Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Ceza hukukçusu Prof. Dr. Hasan Sınar, “dezenformasyon” yasasının sosyal medya ortamında “gerçeğe aykırı” bilginin yayılmasını önlemeye yönelik hiçbir tedbir getirmediği gibi yasanın ceza hukukunun temel ilkeleriyle de çelişki içerisinde olduğunun altını çiziyor
HİKMET ADAL
18 Ekim 2022… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu tarihte iktidarın “dezenformasyon,” basın ve ifade özgürlüğü örgütlerinin ise "sansür yasası" adını verdiği 40 maddelik tartışmalı bir yasayı onadı. İki bölümden oluşan yasanın ilk kısmı internet haber sitelerinin süreli yayın olarak tanımlanmasını ve basın kartı ile ilgili düzenlemeleri içerirken ikinci kısımda Türk Ceza Kanunu’na (TCK) yeni bir suç eklendi: Madde 217/A. Yani, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma.” Gerekçe ise “yalan haber” ve “dezenformasyonla” mücadeleydi.
Halkın, gazetecilerin, sivil toplumun ve muhalefet partili milletvekillerinin şiddetle karşı çıktığı yasa dezenformasyonu suç olarak tanımladı. Cezası ise bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak öngörüldü.
TCK 217/A ne diyor?
(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.
Bugün itibarıyla yasanın yürürlüğe girişinin üzerinden tam bir yıl geçti. “Dezenformasyon” yasasının yürürlükte olduğu bir yıllık dönemde bu suçlamayla en az 24 gazeteci soruşturma, gözaltı, tutuklama ya da dava gibi nedenlerle yargının tacizine uğradı. On dört gazeteciye soruşturma açıldı. Bazıları birden fazla kez soruşturma geçirdi. Dört gazeteci gözaltına alındı, üç gazeteci tutuklandı, beş gazeteci de yargılandı. Bazıları yargılanmaya devam ediyor.
Soruşturma açılan, ifadeye çağrılan, gözaltına alınan ya da yargılanan gazetecilerden dokuzu 6 Şubat Kahramanmaraş depremleriyle ilgili yaptığı haberler ya da sosyal medya paylaşımları nedeniyle hedefti.
Hasan Sınar: İfade özgürlüğünün geldiği noktayı gösteriyor
Altınbaş Üniversitesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sınar’a göre “dezenformasyon” gerekçesiyle gazetecilere yönelik soruşturma, yargılama ve tutuklamalar Türkiye’de ifade özgürlüğünün geldiği noktayı göstermesi açısından önemli.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) istatistiklerinde Türkiye’nin ifade özgürlüğünde 47 ülke arasında en geride olan ülke olduğunu söyleyen Sınar, aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin (AYM) içtihatlarında da ifade hürriyeti konusunda ciddi sorunlar olduğundan bahsediyor.
“Türkiye zaten ifade özgürlüğünde hiçbir zaman iyi bir konumda olmadı” diyen Sınar’a göre söz konusu yasa hiç yapılmamalıydı. Çünkü Türkiye özellikle siyasetçilere dair haber, eleştiri hakkının kapsamı ve sınırları konusunda ciddi sorunlar yaşıyor. “Hakaret, cumhurbaşkanına hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik gibi suç tipleri uygulamada kolaylıkla siyasallaştırılabiliyor” diyen Sınar’a göre, Türkiye’nin “dezenformasyon” yasasına, bu alanda ciddi bir sorun olduğunu gözeterek yaklaşması gerekiyor: “Türkiye öyle söze gülünüp geçilen bir ülke değil. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi ülkelerde, Anglosakson sisteme tabi ülkelerde ‘criminal defamation’ (cezai hakaret) diye bir fiil yoktur. Hatta sinkaflı küfürleri siyasetçilere sarf edebilirsiniz. Bundan dolayı polis, savcı ya da mahkeme yakanıza yapışmaz. En fazla, istisna olarak, o siyasetçi çok incindiyse bundan dolayı hakkınızda tazminat davası açar. Ama Türkiye’de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’ten bugüne 200 binden fazla ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ (TCK 299) soruşturması açıldı.”
"Yasa dezenformasyonu önlemeye yönelik tedbir içermiyor"
Sosyal medyanın günümüzde hayatın çok önemli bir parçası haline geldiğini, ancak bir bilgi kaynağı olan sosyal medyanın çok fazla dezenformasyon içerdiğinin de bir gerçek olduğunu vurgulayan Sınar, yine de dezenformasyon ile mücadelenin yönteminin ceza hukuku araçlarını kullanmak olmadığını söylüyor: “Ceza hukuku bir temel ilke üzerine inşa edilir: ‘ultima ratio,’ yani ‘son çare’ olma özelliği. Devlet, farklı hukuk dallarının yöntemleriyle, tedbirleriyle bir çözüm üretemiyorsa, artık o iş kangren noktasına gelmiş ise ancak o noktada ceza hukuku devreye girer.”
Sınar, dezenformasyon yasasının sosyal medya ortamında dezenformasyonu önlemeye yönelik hiçbir tedbir getirmediğinin altını çiziyor: “Hiçbir çaba sarf etmeden doğrudan bir suç tipi oluşturuyor. En önemlisi getirmiş olduğu suç tipinin içeriği, kapsamı ceza hukukunun temel ilkeleriyle çelişki içerisinde. Ceza hukukunun en temel ilkesi suçta ve cezada kanunilik ilkesi. Onun en temel sonucu da belirlilik kuralı. Yani bir hukuk devletiyseniz hukuk kuralları öngörülebilir olacak. Kime ne şekilde uygulanabileceği baştan bilinecek. Neyin suç olduğu, neyin suç olmadığı önceden kanunda açıkça belirli şekilde yazacak. Herkes de bundan aynı şeyi anlayacak. Fakat TCK 217/A’ya bakıyoruz, gerçeğe aykırı bir bilgi… Bilginin gerçeğe aykırı olduğuna kim karar veriyor?”
"İktidar muhalifleri susturmak için kullanabilir"
Sınar, bu noktada her ay düzenli olarak enflasyon verisi açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ve İstanbul Ticaret Odasından (İTO) örnekler veriyor. Üç kurumun istatistiklerinin hiçbir zaman birbiriyle tutmadığını söyleyen Sınar, “TÜİK verilerini esas alırsak ENAG ve İTO dezenformasyon yayıyor, öyle mi?” diye soruyor. Söz konusu maddedeki “kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse…” kısmına da atıf yapan Sınar, bir şikayetle, ENAG ya da İTO’nun verilerini haberleştirenlere veya sosyal medyada paylaşanlara soruşturma ya da dava açılabileceğini belirtiyor: “Bu çok mümkün. Anında yargılamaların, soruşturmaların gelmesi kaçınılmaz.”
Pop şarkıcısı Gülşen Çolakoğlu vakasını örnek veren Sınar, Çolakoğlu’nun imam hatip liselilerle ilgili sözleri nedeniyle CİMER’e yapılan bir şikâyet üzerine “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” (TCK 216) suçlamasıyla tutuklandığını ve 10 ay hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatıyor. TCK 216’nın “kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde” ceza öngördüğünü belirten Sınar, mahkemenin kanunu uygulamadığını söylüyor: “Gülşen’i hiç umursamadan yargıladılar, mahkûm ettiler.”
Sınar sözlerine şöyle devam ediyor: “Benzer bir şekilde, ‘dezenformasyon’ adı altında bu düzenlemenin siyasi iktidar tarafından herhangi bir biçimde muhalif insanları bastırmaya yönelik olarak kullanılmasını engelleyecek hiçbir mekanizma yok. Ceza hukuku tedbirlerine zaten hiç başvurulmamalı bu alanda. Diyelim ki zorunlu kalındı, son çare olarak ceza hukuku tedbirine başvuruldu, o zaman da suç tipi bu şekilde muğlak düzenlenmemeliydi. Belirlilik ilkesine uygun olmalıydı.”
Anayasa Mahkemesinin bu konuda yapacağı değerlendirmenin önemine işaret eden Sınar, bu maddeden dolayı olası mahkumiyetler AİHM önüne gittiğinde Türkiye aleyhine mahkûmiyet şeklinde ihlal kararı çıkacağı uyarısında da bulunuyor.
Dezenformasyon özdenetimle eritilmeli
Sınar, dezenformasyon ile mücadelenin yöntemlerine dair bir çözüm önerisinde de bulunuyor: “Dezenformasyon dediğiniz şey sosyal medyanın doğası. Bunun önüne geçmenin en doğru yolu medya okuryazarlığı. Hadi bu olmadı, özdenetim mekanizmaları. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de örnekleri var. Teyit.org gibi, Doğruluk Payı gibi. Bu tür sitelerin yaygınlaşması gerekiyor. Dezenformasyonun, sosyal medyanın kendi içerisinde doğmuş, güvenilirliği kendi içinde kanıtlanmış, şeffaflığıyla itibar kazanmış özdenetim vasıtaları ile eritilmesi gerekiyor. Son dönemde İletişim Başkanlığı da bu görevi üstlendi ama yanlış bir karardı. Yürütmeye bağlı bir kurum ne kadar objektif olabilir? Bu iş sektörün kendi içinde, sosyal medya endüstrisinin kendi içinde çözülmeli, devlet baskısıyla değil. Devlet, endüstrinin bunu kendi içinde çözmesi için gerekli katkıyı sağlamalı sadece.”
Baskı sürekli kılınamadı
Sınar, yasanın TBMM’ye geldiği dönemde kamuoyunun iyi bir direnç sergilediği görüşünde. Yasa teklifinin toplumda infial yarattığını ve iktidarın ilk aşamada geri adım attığını düşünüyor. Sonrasında ise “ama” diyerek ekliyor: “Bizim aslında iğneyi ele, çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Bu gibi halkın aleyhine olabilecek, toplumun zarar görebileceği girişimlere karşı bizim daha fazla mücadele gücüne sahip olmamız, siyaseti durdurabilmemiz, bunun için gerekli kanalları zorlamamız gerekiyor. Yasa kamuoyu baskısıyla ertelendi ama o baskı sürekli kılınamadı. Siyaseti bu işten tamamen vazgeçirecek şekilde hareket edilemedi. Siyasetin hukuk dışı müdahalelerine karşı hukuk devletini ve toplumu korumak için daha fazla çaba sarf edilmesi gerekiyor.”
TCK 217/A kapsamında soruşturma, gözaltı, tutuklama ve yargılamaların bir yıllık bilançosu
Soruşturmalar
- Tunceli Emek gazetesinin imtiyaz sahibi Hüsniye Karakoyun ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mahmut Karakoyun “Tunceli’de beş adet portatif tuvalet için resmi açılış töreni düzenlendi” başlığı ile yayımlanan haber nedeniyle haklarında soruşturma açıldığında yasa yürürlükte bile değildi. Savcılık “Haberin yayınlanmasında kamu yararı vardır” diyerek yasa onandıktan sonra takipsizlik kararı verdi.
- Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Aslıhan Gençay’ın Gazete Davul’daki 29 Aralık 2022 tarihli “Bitmeyen Çıplak Arama” yazısına soruşturma açtı. Gençay, 25 Mart’ta Emniyette ifade verdi. Karar takipsizlik oldu.
- Van’ın İpekyolu Belediyesi kayyumunun maaşını yazan gazeteci Oktay Candemir de “yanıltıcı bilgiyi yayma” iddiasıyla soruşturma geçirdi. 27 Nisan günü soruşturma kapsamında avukatı ile birlikte ifade verdi. İfadesinde kamu görevlilerinin ne kadar maaş aldığının kamuyu yakından ilgilendiren bir durum olduğunu söyledi.
- Emre Orman, Çağdaş Hukukçular Derneğinin (ÇHD) 6 Şubat depremlerinde jandarmanın gözaltına aldığı bir kişinin ölümüyle ilgili açıklamasını sosyal medyada haberleştirdiği için soruşturma geçirdi. Savcılık 2 Mayıs’ta “basın özgürlüğü” diyerek dosyayı kapattı.
- Soruşturma geçiren bir diğer isim Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na bir grubun suikast yapmak için Türkiye’ye girdiğine ilişkin iddiayı içeren paylaşımı nedeniyle savcılığa çağrıldı.
- Medya Koridoru İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Canan Kaya 13 Şubat’ta YouTube kanalından yaptığı deprem yayınını nedeniyle soruşturma geçirenlerden. Soruşturma takipsizlik kararıyla sonuçlandı.
- 6 Şubat depremleri sonrası sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “yanıltıcı bilgiyi yayma” iddiasıyla soruşturma açılan bir başka isim Mezopotamya Ajansı muhabiri Yüsra Batıhan. Paylaşımlarında HDP Kriz Koordinasyon Merkezi verilerine ve deprem bölgesindeki gazetecilerin izlenimlerine yer veren Batıhan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı soruşturmada ifade verdi.
- BirGün muhabiri İsmail Arı ise iki farklı soruşturma geçirdi. İlki, 6 Şubat depremlerinden bir hafta önce kaleme aldığı “Ev değil resmen ölüm satıyorlar!” başlıklı haber nedeniyle. Haber, Güngören Belediyesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesinin zeminin bataklık olması gerekçesiyle itiraz ettiği bir araziye 96 daire ve dokuz dükkân inşa ettiğini anlatıyordu. AKP’li Güngören Belediyesi şikâyetçi oldu. Savcılık açılan soruşturmada takipsizlik verdi. İkinci soruşturma ise Kızılay’ın maden sularında yoğun miktarda arsenik tespit edildiğine ilişkin haber nedeniyle yine Kızılay’ın şikâyeti üzerine açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu takipsizlik kararı verdi.
- Depremin etkilediği birçok bölgede bulunarak genel şartları aktaran Mir Ali Koçer de hakkında soruşturma açılan gazetecilerden. Arama-kurtarma çalışmaları sırasında yaptığı video haberleri nedeniyle Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde “dezenformasyon” şüphesiyle ifade verdi.
- Gazete Duvar köşe yazarı Önder Algedik, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın şikâyeti üzerine 15 Mart’ta ifade verdi. Yavaş, Algedik’ten Hacettepe ormanındaki yol çalışmasına yapılan itirazları ve haberleri paylaştığı için şikâyetçi oldu.
- Serhat News haber sitesi Genel Yayın Yönetmeni Sıddık Güler, Van Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünde yaşandığı iddia edilen darp olayına ilişkin 19 Haziran’da sitede yayımlanan bir haber gerekçe gösterilerek “yanıltıcı bilgiyi yaymak” suçlamasıyla 5 Temmuz’da Van Güvenlik Şube Müdürlüğünde ifade verdi. Van Kültür ve Turizm İl Müdürü Erol Uslu’nun, Müdür Yardımcısı Şenay İvelik Dönmez’i darp ettiği iddiası Haziran ayında basına yansımıştı. Uslu iddiaları reddederken, Dönmez ise Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu.
- Mezopotamya Ajansı muhabiri Ahmet Kanbal’ın Mardin’in Ömeryan bölgesinde HPG’li Musa Kahraman ile Lokman Görgün’ün öldürülmesine ilişkin haberine 8 Nisan’da soruşturma açıldı. Savcılık, “Kamu davası açmayı gerektirecek nitelikte dosya kapsamında somut delil, iz ve emarenin bulunmadığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.
- Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı, Artı TV sunucusu Onur Öncü hakkında genel seçimde Hakkâri, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da Yeşil Sol Parti’ye verilen oyların MHP’ye yazıldığı yönündeki sosyal medya paylaşımı nedeniyle soruşturma açtı. Öncü 14 Eylül’de ifade verdi.
Gözaltılar
- Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Güleş, 8 Şubat 2023 günü Diyarbakır Bağlar’daki arama kurtarma çalışmalarıyla ilgili röportaj yaptığı gönüllüyle birlikte gözaltına alındı. Güleş ve arama kurtarma görevlisinin sorgularını yapan savcılık, her ikisini de TCK 217/A kapsamında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan adli kontrolle salıverilmeleri şartıyla sulh ceza hâkimliğine sevk etti.
- 23 Derece’nin sahibi gazeteci Gökhan Özbek 1 Mart 2023 tarihinde evinden gözaltına alındı.Gazetecinin avukatı Gizay Dulkadir, Özbek’e “dezenformasyon” yasası kapsamında “halkı yanıltıcı bilgiyi yayma” suçlaması yöneltildiğini açıkladı. Özbek, ifade işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.
- YouTube’da “Delilerin Delisi” isimli kanalda video yayınlamaya başlayan Muhammed Yakut’un iddialarını gündeme getiren gazeteci Serdar Akinan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 19 Nisan 2023 günü Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki evinden gözaltına alındı. Suçlamalar arasında TCK 217/A da vardı. İstanbul’a getirilen Akinan, ifadesinin ardından çıkarıldığı mahkemece yurt dışına çıkış yasağı ve haftada iki kez karakola imza verme şartıyla serbest bırakıldı.
- Almanya’da yaşayan gazeteci İlknur Bilir, 15 Eylül günü akşam saatlerinde geldiği Sabiha Gökçen Havalimanında gözaltına alındı. Polis kontrolünde pasaportu alınan Bilir daha sonra havalimanı karakoluna götürüldü. Savcıya ifade vermesinin ardından serbest bırakıldı. Gerekçe, deprem dönemindeki sosyal medya paylaşımlarıydı.
Yargılamalar
- Ruşen Takva hakkında, Hakkâri MHP İl Başkanının silahlı saldırıya karıştığına dair haberi gerekçe gösterilerek dava açıldı. Hakkâri 1. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanan gazeteci, üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat etti.
- Oktay Candemir, Van Muradiye’de 16 yaşında bir kız çocuğuna yönelik cinsel saldırıyı haberleştirmesinin ardından soruşturma geçirdi. Soruşturma davaya döndü. Davada ilk duruşma 6 Haziran’da görüldü.
- Haber takibi için gittiği deprem bölgesinden dönen gazeteci Fırat Bulut, 9 Mart’ta Ankara Esenboğa Havalimanında gözaltına alındı. Bir gün sonra serbest bırakıldı. Ancak depremle ilgili sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek hakkında dava açıldı. İddianame Elbistan 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşması 19 Ekim 2023 tarihinde görülecek.
- Hasan Sivri’ye 6 Şubat depreminin hemen ardından Antakya’da çektiği ve 25 Şubat’ta sosyal medya hesabından paylaştığı görüntüler gerekçe gösterilerek “yanıltıcı bilgiyi yayma” suçlamasıyla dava açıldı. İlk duruşma 12 Aralık’ta Ankara’da Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek.
- Mardin’de kaybolan seçim sandığına ilişkin sosyal medyada paylaşım yapan Mezopotamya Ajansı muhabiri Ahmet Kanbal hakkında “yanıltıcı bilgiyi yayma” suçlamasıyla dava açıldı. Kanbal Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanacak.
Tutuklamalar
- “Dezenformasyon” yasası nedeniyle tutuklanan ilk gazeteci Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül oldu. Gerekçe, kamu görevlilerinin de dahil olduğu bir taciz iddiasını sosyal medyada yazmasıydı. 14 Aralık 2022’de tutuklandı, sekiz gün sonra da tahliye edildi. Tatvan Cumhuriyet Başsavcılığı, Aygül hakkında iddianame hazırladı. Tatvan 1. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanan Aygül, 28 Şubat’ta 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme cezada 2 aylık indirim yaparken ertelemeye gitmedi. Aygül cezayı istinafa taşıdı ancak Van Bölge Adliye Mahkemesi 26 Mayıs 2023’te oybirliğiyle aldığı kararda başvuruyu esastan reddetti.
- Osmaniye’de yerel gazetecilik yapan Ali İmat ve kardeşi gazeteci İbrahim İmat, depremzedelere yardım için gelen çadırların bekletildiği iddiası ile ilgili yaptıkları sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 26 Şubat’ta tutuklandı. Osmaniye Kapalı Cezaevine gönderilen gazeteciler 30 Mart’ta tahliye edildi.