Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

MİT görevlisini "ifşa" davasında 5 gazeteciye ceza

MİT görevlisini

Dava kapsamında Mart ayından beri tutuklu bulunan Hülya Kılınç, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel tahliye edildi; Erk Acarer’in dosyası ayrıldı

 

CANSU PİŞKİN, İSTANBUL

 

 

Libya'da öldürülen MİT görevlisine dair haber ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle üçü tutuklu yedi gazeteci ve bir belediye basın birimi çalışanı hakkında açılan davanın ikinci duruşması 9 Eylül 2020 tarihinde İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

 

P24 tarafından izlenen duruşmada tutuklu gazeteciler Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel ile Haziran ayında görülen ilk duruşmada tahliye edilen gazeteciler Barış Terkoğlu ve Ferhat Çelik ile avukatları hazır bulundu. Akhisar Belediyesi basın birimi çalışanı Eren Ekinci duruşmaya SEGBİS ile katılırken, Haziran ayında tahliye edilen gazeteci Aydın Keser ise Covid-19 testi pozitif çıktığı için duruşmaya katılamadı.

 

Esas hakkındaki mütalaasını 8 Eylül günü dosyaya sunan duruşma savcısı, sanıkların “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” ve “istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgileri ifşa etmek” suçlarından cezalandırılmalarını talep etti. Savcı, yurtdışında bulunan gazeteci Erk Acarer'in dosyasının ise ayrılmasını istedi.

 

Davanın ikinci duruşmasında sanıklar ve avukatları esasa ilişkin savunmalarını yaptı. 

 

Savunması için ilk olarak tutuklu Odatv muhabiri Hülya Kılınç söz aldı. Yaptığının gazetecilik olduğunu söyleyen Kılınç, suçlama konusu haberde bir MİT mensubu olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını belirtti. “Haberdeki fotoğraf gizlice çekilmemiştir. Akhisar Belediyesi basın personeli tarafından çekilmiştir. Bu fotoğrafta MİT personelinin de bulunduğuna ilişkin herhangi bir iz bulunmamaktadır. Bu fotoğrafta ‘MİT de var’ diyen ben değilim, savcılıktır” diyen Kılınç, suç işleme niyeti ve kastı olmadığını ifade ederek, tahliyesini ve beraatini istedi.

 

“İma dahi etmediğimiz bir şeyle suçlanıyoruz”

 

Tutuklu Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, öldürülen MİT görevlisine dair fotoğrafların ve bilgilerin Odatv’den çok önce açıklanıp, yayınlandığını söyledi: “Bu gerçeğe rağmen biz hem şehidin ailesini hem de MİT Kanunu’nu düşünerek ekstra bir hassasiyet gösterdik. Ve daha önce ifşa olmasına rağmen, şehidin soyismini, ailesinin isimleri ile soyisimlerini, cenazenin kaldırıldığı köyün adını yayınlamadık. İddia makamı da bu yadsınamaz gerçeğin farkında olarak, bizi asıl şehit cenazesinden bir kareyle suçladı. Gizli çekilmediği ortaya çıkan, şehidin tabutunun taşınma karesinde MİT mensuplarının da olduğunu iddia ettiler. Ve biz, ilgili bir adet fotoğrafta MİT mensubu olduğu iddiasını ilk kez iddianameden öğrendik. Yani ifşayı savcılar yaptı, ki Odatv’nin haberinde; o fotoğrafta kaymakam, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşların olduğu yazıyordu. Sözün özü, yazmadığımız hatta ima dahi etmediğimiz bir şeyle suçlanıyoruz. Savcıların iddia ettiğinin aksine bizim MİT mensubu ifşa etmek gibi bir planımız ve kastımız olmadığının da delilidir. Sadece gazetecilik saikiyle hareket ettik.”

 

Pehlivan savunmasının devamında, haberciliğinin cezalandırılmak istendiğini söyledi: “İddianamenin bize isnat ettiği ve suç olduğunu vurguladığı tüm eylemleri ilk gerçekleştiren ama tanık olan kişinin ilk duruşma için buraya bağlandı, dinlendi. O gün bu salonda olan iddia makamının gözünün önünde şehidin adını ve soyadını, babasının adını ve soyadını, yaşadıkları köyün adını açık açık bir kez daha tekrarladı. Ve ben o dinlendikten sonra, yani MİT mensubunun kimliği, babasının kimliği, ailenin şu an nerede yaşadığı, ben saklarken burada gözümün içine bakarak bir kez daha deşifre edildikten sonra, tanık beyanı gerekçesiyle tekrar tecrite gönderildim. Tutukluluğuma devam gerekçeleri de itiraf ediyor ki; bu davanın esası MİT şehidinin cenazesi değil. Maalesef ki cenaze toprağı asıl gerçeğin üzerine atılmak istendi. Burada, bu davada bir haber değil, tüm haberciliğim cezalandırılmak istendi. Sizden de talebim; vereceğiniz kararda korkunun değil, gerçek neyse onun sesi olmanızdır.”

 

“FETÖ kumpas davalarında ne yaşadıysak burada da aynısını yaşadık”

 

Tutuklu Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel de savunmasında, Türkiye’nin, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF), Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde bu yıl 180 ülke arasında 154'üncü sırada yer aldığını söyledi. Toplumda adalete olan inancın azaldığını söyleyen Ağırel, “Amacım mahkemenizi töhmet altında bırakmak değil. FETÖ kumpas davaları döneminde ne yaşadıysak bu dava sürecinde de aynısını yaşadık. Kumpas davaları düzmece belge, sahte delil, gizli tanık, yalan ve iftiraya dayalı zorlama yorum ve varsayımlarla üretilmiş suçlamalardan oluşuyordu. Bugün yargılandığımız bu dava da aynı özellikleri taşıyor” dedi. 

 

Hakkındaki suçlamanın mesnetsiz olduğunu savunan Ağırel şöyle devam etti: “İlk celsedeki savunmamda iddianameye ‘Niyetname’ demiştim. Mütalaanın da ondan farklı olmadığını gördüm. Tutukluluğuma devam kararında gerekçe olarak da tanık beyanları, delillerin karartılma ihtimali, kaçma şüphesi dedi mahkeme. Benim hakkımda paylaştığım tweet mesajı dışında var olan ve bizlerin bilmediği deliller nelerdir? Tek delil tweet mesajı ise neyi nasıl karartacağım? Hakkımdaki tanık kimdir? İlk celsede biz bu tanığı neden görmedik, dinlemedik? Ben gazeteciyim. Gazeteci dediğiniz kişi onun bunun istediğini yazan, güce dalkavukluk eden ve korktuğu için kalemini satan değildir. Gazeteci halkın yanında duran, demokrasi ve insan haklarını içselleştirmiş kişidir. Gazeteci toplumun vicdanıdır.” 

 

Ağırel’in savunmasının ardından söz alan duruşma savcısı, “Bu yargılamayı hakimler, savcılar, müdafiler olarak yapmıyoruz. Basın mensupları da izliyor duruşmayı. Sanık ağır bir eleştiri yaparak Fethullahçı yapının yargılamalarında maruz kaldığı şeylerden bahsetti. Bugün yaşadıkları söyledikleri gibiyse ya hayali ya da olmadık şeylerdir. Mütalaamızda Sputnik’te katıldığı program geçmiyor. Demagoji yapılmasın” dedi.

 

“Bu dava bir uslandırma davasıdır”

 

İlk duruşmanın sonunda tahliye edilen Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu savunmasına, “Sözün, harfin, kelimenin yayını her gerdiğinizde size ‘uslu dur’ diyen bir savcı karşınıza çıkıyor. Bugün yargılandığımız dava da bir uslandırma davasıdır. Benim için bu nedenle de hükümsüzdür” sözleriyle başladı.

 

Terkoğlu, mahkemenin vereceği karardan beklentilerini açıkladı: “Bir karar vereceksiniz. Ne olduğunu bilmiyorum. Dediğim gibi merak da etmiyorum. Fakat bir beklentim var. Kararınızda 19 Şubattan 3 Mart’a kadar hiçbir habere ya da paylaşıma erişim engeli bile istemeyen savcıların, 3 Mart gecesi bir anda harekete geçip sabahı bile bekleyemeden polisleri yataktan kaldırıp beni telefonla gözaltına aldırmalarının sebebi olsun. Kararınızda kendi yazdıkları iddianamelerde bile MİT mensuplarının kimliğini açıkça yazan savcıların bir anda MİT Kanununu fark etmesinin sırrı olsun.”

 

Terkoğlu savunmasını şöyle tamamladı: “Bu davanın suçu bulan değil, suçu üreten bir dava olduğunu görüyorum. Bu dava kanunların kötüye kullanımıdır. Varlığı suçtur. Kanunun adalet ile karşı karşıya getirilmesidir. Biz gazeteciler gerektiğinde ‘Pro jure contra legem’ (‘adalet için kanunlara karşı’) deriz. Kendim için değil, ülkem için, adalet için tek dileğim; kararınız başından sonuna suç olan bu soruşturmanın, bu iddianamenin, bu davanın, bu mütalaanın devamı olmasın. Bırakın bu suç, bu kağıttan kuleyi kuranların üstüne devrilsin.”

 

“Casus değil apaçık gazeteciyiz”

 

Tutuksuz sanıklardan Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik savunmasında, “Biz tam 7 aydır casus değil de gazeteci olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz. Masa başında acemice üretilen ve nereden tutarsanız tutun elinizde kalacak olan bir suçlamalar silsilesiyle itham edildik” dedi. Savcılığın Yeni Yaşam’dan önce haberi yayımlayan yayın organlarını es geçtiğini savunan Çelik, “Doğrudan Yeni Yaşam gazetesinin ifşa suçunu işlediğini ileri sürüyor. Tabi ki bizim yaptığımız gibi diğer yayın organlarının yaptığı gazeteciliktir” diye konuştu. 

 

Çelik, suçlama konusu haberin özel bir haber olmadığını belirterek beraatini istedi: “Bu çerçeveden bakınca bunun bir casusluk faaliyeti olamayacağı nettir. Açık kaynaklardan bir haber derleyip yine açık kaynaklara yayın yapan bir kişi casus değil apaçık bir gazetecidir. Evet gazeteci olmak insana bir dokunulmazlık zırhı giydirmez. Ancak bizim gazetemizde yer alan haber, tüm unsurlarıyla bir gazetecilik faaliyetidir. Katliam çağrıları yapan, taciz tecavüzü meşrulaştıran, ötekileştirici bir dil kullanan, ırkçılık ve mezhepçilik yapan, açıkça küfür ve hakaret eden medya organlarına hoşgörü gösterilecek, ancak muhalif ve eleştirel yayıncılık yapanlar, bizim örneğimizde olduğu gibi eften püften gerekçelerle ezilmek istenecek. İki satır haber üzerinden 19 yıla kadar hapsimiz isteniyor.”

 

Tutuksuz sanıklardan Akhisar Belediyesi basın birimi çalışanı Eren Ekinci SEGBİS ile dinlendi. Suç işleme kastının olmadığını söyleyen Ekici, “Gizli çekim yapmadım, fotoğrafları herkesin gözü önünde çektim. Şehidin MİT mensubu olduğunu Hülya Kılınç tutuklandığında öğrendim. Üzerime atılı suçlamaları reddediyorum” diyerek beraatini istedi.

 

“Ne suç var ne suçlu”

 

Ferhat Çelik’in avukatı Özcan Kılıç mahkemeye üç sayfalık dilekçe sundu. Kılıç, “Ortada unsurları tamamlanmış suç söz konusu değil” diyerek beraat talep etti. 

 

Aydın Keser’in avukatı Sercan Korkmaz da mahkemeye ayrıntılı bir dilekçe sunduklarını belirtti. Korkmaz, suçun maddi unsurlarının oluşmadığını söyleyerek beraat istedi.

 

Pehlivan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, “Sanıkların savunması malumun ilanıydı. Ne suçun ne de suçlulunun bulunduğu davada verilecek tek karar beraat kararıdır” diyerek beraat istedi.

 

Pehlivan’ın avukatlarından Emre Özmen, “Yamalı bohçaya dönmüş olan üç imzalı bir iddianame ve iddianameden kopyalanmış bir mütalaa ile karşı karşıyayız” dedi. Özmen, atılı suçların maddi ve manevi unsurları yönünden oluşmadığını söyleyerek beraat istedi.

 

Pehlivan’ın avukatlarından Serhan Günel ise savunmasında şu ifadelere yer verdi: “‘İfşa’ gizli bilginin açıklanmasıdır. Gizli bir bilgi bir defa açıklanır. Bu bilgi defalarca, 20 Şubat’tan çok daha önce ifşa edildiği için ortada ifşa edilen bir bilgi yoktur. Suç yoktur, sadece haber vardır. Bu davanın tek ciddi yanı tutukluluktur.”

 

Tutuklu sanıklar Kılınç ve Ağırel adına konuşan avukat Celal Ülgen, “Savcı, iddianamede ne varsa mütalaasına onu almış. Esas hakkındaki mütalaada savcı her sanık için bir ilk bulmalıyım demiş. Olayın ilk defa Murat Ağırel tarafından ifşa edildiğini iddia ediyor” dedi. Avukat Ülgen, Kılınç’ın haberinde kullandığı fotoğrafa ilişkin de, “Bu fotoğrafların içerisinde MİT tarafından ‘bunlar da bizim MİT mensubumuzdur’ diye şikâyet geldi mi? Yok” ifadelerini kullandı. Ülgen her iki müvekkilinin de beraatini talep etti.

 

Barış Terkoğlu’nun avukatı Kazım Yiğit Akalın da müvekkilinin en başından beri bu dosyada olmaması gerektiğini söyledi. Akalın, “Barış Terkoğlu kim? Künyede sorumlu haber müdürü yazıyor. Ama ne var ki internet sitelerinde sorumlu haber müdürü olmaz. Kendi kendilerine yazmışlar” dedi. Akalın, Terkoğlu'nun beraatini talep etti. Ekinci'nin avukatı Mehmet Tarla da suçun unsurlarının oluşmadığını söyleyerek müvekkilinin beraatini istedi.

 

“Haber alma hakkını savunmaya devam edeceğiz”

 

Savunmaların ardından sanıklara sırasıyla son sözleri soruldu. Hülya Kılınç, “Yapmış olduğum iş gazeteciliktir. Suçlamaları kabul etmiyor, beraat istiyorum” dedi. 

 

Barış Pehlivan son söz olarak, “Bu davada Odatv haberciliği ve yazdığım kitaplar cezalandırılmak istendi. Yazmaya devam edeceğim” ifadelerini kullandı.

 

Murat Ağırel ise attığı tweette suç unsuru olmadığını belirterek beraatini istedi. 

 

Barış Terkoğlu son söz olarak mahkemeye seslendi ve “Hukukun intikam aracı olarak kullanılmayacağını gösterdiğiniz bir karar bekliyorum” dedi.

 

Ferhat Çelik, “Ne karar çıkarsa çıksın hakikati, doğruları ve halkın haber alma hakkını savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Eren Ekinci de beraatini talep etti.

 

Beş gazeteciye hapis cezası, üç tutuklu gazeteciye tahliye

 

Duruşma sonunda davayı hükme bağlayan mahkeme, yurt dışında bulunan Erk Acarer’in dosyasını henüz ifadesinin alınmamış olması nedeniyle ayırdı.

 

Mahkeme, “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” (TCK 329) suçundan tüm sanıkların beraatine karar verdi.

 

MİT Kanunu’nun 27. Maddesindeki “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” suçundan Terkoğlu ve Ekinci’nin beraatine karar veren mahkeme, Pehlivan ve Kılınç’a bu suçtan 3 yıl 9 ay; Keser, Çelik ve Ağırel’e ise ayrı ayrı 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası verdi. Mahkeme, Keser, Çelik ve Ağırel’in “atılı suçu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille zincirleme olarak işlediklerine” kanaat getirdi.

 

Kılınç, Pehlivan ve Ağırel’in tutuklulukta geçirdikleri süre dikkate alınarak yurt dışına çıkış yasağıyla tahliye edilmelerine karar veren mahkeme, Terkoğlu, Çelik ve Keser hakkında uygulanan adlî kontrol tedbirlerini ise kaldırdı.

Yukarı