Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gezi Davasında Osman Kavala ve Mücella Yapıcı’ya müebbet talebi

Gezi Davasında Osman Kavala ve Mücella Yapıcı’ya müebbet talebi

“Gezi Davasında” mütalaasını sunan savcı, Osman Kavala ve Mücella Yapıcı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapisle; Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise 15 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi

 

 

 

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen “Gezi Davasının” 21 Mart’ta yapılacak olan bir sonraki duruşması öncesinde savcı esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sundu. Savcı, iş insanı Osman Kavala ve mimar Mücella Yapıcı’nın “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” (TCK 312) suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti.

 

Mütalaada Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçunu “yardım eden sıfatıyla” (TCK 39) işledikleri gerekçesiyle 15 yıldan 20 yıla dek hapis cezasıyla cezalandırılması istenildi.

 

Savcı Edip Şahiner, haklarında yakalama kararı bulunan Pınar Öğün, Henry Jack Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın ise ayrılmasını talep etti.

 

Gezi Parkı eylemleri “kalkışma” olarak tanımlandı

 

4 Mart 2022 tarihinde mahkemeye sunulan mütalaada, sanıkların eylemlerinin üzerlerine atılı suçun yasal unsuru olan cebir ve şiddet tanımının içerisinde kaldığı iddia edildi. Mütalaasında Gezi Parkı eylemlerini “kalkışma” olarak tanımlayan savcı Şahiner, tüm sanıkların Gezi Parkı olayları meydana gelmeden çok önce eğitimden geçtiklerini öne sürdü.

 

Mütalaada şu ifadelere yer verildi: “Tüm sanıkların ülkemizde gezi parkı olayları olarak anılan kalkışma meydana gelmeden çok önce, bu yönde dünyada çeşitli ülkelerde cereyan ettiği üzere mevcut yönetimi yıkma amacıyla çeşitli eğitimlerden de geçerek uygun ortamı buldukları 2013 yılı mayıs ayı itibariyle planlarını devreye soktukları, bu aşamada birbiri ile bağlantısız gözüken legal, illegal ve legal görünümlü illegal yapıların aynı amaç etrafında birleşerek faaliyetlere başladıkları, vatandaşlarımıza şirin ve iyi niyetli gözüken başta sözde şiddet içermeyen biçimde sahnelenen eylemlerle halkı sokağa dökmeye çalıştıkları, bu doğrultuda çok sayıda çağrı yaparak ve eylemlerine devlet birimlerinin sanki bir savaş anında imiş gibi müdahale ettiği yönünde de algı oluşturmak suretiyle kitlesel eylemlere katılımı arttırmaya çalıştıkları, daha sonrasında ise oluşan bu karmaşada sahada her daim eylem yapmaya müsait marjinal sol terör örgütlerinin bu faaliyetlerine uygun ortam sağlamak suretiyle 1960 ve 1980 darbelerinde olduğu gibi toplumu ve devleti kaos ortamına sokarak bu suretle de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs ettikleri, oluşan bu ortamda dış ülke örneklerinde olduğu üzere en iyi ihtimalle hükümeti istifaya ve erken seçime zorlamak istedikleri, bu ihtimalin gerçekleşmemesi halinde ise bu defa Suriye ve Mısır örneklerinde olduğu üzere iç savaş ve darbe ortamına zemin hazırlamak gayretinde oldukları, bu yönde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün daha sonrasında da tecrübe edileceği üzere benzer girişimlerde bulunduğu, Gezi kalkışmasının devlet mekanizmalarınca bastırılarak sonlandırılması sonrasında bu defa FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün aynı hedefe ulaşmak maksadıyla sahneye çıktığı, açıklanan gerekçelerle de sanıkların dosya içerisinde mevcut tüm deliller uyarınca atılı suçları işledikleri anlaşılmıştır.”

 

Yargılama boyunca sanıklar ve avukatları, Gezi Parkı soruşturmasındaki kanıtların “FETÖ mensubu” savcı ve polisler tarafından toplandığını dile getirmişti. Mütalaasında bu hususa da yer veren Savcı Şahiner, soruşturma safahatı sonunda soruşturmaya konu tüm delillerin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü personelince yeniden değerlendirilerek dosyaya eklendiğini ileri sürdü.

 

Ne olmuştu?

 

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Gezi davasının 18 Şubat 2020 tarihli karar duruşmasında, Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden hakkında beraat ve tutuklu sanık Osman Kavala hakkında tahliye kararı verilmişti. Yurtdışındaki sanıklar Can Dündar, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dosyaları ise ayrılmıştı. Ancak aynı gün Kavala, bu kez 15 Temmuz darbe girişimi ile alakalı olarak “casusluk” suçlamasıyla yeniden tutuklanmıştı.

 

Ocak 2021’de yerel mahkeme tarafından verilen beraat kararı istinaf mahkemesi tarafından bozuldu ve dosya yeniden yargılama için İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Şubat 2021’de Kavala ile birlikte Amerikalı akademisyen Henri Barkey’in “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “casusluk” suçlamalarıyla yargılandığı dava dosyası Gezi davası ile birleştirildi. Nisan 2021’de yurtdışındaki sanıkların dosyası da ana dosya ile birleştirildi.

 

Gezi davasında yargılanan 16 kişi hakkında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “mala zarar verme”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi”, “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme”, “nitelikli yağma”, “nitelikli yaralama”, “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” suçlamalarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

 

Gezi eylemlerine ilişkin Beşiktaş taraftar grubu Çarşı’ya “hükümeti yıkmaya teşebbüs” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “suç örgütüne üye olma”, “kamu görevlilerinin görevini yapmasını engelleme” suçlamalarıyla açılan 35 sanıklı davada ise İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Aralık 2015’te beraat kararı vermişti.

 

Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise Nisan 2021’de kararı oybirliğiyle bozmuştu. Bozma kararına gerekçe olarak, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve beraat kararlarını bozulmasıyla yeniden başlayan Gezi davası ile birleştirilme hususunun değerlendirilmemesi gösterilmişti.

 

30. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi Mahmut Başbuğ, dosyaları birleştirme önerisini ilettiği 13. Ağır Ceza Mahkemesine 28 Temmuz’da geçici görevlendirmeyle gitti ve bu mahkemede talep onaylandı. Başbuğ’un başkanlık yaptığı duruşmada dosyaların birleşmesine ve yargılamanın 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verildi.

 

Avrupa Konseyi’nin icra organı Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmayan iş insanı Osman Kavala davasının AİHM’e havale edilmesine dair kararı 2 Şubat 2022’de oyçokluğuyla kabul etti ve Türkiye’ye yönelik ihlal süreci resmen başladı.

 

21 Şubat 2022’de 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Çarşı ve Gezi dosyalarını ayırdı. Kavala ve Yapıcı’yla birlikte toplam 17 kişinin yargılandığı Gezi-15 Temmuz davasının bir sonraki duruşması 21 Mart’ta görülecek.

Yukarı