Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.


Davanın ilk duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, Yanardağ’ın “devletin askeri teşkilatını alenen aşağılama” suçundan cezalandırılmasını istedi
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Gazeteci Merdan Yanardağ hakkında, 5 Şubat 2024 tarihinde TELE 1’in YouTube kanalında yayınlanan “AKP’nin siyasi etiği Türkiye’yi hangi noktaya getirdi?” başlıklı videodaki ifadeleri gerekçe gösterilerek, “devletin askeri teşkilatını alenen aşağılama” (TCK 301/2) suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması 13 Mart 2025 günü İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
P24 tarafından takip edilen duruşmada Merdan Yanardağ ve avukatı Bilgütay Hakkı Durna hazır bulundu.
Kimlik tespitinin ardından savunmasını yapan Yanardağ, üzerine atılı suçlamayı reddetti:
“Dava konusu program, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geçiyor. İddianamede, suçlamaya konu edilen bir paragraflık bölümde, basında yer bulan bir iddiayı gündeme getirdik. Jandarmanın, CHP’nin PKK’yla işbirliği yaptığına dair broşürler dağıttığı şeklinde basında çıkan haberlerin bir iddia olduğunu belirterek, düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü kapsamında yorum yaptım. Bu iddiayı ortaya atan kişi ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 48 oy alan Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Jandarma Genel Komutanlığı dava açmak yerine cevap hakkını kullanıp bu iddiayı yalanlayabilirdi, bu iddiayı araştırıp gereğini yapabilirdi. İftira diyor hangi araştırmaya dayanarak iftira diyor belli değil. Ben yalnızca bir iddiayı gündeme getirdim. Gazetecilik görevi yaptım.”
Yanardağ’ın avukatı Bilgütay Hakkı Durna, müvekkilinin üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığını söyledi. Durna, “İddianamelerde savcılar artık suçun maddi ve manevi unsurlarını tartışmıyor. İddianameler politik metinlere dönüştü. Mademki bir iddia var, savcılık bu iddianın doğru olup olmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre dava açılmalıydı” dedi. Durna, savcılığın toplamadığı lehe delilleri toplamak ve müvekkilinin dile getirdiği iddiaların gerçekliğini kanıtlamak için süre talep etti.
Esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, Yanardağ’ın iddianame doğrultusunda cezalandırılmasını istedi.
Yanardağ’ın avukatı Durna, esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep etti. Süre talebini kabul eden mahkeme, davayı 20 Mart tarihine erteledi.
Davanın geçmişi
Jandarma Genel Komutanlığı, 5 Şubat 2024 tarihinde TELE 1’in YouTube kanalında yayınlanan “AKP’nin siyasi etiği Türkiye’yi hangi noktaya getirdi?” başlıklı videodaki ifadeleri nedeniyle Yanardağ hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma işlemlerine başlamış ancak daha sonra kanalın yönetim yeri İstanbul’da olduğu için dosyayı yetkisizlik kararıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermişti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tamamlanan soruşturmanın ardından Yanardağ hakkında “devletin askeri teşkilatını alenen aşağılama” suçlamasıyla iddianame düzenlendi.
Savcılık, Yanardağ’ın, söz konusu programın 17. dakika 18. saniyesinde kullandığı ifadeleri suçlamaya delil olarak gösterdi. Yanardağ’ın ifadeleri şöyleydi:
“…Yapıldı adil olmayan koşullarda yapıldı ona ben eminim. Şimdi hileyi bir iddia olarak değerlendiriyorum. Kara propagandayı gördük, yalanı da gördük iftirayı da gördük, montaj videolarla hileyi de. Bir iddia diyelim ama adil olmayan antidemokratik koşullarda bu seçimlerin yapıldığı konusunda eminiz. Devlet gücünü harekete geçirdiniz, yer yer jandarmalar broşür dağıttı. AKP iktidarının broşürünü dağıttılar. CHP’nin PKK’yla iş birliği yaptığına dair yalan broşürler. Üstelik bunu söyleyen Jandarma komutanları var, utandık diyorlar. Her neyse böyle bir iddia. Tutalım hiçbir şey olmadı hocam sonuç olarak Yüksek Seçim Kurulundan bu karar geçti. Evet yüzde 48’e 52. Fark yüzde 2. Yüzde 2’lik sonucu kabul edelim sayın Erdoğan, yüzde 48’i nereye koyuyorsunuz? Yüzde 48 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil mi milli iradenin bir parçası değil mi buyurun hocam…”
