Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.


Mahkeme, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle yedi öğrencinin de ayrı ayrı beraatına hükmetti
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Boğaziçi Üniversitesine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanan Rektör Melih Bulu’ya karşı düzenlenen protestolar çerçevesinde yapılan sergideki bir görsel nedeniyle, yedi öğrenciye “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” (TCK 216/1) suçlamasıyla açılan davanın 14. duruşması 9 Mayıs 2025 günü İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
Sanıkların katılmadığı duruşmada avukatları hazır bulundu. P24 duruşmayı takip etti.
Savcı, 27 Eylül 2024 tarihli duruşmada sunduğu esas hakkındaki mütalaayı tekrar etti. Mütalaada, her ne kadar sanıklar hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan dava açılmış ise de sanıkların eyleminin “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçuna girdiği belirtilerek, yedi öğrencinin bu suçlama yönünden cezalandırılmaları talep edildi.
Sanıklardan Doğu Demirtaş’ın avukatı, “Dava konusu eseri müvekkilin astığına ilişkin kanıt yok. Tanık beyanları da bunu doğrular nitelikte. Gerçek anlamda ortada somut bir tehlike yoktur. Suçun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır beraat talep ediyoruz” dedi.
Sanıklardan Hazar Kolancalı’nın avukatı, müvekkilinin isnat edilen suçu işlediğine ve kastının bulunduğuna dair delil olmadığını belirterek beraat talep etti. Sanıklardan Mahmut Can Bodrumlu’nun avukatı da unsurları oluşmayan suçtan müvekkilinin beraatını istedi.
Sanıklardan Selahattin Uğuzeş’in avukatı, “Bu dosyada halkın değerlerini aşağılayan tek şey Yeni Şafak gazetesinin haberidir. LGBTİ topluluğuna karşı halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmiştir. Mahkemenizin Yeni Şafak gazetesindeki haberle ilgili suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum” dedi.
Sanıklardan Sena Nur Baş, Rumeysa Özüyağlı ve Eda Kalafat’ın avukatı da atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle müvekkillerinin beraatını istedi.
Sanıklar salonda bulunmadığından avukatlarına son sözleri soruldu. Sanık avukatları beraat taleplerini yineledi.
Mahkeme, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle yedi öğrencinin de ayrı ayrı beraatına karar verdi.
Dava hakkında
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Prof. Dr. Melih Bulu’yu Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atamasından sonra öğrenciler protesto eylemleri başlatmıştı. Eylemler kapsamında Güney Meydan’da bir sergi açılmıştı. Sergide üstüne Şahmeran tasviri, etrafına ise LGBTİ+ bayrakları eklenmiş bir Kâbe görseline de yer verilmişti.
Görsel, Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Kulübü’nün 29 Ocak 2021 günü paylaştığı tweet zinciri üzerine sosyal medyada konuşulmaya başladı. Aynı gün Yeni Şafak gazetesinin Twitter hesabından öğrencileri söz konusu resim üzerinden hedef gösteren ifadelerle bir paylaşım yayımlanmıştı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da Twitter paylaşımlarıyla öğrencilere yüklenmesi üzerine aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla re’sen soruşturma başlatmıştı.
Aynı gün gözaltına alınan Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş 30 Ocak 2021’de tutuklanmış, iki öğrenciye de ev hapsi verilmişti.
Yedi öğrenci hakkında 24 Şubat 2021’de hazırlanan iddianamede, Kabe görselinin üzerine yerleştirilen LGBTİ+ bayrağı için "İslam dini literatüründe yasak ve haram olarak kabul edilen eşcinsellik ve benzeri cinsel yönelimlere dair imge" ifadesi kullanılmıştı.
İddianamede eylemin "LGBTİ+ olarak anılan bir sosyal kesim ve Türk toplumunun büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman vatandaşlar açısından, halkın sosyal sınıf bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik edici nitelikte olduğu" değerlendirmesi yapılmıştı.
İddianame İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti.
Demirtaş ve Uğuzeş, 17 Mart’ta yapılan ilk duruşmada tahliye edilmişti.
