Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gazetecilere karşı artan polis şiddeti: "Şikayetçi olmaktan korkmayın"

Gazetecilere karşı artan polis şiddeti:

Gazeteci Beyza Kural, Avukat Meriç Eyüboğlu, TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu üyesi Gülfem Karataş ve DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu üyesi Elif Akgül’ün katılımıyla gerçekleşen söyleşide gazetecilere karşı artan polis şiddeti ve cezasızlık tartışıldı

 

Expression Interrupted’ın bu hafta yayımlanan ve Mayıs ve Haziran 2021 dönemini kapsayan İfade ve Basın Özgürlüğü Gündemi Raporunda öne çıkan konularından biri de gazetecilere karşı artan polis şiddeti oldu. Rapor döneminde onlarca gazeteci haber takibi sırasında polis tarafından şiddet kullanılarak engellendi, gözaltına alınmak istendi, en az beş gazeteci ise sivil kişiler tarafından fiziksel saldırıya uğradı.

 

Expression Interrupted, konuyu 28 Temmuz’da çevrimiçi düzenlediği bir söyleşide masaya yatırdı. Gazeteci Meltem Akyol’un moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, gazeteci Beyza Kural, Avukat Meriç Eyüboğlu, TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu üyesi Gülfem Karataş ve DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu üyesi Elif Akgül konuşmacı olarak yer aldı. Söyleşide, gazetecilere karşı artan polis şiddetinin yanı sıra Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bu yıl yayımlanan genelgeyle eylemlerde ses ve görüntü kaydının yasaklanmasının etkileri, cezasızlık ve polis şiddeti ile mücadele konuları tartışıldı.

 

 

 

“Şiddet demokratikleşti”

 

DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu üyesi gazeteci Elif Akgül, 2 Şubat 2021 tarihinde Kadıköy’deki Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek eylemini takip ettiği sırada polis şiddetine uğramıştı. Akgül alandaki meslektaşlarının müdahalesi sonucu gözaltına alınmaktan son anda kurtulmuştu. Sahada yaşadığı deneyimleri de örnek göstererek gazetecilere dönük şiddetin artmadığını ancak daha da görünür hale geldiğini söyleyen Akgül, şiddetin “demokratikleştiğini” ifade etti:

 

“Sahada çalışan muhalif gazetecilerin en çok maruz kaldığı şey şiddet. Özellikle sosyalist ve Kürt gazeteciler bu şiddete maruz bırakılıyordu. Ancak bu şiddet artık sadece sosyalist ve Kürt gazetecileri değil ana akımı da hedef alır hale geldi. Bunu şiddetin artmasından çok demokratikleşmesi olarak görüyorum.”

 

Çatışma dönemlerinde gazetecilere karşı şiddetin de arttığına dikkat çeken Akgül, “Şiddete uğrama sebebimiz orada bulunmamız. Çünkü orada bulunarak protestoculara dönük gelebilecek herhangi bir polis şiddetini kayıt altına alıyoruz. Boğaziçili öğrencilerin eyleminde polis müdahalesini çekmemden rahatsız oldukları için gözaltına alınmaya çalışıldım. Polisi ve işkenceyi çektiğim an işimi yapmam engelleniyor. Sahadaki mesleki varlığımız bir sorun haline getirilmek isteniyor” diye konuştu.

 

27 Nisan 2021 tarihinde Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş'ın imzasıyla yayımlanan bir genelge ile eylemler sırasında polislerin görüntülerini ya da seslerini kaydeden kişilerin engellenmesi ve haklarında adli işlem yapılmasına karar verilmişti. Genelgede, görevli polislerin ve sivillerin ses ve görüntü kayıtlarının sosyal medyada paylaşılmasının “özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği,” ses ve görüntü almanın da görevi yapmayı engellediği öne sürülmüştü. Akgül, genelge bahanesiyle sahada çalışan gazetecilere iş yaptırılmadığını söyledi:

 

“Anayasaya aykırı bu genelge, sahada çalışan gazetecilere karşı şiddetin bir bahanesi olacağından büyük bir tehdide dönüştü. Gazeteciler, ‘genelgeye aykırı davrandı’ denilerek şiddete uğrayacak ve işlerini yapmaları engellenecek. Beni tedirgin eden kısım da bu. Çünkü gazeteciler ‘başımıza bir iş gelir mi’ korkusuyla polis şiddetini çekmek konusunda daha temkinli davranabilir. Bu temkinli olmanın diğer adı ise otosansür. En büyük tehdit de bu.”

 

Gazetecilere yönelik polis şiddetiyle mücadele etmenin yolunun dayanışma ve sendikalaşmaktan geçtiğini söyleyen Akgül, okurların da haber alma hakkına sahip çıkması gerektiğine dikkat çekti.

 

“Gazeteciler şikayetçi olmaktan çekiniyor”

 

16 Ağustos 2016 tarihinde İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla geçici olarak kapatılan Özgür Gündem gazetesi hakkındaki mahkeme kararını uygulamak üzere gazetenin İstanbul’daki binasına baskın düzenleyen polisler, 22 gazeteciyi darp ederek gözaltına almıştı. O sırada haber takibi için binada bulunan İMC TV muhabiri Gülfem Karataş ve kameramanı da gözaltına alınan isimler arasındaydı. Karataş ve 21 diğer gazeteci, kendilerini darp ederek gözaltına alan polislerin şikayeti üzerine 2018 yılında açılan ve halen sürmekte olan davada “kamu görevlisine hakaret” ve “görevi yaptırmamak için direnme” suçlamalarıyla yargılanıyor. Karataş o gün yaşananları şöyle özetledi:

 

“Gazete binasına yapılan baskını kayıt altına alan kameraman arkadaşım şiddete uğradı. Ben çığlık atarak orada yaşanan şiddeti kamuoyuna duyurma görevimi yaptım. Benim çığlığım orada tam olarak ne yaşandığını gösterdi. Binada bulunan bütün gazeteciler darp edildik, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz bırakıldık. Eğer kadınsanız size yapılan psikolojik baskı çok daha fazla oluyor. Dört gün gözaltında tutulduk. Kalabalık bir grup olarak gözaltına alındığımız için yaşatılan psikolojik baskının üstesinden dayanışma ile gelebildik.”

 

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu üyesi Karataş, son dönemde haber takibi sırasında polis şiddetine maruz kalan üyeleri adına sendika olarak suç duyurusunda bulunmak istediklerini ancak gazetecilerin bu süreçten çekindiklerini anlattı: “Gazeteciler, ‘alanda çalıştığımız için zaten mimliyiz, eğer suç duyurusunda bulunursak bu mimlenme artacak’ endişesi yaşıyor ve şikayetçi olmak istemiyor. Çünkü cezasızlık söz konusu ve bu cezasızlık sebebiyle gazeteciler hedef haline gelmek istemiyor. Kendilerini korumak ve mesleklerine devam edebilmek için geri adım atıyorlar.”

 

Dayanışmanın önemine dikkat çeken Karataş, sözlerine şöyle devam etti: “Bir taraftan ekmek kavgası, bir taraftan mesleği yapabilmeye çalıştığımız için şiddeti yok sayıyoruz. Bu bir mücadele alanı. Ekmek için mücadele tamam ama biz kamu görevi yapıyoruz, toplumu bilgilendiriyoruz. Bunun mücadelesini de sürdürebilmeliyiz. Dayanışmayı ne kadar arttırırsak sesimiz o kadar çok çıkar. Maruz kalınan şiddetin peşini bırakmazsak hem birbirimizi koruyup hem de bu şiddetin önüne geçerek mesleğimizi yapmaya devam edebiliriz.”

 

“İfade ve basın özgürlüğü ihlallerinin nedeni cezasızlık”

 

Gazeteci Beyza Kural, 6 Kasım 2015 tarihinde İstanbul Üniversitesinde düzenlenen YÖK protestolarını takip ettiği sırada basın mensubu olduğunu belirtmesine rağmen polis tarafından ters kelepçe ile gözaltına alınmaya çalışılmıştı. Kural ve avukatı Meriç Eyüboğlu polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuş ancak savcılık takipsizlik kararı vermişti. Bunun üzerine Kural, Anayasa Mahkemesine (AYM) başvurmuştu.

 

Kural’ın başvurusunu Ocak 2021’de karara bağlayan AYM, Kural’a yönelik gözaltı girişiminin basın ve ifade özgürlükleri ile insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağını ihlal ettiğine hükmetti. Kararın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kural’ı ters kelepçe ile alıkoyan polisler hakkında “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali” suçundan iddianame düzenledi. Polislerin yargılanmasına 23 Haziran 2021 tarihinde İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesinde başlandı.

 

Kural, polisin öğrencilere dönük sert müdahalesini kayıt altına aldığı sırada polisler tarafından alandan itildiğini ve basın kartını göstermesine rağmen ters kelepçe ile alıkonulduğunu anlattı: “Basın kartımı gösterdikten sonra polis, ‘Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size’ dedi ve ters kelepçe yaptı. Oradaki meslektaşlarımın yardımıyla gözaltı aracına bindirilmeden serbest bırakıldım.”

 

Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü ihlallerinin cezasızlık nedeniyle devam ettiğine değinen Kural, “Takipsizlik kararı aldıkları için o polisler aynı şeyi yapmaya devam ediyor” diye konuştu.

 

Kural, eylemlerde görüntü alınmasını yasaklayan Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesinin hukuksuz olduğunu sözlerine ekledi: “Polisler bu genelgeyi bütün gazetecileri engellemek için bir dayanak sayıyor. Genelgenin yayımlandığı tarihten bu yana Ankara ve İstanbul’da birçok gazeteci polisler tarafından engellendi, işlerini yapamadı. Genelge ile gazetecileri engelleyen polisler kendilerine güveniyor. Fakat AYM’nin ihlal kararından sonra açılan bu dava şunu gösteriyor; o çok güvendikleri devlet, genelge arkalarında yok. Çok da güvenmesinler kendilerine.”

 

Kural, polis şiddetinin üstünün kapatılmaması ve şiddete maruz kalan gazetecilerin mutlaka hukuki yollara başvurması gerektiğinin altını çizdi.

 

“Şiddeti önleminin yolu şikayetçi olmak”

 

Kural’ın AYM başvurusunu yapan Avukat Meriç Eyüboğlu, AYM’nin ihlal kararı üzerine polisler hakkında dava açıldığını ancak iddianamenin adeta davanın polislerin beraatı ile sonuçlanması hedeflenerek düzenlendiğini söyledi: “Savcı, AYM kararından sonra jet hızıyla, içinde hiçbir şey olmayan, delillerin tam olarak toplanmadığı bir iddianame düzenledi. Savcının düzenlediği iddianamedeki suçlama, AYM’nin ihlal kararının aksine kötü muamele ve darptan değil iş ve çalışma hürriyetinin ihlalindendi. İddianamede ifade özgürlüğü ihlali de yok sayıldı.”

 

Eyüboğlu, 5 yıl sonra da olsa AYM’nin hak ihlali kararı vermesinin önemine değinerek, “Gazeteciler, ‘yarın başka bir işe gittiğimde aynı polisleri göreceğim’ diyerek şiddet uygulayan polislerden şikayetçi olmak konusunda tereddüt ediyorlar. Ancak alanda yaşanan şiddeti önlemenin yolu bu tarz durumlar hakkında şikayetçi olmak. Algının değişmesi için daha çok çabaya ihtiyaç var” dedi.

 

“Cezasızlık devlet geleneği”

 

Eyüboğlu, yargılanan polislerin tavrını da şu sözlerle özetledi: “Duruşmada polislerin tavrı şaşkınlık, öfke ve cüretkarlıktı. Devlet yargılanmasında oldukları için şaşkın, vücut dili itibariyle ve anlatımlarıyla oldukça cüretkarlardı. ‘Hiçbir şey eskisi gibi değil’ bakış açısının devamı olarak o salondaydılar ve bu havayı hissettirdiler. Polisin o gün, ‘Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size’ demesi 2015 yılının fotoğrafını gösteriyor aslında. 2015 ve sonrası bütün bir toplum bakımından çok sert geçti. Polisin söylediği bu söz Beyza ile birlikte tüm gazetecilere, topluma verdiği bir mesajdı.”

 

Eyüboğlu, “Devlet görevlilerinin yargılanmaması tarihsel olarak bir devlet geleneği. AKP’ye özgü değil. Ancak cezasızlık pratiği önceye göre çok daha yaygın sürüyor” diye konuştu.

 

Yukarı