Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

ANALİZ | Türkiye’nin dört bir yanından aynı ses: Yerel gazetecilik can çekişiyor

ANALİZ | Türkiye’nin dört bir yanından aynı ses: Yerel gazetecilik can çekişiyor

Finansal sorunlar nedeniyle kapanmalar veya birleşmeler, editoryal bağımsızlığın kaybolması ve tüm bunlara ek olarak yargı baskısı yerel gazeteciliği yok olma noktasına getirdi

 

HAYRİ DEMİR

 

Türkiye’de gazeteciler ve gazetecilik mesleği önündeki zorluklar her geçen gün artarken bu zorluklar yerel gazeteleri ve gazetecileri daha ağır bir çıkmaza sürüklüyor. Gün geçtikçe derinleşen ekonomik kriz karşısında ayakta kalmaya çalışan yerel gazeteler, özgün kimi zorluklarla da karşı karşıya kalıyor.

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre; 2013 yılında bölgesel, yerel ve ulusal yayın yapan gazete sayısı 3 bin 100 idi. 2020 yılında bu sayı, 2 bin 71’e kadar düştü. Aynı yıl bin 971 yerel gazete bulunuyordu. 2021 yılına gelindiğinde bu sayı bin 884’e düştü. 2022 yılında ise bin 688’e kadar geriledi. Bölgesel olarak çıkan gazeteler ise 2020 yılında 53 iken 2021 yılında 42’ye ve 2022 yılında da 41’e düştü.

 

Basın İlan Kurumu’nun (BİK) açıkladığı verilere göre, Ekim 2023 itibarıyla sadece 670 gazete Basın İlan Kurumu’ndan resmî ilan alabildi. Özellikle yerel gazeteler için Basın İlan Kurumu aracılığıyla alınan ilanlar büyük bir finansal boşluğu kapatıyor. Ancak bu destekler elbette yeterli değil.

 

Batıda ekonomi, doğuda yargı baskısı

 

Artan ekonomik yük karşısında çıkmaza giren yerel gazeteler ise çözümü farklı gazetelerle birleşmede ya da son çare olarak kapanmada buluyor. Türkiye’nin dört bir yanından yerel gazete temsilcileri ve gazetecilerle, yerel gazetelerin yaşadığı sorunları konuştuk.

 

Türkiye’nin batısında temel sorun ekonomik maliyetler olurken, doğuya doğru gidildikçe ekonomik sorunların yerini yargısal baskılar alıyor. Hepsinin ortak şikayeti: “yerel gazetecilik can çekişiyor.”

 

Kapanma kararı alan gazetelerden sonuncusu Yeni Adana Gazetesi olmuştu. Gazete, ağustos ayında tam 105 yıllık yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Gerekçe elbette ki ekonomik nedenlerdi. Gazetenin son Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Vahit Şahin, gazeteciliğe de aynı gazetede başladı. 1985 yılından bu yana Yeni Adana’da çalışan Şahin, gazetenin kapatılmasına karar verildiği günlerde de gazetenin çalışanıydı. Ancak gazetenin kapanmasından bu yana işsiz bir gazeteci.

 

‘Giderler, gelirin iki katını aşıyor’

 

Şahin, imtiyaz sahiplerinin uzun süre gazeteyi kapatmamaya çalıştıklarını ancak artan maliyetler nedeniyle bu kararı vermek zorunda kaldıklarını söyleyerek, “Gelirler sadece Basın İlan Kurumu’ndan gelen ilan gelirleriydi. Aylık olarak 60-70 bin TL’yi buluyordu. Zaten gazeteye ilan veren ya da abone olan sayısı da giderek düşüyordu. Bu her gazete için geçerli bir durum. Eskisi gibi reklam veren de yok. Tek gelir resmi ilanlardı. Aylık gider ise neredeyse gelirin iki katını buluyordu. Son ekonomik nedenlerle birlikte artık kapatma kararı alındı” diyor.

 

Benzer şekilde kapatma kararı almak zorunda kalan başka gazetelerin de olduğunu söyleyen Şahin, “Yerel gazeteler tamamen ekonomik nedenlerle kapatılmayla karşı karşıya kalıyor. Sigorta, vergi, kira, aylık sabit giderler, baskı masrafları, kâğıt giderleri hepsini üst üstüne koyunca büyük bir yekûn oluşuyor. Bunları da göz önünde bulundurunca giderler gelirlerden daha fazla oluyor. Böyle olunca da kapatma kararı almak zorunda kalınıyor. Kolay olmadı böylesi bir karar. 1 Ağustos’tan bu yana kendimi boşlukta hissediyorum. Yerel gazetecilik tamamen ekonomik sorunlarla karşı karşıya” ifadelerini kullanıyor. 

 

‘Okurların desteği de önemli’

 

Şahin’e göre BİK tarafından verilen ilan ücretleri yerel gazetelerin ayakta kalması için yeterli değil. Okurların da bir şekilde destek olması gerekiyor: “Okurların da elbette burada rol almaları gerekiyor. Gazetelerine sahip çıkmaları gerekiyor. Abone olmaları bile bir gazeteyi ayakta tutabiliyor. Özel ilanlar da önemli bir destek olabilir.”

 

Şahin, yerel gazeteciliğin özellikle internet medyasının yaygınlaşmasıyla birlikte daha da büyük zorluklar yaşamaya başladığına işaret ediyor: “Yerel gazetecilik teknoloji karşısında yok oluyor. İnternet en büyük ve son darbeyi vurdu. Artık toparlanması çok zor. Şu an yerel gazete çıkaranlar, bence kahramanlık yapıyor. Ekonomik baskıya dayanacak gücü yokken nasıl çıkartıyorlar hayret ediyorum” diye de ekliyor.

 

‘BİK destekleri yetersiz’

 

İzmir merkezli Dokuz Eylül Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Macit Sefiloğlu’na göre de BİK’in desteği önemli olsa da ekonomik sorunların çözümüne paralel olarak gazetelerin ayakta kalması için yetersiz: “Bu destekleri alabilen yerel gazetelerin finansman sorunu kısmen çözülse de iki alanda sıkıntı yaşanıyor. Birincisi BİK, bağımsız davranmadığında yerel gazeteler belirli bir kıskaç altında kalma tehlikesi altında. İkincisi ise gazeteciliğin finansmanı giderek çok ağırlaştı. O nedenle de özel ilan veya desteğe ihtiyaç var. Gazeteler bulundukları yerlerdeki yerel yönetimlerden kısmen destek çalışmaya çalışıyor. O da siyasi anlamda bir handikap olarak görülebilir. Çünkü bu tür destekleri aldıkları zamanlar bağımsız gazetecilik yapmak da zorlaşıyor.”

 

‘Yerel gazetecilik bağımsızlığını kaybediyor’

 

Kırk üç yıldır gazetecilik yapan Sefiloğlu, geçmiş dönemlerdeki yerel gazeteciliğin bugün geldiği noktayı “can çekişme” olarak değerlendiriyor: “Gazete ilanları, gazete reklamları geçmişte çok kıymetliydi. Gazeteler bunları aldıkları zamanlar devletten ya da yerel yönetimlerden alacakları parayı çok umursamazlardı. Dolayısıyla editoryal bağımsızlıkları daha bir mümkündü. Şimdi her iki taraftan da bu bağımsızlığın zorlandığı bir süreç yaşıyoruz. Türkiye’de siyaset kurumlarının yönettiği ekonomiyle yürürseniz, özel sektör ilanlarıyla gazetecilik yaparsanız, bağımsızlığınızı da biraz kaybetmeyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bugün yaşanan tam anlamıyla budur. 2000’lerden sonra giderek bir sarmal yaşanıyor, bu hepimizin en büyük handikabıdır.”

 

‘Gazetecilik hayata dönüş yapmalı’

 

Sefiloğlu, yerel gazeteciliğin karşı karşıya kaldığı bir diğer önemli sorunun da düşük ücretler ve çalışan gazetecilerin bir süre sonra başka alanları tercih etmeye başlaması olduğunu söylüyor. Sefiloğlu bu durumu şöyle özetliyor: “Yerel gazetelerde uzun süredir sektörde eleman yetişmemesi sorunu var. Bahsettiğimiz desteklerin dışında çıkan gazeteler, gazetecilerle basın sözleşmesi bile yapmıyor. Dolayısıyla okulu bitirip sektöre gelenler bu sektörde kalamıyor. Tecrübeli arkadaşlarımız da uzun süreden beri birer birer sektörden kopuyor. Yan alanlara veya başka dallara gidiyor. Dolayısıyla yetişmiş insan bulmak gibi sorunlarla da karşı karşıya kalıyoruz. Yetişmiş elemanların da burada kalmasını zorluyor. Bence handikaplarımızdan biri de bu. İkincisi ücret skalası: gazeteciler hala çok düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalıyor. Asgari ücret düzeyinin bile altında çalışmak zorunda kalanlar var. Bu ücret politikasıyla da arkadaşlarımız meslekte kalmak yerine herhangi bir belediyenin basın birimine girmeyi veya buna benzer işler yapmayı tercih ediyor.”

 

Sefiloğlu, son olarak iki şeyin çok önemli olduğunun altını çiziyor: “Birincisi bağımsız gazetecilik, ikincisi gazetecilik mesleğinin geri dönmesi. Adeta hayata dönüş yapması gerekiyor.”

 

Ekonomik kriz karşısında kapanma yerine birleşmeler de yerel gazetelerin başvurmaya başladıkları bir yöntem olmaya başladı. Özellikle Covid-19 pandemisi dönemiyle birlikte derinleşen ekonomik kriz karşısında yerel gazetelerin bir bölümü, aynı kentteki başka bir gazete ile birleşerek yayınlarını sürdürme yoluna girdi. Üsküdar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın öğrencilerine 2019 yılında yaptırdığı bir habere göre, 2012 yılında başlayan birleşmeler, son yıllarda giderek arttı. Habere göre, 2012 yılından 2019 yılına kadarki yedi yıllık süreçte 27 şehirde 323 gazete birleşmeler sonucu 120’ye düştü. Son iki yılda artan ekonomik maliyetler nedeniyle bu düşüşün daha da fazla olduğu tahmin ediliyor.

 

Nitekim yakın zamanda beş yerel gazetenin çıktığı Zonguldak’ta da İnanış, Pusula ve Halkın Sesi isimli gazeteler kapanma kararı alarak Yeni Adım gazetesinde birleşti ve tek bir gazete olarak hayatlarına devam etmek zorunda kaldı.

 

‘Ticari gazetecilik beraberinde otosansürü getiriyor’

 

Türkiye’nin üç yakasında yerel gazetecilik açısından tablo böyle iken Kürt kentlerinde durum biraz daha farklılaşıyor. Ekonomik gerekçelerle giderek azalan yerel gazeteciliğin karşılaştığı zorluklara bu cephede bir de yargısal baskılar ekleniyor.

 

Van’da serbest gazetecilik yapan Oktay Candemir de bu baskılardan payına düşeni almış bir isim. Candemir, halihazırda süren beş davada yargılanıyor. Olağanüstü Hâl (OHAL) döneminde hakkındaki soruşturmaların sayısı 50’yi aşmış.

 

Candemir, “Türkiye genelinde gazeteciler büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya ama bizim bölgemize doğru geldikçe özellikle yargısal baskılar devreye giriyor. Gazetecilerin üzerinde inanılmaz bir yargı baskısı var. Muhalif gazeteciler üzerinde bunun çok yoğun olduğunu görüyoruz” diyor.

 

Candemir’e göre, yerel gazeteler Basın İlan Kurumu’ndan ilan alıyor ancak bu ilanları alan kuruluşların bağımsız gazeteciliği tartışmaya açık bir konu: “İlan parası gazetecilerin, gazetelerin eleştirel yaklaşımı ya da yaşanan hak ihlalleri gibi konularda haber yapma imkanları tamamen ellerinden alınmış durumda. Bu da tam anlamıyla gazetecilik yapılmadığını gösteriyor. Deyim yerindeyse ticari gazetecilik yapılıyor. Toplumu bilgilendirmek, topluma doğru bilgiyi iletmek gibi bir sorumluluk hissetmiyorlar. Aslında ‘ben her ay devletten ilan paramı alırım’ mantığıyla ticaret gibi düşündükleri için gerçek manada gazetecilik yapmıyorlar. Bu durum otosansürü de beraberinde getiriyor. Yerelde gazetecilik yapan meslektaşlarımız sürekli ‘biz bunu yazamıyoruz, yazarsam işim elimden gider’ diye bunu da dile getiriyorlar.”

 

Candemir, davalarla karşı karşıya kalan gazetecilerde otosansürün geliştiğini kendisi üzerinden örnekle açıklıyor: “Aslında bölgedeki gazetecilik otosansür açısından da değerlendirilmesi gereken bir konu. Örneğin ben bir haber ya da yazı yazdığımda Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nu açıp bakıyorum. Yazdığım herhangi bir suç kapsamında değerlendirilir mi, değerlendirilmez mi diye. Ya da bir avukatı arayıp, yazdığım haberi kendisine iletiyorum. Avukattan onaylı yazılar yazıyoruz. Bu da otosansürü geliştiriyor. Çünkü hiç olmadık yazıya bile dava açılabiliyor.”

 

Yerel gazetecilerin yaşadığı sorunların dayanışma ile aşılabileceğini belirten Candemir, “Bu ortamdan çıkılması için özellikle duyarlı çevrelerin, basın özgürlüğüne ilişkin çalışan kurumların, demokratik kamuoyunun gazetecilerle ilgili daha duyarlı olması gerekiyor. Gazetecilere sahip çıkması gerekiyor. Neticede gazeteciler bu toplumun sesidir. Topluma bilgi aktarmak gibi zor bir işi yapıyorlar. Bu yüzden onların desteğine gazeteciler her zaman ihtiyaç duyuyor” diyor.

 

Yukarı