Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

ANALİZ: Duruşma savcısının asliye ceza mahkemelerine dönüşü

ANALİZ: Duruşma savcısının asliye ceza mahkemelerine dönüşü

Uygulamada, duruşmaya katılacak olan duruşma savcılarının esas hakkındaki mütalaaları ilk iddianamenin tekrarı niteliğinde bir görüş açıklaması olmaya devam ettiği sürece yargıya olan güvensizlik değişmeyecektir

 

Av. FİKRET İLKİZ

 

1 Eylül 2020 tarihi itibariyle yeni adli yıl başladı. 2020-2021 adli yılında 592 adliyede, 15 bölge adliye mahkemesinde, 7 bölge idare mahkemesinde ve yüksek yargıda toplam 21 bin 863 hâkim ve savcı ile 79 bin 482 personel görev yapacak. 

 

Yeni adli yıl açılışı ile yargı teşkilatında yeni uygulamalara geçilecek. Bu yeniliklerden birisi, 9 yıl aradan sonra asliye ceza mahkemelerine savcılar yeniden çıkacak, duruşmalarda hazır bulunacaklar. 

 

Dokuz yıl önce 2011 yılında çıkarılan bir kanunla Cumhuriyet savcılarının asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara katılması yönündeki uygulamadan vazgeçildi. 

 

Savcılarının soruşturmalara daha fazla zaman ayırması ve böylece daha etkin ve verimli soruşturma yapmaları için geçici süreyle duruşmalara 2014 yılına kadar katılmaları kaldırılmıştı.

 

2011 yılında yapılan bu değişikliğe neden olarak ise savcı sayısının yetersizliği gösterilmişti. 

 

Adalet Bakanlığı verilerine göre; 2011 yılında 4 bin 98 Cumhuriyet savcısı görev yaparken son yıllarda hâkim ve savcı sayısının artmasıyla asliye ceza mahkemelerinde önceki sisteme yeniden dönülüyor. Çünkü bu dönemde savcı sayısı yüzde 68 artarak 6 bin 902’ye yükselmiş durumda. Bu yüzden zorunlu sebeplerle ve geçici olarak yapılan asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara savcıların katılmaması hakkındaki düzenlemeye son verildiği belirtiliyor. 

 

Cumhuriyet savcılarının asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara yeniden katılmaya başlaması bir değişiklik olarak görülmesine rağmen dokuz yıllık bir süre “geçici” süre olarak kabul edilemez. 

 

Yargının içinde bulunduğu durum gözetildiğinde sanık veya mağdurlar bakımından savcıların asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara katılmaları güvence sayılabilecek midir? 

 

Dokuz yıl önce savcılar asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalardan çıkarılmıştı. 

 

2011 yılında kabul edilen kanuni düzenlemeye göre 1 Ocak 2014 tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmayacak ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmayacaktır. Asliye ceza mahkemesi tarafından verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilecektir. 

 

Böylece ilk kanun değişikliğiyle Cumhuriyet savcılarının duruşmalardan çıkarılmasına dair düzenleme 2011 yılından itibaren uygulanmaya başladı.  

 

Bundan sonra sadece sürenin değiştirildiği benzer kanuni düzenleme, birbirini yıllar içinde takip eden kanun değişiklikleri olarak aynen sürdürüldü. Sadece tarih değişiklikleri yapılarak devam ettirilen bu kanuni düzenlemeyle savcılar asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalara dokuz yıl boyunca katılmadılar. 

 

Sürenin dolduğu 2014 yılında asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısının bulunmamasına dair ikinci kanuni düzenleme yapıldı ve süre 31 Aralık 2019 tarihine kadar uzatıldı.

 

İkinci kanun değişikliğiyle ikinci kez 31 Aralık 2019 tarihine kadar Cumhuriyet savcıları asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalardan çekilmiş oldu. 

 

31 Mayıs 2019 tarihli Yargı Reformu Strateji belgesinde Cumhuriyet savcısı sayısının artmasına bağlı olarak asliye ceza mahkemelerinde duruşma savcılığı uygulamasının yeniden getirilmesi öngörüldü. 

 

2014 yılında hâkim ve Cumhuriyet savcısı sayısı 14 bin 500 iken bu sayı 2019 yılı Şubat ayı itibariyle 19 bin 394 olmuştur. 

 

Hâkimlerin dosya yükünün artması, yargıç ve savcı sayılarındaki artışlar ve sulh ceza mahkemelerinin kapatılarak dosyalarının asliye ceza mahkemelerine devredilmesi gözetilerek asliye ceza mahkemelerinde duruşma savcılığı uygulamasına yeniden geçilmesi hedeflenmiştir. 

 

2019 yılında yapılan üçüncü kanun değişikliğiyle süre yeniden uzatıldı ve üçüncü kez savcıların 1 Eylül 2020 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara katılmamaları kabul edildi. 

 

Böylece 31 Aralık 2019 tarihinde sona eren asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısının bulunmaması ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşünün alınmayacağı ve verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosyanın Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hakkındaki düzenlemenin süresi; üçüncü kanun değişikliğiyle üçüncü kez 1 Eylül 2020 tarihine kadar uzatılmış oldu.  

 

Yargı Reformu Stratejisinde hedeflenen amaç 2019 yılında yapılan üçüncü kanun değişikliğiyle artık savcıların 1 Eylül 2020 tarihinden itibaren asliye ceza mahkemelerinde hazır bulunacakları kabul edilmiş oldu. 

 

AYM: Adil yargılanma hakkına, yargının tarafsızlığına aykırı değil

 

Asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalardan savcıların çıkarılması hakkında ileri sürülen Anayasa'ya aykırılık iddiaları Anayasa Mahkemesi’nin 19 Ocak 2012 ve 22 Ekim 2015 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir. 

 

Anayasa Mahkemesi adaletin hızlandırılması, makul süre içerisinde yargılamaların sonuçlandırılması, Cumhuriyet savcılarının soruşturmaları daha etkin ve süratli bir şekilde yürütebilmelerine imkân sağlamak amacıyla getirilen kanuni düzenlemeleri anayasaya aykırı görmemiştir. 

 

Her iki Anayasa Mahkemesi kararının ortak kanısı; asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalarda savcının olmaması adil yargılanma hakkına, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına aykırı değildir. 

 

Anayasa Mahkemesinin gerekçelerinin tartışılmasını bir yana bırakırsak; dokuz yıl geçtikten sonra acaba asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara savcıların yeniden katılmaları yargılama faaliyetinde bir değişiklik yaratacak mıdır? 

 

Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Soruşturma savcılığı tarafından hazırlanan iddianame, iddianın somutlaştırılmasıdır. 

 

Cumhuriyet başsavcılığı, yargılama faaliyetini kamu adına izlemek ve duruşmalara katılmakla görevlidir. Uygulamada bu savcılar “duruşma savcısı” olarak adlandırılmaktadır ve duruşmada hazır bulunmaları gerekir. 

 

Asıl sorun savcıların asliye ceza mahkemesindeki duruşmalara katılmasından çok daha farklıdır. Uygulamada iddianameler kanuna ve hukuka uygun iddianameler değildir. Yine uygulamada özellikle savcıların esas hakkındaki görüşleri, savcının davaya duruşmada edindiği kanıya ve delillere göre değil; aksine ilk iddianame tekrarlanmak suretiyle verilmektedir. 

 

Dokuz yıl boyunca asliye ceza mahkemelerinde savcıların bulunmaması nedeniyle asliye ceza mahkemelerinde verilmiş olan hükümler bakımından hâkimlerin bir nevi savcıymış gibi hareket etmesi nedeniyle “silahların eşitliği” diyalektiği bozulmuştur. 

 

Asliye ceza mahkemesindeki yargılama sürecine duruşma savcısı olarak savcıların katılmaları bir yenilik değildir, reform sayılamaz. Üç ayrı kanunla 2011 yılından beri uzatılan sürelerle savcıların asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalarda bulunmaması zaten kanun koyucunun tercihidir.  

 

Adil yargılanma hakkını sağlamaya katkısı olmayacak

 

Asliye ceza mahkemesindeki davaların makul sürede bitirilmesi veya gösterilen sürede tamamlanması hakkındaki ilkeler bakımından savcıların duruşmalarda hazır bulunmaya başlamaları adil yargılanma hakkının sağlanmasında çok önemli bir katkısı olmayacaktır. Aksine, özellikle tutuklama ve salıverilme kararları bakımından ortaya yeni sorunlar çıkacaktır.

Uygulamada, duruşmaya katılacak olan duruşma savcılarının esas hakkındaki mütalaaları ilk iddianamenin tekrarı niteliğinde bir görüş açıklaması olmaya devam ettiği sürece yargıya olan güvensizlik değişmeyecektir. 

 

Dokuz yıldan beri asliye ceza mahkemelerinde olmayan savcıların “yeterli sayıya ulaşmaları” ve/veya asliye ceza mahkemeleri sayısının artması nedeniyle 1 Eylül 2020 tarihinden itibaren duruşma savcısı olarak asliye ceza mahkemelerindeki duruşmaya katılmaları, adaletten yoksun, bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş yargıda herhangi bir değişiklik sayılmaz. 

Yukarı