Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gazeteci Abdurrahman Gök’ün yargılandığı dava Eylül ayına ertelendi

Gazeteci Abdurrahman Gök’ün yargılandığı dava Eylül ayına ertelendi

Diyarbakır’da 2017 yılındaki Newroz kutlamaları sırasında polis kurşunuyla öldürülen Kemal Kurkut’un vurulma anını görüntüleyen gazeteci Gök’ün duruşmasında gizli tanık ifadeleri dikkat çekti. Gizli tanık ifadesinde Kurkut’un “örgüt üyesi olduğu, Gök’ün de örgüt talimatıyla fotoğraf çektiği” iddia edildi

 

BİRCAN DEĞİRMENCİ, DİYARBAKIR

 

Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle “örgüt üyeliği ve “örgüt propagandası” suçlamalarıyla 7 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan gazeteci Abdurrahman Gök’ün ikinci duruşması 3 Haziran 2021 tarihinde Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

 

P24 tarafından izlenen duruşmada, Diyarbakır’da 2017 yılındaki Newroz kutlamaları öncesi alana girerken polis kurşunuyla öldürülen Kemal Kurkut’un vurulma anını görüntüleyen gazeteci Gök hakkındaki gizli tanık ifadeleri dikkat çekti. Tanık ifadesinde Kurkut’un “örgüt üyesi olduğu, Gök’ün de örgüt talimatıyla fotoğraf çektiği” iddia edildi.

 

Duruşmayı Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatlarından Ülkü Şahin ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu ile Mezopotomya Ajansı çalışanları da izledi. Duruşmaya Covid-19 pandemi koşulları nedeniyle en fazla beş kişinin izleyici olarak alınacağı belirtildi. Basın mensupları polis tarafından üst aramasının ardından duruşma salonuna alındı.

 

Tutuksuz yargılanan Gök, avukatları Mehmet Emin Aktar ve Resul Temur ile birlikte duruşmada hazır bulundu.

 

Duruşmada mahkeme başkanı celse arasında Antep’te talimatla ifadesi alınan “Sabır” kod adlı gizli tanığın ifadelerini okudu. “Abdurrahman Gök’ü 2013 yılından beri tanıdığını” iddia eden gizli tanığın beyanında; “Gök’ün iletişim fakültesi mezunu olduğu, yaptığı haberlerin örgütün haber sitelerinde yayınladığı, Newroz günü öldürülen Kemal Kurkut’un örgüt üyesi olduğu ve Abdurrahman Gök’ün de örgütün talimatıyla orada bulunarak fotoğraf çektiği, ayrıca Sur olayları sırasında Gök’ün orada bulunduğu” ifadeleri yer aldı.

 

Gizli tanığın beyanına karşı söz verilen Gök, tanığın ifadelerinin doğruluk payının sıfır olduğunu belirtti. Gök, “Ben tanığın beyanlarını defalarca okumama rağmen hiçbir şey anlamadım. Beni tanıdığını söylüyor, bana dair verdiği bilgiler internet ortamında zaten mevcut. Kendisini tanımam ve onun da beni tanıdığını sanmıyorum. Verdiği ifadeler birbiriyle çelişiyor. Öldürülmüş bir insan için örgüt üyesi denmesi hem ailesi hem de mahkeme nezdinde rencide edici ve inciticidir. Benim orada talimatla fotoğraf çektiğime ilişkin absürt bir ifade var. Ortada polisin bir kişiyi vurduğu bir durum var ve bunun önceden planlanmış bir şey olduğu belirtiliyor” dedi.

 

Av. Mehmet Emin Aktar da tanığın beyanlarını kabul etmediklerini, gizli tanığın adaleti yanılttığını söyledi. Av. Aktar, tanık dinleme usulünün adil yargılama hakkını ihlâl ettiğini belirtti. Gök’ün çektiği fotoğrafların mahkeme tarafından delil olarak kullanıldığını hatırlatan Av. Aktar, Gök’ün haberci olarak görevini yaptığını söyleyerek, “Bu fotoğraf sayesinde polis sanık durumuna düştüğü için husumet oluşmuştur” diye konuştu.

 

Av. Resul Temur da Gök’ün 2016-2017 yılları arasında yaşanan Sur olaylarına katıldığına ilişkin tanık beyanlarını anımsatarak, “Biz o dönemde Gök’ün gazetecilik faaliyeti nedeniyle Irak’ta olduğuna ilişkin belgeleri dosyaya sunmuştuk” dedi. Tanık dinleme usulü yer, zaman, kişi ve olay bakımından yoruma dayalı olduğu için tanık beyanlarını kabul etmediklerini belirten Temur, “Sabır” kod adlı tanığın daha önce gazeteci Semiha Alankuş ile ilgili de beyanlarda bulunduğunu ancak Alankuş’un o dosyadan beraat ettiğini emsal göstererek müvekkilinin beraatini istedi.

Mahkeme başkanı duruşmaya ara vermeden açıkladığı ara kararda, dosyanın mütalaa için savcılığa gönderilmesine karar vererek davayı 30 Eylül 2021 tarihine erteledi.

 

“Tanık dinleme usulü iftira etmenin güvencesi haline geldi”

 

Duruşma çıkışında Av. M. Emin Aktar tanık dinleme usulüne ilişkin P24’ün sorularını yanıtladı.

 

5726 Sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun temel esprisinin tanığın gerçeği söylediği için herhangi bir saldırıya uğraması ve zarar görmesini önlemek olduğunu anımsatan Av. Aktar, “Oysa son birkaç yıldır yaygın olarak bu yasadan yararlanan tanıklar eski itirafçıların farklı bir biçimi gibi karşımıza çıkıyor. Uygulanan yöntem sanıkların iftira etmelerinin güvencesi haline geldi. Çünkü sanığı göremiyorsunuz, soru soramıyorsunuz, doğruyu söyleyip söylemediğini denetleme şansına sahip değilsiniz. Tanığın güvenliği açısından yasal olmayan bir gerekçeyle biz tanığı dinleyemiyoruz” diye konuştu.

 

Yasaya göre tanık kimliğinin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde ortamın hazırlanabileceğini ve avukatların katılabileceğini belirten Av. Aktar, sözlerine şöyle devam etti: “SEGBİS yöntemiyle tanığın görüntüsü karartılır, sesi değiştirilir. Bu mümkün, çünkü daha önce birçok dosyada yapılmıştı. Bu şekilde katılabiliriz. Ama son dönemde bu yapılmıyor. Tanığın usule uygun olarak dinlenip dinlenmediğini bilmiyoruz. Mahkemeler de avukatların ve sanıkların olmadığı ortamda tanıkları dinlediğinde tanığa, ‘Daha önce verdiğin beyan doğru mudur?’ diye sorup o beyanı duruşmada tekrar anlatmış gibi kopyalayıp yapıştırıyorlar. Oysa tanık dinleme usulünde tanığın anlatımının bizzat mahkemece tespit edilmesi gerekir. Ve yasa der ki, ‘tanık konuşurken sözü kesilmez’. Mahkeme bunu denetlemiyor. Abdurrahman Gök davasında olduğu gibi.”

 

Gizli tanığın beyanında Gök’ün örgütten talimat alıp Kemal Kurkut’un fotoğrafını çektiği iddiasına ilişkin ise Av. Aktar şunları söyledi: “Kemal Kurkut olayı kendiliğinden gelişen, Abdurrahman Gök’ün gazetecilik refleksiyle belgelediği bir olay. İyi ki belgelemiş. Bir öldürme eylemini, bir suçu belgelemiş. Çok önemli bir hizmet göstermiş. Bu aynı zamanda polisin husumetini gösteriyor. Kurkut olayında önce canlı bomba dendi, sonra üstünün çıplak olduğu ve üzerinde tehlike oluşturabilecek herhangi bir şey olmadığı anlaşıldığında olayın bir cinayet olduğu görüldü. Bu da Abdurrahman Gök’ün belgelemesiyle ortaya çıktı. Polisin suç olan eylemini tespit ettiği için haliyle Gök hakkında husumet oluştu. Bu husumet de en iyi şekilde gizli tanıkların gerçeğe aykırı beyanlarıyla ortaya konulup cezalandırması isteniyor.”

 

Mahkemelerin gizli tanık ifadeleri için zaman zaman avukatlardan önceden sorularını hazırlayıp vermelerini istediklerini anımsatan Av. Aktar, soru sorma sürecinin canlı bir süreç olduğunu vurguladı: “Tanık dinlenirken kimi zaman o anda kafanızda soru gelişir, ya da sorduğunuz soruya verilen cevaba göre ikinci bir soruyu sorar veya sormazsınız. Peşinen soru sormaya kalkıldığında bu kopya vermektir. Soru sormanın temel esprisi hem olayı aydınlatmaya hizmet etmek hem de tanığın gerçeği söyleyip söylemediğini teyit etmektir.”

 

Av. Resul Temur da Abdurrahman Gök davasında Antep’te bulunan gizli tanığın ifadesinin talimatla Antep Mahkemesi tarafından alındığını hatırlatarak, gizli tanık dinleme usullerine ilişkin her seferinde itiraz ettiklerini söyledi. Av. Temur, “Tanığa doğrudan soru sorma ortamının oluşturulması için herhangi bir şey yapmadılar. Her ne kadar bir işlem yapmasalar da biz buna itiraz ederek, savunma hakkının ne derece kısıtlandığını gözler önüne serebilmek için dosyaya alınmasını sağlıyoruz” dedi.

Yukarı