalif olarak tanımlamaya dahi gerek yok, herhangi bir konuda iktidarın çizgisi ile örtüşmeyen herkes sosyal medya paylaşımları, sosyal yaşamı, hatta Cumhuriyet gazetesi davasında gördüğümüz üzere alışveriş yaptığı kişiler gerekçe gösterilerek ‘terör’ suçlaması ile karşı karşıya kalıyor. Kendisine yakın medya kuruluşlarında çalışmayan neredeyse tüm gazeteciler AKP tarafından kolaylıkla suçlanabiliyor. Suçlamalar arasında bolca ‘örgüt üyeliği’, ‘örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme’ ve ‘terör örgütü propagandası’ yer alıyor. Son yönetmelik düzenlemesi AKP’nin gazeteciler üzerinde hukuk yoluyla yarattığı baskıyı makbul gazeteciliğin vizesine dönüşen basın kartını vermemek için bahane etmesi olarak yorumlanabilir.”
Benzer kaygıları ifade eden Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü bu uygulamaya ilişkin yaptığı açıklamada, “Hükümet yanlısı gazeteciler, nefret söylemi, dezenformasyon veya insan hakları savunucularını taciz etmekten suçlu olanlar bile basın kartı almakta sorun yaşamıyor. Ancak önde gelen eleştirel gazetecilerin basın kartları ellerinden alındı veya yenileme talepleri yanıtsız kaldı” ifadelerini kullandı.[12]
Çok sayıda gazetecinin basın kartının iptal edildiğini, yüzlercesinin başvurusunun Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca “incelemede” tutulduğunu hatırlatan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Basın Kartı Komisyonu olarak görünen yapı iktidarın kendi gazetecilerinden oluşmaktadır. Bu yapının bağımsız gazetecilerin haklarını koruyacak bir yaklaşımı olduğunu bugüne kadar göremedik” diyor.
Basın Kartı Yönetmeliğindeki son değişiklikler ile “iktidarın gazetecilik mesleğini kendi düşüncesi doğrultusunda düzenleme ve disiplin altına almaya çalışma geleneğini sürdürdüğünü” vurgulayan Güneş, şöyle devam ediyor:
“İktidar kimin gazeteci olacağına kendi karar vermek istemektedir. Yönetmelikte bu kadar çok değişiklik yapılması ya da her iktidar değişikliğinde yeniden yönetmelik yayınlanması hukuk güvenilirliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Yönetmelik ile iktidara tanınan sınırsız keyfiyeti kabul etmek mümkün değildir. Basın kartı taşımak gazeteci olunduğu anlamına gelmemektedir. Bugün birçok basın kartı taşıyan gazetecinin, gazetecilik mesleğinin özüne ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde yer alan ilkelere aykırı hareket ettiği de bir gerçektir. Son dönemde siyaset, ticaret, mafya, medya ilişkilerinde ortaya saçılanlar da bunu göstermektedir.”
“Basın kartı gazetecilerin denetlenmesi amacıyla kullanılamaz”
Yönetmelikteki 25. Madde değişikliği ile Sürekli Basın Kartı taşıyan gazetecilerin kartlarının iptalinin tek taraflı bir komisyon incelemesi ile mümkün hale geldiğini hatırlatan Güneş, böylece “bağımsız medya kuruluşlarındaki gazeteciler üzerinde baskıyı artırmak için bu maddeyle yine hukuksuz bir uygulamanın devreye gireceğine” dikkat çekiyor.
“Basın kartı gazetecilik mesleğinin ruhsatı değildir” diyen Güneş, “Basın kartı gazetecilerin denetlenmesi amacıyla kullanılamaz. İktidar Basın Kartı Yönetmeliği ile ilgili hukuka aykırı değişiklik yapmaktan vazgeçmeli, evrensel gazetecilik ilkelerine uymalıdır” ifadelerini kullanıyor.
Her iki meslek örgütü de basın kartı tahsisinde dünyadaki uygulamaları örnek veriyor. “Dünyada basın kartını gazetecilerin üye olduğu güçlü sendikalar vermektedir” diyen Güneş, buna karşın Türkiye’de gazetecilerin sendikalaşma oranının yüzde 7,27 gibi düşük bir seviyede olduğunu hatırlatıyor.
TGC, TGS ve DİSK Basın İş, üyelerine ve gazetecilik faaliyeti yürütenlere Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (IFJ) Uluslararası Basın Kartını veriyor. Söz konusu kart yurt dışında birçok kurum ve kuruluş tarafından tanınsa da Türkiye’deki geçerliliği keyfi düzeyde.
Güneş, basın kartının bağımsız bir komisyon tarafından verilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Dünyada basın kartı tahsisinde temel olarak iki eğilim olduğunu anlatan Yurttaş da Avrupa ülkelerindeki uygulamaları örnek gösteriyor ve ekliyor: “İngiltere, Almanya, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerde sendikaların verdiği kart doğrudan basın kartı olarak tanınıyor. Fransa, Belçika gibi ülkelerde ise sendikaların oluşturduğu komisyonlar bu kartı verebiliyor. Türkiye’de ise devletin belirlediği koşullarla kart verilmesi gazetecilik mesleği üzerinde bir iktidar denetimi yaratıyor.”
[1] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=231&MevzuatTur=4&MevzuatTertip=5
[2] https://bianet.org/kurdi/medya/167202-tgs-ve-tgc-basin-karti-komisyonu-ndan-cekildi
[3] http://213.14.3.44/20180709_1/20180709M3-1.pdf
[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/danistay-basin-karti-yonetmeligi-gazetecileri-baski-altinda-tutuyor-haber-1517978
[5] https://twitter.com/fahrettinaltun/status/1377703128749998082?s=20
[6] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/05/20210521-11.pdf
[7] http://www.cgd.org.tr/index.php?Did=3907&Page=1
[8] https://haber.sol.org.tr/turkiye/son-3-yil-icinde-22-bin-202-basin-karti-basvurusu-reddedildi-muhalifseniz-basin-karti-yok
[9] https://www.birgun.net/haber/bes-yilda-3-bin-804-basin-karti-iptal-edildi-273558
[10] https://m.bianet.org/kadin/ifade-ozgurlugu/216508-685-basin-kartina-milli-guvenlik-iptali
[11] https://www.evrensel.net/haber/429873/1371-gazetecinin-basin-karti-yenilenmedi
[12] https://rsf.org/en/news/turkey-using-press-accreditation-pressure-journalists