Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Hükümet, AİHM'e tek taraflı bir deklarasyon sunarak Doğan'ın cezaevinde bulunduğu süreçte masumiyet karinesi hakkının ihlal edildiğini kabul etmeyi ve bu nedenle tazminat ödemeyi taahhüt etti
Ressam ve kanun hükmünde kararname ile kapatılan Jin Haber Ajansı (JİNHA) editörü Zehra Doğan’ın cezaevinde bulunduğu sürede bazı hak ve imkanlardan faydalanmasının engellenmesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yaptığı başvuru sonuçlandı. Mahkeme, 24 Şubat 2022 tarihli kararında Türkiye hükümetinin tek taraflı bir deklarasyonla "masumiyet karinesinin ihlal edildiğini" kabul edip Doğan’a bin 350 Euro tazminat ödemeyi vadetmesini yeterli buldu ve başvuruyu gündeminden çıkardı.
Doğan, Mardin’in Nusaybin ilçesindeki sokağa çıkma yasağı ve çatışmalar sırasında yaptığı haberler ile sosyal medya aracılığıyla paylaştığı bazı resimleri nedeniyle “örgüt propagandası” suçlamasıyla 2017 yılında Diyarbakır’da tutuklanmış, iki yıl tutukluluğun ardından 2019’da Tarsus Kapalı Kadın Cezaevinden tahliye edilmişti. Doğan’ın cezaevinde bulunduğu sürede açık cezaevine nakil ve denetimli serbestlik başvuruları infaz hakimliği tarafından “örgüt üyeliğinden ayrıldığına dair bir beyanının olmaması” ve “örgüt koğuşunda kalması” gerekçeleriyle reddedilmişti. Doğan’ın Anayasa Mahkemesine (AYM) yaptığı başvuru Aralık 2019’da "kabul edilemez" bulunarak reddedilmiş, bunun üzerine Doğan'ın avukatı 17 Eylül 2020’de masumiyet karinesinin ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’e başvuruda bulunmuştu.
AİHM’in başvuruyu iletmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, davadan kaynaklı sorunların çözülmesi için "tek taraflı deklarasyon" yayımlamayı önerdi ve başvurunun düşürülmesine karar verilmesini talep etti. Deklarasyonda masumiyet karinesinin ihlâl edildiğini kabul eden hükümet, Doğan'a tazminat ve mahkeme giderleri olarak bin 350 avronun ödeneceğini de taahhüt etti.
Doğan, hükümetin tek taraflı deklarasyon ve tazminat karşılığında başvurunun düşürülmesi talebine tazminat miktarının düşük olduğunu ve başvurunun kararla sonuçlandırılmasının benzer ihlalleri daha etkili bir şekilde engelleyeceğini belirterek itiraz etti. Ancak AİHM bu konuda yeterli içtihadın bulunduğu ve tazminat miktarının da benzer başvurularda sunulan miktarlarla tutarlı olduğu gerekçesiyle hükümetin talebini kabul etti. Mahkeme, oy birliğiyle başvurunun düşürülmesine karar verdi.
“İçtihadın önüne geçildi”
Doğan’ın avukatı Olguner Olgun BirGün gazetesine verdiği demeçte, hükümetin tek taraflı deklarasyonla içtihadın önüne geçtiğini ifade etse de kararın yine de benzer durumlar için yetkililere yol gösterici nitelikte olduğunu belirtti.
Olgun şunları söyledi: “Doğan çizmiş olduğu bir resim sebebiyle ‘terör örgütü propagandası’ suçundan hapis cezasına çarptırılmış fakat üzerine atılı örgüt üyeliği suçlamasından beraat etmiştir. Uygulamada, örgüt propagandası sebebiyle hükümlü olanların ‘iyi halli' kabul edilerek, açık cezaevine nakli gibi imkânlar ve haklar, hükümlünün ilgili örgüt üyeliğinden ayrıldığına ve ilgili örgüt koğuşundan ayrılmak istediğine dair dilekçe sunması koşuluna bağlanmaktadır. AİHM kararı, bu konudaki başvurumuza ilişkindir. Kararın önemi Türkiye cezaevlerinde yaygın bir soruna işaret etmesi ve bu sorunun yarattığı ihlâllerin hükümet tarafından AİHM nezdinde kabul edilmesidir. ‘Terör örgütü propagandası’ suçu sebebiyle hükümlü olanların hukuken terör suçlusu veya terör örgütü üyesi olarak nitelenemeyeceği, aksi yöndeki cezaevi idaresi ve infaz hâkimliği uygulamalarının masumiyet karinesini ihlal ettiği devlet tarafından kabul edilmiştir.
“AİHM tarafından bütün yargı makamlarını bağlayıcı ve hukuka aykırı uygulamaları kökünden değiştirecek, belki de yasal düzenlemeler yapılmasını gerektirecek bir karar verilmesini tercih ederdik. Bu münferit bir sorun veya tekil bir vaka değil, cezaevlerindeki infaz rejiminde uygulanagelen yaygın, sistematik ve yapısal bir hukuksuzluk… Ancak hükümet tek taraflı deklarasyon yoluyla masumiyet karinesinin ihlal edildiğini kabul ve beyan ederek, tazminat ödemek koşuluyla teknik olarak bağlayıcı bir içtihadın önüne geçmiştir. Fakat yine de hükümetin kabul beyanının ve buna dayanan AİHM kararının benzer durumlar için cezaevi idareleri ve yargı makamları yönünden yol gösterici olacağı kanaatindeyiz.”