Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Büyükada davasında 4 hak savunucusuna hapis cezası

Büyükada davasında 4 hak savunucusuna hapis cezası

Büyükada davasında kararını açıklayan mahkeme, Taner Kılıç’a 6 yıl 3 ay; Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran’a ise 1’er yıl 13’er ay ceza verdi. Yedi hak savunucusu hakkında ise beraat kararı verildi

 

CANSU PİŞKİN

İstanbul Büyükada’da hak savunucularının güvenliği konulu toplantı nedeniyle haklarında “Silahlı terör örgütlerine yardım etme” ve “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamalarıyla dava açılan 11 hak savunucusunun yargılandığı davanın 13. duruşması 3 Temmuz 2020 tarihinde İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

P24 tarafından takip edilen duruşmada sanıklardan Nejat Taştan ve sanık avukatları hazır bulundu. Covid-19 tedbirleri sebebiyle salona sınırlı sayıda izleyici alındı. 

Büyükada davasının 27 Kasım 2019 tarihinde görülen 10. duruşmasında mütalaasını sunan savcı, Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı Taner Kılıç’ın “örgüt üyeliği” suçundan, Günal Kurşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran, Nejat Taştan ve Veli Acu’nun “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçundan cezalandırılmalarını; Peter Frank Steudtner, Ali Gharavi, İlknur Üstün, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbekli’nin ise üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatlerini talep etmişti. Davanın 19 Şubat günü görülen duruşmasında mahkeme, sürenin yetmediği gerekçesiyle esas hakkındaki savunmaların tamamlanması için duruşmayı 3 Nisan tarihine ertelemişti. Ancak Covid-19 sebebiyle duruşma bu tarihte de yapılamamış ve 3 Temmuz gününe bırakılmıştı. 

“Yasal yollara aykırı şekilde tutuklandık”

Sanıklardan Peter Frank Steudtner avukatı Murat Deha Boduroğlu, Almanya’da yaşayan müvekkilinin gönderdiği yazılı savunmayı okudu. Steudtner yazılı savunmasında, “Kendimizi savunmak için harcadığımız bu gücü insan hakları için harcamayı tercih ederdik. Yasal yollara aykırı şekilde tutuklandık. Gözaltı ve tutukluluk Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere aykırı uygulamalarla doluydu. Mevcut deliller ve yasalar uyarınca dava kapsamında yargılanan hepimizin beraatini talep ediyorum. Vereceğiniz beraat kararı Türkiye’de insan haklarının bulunduğunu göstereceği gibi Almanya ile ilişkileri de olumlu etkileyecektir” ifadelerini kullandı.

Steudtner’ın beyanını okuduktan sonra esasa ilişkin savunmasını yapan Avukat Boduroğlu, müvekkillerinin gözaltı ve tutuklama sürecinde çok ağır hak ihlalleri ile karşılaştıklarının altını çizdi: “İddianameyi basından öğrendik ve bu iddianame absürtlüklerle, gerçeğe aykırılıklarla doluydu. Hukuk ve mantık kurallarına aykırı bu iddianamenin aslında geri iade edilmesi gerekirdi. Dosyada gizlilik var diye biz müdafilere bilgi vermeyen, odasına sokmayan savcılık, dava ile ilgili bilgileri basına duyurdu. Dava ile ilgili bilgiler çarşaf çarşaf gazetelerde yayınlandı.” Mütalaaya da katılmadıklarını söyleyen Boduroğlu bütün sanıkların beraatini talep etti. 

“Adaletsizliğe son vermeniz mümkün”

Sanıklardan Ali Gharavi’nin avukatlarından Oğul Güner Olgun, yurtdışında yaşayan müvekkilinin gönderdiği yazılı savunmayı okudu. Gharavi, “Beşimizi beraat geri kalanımızı mahkum etmek istiyorsunuz. Üstelik hiç tutuklanmamamız gerekirken. Hayatımızın 3 ayını ve sonrasındaki 3 yılı vermeniz mümkün değil. Bize, ailemize, haklarımıza verilen zararı gidermeniz mümkün değil ama adaletsizliğe son vermeniz mümkün” ifadelerine yer verdiği yazılı savunmasında tüm hak savunucularının beraatini istedi. 

Av. Olgun, “Müvekkiller yargılama sürecinde mağdur durumdadır. Gözaltından tutuklamaya sonrasında kovuşturmaya varan bu yargı tacizini sonlandırmanızı talep ediyoruz. Tüm sanıkların beraatini talep ediyoruz” dedi. 

Gharavi ve Steudtner’ın avukatlarından Alp Tekin Ocak da “Bizim gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan etmenin adıdır bu dosya. Suç ve suçlu olmayan bu dosyadan tüm sanıkların beraatini talep ediyoruz” diye konuştu. 

“İsnat edilen ama ispat edilmeyen suç”

Sanıklardan Özlem Dalkıran’ın avukatı Deniz Yazgan, yurtdışında yaşayan müvekkilinin gönderdiği savunmayı okudu. Dalkıran, yazılı olarak gönderdiği savunmasında şu ifadelere yer verdi: “Bu mütalaada suç isnadı yapılmış ama delillendirilememiştir. Mütalaada, bazı basın kuruluşlarının hakkımızda yürüttüğü karalama kampanyaları dikkate alınmıştır. Amaç, insan hakları kuruluşlarını sindirmek ve susturmaktır. Büyükada davası ile sivil toplum kuruşuşları üzerinde bir dondurucu etki yaratıldı ve bu etki Gezi davasıyla katmerlendi. Uluslararası insan hakları kuruluşları bu davalar sebebiyle Türkiye’de toplantı yapmanın güvenli olup olmayacağını soruyor. İnsan hakları çalışmaları meşrudur. 3 yıldır bu toplantının barışçıl olmadığını ya da barışçıl olmadığını sunan bir delil ortaya konulmadı. Buna rağmen mütalaada basındaki karalama kampanyalarında sunulan delillere itibar edilmiş. Bugün bu hukuk felaketine bir son verelim. Ben ve arkadaşlarım bu davadan özgür ve haklı olduğumuzu bilerek ayrılacağız. Hakkımda isnat edilen ama ispat edilmeyen terör örgütüne yardım suçunu kabul etmiyor ve beraatimi talep ediyorum.”

Dalkıran’ın avukatı Aynur Tuncel Yazgan da esasa ilişkin savunmasında atılı suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını söyledi: “Müütalaada dürüst davranılmamış ayrımcılık yapılmıştır. Dosyadaki deliller görmezden gelinip müvekkiller terörle bağlantılı hale getirilmiştir. Aynı toplantıya katılan kişilerden birazına beraat isterken diğerlerinin cezalandırılması istenmiştir. Müvekkil ile ilgili iddialar akla uygun değil. Müvekkil hakkında yüklenen eylemin suç olmaması sebebiyle beraat kararı verilmesini talep ediyorum.”

“Var olmayan delillerden cezalandırılması isteniyor”

Nejat Taştan’ın avukatı Ezgi Şahin Yalvarıcı esasa ilişkin savunmasında, mütalaada mahkemenin ara kararlarıyla toplanan delillere bile ihtimam edilmediğini söyledi. Yalvarıcı, “Mütalaaya taşınan ifadelerde açıkça, maddi olarak var olmayan suçlamalara yer verilmiş.  Maddi olarak var olmayan bu deliller heyetin araştırmalarıyla ortaya çıkmış olmasına rağmen mütalaada bunlar dikkate alınmamış. Müvekkile ait olmadığı saptanmış bir telefonun, ByLock kullanan bir kişi ile görüştüğü iddia ediliyor. Var olmayan bir delilin dosyaya gerekçe olarak sunulması açık bir ihlaldir. Var olmayan bir şeyin ispatının burada tartışılmasını bu yüzyılda çok vahim buluyoruz. Var olmayan şeylerden müvekkilimin cezalandırılması isteniyor. Müvekkilin insan hakları faaliyetleri kriminalize ediliyor. İnsan haklarını savunmak evrensel bir haktır. Bu yargılama, bunun kullanılmasını engelleyecek bir done haline getirilmemelidir” diye konuştu.  

“OHAL dönemi iddianamesi”

Nalan Erkem’in avukatı Ali Koç da esasa ilişkin savunmasında müvekkili hakkındaki iddiaların mahkemeye sunulan delillerle çürütüldüğünü söyledi ve beraat talep etti. 

Avukatların savunmalarını tamamlamasının ardından duruşmada hazır bulunan Nejat Taştan’dan son sözü soruldu. Taştan “Bu davada avukatıma gönderdiğim para bile suç unsuru sayıldı. 3 yıldır bu garabet OHAL dönemi iddianamesiyle boğuşuyoruz. Savcılık makamı aynı iddianameyi kopyala-yapıştırla mütalaa şeklinde önümüze sundu. Hiçbir talebim yok. Hükmünüz ne olursa olsun gerekçenizi merak ediyorum ve dikkatle okuyacağım” dedi. 

Savunmaların tamamlanmasının ardından mahkeme, kararı müzakere etmek için duruşmaya 1 saat ara verdi. 1 saatlik müzakereden sonra kararını açıklayam mahkeme, Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı Taner Kılıç’ı “örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay; Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran’ı “örgüte yardım” suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezasına çarptırdı. Oy çokluğuyla alınan kararda muhalefet şerhi koyan üye hakim, Taner Kılıç, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran’ın üzerlerine atılı suçu işledikleri sabit olmadığından ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi yönünde görüş bildirdi.

Mahkeme, sanıklar Nejat Taştan, Veli Acu, Peter Frank Steudtner, Ali Gharavi, İlknur Üstün, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbekli hakkında ise “örgüte bilerek isteyerek yardım etme” suçunu işledikleri sabit olmadığından beraat kararı verdi. 

Sanık avukatları davayı istinafa taşıyacak. 

Yukarı