Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
“Etki ajanlığı" düzenlemesine tepki gösteren basın meslek örgütleri, düzenlemenin yasalaşması halinde gazete ve gazetecilere yönelik büyük bir tehdit oluşturacağını belirterek, ortak mücadele çağrısında bulundu
AZİZ ORUÇ
AKP’nin Meclis’e sunduğu ve "casusluk" ile ilgili düzenlemenin de yer aldığı “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 23 Ekim 2024 tarihinde Adalet Komisyonu'ndan geçti. CHP Milletevekili Murat Emir, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda teklifin 13 Kasım’da geri çekildiğini duyurdu.
Casusluk düzenlemesi
Daha önce "etki ajanlığı" olarak sunulan ve tepki çeken 16. maddeyi kapsayan "casusluk" düzenlemesine göre Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle casuslukla ilgili yeni bir suç ihdas edilecek. TCK'nın "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" bölümüne eklenecek maddede, "Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir" denildi.
Eylem "savaş sırasında veya askeri hareketleri tehlikeye sokacak bir süreçte işlenmiş" ise bu ceza 8 yıldan 12 yıla kadar çıkartılabilecek.
Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanı'nın iznine bağlı olacak.
Daha önce Mayıs ayında 9. Yargı Paketi taslağında yer alan ve tepkilerle geri çekilen düzenleme, şimdi farklı bir torba yasa teklifi kapsamında yeniden Meclis’e getirildi. Yasa tasarısı, kamuoyunda tepkilere neden oldu.
“Etki ajanlığı” düzenlemesine ilişkin Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Selman Çiçek ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKGP) Başkanı Roza Metina, Expression Interrupted’a konuştu.
Tuna: “Otoriterleşmeye doğru yeni bir basamak”
“Etki ajanlığı”nın otoriterleşmede yukarı doğru yeni bir basamak olduğunu belirten Banu Tuna, “Demokratik bir cumhuriyette, iktidarın otoritesi Türkiye’deki kadar aşkın olamaz. Teklifte ‘devletin çıkarları’ deniyor ancak özellikle başkanlık sistemine geçildiğinden bu yana Türkiye’de devlet ile iktidar aynı şey demek. Dolayısıyla devletin çıkarları derken, iktidarın çıkarları demiş oluyorlar. Bu durumda ülkedeki tüm aykırı sesler, bu teklif yasalaşırsa risk altında. İktidar, baskıcı rejimi sürdürmek için kullandığı alet çantasına yeni bir araç ekleyecek” dedi.
“Gazetecinin görevi sorgulamaktır”
“Gazetecinin görevi eşik bekçiliğidir, toplum adına sorgulamak, denetlemektir” diyen Tuna, bu teklif yasalaştığı taktirde gazetecilerin toplumun çıkarları ile “devletin” çıkarları arasında seçim yapmak zorunda bırakılacağını söyledi. Tuna, “Somutlaştırmak gerekirse ilk aklıma gelen Metin Cihan örneği oluyor. İsrail-Filistin savaşı sürerken Türkiye’nin hala İsrail ile ticaret yaptığını ortaya çıkardı ve politika değişimine neden oldu. Bunu ortaya çıkarmanın ‘devletin çıkarlarına’ aykırı olduğu muhakkaktır. Metin Cihan zaten araştırmaları nedeniyle sürgünde yaşıyor ama burada olsaydı, bu yasa kapsamında yedi yıl hapis cezası alırdı” diyerek olası tehlikelere dikkat çekti.
“Amaç da tehlike de büyük”
“Yasa taslağının gerekçesi, devletin güvenlik ve siyasi çıkarlarına zarar veren eylemlerden korunması gerekliliği olarak belirtiliyor” diyen Tuna, düzenlemenin olası sonuçları bakımından “dezenformasyon” yasasının medya üzerindeki kullanımına bakmanın yeterli olacağını ifade etti. Tuna sözlerinin devamında şunlara dikkat çekti: “6 Şubat depremleri sonrası yapılan haberler için ilk kez ‘Sansür Yasası’ kullanıldı. ‘Sansür Yasası’nda en yüksek ceza üç yıl hapis. Bu taslak Meclis’ten geçerse yedi yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Ve cezalandırılacak olan suçun tanımı son derece muğlak. Canlarını sıkan her haberi, her raporu bu kapsama alabilirler. Erdoğan iki yıl önceki bir konuşmasında ‘Türkiye’yi yabancı basına şikâyet edenlere acıyoruz’ demişti. Bu yasa geçerse artık sadece acımayacaklar, gereğini yapacaklar. Geçen hafta MHP amaçlarının ne olduğunu daha açıktan gösteren bir hamle yaptı. Dernek ve vakıflardan destek alarak faaliyet yürüten yayın kuruluşlarının aldığı desteğin kesilmesini, kesilmediği durumda ise yayın lisansının iptal edilmesine ilişkin kanun teklifi verdi.
“Bu iktidar el değiştirmeler, mali baskılar ile ülkede medyanın büyük bölümünü boğdu, ayakta kalmayı başaranları da böyle bertaraf edecek.”
Ortak tepki çağrısı
“Sansür Yasası” tartışılırken pek çok eylemin düzenlendiğini ancak kitlesel bir itirazın olmadığını belirten Tuna, “Bazen öyle durumlar oluyor ki, bir basın açıklamasına veya eyleme katılan sayısı, oraya ‘güvenliği sağlamak üzere’ gönderilen polis sayısından az oluyor. Üzerimizdeki bu ölü toprağından kurtulmamız lazım. Sosyal medyadan itiraz ederek değişim yaratamayız. Hem sadece gazeteciler itiraz etmekle yükümlü değil ki, haberin tüketicisi nerede? Okuyucu nerede? Her akşam ana haber bültenlerinin sosyal medya üzerinden yaptığı etiket kampanyalarına katılanlar nerede?” diyerek, yasaya karşı dayanışma çağrısında bulundu.
Çiçek: “İnsanları haber yapamaz hale getirecekler”
“Etki Ajanlığı” yasasının kamuoyunun yoğun tepkisinin ardından ismi değiştirilerek noter ile ilgili düzenlemelerin olduğu bir torba yasaya alındığını ve tekrar gündeme getirildiğini belirten Selman Çiçek, “Amaç, bütün toplumsal muhalefeti, sivil toplum kuruluşlarını, özgür basını ve insan hakları savunucularını bir bütün olarak dış dünyadan izole etmek, sansür uygulamak ve kontrol altına almak. ‘Casus yasası’ ile birlikte düşünce ve ifade özgürlüğü önemli bir darbe alacak. Örneğin, geçmişte MAN Adası ve Türk Evi ile ilgili haberler yapıldı. Şu an çıkarılacak yasa ile bu haberleri yapmak, buralarda yapılan yolsuzlukları dile getirmek suç sayılacak. Örneğin, ‘Türkiye’nin Libya’da ne işi var, Türkiye, Irak’ın kuzeyinde yerleşim yerlerini bombaladı’ şeklinde haber yapıldığında bunlar casusluk kapsamına alınacak. Özcesi; seni haber yapamaz hale getiriyorlar.
“AKP-MHP iktidarı, her yönden toplumu kuşatmak istiyor. Toplumu nefessiz bırakmak istiyor. Özgür basın ise bu toplumun nefesidir. Bu yasa ile bu nefes kısılmak isteniyor, hep birlikte bu yasaya karşı gelelim” diye konuştu.
Roza Metine: “Düzenleme AKP-MHP iktidarının çıkarlarını koruyor”
Roza Metina ise şunları söyledi: “’Etki ajanlığı’ düzenlemesine baktığımızda ‘devlet güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme’ gibi şeyler bulunuyor. Asıl burada konu devletin güvenliği değil, devletin güvenliği adı altında AKP-MHP iktidarının kendi çıkarlarını korumasıdır. Yandaş medyalarını güçlendirmek istiyorlar. Burada söz konusu olan bir şey daha var, o da çifte cezalandırmadır. Bu düzenleme ifade ve düşünce özgürlüğünü açıkça hedef alıyor. ‘Etki Ajanlığı’ düzenlemesi politik bir amaca hizmet ediyor. İktidar, muhalif tüm gazetelere ve gazetecilere casus damgası vurmak istiyor. AKP-MHP’nin amacı basını etkisiz hale getirmek, özgür basını hedef haline getirmektir. Düzenleme gerçeklere vurulan bir darbedir. Buna karşı gazeteci meslek örgütlerinin güçlü bir dayanışma içinde olmaları lazım. Bu düzenlemeyi dayanışmayla durdurmalıyız. Ortak mücadelenin güçlü olması ve topluma da yansıması gerekiyor. Toplumsal bir tepkiye dönüşmesiyle ‘etki ajanlığı’na dur diyebilmeliyiz. Ortak toplumsal dayanışmaya ihtiyacımız var.”