Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Birinci yargı reform paketi çerçevesinde yürürlüğe giren uygulama, JinNews muhabiri Hikmet Tunç’a açılan dava kapsamında ilk kez bir gazetecinin davasında uygulanıyor
HİKMET ADAL
JinNews muhabiri Hikmet Tunç hakkında Muradiye Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan bir davanın geçtiğimiz hafta (21 Ekim 2020) görülen ilk duruşmasında mahkeme, Tunç’un yargılamasının “basit yargılama usûlüne” göre yapılmasına karar verdi.
Birinci yargı reform paketi ile yürürlüğe giren “basit yargılama usûlü” böylelikle ilk kez bir gazetecinin davasında uygulanmış olacak.
Tunç, Van’daki bir yolsuzluk iddiasını haberleştirdiği için Muradiye Belediyesi’ne atanan kayyum Erkan Savar’a “hakaret” ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Taraflara savunma yapmaları, beyanlarını ve delilleri yazılı olarak sunmaları için 15 gün süre veren mahkeme, dosyayı inceledikten sonra bir ay içerisinde kararını yine yazılı olarak taraflara bildirecek.
Buna göre mahkeme, “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret etmek” suçlamasıyla 1 yıl 2 aydan 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istenen Tunç hakkındaki kararını duruşmasız olarak, yani davayı kağıt üstünde görerek verecek.
Expression Interrupted konuyla ilgili Hikmet Tunç’un avukatı Cüneyt Ergün’e görüşlerini almak üzere ulaştı ancak Av. Ergün kendisine Covid-19 teşhisi konduğunu, hastalık nedeniyle konuşacak durumda olmadığını ve görüş veremeyeceğini belirtti.
Mahkemenin takdirinde
Basit yargılama usûlüne ilişkin Expression Interrupted’a bilgi veren avukat Sevgi Epçeli Arslan, usûlün 24 Ekim 2019’da Resmî Gazete’de yayımlanan 1. Yargı Reform Paketi’yle yasalaştığını, bu yargılama yönteminin üst sınırı 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası gerektiren suçlar için uygulanabileceğini aktardı.
Basit yargılama usûlünün uygulanıp uygulanmayacağının mahkemenin takdirine bırakıldığını ifade eden Epçeli Arslan, “Takdir hakkının kullanılması aynı suç isnadı ile yargılanan kişiler açısından çeşitli eşitsizliklere, adaletsizliklere neden olabilir” diye konuştu.
Bu usûlle mahkemelerin üzerindeki dosya yükünün azaltılmasının hedeflendiğini kaydeden Epçeli Arslan, hak ihlâllerine dikkat çekti.
“Adil yargılanma hakkını zedeliyor”
Epçeli Arslan, taraflara verilen 15 günlük sürenin adil yargılanma hakkını zedelediğini ifade ederek “Sanığın etkili bir savunma yapabilmek açısından yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olması adil yargılanma hakkı kapsamındadır. On beş günlük süre, bu kapsamda yeterli ve etkin değil” diye konuştu.
Basit yargılama usûlünde mahkûmiyet kararı verildiği takdirde cezanın dörtte bir oranında indirileceğini belirten Epçeli Arslan, bu durumun ise sanık lehine olduğunu aktardı.
Avukat Epçeli Arslan sözlerine şöyle devam etti:
“Basit yargılama usûlü Adalet Komisyonu raporunda ‘alternatif yargılama usûlü’ olarak tanımlanmış. Basit yargılama usûlüne neden ihtiyaç duyulduğu, yine Adalet Komisyonu raporunda, ‘basit suçlarla ağır suçlar arasında bir ayrım yapılmadan, duruşma açmak suretiyle aynı yargılama usûlünün tüm prosedürlerinin uygulanmasının kabul edilmesinin ağır suçların yargılanmasına daha az vakit ve emek ayrılmasına sebebiyet vereceği’ olarak gösterilmiş.
“Burada basit suçlar ve ağır suçlar arasında bir ayrım yapıldığı görülmekle beraber bir suç isnadı altında kalan sanık yönünden dosyasına gereken zaman ve emeğin ayrılmasının adil yargılanma hakkı bakımından önemli olduğunun unutulmaması gerek. Adil yargılanma hakkı basit ya da ağır ayrımı olmaksızın bir suç isnadı altında bulunan herkes için geçerlidir.
“Kanun basit yargılama usûlü ile verilen hükümlere karşı itiraz edilebileceğini, süresi içinde itiraz edilmeyen hükümlerin kesinleşeceği, itirazın sanık dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde basit yargılama usûlünün getirmiş olduğu indirimin korunacağını öngörüyor. Bu yönü ile mahkeme tarafından mahkûmiyet hükmü verildiğinde hükme karşı istinaf/Yargıtay gibi bir üst mahkemeye başvuru imkânı bulunmuyor. Bu da adil yargılanma hakkı kapsamında olan, karara karşı etkili bir kanun yoluna başvurma hakkı yönünden uygun değil.”
Ömer Kavili: AİHS’e aykırı
Avukat Ömer Kavili ise ceza yargılamalarıyla medenî hukuk yargılamalarının iki ayrı yönteme tabi olduğunu belirterek basit yargılama usûlünü eleştirdi.
Kavili, basit yargılamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunun altını çizdi.
Medenî hukuk yargılamalarında taraflar arasında eşit ilişki olduğunu, ceza yargılamalarında ise taraflar arasında eşit ilişki bulunmadığını aktaran Kavili, ceza yargılamalarında muhakemede eşitlik sağlanmak suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesi uygulanmasının gerektiğini ifade etti.
Bu davada kayyum Savar’ın kamu gücünün bir parçası olarak kamudan aldığı gücü kullandığını söyleyen Kavili, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kamu otoritesine karşı diğer taraftaki sadece bir gazeteci. Gazetesinin gücü veya güçsüzlüğü, imkânı yada imkânsızlığı ölçüsünde kendisini savunabilir, koruyabilir. Eğer kendini savunamazsa haklı olduğu konuda bile haksız çıkar.
“Hikmet Tunç’a ‘hakaret’ suçu iddiasıyla açılan bu davada kayyum Savar, kamu gücünün vermiş olduğu sınırsız olanakla, bir gazetecinin zayıflığına karşı hak aramış oluyor. Daha en başında bu, silahların eşitliği ilkesine aykırı ki bu durum da kişilere kendilerini en özgür ve en etkili şekilde savunabilme imkânlarını sağlamayı taahhüt eden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine aykırı duruyor.
“Mahkeme burada sadece akıl, mantık ve ahlâk kurallarını çiğnemekle kalmamış, uluslararası sözleşmelerdeki taahhütler de ihlâl edilmiş. Bu nedenledir ki Hikmet Tunç’un yargılandığı davada ‘basit yargılama usûlünün’ uygulanması, yargılama sonunda gazeteci hakkında beraat kararı verilse bile görüntüde adaletli olma, tarafsız olma ilkesini yok etmiş olacak.”
“Dürüst değil”
Kavili sözlerine şöyle devam etti:
“Böyle bir yargılama şekli dürüst değildir, adaletli bir hak arama işlemi değildir. Bu uygulama adil yargılanma hakkını ihlâl etmekle kalmıyor, yok ediyor, ortadan kaldırıyor. Davalarda duruşma yargıçları özellikle duruşmadan elde edeceği kanaatle hüküm tesis eder. Kanunun yetkisi dosya okumak değildir. Ceza yargılamalarının hukuk yargılamalarından farkı budur.
“Hukuk hâkimi dosyadaki evrakla hareket eder ama ceza hâkimi sadece evrakla hareket etmez. Tarafların muhakemesini yapar. Mahkeme burada mutlaka ve mutlaka tarafları duruşmaya çağırmalı. Taraflara en özgür biçimde savunma hakkı vermeli. Eğer bu uygulanmazsa hukuk sistemi katledilmiş olur.”
Basit yargılama usûlü hakkında
Kamuoyunda Birinci Yargı Reform Paketi olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 17 Ekim 2019’da TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş, 24 Ekim 2019’da da Resmi Gazete’de yayımlanarak yasalaşmıştı.
Kanun’un 24. maddesiyle birlikte 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “basit yargılama usûlünü” düzenleyen 251. maddesi yeniden düzenlenerek şu hale getirilmişti:
Madde 251:
(1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.
(2) Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.
(3) Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.
(4) Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.
(6) Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.
(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.
(8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.”