Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı veren mahkeme, avukatların tevsii tahkikat taleplerinin dosyaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddine hükmetti. Dava esas hakkında savunmaların hazırlanması için 22 Nisan’a ertelendi
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın da bulunduğu toplam 17 sanığın yargılandığı Gezi-15 Temmuz davasının yedinci duruşması 21 Mart 2022 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Sanık, avukat ve izleyici sayısının fazla olması nedeniyle İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin büyük salonunda yapılan duruşmada, “Gezi Davası” sanıklarından Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekci ve avukatları duruşmada hazır bulundu. Davanın tek tutuklu sanığı olan ve 4 yıldan uzun süredir cezaevinde bulunan Osman Kavala ise duruşmaya SEGBİS ile bağlandı.
P24’ün takip ettiği davayı CHP Milletvekilleri Özgür Özel, Turan Aydoğan, Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, Onursal Adıgüzel, Mahmut Tanal, HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Saruhan Oluç’un da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi izledi.
Savcı mütalaasını tekrar etti
Duruşma savcısı Edip Şahiner celse arasında sunduğu mütalaasını tekrar etti. 4 Mart 2022 tarihinde esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, iş insanı Osman Kavala ve mimar Mücella Yapıcı’nın “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” (TCK 312) suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etmişti.
Mütalaada Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçunu “yardım eden sıfatıyla” (TCK 39) işledikleri gerekçesiyle 15 yıldan 20 yıla dek hapis cezasıyla cezalandırılması istenilmişti.
Savcı Şahiner, haklarında yakalama kararı bulunan Pınar Öğün, Henri Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın ise ayrılmasını talep etmişti.
“Delil yok, komplo teorileri var”
Duruşmanın başında sanıklardan Can Atalay usule ilişkin beyanda bulundu. Yargılamayı uzatmak gibi bir amaçları olmadığını vurgulayan Atalay, istinafın bozma gerekçesinde yer verdiği delillerin mahkemede tartışılmadığına dikkat çekti: “Bir düğmeye basıldı Gezi davası bozuldu. Bir düğmeye basıldı Yargıtay 16. Ceza Dairesi Çarşı davasını kendi dosyası içinde bulunmayan Gezi Davası ile birlikte değerlendirerek bozdu. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi alelacele dosyayı başından attı ve size gönderdi. Bir üyenizin muhalefet şerhi ile birleştirildi. Yine bir anda düğmeye basıldı dosyalar tefrik edildi. Ara kararla, daha önceden hazır bir metin ile yine düğmeye basılmış, mütalaa alınmıştır. İstinaf kararı gerekleri yerine getirilmeden nasıl hükme gidiyorsunuz? Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bozma kararı ne oldu? Bu yargılama ile ‘delilsiz’ yargı dönemi mi başlıyor? Ortada delil yok, akla ziyan komplo teorileri var. Deliller Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206. maddesi hükmü uyarınca ikame edilip tartışılmadan hüküm kurulamaz. Esas hakkında mütalaanın 6. sayfasında bahsedilen beş DVD’yi kim gördü? Kim inceledi? Bu görüntüleri kim kaydetmiş? Bu görüntüler hangi hukuki dayanak ile elde edilmiş de biz ona delil diyoruz? Bu dijital delillere sonradan müdahale olup olmadığına baktınız mı?”
“Adalet bakanını istifa ettiren dosya”
Gezi yargılamasının siyasal iktidarın güdümünde ilerlediğini ifade eden Atalay şöyle devam etti: “Bu yargılamayla ilgili her şey siyasal iktidarın sürekli gündeminde. Düzenli olarak sizin hakkınızda sizden önce hüküm veriliyor. Bizle ilgili değil sizle ilgili. Çeşitli haberlerle ilgili kısmi de olsa tekzip geldi ama Ankara’da Beştepe’de bu yargılama ile ilgili bir toplantı yapıldığı ve bu toplantı sonucunda Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün istifa ettiğini artık biliyoruz. Adalet Bakanını istifa ettiren bir dosya bu. Siz bu dosyada bir yargılama dahi yapmadan salt mevcut siyasi konjonktür gereği karar veremezsiniz. O konjonktür yarın değişir. Siyasette güçler dengesi değişir öyle olur böyle olur, bizi sizi korursa hukuk korur.”
“Dosya esas mahkemesine gönderilmeli”
Atalay’ın ardından Osman Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar söz alarak, ayrılma kararından sonra dosyanın esas mahkemesi olan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini savundu: “Bütün mücadelemize rağmen işin esasına girmediniz, bir tane bile tanık dinlemediniz, tevsii tahkikat taleplerini reddettiniz. Yasal olarak burada sanıkları dinlemeye hakkınız yok. İstinaf mahkemesi ne dedi? ‘Dosyalar birleştirildikten sonra iki dosyanın bağdaşan tarafları var mı bak’ dedi. Siz sadece İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanıkların ifadelerini tekrar ettirdiniz. İşin esasına girmediniz ve başka hiçbir şey yapmadınız. Bu yüzden dosyayı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine göndermelisiniz. Yetkili olmamanıza rağmen burada sanıkları dinlemiş sonra dava bitmiştir dediniz. Mahkemeyi esas mahkemesine göndermeniz gerekir.”
Tevsii tahkikat talebinde bulunan Bayraktar, “Baz istasyonu ve HTS kayıtlarına bakarak bizim tahliye taleplerimizi reddettiniz. Yargıtay HTS kayıtları kesin delil değildir diyor. Siz buna rağmen Henri Barkey hangi otelde kaldı sormadınız. Lokantada karşılaştılar deniyor. Hangi lokanta diye sormadınız. O lokantadaki garsonları çağırmadınız. Yargıtay bir dosyada tanıklar ve müştekiler dinlenmediği için kararı bozdu. Hal böyleyken karara gitmek doğru değil. Davayı esas mahkemesine göndermenizi, bu talebin reddedilmesi halinde Henri Barkey hangi otelde kaldı, hangi lokantada karşılaştılar bunların tespit edilmesini talep ediyorum” dedi.
“Deliller toplanmadı”
Sanıklardan Ali Hakan Altınay’ın avukatı Tora Pekin, dosyada delillerin tartışılmadığını vurgulayarak tevsii tahkikat talebinde bulundu: “Dosyada hiçbir delil tartışılmadığı gibi hiçbir delil de toplanmadı. Delil toplanması talepleri de peşinen reddedildi ve dosya bu şekilde mütalaaya gitti. Sıfır delille bir an önce karara çıkalım mantığı sanıklar ve müdafiler üzerinde nasıl bir etki yaratır? Bu celse istinaf mahkemesinin bozma kararı doğrultusunda tevsii tahkikat taleplerimizin kabul edilmesini istiyoruz. Tevsii tahkikat talebimiz kabul edilmezse esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep ediyoruz.”
Bir kısım sanıklar müdafisi Evren İşler de tevsii tahkikat talebinde bulundu: “Dinleme kararları ve fiziki takibe ilişkin kararlar mahkemenizin dosyasında yok. Sadece tapeler var elinizde ve dikkatle okuduğunuzda arada kesintiler olduğunu görüyorsunuz. Dosyada ses kayıtları yok. Bu ses kayıtlarının getirilmesi zorunluluktur, bu tapelere bakarak herhangi bir işlem mümkün değildir.” Dosyanın tanık dinlemeye oldukça uygun olduğunu söyleyen Av. İşler tanık dinlenilmesi yönünde talepte bulundu.
“Savcıların ve yargıçların alanı daraltılmış”
Yiğit Ali Ekmekçi’nin avukatı Hasan Fehmi Demir, “Cumhuriyet savcılarının ve yargıçların alanı son derece daraltılmış, kolluk ise alanını genişletmiş durumdadır. Kolluğun hazırladığı fezlekeler savcılar tarafından iddianame olarak mahkemeye sunuluyor, mahkeme müzekkere yazıyor. Mütalaada ‘legal, illegal ve legal görünümlü illegal yapılar’ ifadesi var. Ne demek legal görünümlü illegal? Bunu Cumhuriyet Savcıları mı tespit ediyor, hukukta böyle bir şey var mı?” diye sordu. Demir, tevsii tahkikat taleplerinde bulunarak beyanlarını sonlandırdı.
Hakkında yakalama kararı bulunan İnanç Ekmekçi’nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan ise yurt dışında yaşayan müvekkilinin ifadesinin istinabe yoluyla alınmasını talep etti. Yazgan, “Benim müvekkilim kaçak değil. Anayasal hakkını kullanarak yurt dışına yerleşmiştir. Mahkeme istinabe ile ifadesinin alınmasına karar vermek yerine hakkında yakalama çıkarmıştır,” diye konuştu.
Sanıklardan Çiğdem Mater’in avukatı Hürrem Sönmez de iddianamedeki delillerin tartışılmamasını eleştirdi. Sönmez, “Hukukla bağlı bağımsız mahkemelerin yargılama yapacağına inanıyoruz hala. Müvekkilin ‘Ermenistan Erivan film festivaline götürülen ve hükümeti yıkmak için çektiği’ iddia edilen videonun ne olduğunun tespit edilmesini ve iddia makamının iddiasını somutlaştırmasını talep ediyoruz” dedi.
Yiğit Aksakoğlu’nun avukatı Serdar Laçin esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep etti. Laçin ayrıca tevsii tahkikat talebinde bulundu. Aksakoğlu’nun avukatı Aslı Kazan da soruşturma dosyasında imzası bulunan üç hâkimin “Fethullahçı yapıya mensup” olduğunu hatırlattı. Bunun yanı sıra ses kayıtlarının eksik olduğunu söyleyen Kazan, bu yolla çarpıtma yapıldığını belirtti. Kazan’ın bir ses kaydını dinletme talebi mahkeme başkanı tarafından reddedildi.
“Casusluk suçundan tutuklu bulunmamın hukuk dışı”
Savcı tevsii tahkikat talepleri konusunda kararı mahkemeye bırakarak mütalaaya ilişkin süre talebinin kabulünü istedi. Savcı Edip Şahiner, “suçun vasıf ve mahiyeti gereği tutukluluğun ölçülü olduğu” gerekçesiyle Kavala’nın tutukluluk halinin devamını talep etti.
Tahliye talebine ilişkin beyanda bulunan Osman Kavala, “Beraat ettikten sonra iki ayrı suçlamadan tutuklandım. Önce resen tahliye edilmiş olduğum 15 Temmuz darbe girişimi daha sonra da casusluk suçlaması. Casusluk suçlamasına ve Henri Barkey ile görüşmeye dair herhangi bir somut bilgi belge ortaya konmamıştır. Mütalaada casusluk suçlamasından bahsedilmediği gibi benim casusluk suçundan tutuklu bulunmamın hukuk dışı olduğu tamamen aleni hale gelmiştir” dedi.
Kavala’nın avukatı Deniz Tolga Aytöre, savcının iki senedir “casusluk” (TCK 328. madde) suçundan tutukluluğa devam talep ettiğini ancak mütalaasında casusluk suçlamasından söz etmediğini söyledi: “TCK 328. maddeden iki yıldır tutukluluğa devam kararı verilmesini istiyorsunuz. Fakat esas hakkındaki mütalaada casusluktan bahsetmiyorsunuz. O zaman neden mütalaa vermediğiniz 328. maddeden tutukluluğun devamını istiyorsunuz? Mütalaa iddianame gibi boş. Sayın heyet, iddianame ve mütalaanın ayak izlerine basmayın. Önce iddianame ile şimdi de mütalaa ile aldatılıyoruz. Dolayısıyla müvekkilimin bu suçtan tutuklu kalması doğru değildir.”
“Yargılama Beştepe’de yapıldı”
Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu da “Casusluk suçlaması başka bir suça unsur da yapılmamıştır. Hiçbir delil toplamadan dosyayı mütalaaya verdiniz. Huzurunuzdaki yargılama konusunun suç tarihi nedir? Ben bilmiyorum. Casusluk var diye tutukladınız mütalaada suçu yok ettiniz. Yargılama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantılarında yapıldı, karar Beştepe’de verildi. Siz yargılama yapmadınız” dedi.
Avukat Bayraktar da savcının tutukluluğa devam talebini eleştirerek, “Tutuklama hali ölçülü tedbirdir diyor savcı. Dört buçuk yıldır işlediği suçu bilmeksizin tutuklu olan bir kişi hakkındaki tedbir nasıl ölçülü olur? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ölçülülük işlenen fiile göre tespit edilir diyor. Peki müvekkilimiz hangi fiili işlemiş? Suçun vasıf ve mahiyeti yönünden diyor savcı. Hangi suçun vasıf ve mahiyeti? Biz burada üç ayrı suçlamadan yargılanıyoruz” dedi. Bayraktar, Kavala’nın tahliyesini talep etti.
Beyanların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, HTS kayıtları ve baz istasyonu bilgilerini dikkate alarak Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Tevsii tahkikat taleplerinin dosyaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddine karar veren mahkeme, esas hakkında savunmalar için sanıklar ve avukatlarına son kez süre verilmesine ve davanın 22 Nisan’a ertelenmesine hükmetti.
Davanın geçmişi
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Gezi davasının 18 Şubat 2020 tarihli karar duruşmasında, Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden hakkında beraat ve tutuklu sanık Osman Kavala hakkında tahliye kararı verilmişti. Yurtdışındaki sanıklar Can Dündar, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dosyaları ise ayrılmıştı. Ancak aynı gün Kavala, bu kez 15 Temmuz darbe girişimi ile alakalı olarak “darbe” ve “casusluk” suçlamalarıyla yeniden tutuklanmıştı.
Ocak 2021’de, yerel mahkeme tarafından verilen beraat kararı istinaf mahkemesi tarafından bozuldu ve dosya yeniden yargılama için İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Şubat 2021’de Kavala ile birlikte Amerikalı akademisyen Henri Barkey’in “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “casusluk” suçlamalarıyla yargılandığı dava dosyası Gezi davası ile birleştirildi. Nisan 2021’de yurtdışındaki sanıkların dosyası da ana dosya ile birleştirildi.
Gezi davasında yargılanan 16 kişi hakkında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “mala zarar verme”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi”, “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme”, “nitelikli yağma”, “nitelikli yaralama”, “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” suçlamalarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Gezi eylemlerine ilişkin Beşiktaş taraftar grubu Çarşı’ya “hükümeti yıkmaya teşebbüs” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “suç örgütüne üye olma”, “kamu görevlilerinin görevini yapmasını engelleme” suçlamalarıyla açılan 35 sanıklı davada ise İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Aralık 2015’te beraat kararı vermişti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise Nisan 2021’de kararı oybirliğiyle bozmuştu. Bozma kararına gerekçe olarak, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve beraat kararlarını bozulmasıyla yeniden başlayan Gezi davası ile birleştirilme hususunun değerlendirilmemesi gösterilmişti.
30. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimi Mahmut Başbuğ, dosyaları birleştirme önerisini ilettiği 13. Ağır Ceza Mahkemesine 28 Temmuz’da geçici görevlendirmeyle gitti ve bu mahkemede talep onaylandı. Başbuğ’un başkanlık yaptığı duruşmada dosyaların birleşmesine ve yargılamanın 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verildi.
Avrupa Konseyi’nin icra organı Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmayan iş insanı Osman Kavala davasının AİHM’e havale edilmesine dair kararı 2 Şubat 2022’de oyçokluğuyla kabul etti ve Türkiye’ye yönelik ihlal sürecini resmen başladı.
21 Şubat 2022’de görülen duruşmada 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Çarşı ve Gezi dosyalarını ayırdı.