Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Meclis önünde haber takip etmek isterken darp edilerek gözaltına alınan gazeteci Sibel Hürtaş’ın “görevi yaptırmamak için direnmek” suçlamasıyla yargılandığı davada dinlenen müşteki polis çelişkili beyanlarda bulundu
HAYRİ DEMİR, ANKARA
Ankara’da çoklu baro yasasına karşı 2020 yılında düzenlenen protesto eylemini takip ettiği sırada 3 Temmuz 2020 tarihinde polis tarafından engellenen ve darp edilerek gözaltına alınan gazeteci Sibel Hürtaş hakkında 4 polisin şikâyeti üzerine “görevi yaptırmamak için direnme” (TCK 265) suçlamasıyla açılan davanın dördüncü duruşması 30 Mart 2023 tarihinde Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
P24 tarafından takip edilen duruşmada Hürtaş ve avukatları ile dosyada müşteki olarak yer alan ve hakkında daha önceki celsede zorla getirme emri çıkartılan polis memuru Kadriye Yayla hazır bulundu.
Olay günü güvenlik önlemleri kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde görevlendirildiğin belirten Yayla, ismini hatırlamadığı bir müdüründen “Bayan görevli gelsin” şeklinde aldığı talimatla Hürtaş’ın bulunduğu bölgeye gittiğini söyledi. Söz konusu bölgeye gittiğinde bir arbede yaşandığını anlatan Yayla, devamla şunları söyledi:
“Polise karşı direniş gösteren bir kısım şahıslar vardı. Huzurdaki sanığı da polise vermek istemiyorlardı. Şahsın araca alınması gerekiyordu, talimat o yöndeydi. Şahsı, ben ve ismini bilmediğim kadın polisi memuru üç dört metre ilerde bulunan araca kadar götürdük. Araca bindirirken şahıs direniş gösterdi. Araca binmek istemiyordu. Kalabalığın içinden geçiyorduk. Diğer taraftakiler tekme atıyordu. Araç kapısına vardığımızda şahıs, kapının alt ve üst taraflarına tutundu.”
Bu sırada araya giren hâkim Yayla’nın beyanını “Araca binmemek için pasif direniş gösterdi” şeklinde tutanağa geçti. Ardından Yayla’ya, Hürtaş’ın kendilerine saldırıp saldırmadığını sordu. Yayla, “Bu aşamada fiili bir saldırı olmadı” yanıtını verdi.
Yayla, şöyle devam etti: “Araca zorla da olsa kendisini bindirdik. Polis merkezine götürülmesi gerekiyordu. Şahıs aracın arka tarafında oturuyordu. Arkada iki polis memuruyduk. Ben sağ tarafında oturuyordum. Sefa Gürsoy sol tarafında oturuyordu. Önde sadece şoför vardı. Sonra araç hareket etti. O sırada aracın önüne atlayanlar oldu. Kapıyı açarak şahsı araçtan indirmek isteyenler oldu. Araca yumruklar atıldı, tekmeler atıldı. Ben şahsın sağ tarafındaydım, ama şoförün tam arkasındaydım benim olduğum taraftaki kapı açıldı. Araç hareket halindeyken kendisini içerden almak istediler. Ben de kapıyı kapatmaya çalıştım. Araç normal hızına geçmişken, şahıs belinin üzerinde yükseldi iki ayağını kaldırarak şoföre tekme attı. Şoför direksiyon hakimiyetini kaybetti, hatta bariyere çarpacaktı. Biz şahsa kelepçe takmamıştık. Rahat hareket edebiliyordu. Hareketlerini engellemek için kollarımızı ileriye doğru uzatarak hareket alanını daraltmak istedik. Ancak bu sırada el bileklerime, koluma yumruk attı. Sağ el bileğimde çizikler oluştu. Bu hastane raporunda da bellidir. Ayrıca bize tekme atmaya çalışıyordu.”
Yayla, bu sırada Hürtaş’ın telefonla görüşme yaptığını aktardı. Görüşmede Hürtaş’ın kendilerinden “İşkenceci polisler” diye bahsettiğini iddia etti.
Yayla, “Biz kendisini sadece durdurduk. Size bir eylemde bulunmadık dedik. Kendisi ‘ben sinirlenince kendimi kaybediyorum. Gözüm bir şey görmüyor. Sizlik bir durum yok’ dedi. Şikayetçiyim” ifadelerini kullandı.
Hâkim, Yayla’nın poliste vermiş olduğu ifadeleri okuyarak, beyanları arasında farklılıklar olduğunu anımsattı.
Hâkimin bu çelişkileri sorması üzerine Yayla, “Evet siz söyleyince hatırladım. Önceki ifadelerim doğrudur. Medyada şahsın bunları doğrulayan kendi beyanları da söz konusu olmuştur” yanıtını verdi.
Yayla’nın beyanlarına karşı söz alan gazeteci Hürtaş ise “Huzurdaki müştekinin vermiş olduğu ifadede doğru olan tek şey karşısına geçip ‘sen işkencecisin’ dediğimdir. Burada huzurunuzda bir kez daha tekrarlıyorum. Sen işkencecisin. Bu şahıs, o gün bu cüssesi ile üzerime oturdu. Ağzımı ve burnumu kapatarak nefesimi kesi. Araç içerisinde beni darp etti, darp olayı Kavaklıdere Polis Karakolu’na kadar da sürdü. Buna ilişkin darp raporum da mevcuttur. Bu işkencecilerin ellerini kollarını sallayarak, gezmesinden utanç duyuyorum” diye konuştu.
Hürtaş’ın avukatı Sercan Aran, Yayla’nın çelişkili beyanlarına dikkat çekti. Müştekilerin ifadelerinin kopyala yapıştır olduğunu ve cümle yapılarının dahi aynı olduğu ifade etti. Aran, “Müştekiler, araç içerisinde sol konumda oturduklarını beyan etmişler. Ancak bugün Kadriye Yayla sağ tarafta oturduğunu beyan etmiştir. İftira atma saiki söz konusudur. İfadeye itibar edilmez” şeklinde konuştu.
Yayla, yeniden söz alarak Aran’ın dile getirdiği çelişkiyle ilgili konuştu. Aynı olaya maruz kaldıkları için ifadelerin benzer olmasının doğal olduğunu savundu.
Mahkeme, Serkan Çakmak hakkında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, Güvenlik Şube Müdürü olup olmadığının tespiti ve olay günü görevli olup olmadığını tespit edilmesinin sorulmasına karar verdi. Çakmak’ın görevli olması durumunda duruşma günü tanık olarak dinlenilmesi için hazır edilmesine karar veren mahkeme, davayı 26 Eylül 2023 tarihine erteledi.
Davanın geçmişi
Gazeteci Sibel Hürtaş, 2020 yılında yasallaştırılmak istenen çoklu baro yasasına karşı baro başkanlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bahçesindeki oturma eylemini takip etmek isterken polislerce engellendi. Polis engeline tepki gösteren Hürtaş, oturma eylemi haberleştirmek için ısrar ederken, polisler tarafından gözaltına alındı. Aynı gün karakoldaki işlemlerinin ardından serbest bırakılan Hürtaş, iki gün iş göremez raporu aldı. Kendisini darp eden polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Fakat savcılık suç duyurusuyla ilgili takipsizlik kararı verdi. Polislerin Hürtaş hakkında şikayetçi olması ve kendilerini darp ettiğini iddia etmeleri üzerine bu kez Hürtaş hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 265. maddesinde düzenlenen “görevi yaptırmamak için direnmek” suçlamasıyla dava açıldı. Hazırlanan iddianame kapsamında Hürtaş’ın üç yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Davanın ilk duruşması 9 Kasım 2021 tarihinde görüldü. Duruşmada, beyanda bulunan Hürtaş, kendisini darp eden gazeteciler hakkında şikayetçi olduğunu, mesleğini yaparken engellendiğini belirtti. 12 Nisan 2022’de görülen ikinci duruşmada, tebligata rağmen duruşmaya gelmeyen iki müşteki polis memuru hakkında yeniden zorla getirme emri düzenlenmesine karar verildi. Davanın 27 Ekim 2022 tarihindeki üçüncü duruşmasında da duruşmalara katılmayan bir müşteki polis ve müşteki polislerin tanıkları hakkında zorla getirme emri düzenlenmesine karar verildi.