Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Gazetecilere yönelik baskıların artarak sürdüğü Van’da, onlarca gazeteci yargılanıyor. İnsan Hakları ve Medya Derneği kurucularından gazeteci Kadir Cesur, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının, açılan davalar ve soruşturmaların ülkenin demokrasisi açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğini belirtti. Derneğin bir diğer kurucu üyesi avukat Burcu Şeber de özellikle kadın gazetecilerin durumuna dikkat çekti
NİMET ÖLMEZ, VAN
Düşünce ve ifade özgürlüğüne dönük yoğun ihlallerin yaşandığı kentlerden biri olan Van’da, yapılan tüm eylem ve etkinlikler 2016 yılından 2023 yılına kadar “güvenlik” gerekçesiyle Valilik tarafından yasaklandı. Valilik, önce bu yasakları 15 günlük aralıklarla uygularken, pandemi döneminde bu süre 30 güne çıktı. Yedi yıl boyunca kentte STK, dernek ve siyasi partilerin, iktidar aleyhine yapacağı tüm açıklamalar engellenirken, AKP ve hükümete yakın STK ve siyasi partilerin eylem ve etkinlikleri ise bu yasakların dışında kaldı.
Yasaklardan en çok gazeteciler etkilendi
Van’da 2016 yılında eski Van Valisi Mehmet Emin Bilmez’le özdeşleşen eylem ve etkinlik yasakları, 24 Temmuz 2022’de Vali Ozan Balcı’nın göreve gelmesiyle kısmen esnetildi. Valinin değişmesi ile tüm yıla yayılan kesintisiz yasaklar yerine eylem ve etkinliğin yapılacağı süreyi kapsayan 3-4 günlük eylem ve etkinlik yasağı kararları alındı. STK ve siyasi partilerin eylem, etkinlik veya basın açıklaması yapacaklarını açıklamalarını takiben, 3-4 günlük eylem ve etkinlik yasağı kararları verildi.
Eylem ve etkinlik yasakları gerekçe gösterilerek birçok gazetecinin haber yapması engellendi ve gazeteciler gözaltına alındı. Yine birçok STK temsilcisi ve gazeteci bu yasakları ihlal ettikleri gerekçesiyle yargılandı. ‘’2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’’ suçlamasıyla yargılanan STK temsilcileri ve gazeteciler, yargılama sonunda beraat etti. Gazetecileri zor durumda bırakan bir başka konu ise, haberler hakkında verilen erişim engeli kararları oldu.
Bu yasaklamalar, çok sayıda kişinin darp edilmesine ve gözaltına alınmasına yol açtı. Gazeteciler darp edilirken, eylem etkinlik yasakları nedeniyle siyasi parti ve STK üyelerine de yasayı ihlal ettikleri gerekçesiyle davalar açıldı. Bu davaların sonunda birkaçına da para cezası kesildi ancak Anayasa Mahkemesi, açıkladığı kararla daha önce haklarında idari para cezası verilen Halkların Demokratik Partisi Çaldıran İlçe yöneticilerine dönük kararı bozdu ve uygulamayı bir ihlal olarak değerlendirdi. Öte yandan Van Barosu, eylem ve etkinlik yasaklarına karşı 2018’de dava açtı. 2021 yılına kadar da yasaklara ilişkin sayısız dava açıldı. Davaların tamamının reddedilmesinin ardından, Van Barosu tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurular da reddedildi. Erzurum Bölge İdare Mahkemesine yapılan istinaf başvuruları da reddedildi. (İHD Van Şubesi’nin 10 Haziran 2024 raporu)
Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin verilerine göre; son altı ayda Van’da onlarca gazeteci darp ve tehdide maruz kaldı. Gazetecilerin haklarında açılan davalardan dolayı yargılanması sürüyor. Gazetecilere yönelik hak ihlallerinden bazıları şöyle:
-Nisan ayının ilk günlerinde, Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı olarak seçilen Abdullah Zeydan’ın memnu haklarının YSK kararıyla iptal edilmesinin ardından, kentte başlayan halk eylemlerine yönelik polis şiddeti olayı takip eden gazetecilere de yöneldi. Gazetecilerin birçok noktada işlerini yapması engellendi. Polis, gazetecilere gaz, plastik mermi ve tazyikli su ile müdahale etti. Gazetecilerin çektiği görüntüleri silen polisler, şiddeti görüntüleyen bazı gazetecileri de ölümle tehdit etti.
-2 Nisan günü Van’daki olaylarda Gazete Duvar muhabiri Kadir Cesur iki adet plastik mermi ile yaralandı. Diz kapağına ve bacağına isabet eden plastik mermiler nedeniyle Cesur’un vücudunda morluklar oluştu.
-Van’daki olaylarda gazeteci Ruşen Takva’ya tazyikli su ile müdahale edildi.
-Van’da protestoları görüntülemek isterken gazeteci Oktay Candemir’in polis tarafından telefonuna el konuldu, görüntüleri zorla silindi ve hakaretlere maruz kaldı.
-Van’da beş gazeteci çeşitli noktalarda polis müdahalesini çektiği sırada polisin saldırısına maruz kaldı.
-Van’da haber takibi yapan KRD muhabiri Umut Taştan’a plastik mermi isabet etti.
-Van’da haber takibi yapan Rudaw kameramanı Muhammed Şakir’e gaz bombası isabet etti.
-DEM Parti MYK toplantısının yapıldığı ve CHP heyetinin karşıladığı KESK Van Şubesi’nin bulunduğu binanın girişinde, heyetin bina dışına çıkmasına izin verilmezken, binanın tüm çıkışları polis tarafından kapatıldı. Basının da görüntü alması engellendi.
-Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan’ın memnu haklarının geri alınarak mazbatanın seçimde ikinci olan AKP’li Abdulahat Arvas’a verilmesine tepki gösteren gazeteci Ece Üner’e “beyaz toroslu” ölüm tehdidi yapıldı.
-Van’daki protestoları takip eden gazeteci Medine Mamedoğlu, gösteri sırasında gözaltına alındı. Emniyet işlemlerinin ardından Mamedoğlu serbest bırakıldı.
-Yerel seçimlerde AKP Büyükşehir Belediyesi Adayı Abdulahat Arvas’ın şikâyeti üzerine gazeteci Oktay Candemir hakkında “Kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı.
-Abdulahat Arvas, seçim sonrası yaşananları haberleştiren gazeteciler Necdet Tam, Oktay Candemir ve Adnan Bilen hakkında suç duyurusunda bulundu.
-“Kamu görevlisine alenen hakaret” iddiasıyla gazeteci Nimet Ölmez hakkında açılan davanın ilk duruşması Hakkâri 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. İki gün önce duruşma kapsamında Van’da talimatla ifade veren Ölmez hakında mahkeme beraat kararı verdi.
-Gazeteci İdris Yılmaz'ın, eski Erciş Belediye Başkanı Fatih Çiftçi ile ilgili "Hırsıza ödül hizmete kelepçe" başlıklı haberi gerekçe gösterilerek “hakaret” suçlamasıyla yeniden yargılandığı davanın ilk duruşması 14 Mayıs günü Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşma sonunda “yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması” gerekçesiyle Yılmaz’ın beraatına karar verildi. Gazeteci Yılmaz, 2016 yılında Erciş Belediyesine kayyım atanması üzerine "Hırsıza ödül hizmete kelepçe" başlıklı bir haber hazırlamış, Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan dava sonunda haberde yer alan "hırsız" ifadesi “hakaret” suçlamasına gerekçe gösterilerek, 6 bin TL adli para cezasına hükmedilmişti. Yılmaz, davayı Yargıtay’a taşımış, Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 25 Aralık 2023 tarihli kararında, “kendilerine belirli idari yetkiler verilmiş görevlilerin, sözlerine ve eylemlerine getirilen eleştirilere daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiği AİHM içtihatlarında kabul edilmektedir” diyerek, kararın beraat yönünde bozulmasına hükmetmişti.
-Gazeteci Yasin İpek, Vanspor'a dair yaptığı sosyal medya paylaşımlarından sonra ismi öğrenilemeyen bir kişi tarafından darp edildi. İpek, darp raporu almak üzere hastaneye gitti.
-Kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Hamdiye Çiftçi Öksüz’ün “örgüt propagandası iddiasıyla yargılandığı 14 sanıklı davanın 61. ve karar duruşması, Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Tutuksuz yargılanan gazeteci Öksüz duruşmaya katılmadı. Mahkeme, Öksüz’e “örgüt üyeliği” suçundan yurt dışına çıkış yasağıyla birlikte 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi.
-Van'da 27 Şubat 2024 günü evlerine baskın yapılan ve üç gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılan Amerika’nın Sesi (VOA) Kürtçe Servisi bölge muhabiri Arif Aslan ile gazeteciler Oktay Candemir ve Lokman Gezgin için savcılık, beş ay sonra “kovuşturmaya yer yoktur” kararı verdi. Savcılık, kararında el konan ekipman ve belgelerin de iadesine hükmetti.
KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı muhabiri Ziya Ataman, 2016 yılında Van’da gözaltına alınmış ve “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmıştı. Ataman, Erzurum Dumlu 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunuyor.
Gazeteci Cesur: “Hak ihlallerini duyuracak gazeteciler için mücadele ediyoruz”
Van’da 2020 yılında kurulan İnsan Hakları ve Medya Derneği kurucuları gazeteci Kadir Cesur ve avukat Burcu Şeber, hak ihlalleri ve gazetecilere yönelik baskılar karşısında saha çalışmalarına başladıklarını anlattı. Cesur, gazetecilere yönelik engellemelerin artarak devam ettiğine vurgu yaparak şöyle konuştu: “Van gibi hassas bir coğrafyada faaliyet gösteren bir dernek olarak, önceliğimiz insan hakları ihlallerini ve gazeteciler üzerindeki baskı ve şiddeti görünür kılmaktır. İnsan hakları konusunda, özelikle Kürt sorunu, kadın hakları, çocuk hakları ve göçmen hakları konularına odaklanıyoruz. Ancak bu konularda yaşanan hak ihlallerini duyurabilecek gazeteciler için de mücadele ediyoruz. Gazetecilerin güven içinde haber yapabilmeleri için gerekli koşulları sağlamak amacıyla çalışmalar yürütüyoruz. Bu kapsamda, yasal süreçlerde hukuki destek, psikolojik danışmanlık gibi hizmetler sunuyoruz. Öte yandan, gazetecilerin insan hakları, medya hukuku ve habercilik etik ilkeleri konusunda bilgi ve becerilerini geliştirmeleri için eğitimler düzenlemeyi planlıyoruz. Derneğimizin gazetecilere yönelik faaliyetlerini dört ana başlık altında değerlendirebiliriz. Bunlar, eğitim programları, hukuki destek, araştırma ve raporlamadan oluşuyor.”
Gazetecilerin ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının, açılan davalar ve soruşturmaların, ülkenin demokrasisi açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğini belirten Cesur, “Bu durum, hem basın özgürlüğünün temel bir insan hakkı olması, hem de toplumun doğru bilgiye erişim hakkı olması nedeniyle endişe verici. Maalesef gazeteciler, haklarında açılan davalar ve soruşturmalarla, ekonomik zorluklarla, tehditlerle, hakaretlerle, fiziki saldırılarla ve oto-sansür mekanizmalarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu durum, medyanın çeşitliliğini azaltıyor ve gitgide tek sesli bir yapıya dönüşmesine neden oluyor” dedi.
Avukat Şeber: “Odak noktamız kadınlar, kız çocukları ve gazeteciler”
Derneğin kurucu üyesi Burcu Şeber, yaşadığımız coğrafyada çok fazla hak kayıpları yaşandığına dikkat çekerek, ihlallerin takip edilmesinin, mağdurların yönlendirilmesinin ve yeri gelince kendilerine hukuki destek sunulmasının önemli olduğunu belirtti. Bir kadının veya bir kız çocuğunun, şiddete uğradığı zaman ilk olarak ne yapması gerektiğini, nereye gitmesi gerektiğini bilmediğini söyleyen Şeber şöyle konuştu: “Van’ın da içerisinde olduğu Serhat bölgesinde yaşayan nüfusun en az yüzde 90’ı kendini Kürt olarak tanımlıyor. Öte yandan Türkiye’de yaşatılan hak ihlallerinin önemli bir bölümünün, derneğimizin de merkezinin bulunduğu Van’da yaşanıyor olması, çalışma alanımızın odak noktasını kadınlara, kız çocuklarına, gazetecilere, LGBT+ bireylere çevirdi. Hatta öyle ki, Türkiye’de ana akım veya iliştirilmiş medya olarak tanımlanan basın kurum ve kuruluşların neredeyse yüzde 95’inin iktidarın güdümünde hareket ettiği, artık herkesin malumu.
Bu kesimin dışında kalan küçük bir bölümü oluşturan gazeteciler ve medya kuruluşları da yazdıkları haberler, yaptıkları yorumlar veya belgeledikleri yolsuzlukların ardından gözaltı, tutuklama veya ifade verme gibi gerekçelerle büyük baskı altında tutuluyorlar. Hele bu gazetecinin cinsiyeti kadınsa, tüm bu baskıların yanında taciz, küfür ve cinsiyetçi söylemlere maruz kalıyor. O sebeple gazetecilerin yaşadığı ihlaller önemli bir çalışma alanımızken, kadın gazetecilerin cinsiyet kimlikleri nedeniyle yaşadığı durumlar ise öncelikli çalışma alanımız. Dolayısıyla çalışmalarımız öncelikli olarak, bu ezici çoğunluğa sahip kişilerin yaşadığı ihlalleri ulusal ve uluslararası alanlara taşıyarak özellikle karar vericiler üzerinde baskı oluşturmayı amaçlıyor. Kendisini farklı dine, ırka ve topluluğa ait hisseden ve hak ihlaline maruz kalmış her kesimle de dayanışma içerisinde olmayı hedefliyoruz.”