Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gazeteci Şerife Oruç’un tutukluğuna devam

Gazeteci Şerife Oruç’un tutukluğuna devam

ÖZGÜN ÖZÇER

BATMAN- KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı muhabiri Şerife Oruç, 11 Ocak 2018 günü Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasının 3. duruşmasında da tahliye edilmedi. Mahkeme, Şerife Oruç ile birlikte tam 19 ay önce tutuklanan kuzeni Emrullah Oruç ve bulundukları aracın sürücüsü Muzaffer Tunç’un tutukluluk hâllerinin devamına hükmetti. Davanın bir sonraki duruşması 7 Mart’ta görülecek. İddianamede “terör örgütüne üyelik” ile suçlanan üç sanık hakkında 7,5 ila 15 yıl arasında hapis cezası isteniyor.

Duruşmada tutukluluğun devamına itiraz eden avukatlar, dosyada iddialar hakkında herhangi bir somut delil sunulmadığını belirterek, sanıkların aleyhinde ifade veren görgü tanıklarının bir türlü mahkeme önüne çıkarılmamalarını eleştirdi. Şerife Oruç’un avukatı Mesut Aydın, “Kolluk kuvvetleri üç celsedir iki tane tanığı mahkemeye getiremiyor. Müvekkilimizin tutuklu olmasının tek sebebi tanıklara ulaşılmamış olması. Müvekkilimizin elinde olmayan bir nedenden dolayı tutukluluğun devam ettirilmesi âdil yargılama hakkına aykırıdır” ifadelerini kullandı. Aydın, iddialarla ilgili ise “Bu dosya oluşturulmuş bir dosya. Sonradan delil üretme suretiyle yakalandılar. Muhalif gazeteci kimliği kaynaklı olarak biz bunu yakalamışken bırakmayalım dendiğini düşünüyorum” dedi.

Şerife Oruç’un diğer avukatı Şeyhmus Bayhan ise tutukluluğun devamına hükmedilmesi için dosyada hiçbir hukukî gerekçe bulunmadığını vurguladı. Görgü tanıklarının ifadelerinin gözaltıdan dokuz ay sonra alındığını ve ilk iddianamenin reddedilmesi üzerine 28 Nisan 2017’de kabul edilen ikinci iddianameye yetiştiğini vurgulayan Bayhan, “Şüphe olduğunda soruşturma başlatılabilir. Kovuşturma için ise şüphe üzerine somut delil ortaya koymanız gerekir. Ancak burada tersi yapılıyor. Önce sanık gözaltına alınıyor, ardından deliller yaratılıyor” diye konuştu.

10 dakikada gözaltı

Şerife Oruç, mahkeme ifadesinde gözaltına alındığı 3 Temmuz 2016’da Ramazan Bayramı sırasında Diyarbakır Bismil’de teyzesini ziyaret ettikten sonra kuzeni Emrullah Oruç ile otogarda tesadüfen karşılaştıklarını söyledi. Amcalarını ziyaret etmek için otogarda araç bulamayınca otostop çektiklerini ve Muzaffer Tunç’in kullandığı araca bindiklerini belirtti. Araç daha sonra Batman’ın girişinde bomba ihbarı yapıldığı gerekçesiyle polis tarafından durduruldu.

Şerife Oruç’un avukatı Şeyhmus Bayhan, Emniyet fezlekesinde ihbara yönelik tutarsızlıklara dikkat çekti. Bayhan, “4 Temmuz 2016 tarihli emniyet fezlekesine göre ihbar saat 13:00’da yapıldı, saat 13:10’da da gözaltı oldu. Fezlekede o süre içerisinde ihbarın alındığı, hazırlıkların yapıldığı ve gözaltının gerçekleştiği belirtiliyor. Ve tüm bunlar 10 dakikada olmuş” dedi. Fezlekede ayrıca önce aracın ardından da Şerife Oruç ve Emrullah Oruç’un kovalandığı belirtiliyor. Oysa sanıklar, ayrı ayrı verdikleri ifadelerinde aracın Şerife Oruç ve kuzeni indikten hemen sonra durdurulduğunu, gözaltılar esnasında ise herhangi bir kovalamaca olmadığını söyledi. Avukatlar, gözaltı anına ilişkin polis aracı ve Mobese kamera kayıtları talep ettiklerini ancak “kameraların dolu” olduğu gerekçesiyle bu kayıtların mahkemeye sunulamadığını belirtti.

Görgü tanığı ifadeleri aylar sonra alındı   

Şerife Oruç’a yöneltilen “terör örgütü üyeliği” suçlaması iki tanığın kendisini Diyarbakır Sur’da gördükleri beyanına dayandırılıyor. Ancak dosyayla ilgili hazırlanan ve sadece görgü tanıklarının fotoğraf teşhisini içeren ilk iddianame mahkeme tarafından 7 Kasım 2016’da reddedildi. Bunun üzerine tanıkların 2017’nin Mart ayında ifadeleri alınması sûretiyle iddianame ikinci kez mahkemeye sunuldu ve söz konusu beyanların yer aldığı bu iddianame gözaltılardan neredeyse 10 ay sonra, 28 Nisan 2017’de kabul edildi.

Avukatlar daha önce talepte bulunmalarına rağmen, her iki görgü tanığı da mahkeme karşısına çıkarılamadı. Avukat Mesut Aydın, görgü tanıklarından Rifayi İpek’in ifade sorgu zaptında zihinsel engelli olduğu ve devletten maaş aldığının belirtildiği ve bu durumun araştırılmasını talep ettiklerini söyledi. Aydın, askerde olduğu gerekçesiyle mahkemeye çıkarılamayan diğer görgü tanığı Ali Yaşar Ak’ın da kendi mahkemesinde, Emniyet’te tanık olarak vermiş olduğu beyanlarını reddettiğini de sözlerine ekledi. Aydın, “1,5 senedir koskoca devlet kendi himayesi altında cezaevinden sorgudan çıkmış iki görgü tanığına ulaşamıyor ve bu müvekkilimizin tutuklamasına gerekçe yapılıyor. Temmuz 2016’da bir bayram günü tutuklanmış ve üzerinden kaç bayram geçmiş, hâlâ iki tanığa ulaşılamıyor” dedi.

Avukatlar ayrıca Emniyet’te yapılan fotoğraf teşhisinin, Şerife Oruç’un olay mahallinde bir fotoğrafının değil, pasaport için çektirmiş olduğu bir vesikalık fotoğrafın gösterilerek yapıldığını ve bu durumun da kanuna aykırı olduğunu vurguladı.

“Mağdur edilen bir aileyi görünce dayanamazdı”

Dava bölgede ve özellikle Diyarbakır’da çalışan gazeteciler için de büyük önem taşıyor. Mezopotamya Ajansı muhabiri Lezgin Akdeniz, Şerife Oruç’un özellikle Sur’da zorla kamulaştırmalar sırasında halkı bilgilendirmek için yoğun çaba gösterdiğini anlattı. 22 yaşındaki Şerife Oruç’un son derece hevesli ve azimli bir gazeteci olduğunu belirten Akdeniz, “Gece 12’lere kadar ofiste kalırdı. Belirli saatlere göre çalışmazdı. Mesela izin almadan bir ay boyunca çalıştığını hatırlıyorum. Duygusaldı da. Mağdur edilen bir aileyi görünce hiç dayanamazdı. İllâki yazmak isterdi” dedi.

Akdeniz, Şerife Oruç’un tek amacının Sur’da zorla kamulaştırmanın olumsuzlukları hakkında haber yapmak olduğunu ve gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu olduğunu söyledi.

Avukatlardan basına çağrı

Şerife Oruç’un avukatları ise 7 Mart’ta görülecek davanın 4. duruşmasına basının daha fazla ilgi göstermesi için çağrıda bulunacaklarını söyledi. Avukatlar ayrıca uzun tutukluluk sebebiyle AYM ve AİHM’e başvurmaya hazırlandıklarını da ifade etti. 11 Ocak’taki duruşmayı medya kuruluşlarından sadece Mezopotamya Ajansı izledi, P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu da duruşmayı mahkeme salonundan takip eden tek STK oldu.
Yukarı