Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Mahkeme, Barış Akademisyenlerine destek veren hak savunucuları Arat Dink ve Bülent Deniz’in derhal beraat taleplerini reddetti
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attıkları için yargılanan akademisyenlere destek olmak amacıyla kendilerini savcılığa ihbar eden hak savunucularından Arat Dink ve Bülent Deniz’e “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla açılan davaların ilk duruşması 20 Haziran 2019 tarihinde İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca 18 hak savunucusu hakkında düzenlenen iddianameler sonucunda 18 kişiye ayrı ayrı dava açılmıştı.
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk olarak Bülent Deniz’in duruşması görüldü. Deniz’in avukatları Kemal Kaya ve Şadi Çarsancaklı derhal beraat ve TCK 301’den yargılama yapılması için Adalet Bakanlığı’ndan izin istenmesini talep etti. Mahkeme her iki talebi de dosya kapsamı ve mevcut delil durumunu göz önünde bulundurarak reddetti. Duruşma, Deniz’in savunmasını hazırlaması için 17 Ekim 2019 tarihine ertelendi.
“Mahkeme heyeti tarafsızlığını yitirdi”
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde daha sonra Arat Dink’in duruşması görüldü. Dink’in avukatlarından Ümre Deniz Tuna Dink, Batış Akademisyenleri’nin davalarına da bakan mahkeme heyetinin, daha önceki yargılamalarda verdiği kararlar sebebiyle tarafsızlığını yitirdiğini söyledi. Avukat Tuna Dink, müvekkili hakkında hazırlanan iddianamenin şahsileştirilmemiş olduğunu ve maddi hatalarla dolu olduğunu ifade etti: “İddianamede müvekkilin mesleği gazeteci olarak yazıyor fakat kendisi mimardır. Yine aynı iddianamede müvekkilin imzacı akademisyenlerden biri olduğu yazıyor, fakat bu da yanlış. Heyetinizin bu kadar basit hususların bile belirlenmemiş olduğu, iddianame vasfı taşımayan bu metni kabul etmesi, iddianamedeki görüşlere katıldığınızı gösteriyor. Mahkemenizin tarafsızlığını yitirdiğini düşünüyoruz. Biz bu metne iddianame demiyoruz. Olsa olsa savcının siyasî ve kişisel görüşünü yansıtan bir bildiridir. Bu metni hiç sorgulamadan kabul etmeniz yazılanları kabul ettiğiniz fikrini oluşturuyor bizde. Mahkemeniz, Barış Akademisyenleri ile ilgili neredeyse birebir aynı gerekçeli kararlar yazdı. Bunun ihsas-ı rey anlamına geldiğini düşünüyoruz. Bu yüzden davadan çekilmenizi talep ediyoruz.”
Mahkeme heyeti, çekilme yönündeki talebi, yerinde olmadığı gerekçesiyle reddetti.
Dink’in avukatlarından Fethiye Çetin de, suçun maddi unsurlarının oluşmadığını belirterek derhal beraat talebinde bulundu. Savcı, suçlamanın yargılamayı gerektirdiğini savunarak derhal beraat talebinin reddini istedi. Mahkeme, suçlamanın yargılamayı gerektirdiğini belirterek derhal beraat talebini oybirliğiyle reddetti.
“Bildiriyle ilgili tek pişmanlığım taahhüdü yerine getirememek”
Savunmasını yapmak üzere kürsüye geçen Arat Dink, savunmasını yapmasını bekleyen hâkime, “Anlaşılması güç olduğu için iddianamenin okunmasını tercih ediyorum” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı iddianameyi özetleyerek okudu. Suçlamaya ilişkin beyanda bulunan Dink, “İddianamenin tamamını değil, sadece bildiri kısmını okudunuz. Bildiriyi imzaladığım için herhangi bir pişmanlığım yok. Düşüncelerimi destekler niteliktedir. Bildiriyle ilgili tek pişmanlığım son paragrafında, bu şiddeti teşhir edeceğimizin taahhüdünde bulunmuşuz. Bu taahhüdü yeterince yerine getirmemiş olmak tek pişmanlığımdır. Bildiri küçük bir adım. Malûm, ‘Haksızlığa susan dilsiz şeytandır’ derler. O dönem yaşanan olayların yanında bu bildiri hiçbir şey. O insanların yaşadıklarının yanında mahkûmiyet hiçbir şey. Çünkü asıl mahkûmiyet o insanların yeterince yanında olamamak. Hak ihlâllerinin derecesi düşünülürse bildiri gayet orantılı ve kendi içinde tutarlıdır” dedi.
“Talimatla hareket ettiğim iddiası net değil”
Dink sözlerine şöyle devam etti: “Şekli, özensizliği, içeriği itibarıyla yetersiz olan bu metnin en can sıkan kısmı da talimatla hareket ettiğim iddiasıdır. Bu net bir iddia değildir. Ben talimatla hareket ediyorsam başka bir suçum vardır herhalde. Bu iftira niteliğinde ortaya atılmış bir söz. Aynı sözü kahvede söyleseler, ‘çamur atılıyor’ denir. Çamur atmakla iddianame hazırlamak arasında bazı farklar olması gerekir. Ortaya atılan iddianın bana gösterilmesini istiyorum. O bildirideki hangi cümle terör örgütünün hangi eylemini veya cebrini övüyor? Bana böyle bir kanıt gösterilmediği sürece hiçbir soruyu cevaplamak istemiyorum.”
Dink, yargılama sonucunda ceza verilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğini söyleyerek savunmasını tamamladı.
Dink’in avukatı Fethiye Çetin, müvekkili ile ilgili açılan davanın diğer 17 kişiye açılan dava ile birleştirilmesini talep etti. Mahkeme, benzer dosyalardaki birleştirme talebini yargılama aşamalarının farklı olması sebebiyle reddetti. Mahkeme, Barış Akademisyenlerinin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptıkları bireysel başvurunun sonuçlanmasını beklemeye karar vererek, duruşmayı 9 Ekim 2019 tarihine erteledi.