Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

ANALİZ | Yeni Basın Ahlak Esasları: "Sansür yasasından" önce gelen sansür

ANALİZ | Yeni Basın Ahlak Esasları:

BİK’in 28 yıl sonra Basın Ahlak Esaslarını güncellemesini değerlendiren Ceren Sözeri esasların muğlaklığına dikkat çekerken Süleyman İrvan “Asıl niyet, eleştirel gazeteleri daha kolay susturmak” diyor

 

MELTEM AKYOL, İSTANBUL

 

Hükümetin hazırlıklarını son aşamaya kadar getirdiği “sansür yasası” girişimi eleştiriler ve tepkiler karşısında şimdilik yeni yasama yılına ertelendi. Ancak tam adı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi olan ve hükümetin “dezenformasyonla mücadele” amaçlı olduğunu savunduğu 40 maddelik yasa tasarısı şimdilik beklemeye alınmış olsa da bu düzenleme ile hayata geçirilmesi öngörülen pek çok kısıtlama geçtiğimiz günlerde Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından sessiz sedasız yapılan Basın Ahlak Esasları güncellemesiyle yürürlüğe girmiş görünüyor. Zira BİK’in bir gecede değiştirdiği Basın Ahlak Esasları muğlak ifadelerle her tür haberin engellenmesine kapı aralıyor.

 

28 yıl aradan sonra

 

BİK, 1961 yılında ilan gelirlerinin basın kuruşları arasında adil dağıtımını sağlama iddiası ile kuruldu. Ancak bu misyonun hayata geçirilmesi yıllar içinde giderek tartışmalı hale geldi. Kendisinin belirlediği Basın Ahlak Esaslarına uymayan basın kuruluşlarını ilan gelirinden mahrum bırakma yetkisine sahip olan BİK, bu yetki sayesinde sansür aracına dönüştüğü eleştirileriyle karşı karşıya kaldı. Özellikle son yıllarda yapısı ve karar alma süreçleri giderek siyasileşen BİK, iktidarın elinde “basını terbiye sopasına” ve iktidar yanlısı gazetelere kaynak aktarma aracına dönüşmekle suçlandı.

 

BİK’e yönelik uzun süredir gündemde olan bu eleştiriler, tartışmalı Basın Ahlak Esasları güncellemesinin ardından daha da alevlenmiş durumda. 25-27 Mayıs 2022 tarihinde alınan kararlara dayanan ve 6 Temmuz’da Resmî Gazete’de yayımlanan güncelleme Basın Ahlak Esaslarında 28 yıl aradan sonra yapılan ilk değişiklik olma özelliğini taşıyor. Güncellemeyle birlikte Basın Ahlak Esaslarına “genel ahlak,” “milli ve toplumsal değerler” ve “aile yapısı” gibi yoruma açık kriterler eklendi. Dahası, sadece resmi ilan yayımlayan gazetelerin değil, bu gazetelerin kendilerine ait internet haber sitelerinin ve sosyal medya hesaplarının da Basın Ahlak Esaslarına uyması zorunluluğu getirildi.

 

Peki 28 yıl sonra Basın Ahlak Esasları neden güncellendi? Basın İlan Kurumunun açıklamasına göre yeni ilkeler çocuk haklarının korunmasını, kadın-erkek eşitliğini, kadına şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı başta olmak üzere her türlü ayrımcılığın önlenmesini hedefliyor.

 

Ancak uzmanlara göre, BİK’in mevcut uygulamaları dikkate alındığında bu gerekçelerin kâğıt üstünde kalmaktan öteye gitmeyeceği aşikâr. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan şöyle diyor: “Asıl niyetin, kapsam genişletilerek özellikle eleştirel gazeteleri daha kolay susturmak olduğunu hepimiz biliyoruz. Nereden biliyoruz? Mevcut uygulamalardan tabii ki de. Basın Ahlak Esasları yerine Basın Ahlak Sopası dense yeridir.”

 

“Yeni yönetimin ilk icraatı”

 

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesinden Doç. Dr. Ceren Sözeri ise bir hatırlatma ile başlıyor sözlerine: “12 hükümet temsilcisi, 12 medya temsilcisi ile 12 bağımsız temsilcinin bulunduğu toplam 36 kişilik BİK Genel Kurulu, hükümet adına katılacak temsilcilerin atamaları yapılmadığı için uzun süre toplanamamıştı. Dahası mevcut kurul da süresi dolduğu halde hala karar almaya devam ediyordu. Nihayetinde Şubat 2022’de Basın İlan Kurumu Genel Kurulu yeni atamalarla oluşturuldu. Dolayısıyla bu, yeni yönetimin ilk icraatı olarak düşünülmüş olabilir.”

 

Bir de Ekim ayına ertelenen “sansür yasası” var tabi. Sözeri yine hatırlatıyor: “Sosyal medyayı da ama daha çok internet gazetecilerini kapsayan, internet gazeteciliğini belirli kurallara bağlayan sansür düzenlemesinin içerisinde aslında buna benzer birtakım kısıtlamalar vardı. Fakat bunun ertelenmesinin ardından belki de şunu düşündüler: ‘Her ne kadar Basın İlan Kurumunda bazı gazeteci örgütlerinin temsilcileri olsa da bizim bu konuda elimizi kolumuzu bağlayan bir şey yok, bari bunu yapalım.”

 

“Muğlak ilkeler”

 

Basın İlan Kurumunun kendi başına Basın Ahlak Esaslarını belirlemesinin çok sakıncalı olduğunu vurgulayan Sözeri, bir yandan da yapılan değişikliklerin arasında çok vahim hususların bulunduğuna dikkat çekiyor. Sözeri’nin anlattıklarından aktaralım:

 

“Basın Ahlak Esasları içerisinde yer alan ‘Terörü özendirecek yayın yapılamaz’ maddesi, ki bu bile kendi içerisinde oldukça muğlakken, daha da genişletilip ‘Terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsellere, bu örgütleri meşru gösterecek şekilde yer verilemez’ şeklinde değiştirildi. Peki buradaki meşruiyet kime göre belirlenir, ‘bilgi ve görseller’den kasıt nedir? Yanıt yok.

 

“Esaslar içerisinde yer alan ‘Din istismar edilemez’ ilkesi vardı. Bu ilke her türlü din için geçerli mi acaba sorusu orada duruyordu. Yeni metinde ‘Din ve dini duygular yahut dinen kutsal sayılan değerler istismar edilemez ve kötüye kullanılamaz’ şekline dönüştüğünü görüyoruz. Mesela ‘dinen kutsal sayılan değerler’ içerisine neler giriyor ve bunu kim belirliyor? Diyanet işleri Başkanlığı mı belirliyor ‘dinen kutsal sayılan değerleri’? O zaman mesele Diyanet İşler Başkanı hakkında aldığı lüks aracın haber yapılması ‘dinen kutsal sayılan değerlerin istismarıdır’ demeye kadar genişletilebilir mi? Nasıl bir muğlaklık, görüyorsunuz.

 

“Yine mevcut esaslar içerisinde ‘ahlaka aykırı yayın yapılamaz’ ilkesi bulunuyordu. Zaten ‘ahlak kimin ahlakı’ sorusunun yanıtı eski haliyle de muğlaktı, yetmedi bu madde ‘Genel ahlaka aykırı yayın yapılamaz’ olarak değiştirildi. Üstüne 'Toplumun temeli olan aile yapısını bozmaya yönelik ve ailenin korunmasına aykırı yayın yapılamaz' ve 'Türk toplumunun ortak milli ve manevi değerlerini zayıflatmaya yönelik yayın yapılamaz' ifadeleri eklendi. O kadar muğlak ki, olabilecekler sınırsız… Dahası bunu yalnızca habercilik alanında düşünmeyelim, örneğin içerisinde mesela LGBTİ+ bireylerin ya da bu konunun işlendiği Netflix’teki bir diziyi sosyal medyadan övmeniz bile bu çerçevede 'toplumun aile yapısını bozmaya yönelik’ bir şey olarak nitelenebilir.

 

“Aslında olan şu: Son derece muğlak ve bahsi geçen ‘değerlerin’ kimin ‘değerleri’ olduğu belli olmayan -aslında iktidarın değerleri ve yerleştirmek istediği şeyler olduğu belli olan- bir durumla karşı karşıyayız. Bu yeni metnin Süleyman Soylu’nun sık sık 'Bizi cinsiyetsizleştirip, LGBT yapacaklarmış’ anlayışının basın ahlak esaslarına yedirilmesi olduğunu söyleyebiliriz.”

 

“Amaç görülmek istenmeyen haberleri engellemek”

 

Basın Ahlak Esaslarındaki değişiklikler, Basın Kartı Yönetmeliğinde son dönemde yapılan değişiklikler ya da sonbaharda Meclis gündemine gelmesi beklenen “sansür yasası” gibi düzenlemelerle birlikte Türkiye’de basın özgürlüğünü kısıtlayıcı adımlar arasında yer alıyor.

 

Prof. Dr. Süleyman İrvan’a göre peş peşe yürürlüğe konulan bu tür kısıtlamaların amacı hükümetin görülmesini istemediği haberlerin engellenmesi. İrvan şöyle diyor: “AK Parti iktidarı geleneksel medya dediğimiz gazete ve televizyonların yüzde 90’ını, sahiplik yapılarını değiştirterek, kendine yakın patronlar yaratarak denetimi altına almayı başardı. Ancak bu değişim beklenen etkiyi yapmadı. Tiraj ve reytingler düştü, kontrol altındaki medya etkisizleşti. Dahası, internet üzerinden filizlenen eleştirel mecralar gündemi belirlemeye başladı. İşte iktidarın yapmaya çalıştığı şey, bu mecraları dezenformasyon vs. diyerek susturmaya, eleştirel haberleri, görülmesi istenmeyen haberleri engellemeye çalışmak. İsteniyor ki iktidarın uygulamalarıyla ilgili hiç olumsuz haber yayımlanmasın. Kimse ekonomideki başarısızlıkları sorgulamasın, yolsuzluk konuşulmasın, işsizlik konuşmasın, her şey güllük gülistanlık gösterilsin.”

 

Esaslar güncellendiği gün gelen engelleme kararı

 

Yeni esaslar yayımlanır yayımlanmaz ilk meyvesini de Çankırı’da verdi. Çankırı’da yayın yapan sozcu18.com adlı bir yerel haber sitesi, “MHP’li Çankırı Belediyesinin bir iştirakinde çalışan kişinin, çalıştığı birimde zimmetine para geçirdiği ve olayın ortaya çıkmasının ardından işten çıkarıldığı” iddialarını haberleştirdi. Zimmetine para geçirdiği iddia edilen kişi, söz konusu habere erişimin engellenmesi için yargıya başvurdu. Haber, Basın Ahlak Esaslarının güncellendiği gün olan 6 Temmuz’da yargı kararıyla erişime engellendi. Engelleme kararında Basın Ahlak Esaslarının “Suçsuzluk ilkesi” başlıklı 8. maddesine atıf yapılıyordu.

 

Halihazırda haberlere erişim engeli kararları zaten çok kolay veriliyor ama burada bir fark var. Süleyman İrvan, söz konusu kararı veren yargıcın Basın Ahlak Esaslarının Resmî Gazete’de yayımlandığı gün bu esaslar içindeki bir maddeye atıf yaparak erişim engeli kararı vermesinin şaşırtıcı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Atıf yapılan ‘suçsuzluk ilkesi’ daha önceki metinde yoktu. Bahsi geçen 8. maddede; ‘Hiç kimse, suçlu olduğu kesin yargı kararıyla sabit olmadıkça suçlu olarak ilan edilemez; cezai soruşturma aşamasında veya devam eden davaların konusu olan olaylarla ilgili haber veya yorumlarda suçsuzluk ilkesi ve lekelenmeme hakkı ihlal edilemez; soruşturma ve yargılamanın doğal ve yasal akışını, özellikle hakimlerin kararını etkileyecek beyan ve yorumlarda bulunulamaz, soruşturmanın gizliliği ihlal edilemez’ deniliyor. Bu maddeyi geniş yorumlayan bir yargıç, içinde suç isnadı bulunan bütün haberlere erişim engeli kararı verebilir. Hatta erişim engeli verildi haberine de erişim engeli kararı verebilir. Bu eleştirel haberciliğin daha da zorlanacak hale gelmesidir. Evrensel, Birgün, Cumhuriyet gibi zaten durmadan ilan ve reklam cezası verilen gazeteler cezalandırılmaya devam edecekler. Buna, yerel demokrasinin oksijeni durumundaki yerel gazeteler de eklenecek. Oto-sansür yaygınlaşacak.”

 

Ceren Sözeri ise mahkemenin, sozcu18.com adlı yerel haber sitesinin haberine getirdiği engelleme kararında Basın Ahlak Esaslarına atıf yapmış olmasını şöyle değerlendiriyor: “Bu durum aslında bizi nelerin beklediğinin işareti. Yani artık mahkemeler, Basın Ahlak Esaslarının yanı sıra Gazeteciler Cemiyeti'nin ‘Gazeteciler Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’ veya bir ombudsmanın bir gazeteyi eleştirisine atıf yaparak da erişim engelleme kararları verebilir. Çünkü bahsettiğim bu metinler, mahkemeler nezdinde birer kanıt, neredeyse birer bilirkişi raporu niteliği kazandı”.

 

RTÜK’ün icraatları olabileceklerin işaretleri mi?

 

Basın Ahlak Esaslarında yapılan değişikliklerin bir diğer muhtemel sonucu da BİK’in Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi ceza kesen, neredeyse yayın yapmanın önüne geçen bir düzenleyici kuruma dönüştürülmesi.

 

Ceren Sözeri bu hususu şöyle açıklıyor: “RTÜK ile Basın İlan Kurumunun şöyle bir farkı var: Radyo-televizyon yayını yapabilmek için izin almak gerekiyor ve bir lisans almak, frekans almak gerekiyor vs. Dolayısıyla Türkiye'de radyo-televizyon alanında yayın yapacak her kurum RTÜK’ün belirlediği kurallara veya denetime tabi olmak zorunda. Dolayısıyla istediği kanala ceza kesiyor. Belirli cezalar üst üste kesildiği takdirde ilgili kuruluşun lisansının iptaline kadar varabilecek bir denetim gücüne sahip RTÜK. Oysa Türkiye'de gazete ya da bir dergi çıkarabilmek herhangi bir izne tabi değil. İsteyen herkes kendi ideolojisine bakış açısına uygun olarak bir gazete ya da bir basılı faaliyet yürütebilir. Ama Basın İlan Kurumu, diğer bütün gerekleri yerine getirmiş olan gazetelerin alması gereken ilanlarını, kendi belirlemiş olduğu muğlak değerler üzerinden engelliyor. Evrensel gazetesi örneğine bakacak olursak, BİK 2019 Eylül'ünden beri ilan vermiyor.

 

“Örneğin bir gazete 'Ben ilan falan almıyorum, özgürce yayın yapmak istiyorum, okuyucuma dayanarak ayakta durmaya çalışıyorum' diyebilir mi peki? İşte orada da Basın İlan Kurumunu RTÜK'e çevirecek olan mekanizma işemeye başlıyor. Bu sefer gazeteler hem 5651 sayılı İnternet Kanunu, hem de sulh ceza hâkimlikleri eliyle yapılan içerik kaldırma, içerik engelleme gibi diğer yöntemlerle yayın yapamaz hale geliyor.”

 

Sözeri ayrıca BİK’in yapısında öngörülen değişiklikler konusunda da uyarıda bulunuyor: “Ekim ayına ertelenen sansür yasasının içinde Basın İlan Kurumu Genel Kurulunun yapısının değiştirilmesi de var. Düzenleme ile RTÜK temsilcisi, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) temsilcisi ile diğer düzenleyici kurumlardan temsilcilerin BİK Genel Kuruluna eklenmesi ve üye sayısının 36'dan 42'ye çıkarılması öngörülüyor. Bu düzenleme de Ekim ayında hayata geçerse bundan sonra zaten RTÜK üyesinin, BTK temsilcisinin de orada olması hükümetin etkisinin artması anlamına geliyor ki bu da Basın İlan Kurumunda halihazırda var olan gazeteci örgütü temsilcilerinin de ellerinin kollarının tamamen bağlanması demek.”

Yukarı