Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gazeteci Sibel Hürtaş hakim karşısına çıktı

Gazeteci Sibel Hürtaş hakim karşısına çıktı

Çoklu baro teklifine karşı düzenlenen protesto eylemini takip ettiği sırada Hürtaş’ı darp ederek gözaltına alan polislerin şikayeti üzerine açılan dava Nisan ayına ertelendi

 

ALTAN SANCAR, ANKARA

 

Çoklu baro yasasını protesto eden baro başkanlarının Meclis önündeki eylemini takip ederken 3 Temmuz 2020’de gözaltına alınan ve hakkında “görevi yaptırmamak için direnme” suçlaması ile 3 yıla kadar hapis istemi ile dava açılan gazeteci Sibel Hürtaş’ın ilk duruşması Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Avukatların ve gazetecilerin yoğun katılımı ile görülen dava, 12 Nisan 2022 tarihine ertelendi.

Geçen yıl çoklu baro yasasını protesto etmek için Türkiye’nin dört bir yanından gelen baro başkanları, TBMM bahçesinde oturma eylemi yapmıştı. Eylemi izlemek isteyen gazeteci Sibel Hürtaş, polisler tarafından engellenmişti. Eylemi izlemek için ısrar eden Hürtaş, polisler tarafından gözaltına alınmıştı. Hürtaş, gözaltı aracında boğazı sıkılarak işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını belirtmişti. Polisler hakkındaki suç duyurusu için takipsizlik kararı verilen Hürtaş hakkında ‘kamu görevlisine direnme’ suçlaması ile 3 yıl hapis talebi ile dava açılmıştı.

Davanın ilk duruşması bugün Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya Sibel Hürtaş, avukatı, gazeteciler, Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukatlar, Ankara Barosu TODAM avukatları, CHP milletvekili Utku Çakırözer, ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü katıldı.

Müşteki sıfatıyla davada yer alan polislerden ise yalnızca bir erkek polis duruşmada hazır bulundu.

Kimlik tespiti ve iddianamenin okunması ile başlayan duruşmada ilk söz gazeteci Hürtaş’a verildi. Hürtaş savunmasında, olay anına dair bilgiler verdi. Olaydan önceki gece geç saatlere kadar baro başkanlarının eylemini takip etmek üzere Meclis’te olduğunu söyleyen Hürtaş, 3 Temmuz 2020’ye kadar polislerin herhangi bir müdahale ve engellemesinin olmadığını belirtti. 3 Temmuz sabahı polislerin kendilerini engellemeye başladıklarını dile getirdi. Hürtaş olay anına dair şu bilgileri paylaştı:

“Olay tarihinde Artı TV muhabiriydim. Bir ay boyunca devam eden eylemleri takip ettim. Yasa teklifinin verildiği günün öncesi gece 02:00'a kadar TBMM önündeydim. Olayın yaşandığı sabaha kadar engelleme olmamıştı. Sadece ben değil, 6 ya da 7 gazeteci alınmadı. Önümüzde polis bariyeri vardı. Bu nedenle başka gazeteci alınıp alınmadığını görmedim. Ben gazeteciyim ve oraya haber yapmak için gittim. Bu husus iddianamede de bellidir. Olayın yaşandığı yer Meclis bahçesi ve herkes tarafından gezilebilen bir alandır. Haber izlemeye gidince, polislerin keyfi uygulaması ile karşılaştım.  İddianamede sanık ve müşteki isimleri karıştırılmış durumda. Orada görevi engellenen kişi benim. Gazeteci toplum yararına kamu görevi yapar, kamu görevim engellendi. İçeri girmek istedim, beni Meclis bahçesi ile kaldırımın kesiştiği yere alınmadım. Gazeteci kimliğim boynumda asılıydı. Görüntüler de bunu kanıtlıyor. Vekillerin ısrarı ile alana girdik, hemen ardından polisler geldiler. Gelenler kapı önünde tartışma yaşadığımız polislerdi ve peşimi bırakmadılar. Etrafımda bir çember oluştu. Bu sırada baro başkaları ile polis arasında kargaşa yaşandı. Bu kargaşadan fırsat bulan ve etrafımdaki çemberi oluşturan polisler gözaltı yapmak istediler. Darp edildim. Araya giren vekil ve avukatlar da darp edildi.”

Gözaltı esnasında işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldığını belirten Hürtaş, zorla bindirildiği polis aracında kadın bir polisin üzerine oturduğunu, kafasını koltuk altına aldığını söyledi. Aracın hareket etmesi ile birlikte ise kadın polisin ağzını ve burunu eliyle kapattığını ve nefes alamadığını dile getiren Hürtaş, hastaneden iki günlük iş göremezlik raporu aldığına dikkat çekti.

Hürtaş, “Ben bu durumda "Nefes alamıyorum" dedim, bana "Öl, senin ölmeni istiyorum" dedi. Bu şekilde Meclis bahçesinden Kavaklıdere Polis Merkezi'ne götürüldüm. Burada kadın memur hakkında işkenceci olduğunu belirterek şikâyette bulundum. Daha sonra hastaneye götürürdüm ve iki günlük iş göremezlik raporu aldım. Hastanede avukatlarım ile telefonda görüşürken, polisler telefonu elimden alarak görüşmeme izin vermediler ve telefonuma el konuldu. Daha sonra polis merkezine gelince avukatlarım oradaydı. Polis amiri gözaltında olmadığımı söyledi. Bana idari para cezası uygulandı. Savcı iddianamede pandemi kurallarına uymadığımı söylüyor. Ben bu yaptırımı Sulh Ceza Hakimliğine görürdüm ve para cezası iptal edildi. Mahkeme kararıyla pandemi kurallarına aykırı davranmadığım ortada iken,  bu durumun yer alması hukuka aykırıdır. Burada polislerin müdahalesine gerekçe uydurmak için bu yazıldı. Bana yapılan müdahale, pandemi sebebi ile değil, gazetecilik faaliyetimi engellemek içindir. Bu dava gazeteciliğin kriminalize edilmesinin bir parçasıdır. Gazetecilik suç değildir” dedi.

İddianamede yer alan ve kendisine isnat edilen “Yargılanacaksınız” sözünü sarf ettiğini dile getiren Hürtaş, “Hala da söylemeye devam ediyorum. Polis memurları işkence yaptıkları, görev yapmamı engelledikleri için yargılanacaklar. Yaptığım suç duyurusu takipsizlik ile sonuçlanmış olsa da bir gün yargılanacaklar. Beraatimi talep ediyorum” dedi.

Mahkeme başkanı bu sırada olay yeri kamera kayıtlarının çözümlerini okudu ve Hürtaş’ın 5 polis tarafından zor kullanılarak polis aracına bindirildiği bilgisinin yer aldığını dile getirdi.

Hürtaş’ın ardından söz alan müşteki polis ise Hürtaş’tan şikayetçi olmadığını, gözaltına direndiği sırada polisleri darp etmediğini belirtti.

Polis memuru, Güvenlik Şube Amiri S.Ç.’nin kendilerine “Şuna da şuna da pandemi cezası kesin” biçiminde talimat verdiğini ve işlem için Hürtaş’ın yanına gittiğini ve boynunda kimlik olmasına rağmen kimlik talep ettiğini ve kimlik vermemesi üzerine bileğinden tutarak “Kadın polis gelsin” dediğini dile getirdi.

Müşteki polis, iddianamede Hürtaş'ın polisleri tehdit ettiğine ve polislere şiddet uyguladığına dair iddiaların kendisine sorulması üzerine: "Biz toplu tutanak tuttuğumuz için bulunamadığım ortamdaki olayları kapsamaktadır" dedi.

Hürtaş'ın avukatları, polise, “Polis memuru, "Milletvekillerini engelledik" dedi. Vekillerin engellemesi veya polislerin vekilleri engellemesi söz konusu mudur?” diye sordu. Polis memuru ise, “Kimin vekil olup olmadığını bilmiyordum. Yüzlerde maske vardı” sözleri ile cevap verdi.

Müşteki ardından söz alan Hürtaş’ın avukatı Sercan Aran, Güvenlik Şube Müdürü olan S.Ç'nin tanık olarak dinlenmesini talep etti. Ayrıca görüntü çözümlemesi yapan isim ile müşteki polisle imza ve isim benzerliği soruldu. Polis memuru, isim benzerliği olduğunu ve çözümlemeyi kendisinin yapmadığını söyledi.

Aran savunmasında, “İddianamenin taraflı olduğunu düşünüyoruz. Müvekkilim polis memurlarını yaralamış gibi bir ifade var. Ayrıca "Muhalif baro başkanı" deniliyor. Oysa baro başkanı, baro başkanıdır. Böyle bir sıfat ve ayrım yoktur. İddianame özü itibariyle bu nedenle taraflıdır. Kasten yaralama ve zor kullanma yetkisinin sınırlarının aşılması nedeniyle ayırma kararı verildi. Akıbetinin sorulmasını talep ediyoruz. Müvekkilin gereksiz yere direndiği gibi bir algı yaratılıyor. Oysa Ankara'da gazeteciler sürekli olarak engelleniyor. Toplumsal eylemleri görüntülemek isteyen basın her eylemde engellenmekte. Hürtaş da bunun aynısını yaşadı. Kolluk kuvvetlerinin uyguladığı şiddet, kendileri eli engelleniyor. TGS'nin Ankara'daki 10 ayrı olayda polislerin gazetecilere yönelik muamelesine dair suç duyurusu vardır ve soruşturma devam ediyor” ifadelerine yer verdi.

Ankara Barosu TODAM adına müdafilik üstlenen Av. Doğan Erkan ise baro eylemlerinin kamusal yarar içerdiğine dikkat çekerek Sibel Hürtaş’ın bunları haberleştirerek kamusal görev yaptığını dile getirdi. Erkan, “Pandemi eylemlere karşı silah olarak kullanıldı. Ama iktidarın kongrelerinde uygulanmadı. Kolluk zor kullanırken yasal sınırı aşıyorsa direnç gösterilebilir. Pandemi cezası için yakalama yapılamaz. Fotoğraf çekilir ve gönderilir. Yetki aşıldığı için yasadışı şiddete maruz kalan kişi direnme hakkına kavuşmuş olur. Olması gereken, polis memurlarının gazetecilerin rahat görüntü almasını sağlamaktır. Ancak tersine davranıyor ve siyasal saiklerle hareket ediliyor. Biz polislerin suç işlediğini düşünüyoruz” dedi.

İfade ve savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, Güvenlik Şube Müdürü S.Ç.’nin tanık olarak dinlenmesine, duruşmaya gelmeyen müşteki polis memurlarının kısa mesaj uyarısı ile duruşmaya zorla getirilmesine, yazılı savunma için süre verilmesine, davaya ilişkin soruşturma dosyalarının ilgili makamlardan istenmesine, görüntü çözülmelerini yapan polis ile gözaltını gerçekleştiren polisin aynı kişi olup olmadığının tespiti için Ankara Emniyeti’ne yazı yazılmasına, Hürtaş’a pandemi gerekçesi ile kesilen cezanın iptaline ilişkin mahkeme kararının savunma makamından istenmesine ve savunmanın tanıklarının dinlenmesine karar vererek duruşmayı 12 Nisan 2022 tarihine erteledi.

Yukarı