Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

ANALİZ | RTÜK’ün son 10 yıl karnesi: Cezalar muhalif yayıncılığa

ANALİZ | RTÜK’ün son 10 yıl karnesi: Cezalar muhalif yayıncılığa

Eleştirilerin odağında yer alan RTÜK, son 10 yılda 400 milyardan fazla para cezası kesti. Cezaların önemli bölümü, “muhalif yayın” yapan medya kuruluşlarına verildi. Üst Kurulun CHP’li üyesi İlhan Taşcı’ya göre “Siyasetin etkisine girmiş bir yönetimle karşı karşıyayız”

 

HAYRİ DEMİR, ANKARA

 

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi amacıyla 1994 yılında kuruldu. Üst Kurulun görev ve yetkileri ise 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 34. maddesinde düzenleniyor. Maddeye göre Üst Kurul; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla oluşturulmuş, idari ve mali özerkliğe sahip, tarafsız bir kamu tüzel kişiliği. Üst Kurul, bu kapsamda kendisine verilen görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız bir biçimde yerine getirip kullanmakta.

 

Üst Kurul, hükümet ile olan ilişkilerini 2018 yılına kadar başbakan veya görevlendireceği bir bakan aracılığıyla yürütüyordu. Ancak Temmuz 2018’de “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçişle birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ilgilendirildi.

 

RTÜK’ün yapısı

 

Üst Kurul, dokuz üyeden oluşuyor. Üyelerin parti kontenjanlarına göre dağılımı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) grubu bulunan siyasi partilerin milletvekilli sayısına göre belirleniyor ve üyeler Mecliste yapılan oylamayla seçiliyor. Üyelerin görev süresi altı yıl olmakla birlikte üyelerden üçte biri iki yılda bir yenileniyor ve üyeler kendi aralarından bir başkan ve bir başkan vekili seçiyor.

 

RTÜK yönetiminde şu anda iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kontenjanından beş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kontenjanından iki, Halkların Demokrasi Partisi (HDP) ve Milliyetçi Halk Partisi (MHP) kontenjanından seçilen birer üye bulunuyor. Kararlar bu üyelerin oylarıyla alınıyor. Ancak HDP kontenjanından seçilen üye Ali Ürküt, kamuoyunda “Kobani Davası” olarak bilinen dava kapsamında tutuklu bulunduğu için Eylül 2020 tarihinden bu yana toplantılara dolayısıyla karar alma sürecine dahil olamıyor.

 

Meclisteki milletvekili dağılımı nedeniyle AKP’li üyelerin çoğunlukta bulunduğu Üst Kurul, özellikle son yıllarda almış olduğu kararlarla eleştirilerin odağında yer alıyor. Bunun sebebi ise cezaların, özellikle idari para cezalarının, dağılımında saklı.

 

10 yılda 400 milyardan fazla para cezası

 

Expression Interrupted, RTÜK’ün faaliyet raporlarını inceleyerek Kurulun son on yıllık dönemde vermiş olduğu idari para cezalarını derledi.

 

Üst Kurul tarafından 2013-2022 aralığında idari para cezasına yönelik 15 bin 678 karar alındı. Bu kararlarla 3487 medya kuruluşuna toplamda 443 milyar 178 milyon 623 bin 54 TL para cezası kesildi.

 

Üst Kurul tarafından kesilen para cezalarının büyük bir bölümü, dizi içeriklerinin yanı sıra “aldatıcı reklam” ve “genel ahlaka aykırı” yayın yaptıkları gerekçesiyle çeşitli medya kuruluşlarına verildi. Ancak 2017’den bu yana kurulda CHP kontenjanından görev yapan İlhan Taşcı, özellikle muhalif yayın yapan televizyon kanallarının haber ve tartışma programlarının içeriği nedeniyle para cezalarıyla karşı karşıya olduğunu vurguluyor.

 

Taşcı, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bulunduğum konum itibariyle, yani kurulda basın özgürlüğünün kendimce mücadelesini veren bir üye olarak, ben meselenin haber özelindeki kısmına bakıyorum. Zaten kamuoyu da bu alanla ilgileniyor. Rakamlarda her ne kadar milyonlarca ceza kesildiği görülse de bunun büyük bölümü, benim merdiven altı olarak tabir ettiğim, ticari reklam yapan, yasak ürün satışı, sağlık ürünü adı altında içeriği belirsiz ürünler satanlara kesiliyor. Cezaların büyüklüğü bundan kaynaklanıyor. Ancak haber, ya da basın özgürlüğü başlığıyla değerlendirildiğinde cezaların tümü muhalif kanallara kesilmekte.”

 

2023’ün 6 ayında 5 muhalif kanala 20 milyon ceza

 

Taşcı’nın Expression Interrupted ile paylaştığı verilere göre, 2023 yılının ilk altı ayında iktidara yakın yayıncılık yapan televizyon kanallarına neredeyse hiç para cezası verilmedi. Ancak muhalif yayın çizgileriyle bilinen Halk TV, KRT, Tele 1, FOX TV ve Flash Haber’e toplamda 20 milyon 649 bin 194 TL idari para cezası yaptırımı uygulandı. Bu yılın ilk altı ayında, hükümete yakın televizyon kanallarından sadece Beyaz TV hakkında tek bir yaptırım kararıyla 342 bin 526 TL para cezası verildi.

 

2022 yılında Halk TV’ye 23, Tele 1’e 16, KRT TV’ye altı, Fox TV’ye dört, Flash TV’ye dört defa olmak üzere toplam 54 kez ceza kararı verildi. 2022 yılındaki bu para cezalarının miktarı 17 milyon 335 bin olarak kayıtlara geçti.

 

Yine 2022’de iktidara yakınlığıyla bilinen TGRT’ye iki, Beyaz TV’ye bir, ATV’ye bir defa ceza verilirken A Haber, Ülke TV, Kanal 7, TVNET ve TV 24’e ise cezai yaptırım uygulanmadı. Yaptırım uygulanan kanallara verilen para cezası miktarı 1 milyon 674 bin TL oldu.

 

2021 yılında ise Halk TV, Tele 1, FOX TV, KRT ve Haber Türk’e 71 ayrı yaptırım kararıyla toplamda 21 milyon 500 bin TL para cezası kesildi. Aynı kanallara 2020 yılında yaklaşık 10 milyon TL idari para cezası kesildi.

 

Ancak aralarında A Haber, TVNET ve Ülke TV gibi iktidara yakınlığıyla bilinen kanalların yayınlarıyla ilgili 2021 yılında hiç para cezası kararı verilmedi. 2020 yılında ise sadece bir kararla ATV’ye 400 bin TL idari para cezası kesildi.

 

 

Cezalar seçim döneminde katlandı

 

Son üç yılda muhalif kanallar hakkında verilen idari para cezaları yıllara göre karşılaştırıldığında, sadece 2023 yılının ilk yarısında verilen para cezalarının önceki yılların tamamında kesilen para cezası miktarını şimdiden geçtiği görülüyor.

 

Taşcı’ya göre cezalardaki artışın nedeni, Mayıs ayında yapılan seçimler. Seçim sürecinin yayıncılar açısından çok zor olduğuna ve seçim atmosferinden RTÜK’ün de etkilendiğine işaret eden Taşcı, “RTÜK seçimden önce bir anlamda vites yükseltti, daha da sertleşmeye başladı. Seçim süreci çok hareketliydi. İktidarın seçimi kaybetme korkusu yüksek dozda ilerliyordu. Bu da RTÜK kararlarına da yansıdı. Hükümete yönelik olumlu-olumsuz her türlü eleştiriyi bir ‘hakaret’ gibi veya ‘devlete karşı yapılmış bir tutum’ gibi yorumladı. Hatta o kadar absürt şeyler oldu ki; normalde bir kişinin -- yani bu tanınmış bir siyasetçi olabilir -- kendisi hakkında televizyon kanalında yayımlanan haberi gidip tekzip edebilecekken, düzeltme kararı alabilecekken, bunun yerine RTÜK’e şikayetçi olup o kanalın RTÜK eliyle cezalandırılması bile sağlandı” diyor.

 

 

Taşcı, bu konuda bir örnek de paylaşıyor: “[eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı] Melih Gökçek'le ilgili bir televizyon kanalında bazı iddialar vardı. Ne kadar doğrudur, yanlıştır bilemeyiz. Çünkü RTÜK, zaten bir mahkeme değil. Buna karar verecek, iddiaların doğru olup olmadığına karar verecek olan mahkemelerdir. Ama mahkemelerden önce RTÜK cezalandırıyor. Gerekçe ise ‘yalan haber yapmak’ olarak gösterildi. ‘Yalan haber’ diyorsanız, o zaman bu iddiaların yanlış olduğunu kabul ediyorsunuz. Ama elinizde bununla ilgili bir vesika yok, olması da mümkün değil, çünkü RTÜK bir yargı organı değil” değerlendirmesini yapıyor.

 

Peki, RTÜK idari para cezaları dahil yaptırım kararlarını nasıl alıyor?

 

RTÜK’ün kendi sitesindeki bilgilendirmeye göre yayın içeriklerinin denetimi RTÜK uzmanları tarafından yapılan “Doğrudan Denetim”; Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna 444 1 178 ile ALO 178 Çağrı Hattı, web sayfası üzerindeki e-form, RTÜK Mobil ve e-Devlet aracılığı ile gelen bildirimlerin değerlendirilmesi yoluyla yapılan “İzleyici Denetimi”; ve yayıncılık etik ilkeleri ile izleyici temsilciliği müessesesi üzerinden yayın kuruluşlarının yaptığı “Öz Denetim” aracılığıyla yapılıyor.

 

Yayın ilkeleri ihlalleriyle ilgili uzmanlar tarafından hazırlanan raporlar, her hafta düzenli olarak toplanan kurulun gündemine alınıp değerlendiriliyor. Kararlarda oy çokluğu aranıyor.

 

“Kurul talimatla adrese teslim ceza veriyor”

 

Taşcı’nın aktarımına göre iktidara yakın medya kuruluşları ile ilgili binlerce şikâyet gelse de bunlar cezaya dönüşmüyor: “RTÜK'ün izleyici şikâyet kanalları elbette açık ama RTÜK şikâyet olmaksızın da yasadan kaynaklı olarak denetim görevini yapar. Öte yandan bir konuyla ilgili şikâyet olmaması, o yayının denetlenmeyeceği anlamına gelmez. Yasal yetkisi gereği, resen de harekete geçebilir. Tabi ki iktidara yakın olarak anılan medya kuruluşları ile ilgili de yoğun şikâyet var. Hatta şöyle söyleyeyim; günlük olarak bize iletilen izleyici şikâyetleri içerisinde, en çok şikâyet alan ilk üç kanal içinde iktidara yakın kanal hep vardır. Örneğin ATV kanalı hep vardır. Ama kararlara baktığınız zaman, sizinle de paylaştığım, verilere baktığınız zaman bu kanallara hiç ceza yok. Örneğin; bir iktidar kanalında canlı yayında sunucu doktorların şiddeti hak ettiği anlamına gelen sözler ifade etti. Ve bir gün içerisinde buna dair yüz bine yakın şikâyet geldi. Yüz bine yakın doktor, hekim ve diğer sağlık çalışanlarından şikâyet aldık. Ama ona rağmen yayınla ilgili herhangi bir işlem yapılmadı. Kurul, her hafta olağan toplantı yapıyor. Şimdi siz düşünebiliyor musunuz? Bugüne kadar, yani benim görev yaptığım süreyi en azından kıstas alabilirim; kurula gelip de ‘cezaya ya da herhangi bir yaptırıma yeri yoktur’ diye geri gönderilen tek bir rapor yok. Gelen her raporla ilgili ama az ama çok, ama büyük ama küçük oranlarda mutlaka ceza verilmiştir. Geri gönderilen hiçbir rapor yoktur. Yani rakamlar, RTÜK'ün aslında tepeden aşağı doğru yani yukarıdan talimat verilip, rapor hazırlatılıp o hazırlanan raporların da Üst Kurula getirilerek ceza kararlarının verildiğini göstermektedir. Özetle RTÜK resmen talimatla iş yapıyor, adrese teslim cezalar veriyor.”

 

“Siyasetin kontrolüne giren bir yönetimle karşı karşıyayız”

 

Taşcı, RTÜK’ün bugünkü durumunu ise “RTÜK’ün eskiden siyasi iklimden kısmen etkilenen bir havası varken, bugün tamamen siyasi etkiye açık, hatta ve hatta siyasetin kontrolü altına girmiş bir yönetimle karşı karşıyayız. Verilen yaptırım kararlarına da baktığımız zaman rakamlar bunu çok açık ortaya koyuyor” ifadeleriyle değerlendiriyor.

 

RTÜK tarihindeki en uzun yayın durdurma kararı

 

RTÜK’ün 2023 yılında tepki toplayan kararlarından birisi de Tele 1 hakkında vermiş olduğu yedi günlük yayın durdurma kararıydı. Kurul, Temmuz ayında kanalın Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın bir programda kullandığı ifadeleri nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gerekçesiyle Tele 1 hakkında yayın durdurma kararı verdi. Bu karardan kısa bir süre önce aynı yayındaki ifadeleri nedeniyle Yanardağ hakkında da açılan soruşturma kapsamında tutuklama kararı verildi. Yanardağ, 27 Haziran’dan bu yana tutuklu bulunuyor.

 

Taşcı, Tele 1 hakkında verilen bu kararın 27 yıllık RTÜK tarihi boyunca verilen en uzun yayın durdurma kararı olduğu bilgisini de paylaştı.

 

RTÜK’ün yoğun şekilde para cezası kestiği televizyon kanalları, aynı zamanda reklam gelirleri çeşitli şekillerde engellenen medya kuruluşları.

 

Taşcı’ya göre, RTÜK tarafından verilen para cezalarıyla da bu kanallar büyük bir ekonomik darboğaza sürükleniyor. Taşcı, “Bu televizyon kanalları zaten çok kısıtlı olanaklarla yayıncılık yapmaya çalışıyor. Bu kısıtlı olanaklarla birlikte RTÜK tarafından neredeyse her ay verilen para cezası şeklindeki idari yaptırım kararları da bu kanalları büyük ekonomik bir çıkmaza sürüklüyor. Bu da ister istemez kanalları küçültme, kadro daraltma, ofisleri dağıtma ya da tek merkezli ofislere dönüşme gibi önlemler almaya yönlendiriyor” diyor.

 

“Meslek örgütleri üye seçimine dahil edilmeli”

 

Taşcı, eleştirilerin odağındaki RTÜK’ün yapısının yeniden düzenlenmesi gerektiğini şöyle açıklıyor: “Her şeyden önce üye seçim yöntemi revize edilmelidir. Çünkü Mecliste grubu bulunan partilerin gösterdiği adaylar arasından üye seçilmesi, ne kadar korumaya çalışırsanız çalışın kurulu ister istemez siyasi etki altına sokuyor. Dolayısıyla bir kere üye seçimi, mutlaka ama mutlaka gazetecilik, televizyonculuk eğitimi almış ve bunun pratiğini yapmış insanlar arasından gazetecilik ve televizyonculuk örgütlerince seçilmelidir. Tabi bu çok yönlü bir tartışma. Fakat en azından meslek örgütlerinin kendi içinden seçtiği adaylar parlamento tarafından seçilebilir. Böylelikle mesleki yeterlilik konusunda bir sorun aşılmış olur. İkincisi, yasa çok sübjektif ifadeler çok içeriyor. Bugünkü yayıncılık anlayışını denetlemek ve düzenlemekte yetersiz kalıyor. Bu bakımdan yasanın için bulunduğumuz dijital çağın da esasları dikkate alınarak tepeden tırnağa yeniden düzenlenmesi gerekir. Özellikle de ucu açık, yoruma açık, yani milli manevi değerlere aykırı olmak, genel ahlaka aykırılık, devletin, milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırılık gibi başlıkların somut çerçevelerinin çizilmesi ve yoruma açık hâlden çıkartılması gerekiyor.”

Yukarı