Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gezi davasında Kavala’ya müebbet, 7 kişiye 18 yıl hapis cezası

Gezi davasında Kavala’ya müebbet, 7 kişiye 18 yıl hapis cezası

 

“Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmasına hükmeden mahkeme, tutuksuz yargılanan yedi sanığa “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçuna yardımdan 18’er yıl hapis cezası ve tutuklama kararı verdi

 

CANSU PİŞKİN, İSTANBUL

 

Aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın da bulunduğu toplam 17 sanığın yargılandığı Gezi-15 Temmuz davasının karar duruşması 22 Nisan ve 25 Nisan 2022 tarihlerinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşma sonunda kararını açıklayan mahkeme, Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezasına hükmederken Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi’yi 18’er yıl hapis cezasına çarptırdı ve tutuklanmalarına karar verdi.

 

Sanık, avukat ve izleyici sayısının fazla olması nedeniyle İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin büyük salonunda yapılan duruşmada, “Gezi Davası” sanıklarından Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve avukatları duruşmada hazır bulundu. Davanın tek tutuklu sanığı olan ve 4,5 yıldır cezaevinde bulunan Osman Kavala ise duruşmaya SEGBİS ile bağlandı.

 

P24’ün takip ettiği davayı, aralarında HDP, TİP ve CHP Milletvekillerinin de bulunduğu çok çok sayıda kişi izledi.

 

“Dava hızla hükme götürülüyor”

 

Davanın 22 Nisan 2022 tarihinde görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunan sanıklar, mütalaanın somut delil ve bulgulara dayanmadığını belirterek beraat talep etti. İddianamede yer alan ses kayıtlarının hukuksuz olduğuna dikkat çeken sanıklar, telefonlarını dinleten savcı ve yargıçların FETÖ/PDY üyeliği soruşturması kapsamında yargılanıp tutuklandığını hatırlattı. Gezi davasının siyasi saiklerle açıldığına vurgu yapan sanıklar, kendiliğinden gelişen toplumsal bir süreç olan Gezi eylemlerinin, Anayasal haklar çerçevesinde suç sayılamayacağını ifade etti.

 

Duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS ile bağlanan Osman Kavala, “Yargı süreci siyasi etki ile deformasyona uğramış, kamu yetkisinin kötüye kullanılarak gerçekleştirilen hürriyetten yoksun bırakma eylemi haline getirmiştir” dedi. Kavala, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin tutukluluğunun devam etmesine yönelik uygulamaları incelemesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurma kararından sonra davanın hızla hükme götürüldüğünü söyledi.

 

Kavala’nın savunmasının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.  

 

Sanıkların esas hakkındaki savunmalarının tamamlanmasının ardından avukat savunmalarına geçildi ve duruşma 25 Nisan gününe ertelendi. 

 

“Hukuk araçsallaştırıldı”

 

25 Nisan günü esasa ilişkin savunmalarını yapan sanık avukatları, iddianame ve mütalaanın varsayımlara dayandığını ve suçlamaların dayanaksız olduğuna dikkat çekti. Yeniden yargılama sürecinde mahkemenin yeni delil toplamadığını, sanıklara soru sormadığını, tanık dinlemediğini belirten avukatlar, yargılamadaki eksiklikleri eleştirdi.

 

Mine Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal, “Mütalaada sivil toplum kriminalize edilmek isteniyor. Müvekkil hakkında iddia edilen yardım eylemlerinin tamamı hak kullanımıdır. Maddi ve manevi suç unsurları oluşmamıştır” diyerek berat talep etti.

 

Yiğit Ali Ekmekçi’nin avukatı Emel Ataktürk, “Bu dava, hak savunuculuğu üzerinden tüm savunucuların susturulması için politik bir davaya dönüştürüldü, hukuk araçsallaştırıldı. Hükümeti devirme fiiline bağlı somut bir delil yok” dedi. Davayı takip eden bir gözlemci, Ataktürk’ün beyanı sırasında telefonlarıyla uğraşan heyete, “Hakimler ve savcılar lütfen telefonlarınıza bakmayın, lütfen dinleyin” dedi.

 

“Tekrarların tekrarını yaşıyoruz”

Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın avukatı Fikret İlkiz, “Esas hakkındaki ikinci mütalaa, birinci mütalaanın aynısı. Biz tekrarların tekrarını yaşıyoruz” diyerek dosyada hiçbir ilerleme olmadığını kaydetti: “İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamanın sonunda Osman Kavala’nın Gezi’nin finansörü olmadığı belirtildi. Müvekkillerim de değildir, olamazlar da çünkü beş paraları yok. Bir suç işlenmediği için beraat kararı verdi mahkeme, delil bulunamadığı için değil.”

 

Yapıcı, Atalay ve Kahraman’ın avukatlarından Evren İşler, üye hâkim Murat Bircan’ın 2018 genel seçimlerinde AKP’den Samsun milletvekili aday adayı olduğunu söyledi. Bafra55 isimli internet sitesindeki bir haberden alıntı yapan İşler, Bircan’ın “Güçlü bir Türkiye için güçlü bir lidere ihtiyacımız var. Bu güçlü lider de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır” dediğini aktardı. İşler, “Bu dosyada Erdoğan ilk mağdur. Talimat vermeye gerek var mı? Üye hâkim onu seviyor zaten, onun liderliğine güveniyor” dedi.

 

Osman Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar, “Statüsü açıkça belli olan bir hâkimin artık yargılama merciinde olmaması gerekir. Tarafsızlık şüpheye düştüğü için mahkeme heyetinin davadan çekilmesi lazım” dedi. Çekilme talebine ilişkin ara karar oluşturan mahkeme, talebin “davayı uzatmaya yönelik olduğu kanaatiyle” talebi oy birliğiyle reddetti.

 

Kavala’nın avukatlarından Deniz Tolga Aytöre, mahkeme heyetinin davadan çekilmesi taleplerinin reddedilme gerekçesini eleştirdi: “Davadan çekilme talebimizle ilgili ‘Davayı uzatmaya yönelik’ dediniz. 4 buçuk senedir tutuklu olan bir insanın avukatlarının yargılamayı uzatmak gibi bir amacı olabilir mi? Bu heyet bu kararı veremez. Karar baştan sakat olur. Yargılama yapılmadı ki burada. Bir tane soru bile sormadınız Osman Kavala’ya. ‘Sen Gezi Parkı’na gittin mi’ diye sorsanız bile olur. Olağandışı bir aceleyle karara gidiyorsunuz. Bari yegâne deliliniz olan tapeleri getirip ‘Bunlar sanıkların sesi mi’ diye sorsaydınız. Bu delilleri ısrarla kullanmak istiyorsunuz, çünkü elinizde başka bir delil yok. Bu tapelerdeki konuşmaların içeriğinde de bir suç yok. Mütalaanın hiçbir hukuki alt yapısı yoktur. Mütalaaya uygun karar vermeniz hukuku çiğnemenizdir.”

 

Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu da “Osman Kavala, 15 Temmuz ile ilgili iki defa tutuklandı, iki defa tahliye edildi, iki defa sorguya girdi. Bir Allah’ın kulu da Kavala 15 Temmuz’da neredeydi diye sormadı. Casusluk öyle net bir suç ki kuralları belli ya oluşur ya oluşmaz. Bunlar olmadan nasıl casusluktan tutuklayacaklar diye düşündük; iddianamede sivil toplum çalışmaları casusluk faaliyeti sayıldı” diye konuştu.

 

“Suikast eylemi”

Avukatların savunmalarını tamamlamalarının ardından sanıklara son sözleri soruldu. Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi beraatlarını talep ettiler.

 

Mücella Yapıcı: “Son sözüm olduğunu düşünmüyorum. Ben 50 yıllık bir meslek insanıyım. Olabildiğince aydın olmaya çalıştım. Hiçbir zaman şiddetten yana olmadım. Toplum yararına mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar tek bir çocuğuma haram lokma yedirmedim; hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk yapmadım. Mesleğimi mesleğim doğrultusunda kullandım. Yaşamımdan onur duydum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamınızı umuyorum. Hüküm sizindir.”

 

Çiğdem Mater: “Darbeci olarak yargılanmayı kabul etmiyorum. Protestolar sırasında gençleri öldürenlerin peşine düşülmesini beklerdim, ama onun yerine bu dava açıldı. Osman Kavala’nın hayatından çaldığınız 4,5 yılı geri veremezsiniz. Tüm suçlamaları reddediyor, derhal beraatımı talep ediyorum.”

 

Mine Özerden: “Yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin son bulmasını, hukukun gücünün galip gelmesini diliyor beraatımı talep ediyorum.”

 

Can Atalay: “Harama el uzatmadık, kul hakkı yemedik, devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık, devletin gücünü ele geçirip yandaşlarımızı zengin etmedik. Suç işlemedik. Avukatlık, mimarlık, şehir plancılığı yaptık. Bu yargılama faaliyeti değil. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse sahipleniyoruz. Bu bir son değil. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”

 

Tayfun Kahraman: “Sözün bittiği yerdeyiz. Olmayan bir suçla ilgili burada yargılama yapılıyor. Gezi başarıyla sonuçlandı, çünkü park olarak korundu. İstanbul’da elde ettiğimiz tek başarı belki de budur. Kent suçlarına karşı muhalif olmaktan dolayı yargılanıyoruz. Vicdanen bir karar vereceksiniz. Talimatla yürüyen bu yargılama sürecini reddetmenizi ve bu davayı kapatmanızı istiyoruz.”

 

Osman Kavala: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hak ihlali kararından sonra aleyhime sunulan delillerin hiçbiri beni suçla ilişkilendirip makul şüphe yaratmamışken delil olmayan delillerle hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapis istenmesi hukuki değildir. Bu aynen ikinci iddianamedeki suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan bir suikast eylemidir.”

 

Karar ve karşı oy

 

Son sözlerin ardından kararını açıklayan mahkeme, Osman Kavala'nın “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” (TCK 312) suçundan ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmasına, “casusluk” suçunu işlediğine dair yeterli delil elde edilemediğinden beraatına ve bu suçtan tahliyesine hükmetti.

 

Tutuksuz yargılanan sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında ise “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçuna yardımdan 18'er yıl hapis cezası verdi. Mahkeme, yedi sanık hakkında “ceza miktarı ve adli kontrol tedbirinin tutuklamadan beklenen menfaati sağlayamayacağını” gerekçe göstererek tutuklama kararı verdi.

 

Yurt dışında bulunan sanıklar Can Dündar, Ayşe Pınar Alabora, Henry Jack Barkey, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dosyasının ayrılmasına karar verildi. Bir üye hâkimin karşı oy kullandığı karar oy çokluğuyla alındı.

 

Hâkim karşı oy gerekçesinde dosyadaki telefon dinleme kayıtlarının “kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde” ve “yasak delil mahiyetinde” olduklarını, aksi kabul edilecek olsa dahi “tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeter olmadığı, “sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığını” belirterek tüm sanıkların beraatına ve Kavala’nın tahliyesine karar verilmesi gerektiğini savundu.

 

Davanın geçmişi

 

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Gezi davasının 18 Şubat 2020 tarihli karar duruşmasında, Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden hakkında beraat ve tutuklu sanık Osman Kavala hakkında tahliye kararı verilmişti.

 

Yurtdışındaki sanıklar Can Dündar, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dosyaları ise ayrılmıştı. Ancak aynı gün Kavala, bu kez 15 Temmuz darbe girişimi ile alakalı olarak “darbe” ve “casusluk” suçlamalarıyla yeniden tutuklanmıştı.

 

Ocak 2021’de, yerel mahkeme tarafından verilen beraat kararı istinaf mahkemesi tarafından bozuldu ve dosya yeniden yargılama için İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Şubat 2021’de Kavala ile birlikte Amerikalı akademisyen Henri Barkey’in “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “casusluk” suçlamalarıyla yargılandığı dava dosyası Gezi davası ile birleştirildi. Nisan 2021’de yurtdışındaki sanıkların dosyası da ana dosya ile birleştirildi.

 

Gezi davasında yargılanan 16 kişi hakkında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “mala zarar verme”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi”, “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme”, “nitelikli yağma”, “nitelikli yaralama”, “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” suçlamalarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

 

Gezi eylemlerine ilişkin Beşiktaş taraftar grubu Çarşı’ya “hükümeti yıkmaya teşebbüs” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “suç örgütüne üye olma”, “kamu görevlilerinin görevini yapmasını engelleme” suçlamalarıyla açılan 35 sanıklı davada ise İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Aralık 2015’te beraat kararı vermişti.

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise Nisan 2021’de kararı oybirliğiyle bozmuştu. Bozma kararına gerekçe olarak, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve beraat kararlarını bozulmasıyla yeniden başlayan Gezi davası ile birleştirilme hususunun değerlendirilmemesi gösterilmişti.

 

30. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimi Mahmut Başbuğ, dosyaları birleştirme önerisini ilettiği 13. Ağır Ceza Mahkemesine 28 Temmuz’da geçici görevlendirmeyle gitti ve bu mahkemede talep onaylandı. Başbuğ’un başkanlık yaptığı duruşmada dosyaların birleşmesine ve yargılamanın 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verildi.

 

Avrupa Konseyi’nin icra organı Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmayan iş insanı Osman Kavala davasının AİHM’ye havale edilmesine dair kararı 2 Şubat 2022’de oyçokluğuyla kabul etti ve Türkiye’ye yönelik ihlal sürecini resmen başladı.

 

21 Şubat 2022’de görülen duruşmada 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Çarşı ve Gezi dosyalarını ayırdı.

 

Duruşma savcısı Edip Şahiner 4 Mart 2022 tarihinde esas hakkındaki mütalaasını sundu. Mütalaada, iş insanı Osman Kavala ve mimar Mücella Yapıcı’nın “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” (TCK 312) suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep edilmişti.

 

Mütalaada Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçunu “yardım eden sıfatıyla” (TCK 39) işledikleri gerekçesiyle 15 yıldan 20 yıla dek hapis cezasıyla cezalandırılması istenilmişti.

 

Savcı Şahiner, haklarında yakalama kararı bulunan Pınar Öğün, Henri Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın ise ayrılmasını talep etmişti.

Yukarı