Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel davası: Yıldız beş ay sonra özgür

Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel davası: Yıldız beş ay sonra özgür

“Askeri casusluk” suçlamasıyla beş ay önce tutuklanan Müyesser Yıldız, Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan ilk duruşmada tahliye edildi

 

CANAN COŞKUN, ANKARA

 

Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız ve tutuksuz yargılanan Tele 1 TV Ankara Temsilcisi İsmail Dükel, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamasıyla yargılandıkları davanın 9 Kasım 2020 tarihinde görülen ilk duruşmasında hâkim karşısına çıktı.

 

Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayı P24'ün yanı sıra Bülent Tezcan, Erdoğan Toprak, Tekin Bingöl, Yaşar Tüzün, Gülizar Biçer Karaca, Ali Haydar Hakverdi, Aylin Nazlıaka, Mustafa Balbay’ın aralarında bulunduğu çok sayıda CHP milletvekili takip etti.

 

Ankara Adliyesi'ndeki yaklaşık 200 kişilik salonda yapılan duruşmaya sanıklar Müyesser Yıldız, İsmail Dükel ve haber kaynağı astsubay Erdal Baran, yakınları ve avukatları katıldı. Yıldız salona girerken seyircilerin alkışlarıyla girdi.

 

Duruşma Yıldız ve Dükel'in haber kaynağı olduğu için yargılanan astsubay Erdal Baran’ın savunması ile başladı. Baran, kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek şunları söyledi:

 

“Gizli bilgilerin olduğu yazıları hiç görmedim. Konumum gereği görmem, çünkü ikmal astsubayım. 10 yıldır bipolar tedavisi görüyorum. Şizofreni ilaçları kullanıyorum. Bu rahatsızlığım nedeniyle yapmadığım şeyleri yapmışım gibi anlatıyorum.”

 

Baran’ın girişinden sonra mahkeme başkanı Halit Kılıç, Baran’a suçlama konusu telefon tapelerindeki konuşmaları sordu. Baran, bunların kendisine ait olduğunu ancak konuşmaların içeriklerinin çoğunlukla kamuoyuna yansıyan bilgilerden oluştuğunu veya "uydurma" olduğunu ifade ederek "Kendimi önemli göstermek için söylediğim şeylerdi” dedi. 

 

Mahkeme başkanı Kılıç, Baran’a Müyesser Yıldız’ın tapelerde Libya'ya gidecek komutanın kim olduğunu sormasının nedenini sordu. Bu soru üzerine salondaki seyirciler "Gazeteci sorar" diyerek tepki gösterdi. Mahkeme başkanı seyircilerin ses çıkarmaya devam etmesi durumunda salondan çıkarılacakları yönünde uyarıda bulundu. Mahkeme başkanı Kılıç, askeri bilgilerin telefonda bu kadar rahat konuşulmasının nedenini de sordu. Baran da "Bizim için olağan geliyor" diyerek yanıt verdi.

 

“İddianame değil intikamname”

 

Baran’dan sonra Müyesser Yıldız’a söz hakkı verildi. Yıldız sözlerine “yargılanmalarına sebep olanın bir iddianame değil, bir intikamname olduğunu” söyleyerek başladı ve herhangi bir savunma yapmayacağını söyledi. Ancak, ailesi başta olmak üzere kendisine sahip çıkan insanlar için söyleyecekleri olduğunu belirtti. Yıldız’ın konuşmasından öne çıkan kısımlar şöyle:

 

“Bu intikamnameyi önünüze geldiğinde lâyık olduğu yere, tarihin çöplüğüne göndermenizi dilerdim, ama yapmadınız. Oysa bunu kabul ettiğiniz gün, tensipte aldığınız kararlarla, o kağıt yığınının ne kadar pervasızca derlendiğini tespit edip ortaya koyan sizlerdiniz. Ancak istenirse hâlâ bir fırsat var. Bizleri yargılamakla zaman geçirmek yerine, “Bak, seni hiçbir delil, belge olmadan ve hukuku ayaklar altına alarak tutuklayıp hapse attık. Sebebi de bazı büyüklerimizi rahatsız etmen.” mesajının verildiği bu intikamnameyi hazırlatanların peşine düşüldüğü takdirde, ülkenin güvenliği adına çok daha önemli bir hizmet yapılmış olunacaktır.

 

“Polis müdürünün fezlekesinde, “Gazeteci kimliğini kullanarak, birçok şahıs ile irtibatlıdır.” diye yazılmış. Ne demek gazeteci kimliğini kullanarak? Gazeteciyim yahu, işim bu. İşimin birinci gereği de insanlarla görüşmek. Sanki gazetecilik kimliğimi kullanarak dolandırıcılık yapmışım! 

 

“Bu meslekte işsizlikle de, açlıkla da, hapisle de sınandım. Sınanmadığım bir canım kaldı. Onunla da sınayabilirler, umurumda değil. Ama bırakın dirimi, benim ölümü bile haksızlık, hukuksuzluk, yanlışlık, ihanet karşısında susmaya, yani mesleğime, milletime, ülkeme ihanete kimse razı edemez. Yaklaşık 40 yıllık gazeteciyim. Bunun 10 yılında devlette görev yaptım. Önümden çok gizli bilgi-belge geçti. Devletin güvenliğinin ne olduğunu ve ne olmadığını iyi bilirim.

 

“Devletin güvenliğini düne kadar Fetullah Gülen’in önünde el pençe divan duranlardan, İmralı’daki teröristbaşıyla görüşen ve görüşmek için sıraya girenlerden, askere, polise silah bıraktırıp teröristlere resmi geçit yaptıranlardan, bir başka ülkeye hizmet için yemin etmiş olanları büyükelçi atayanlardan, milli mücadeleden beri düşmanın hedefinde olan Türk ordusunu binbir kumpas, hile ve desise ile tasfiye edenlerden öğrenecek değilim.

 

“Son sözüm, yine dokuz yıl önceki Odatv kumpas davasından olsun: “Bu siyasi bir davadır. Ne kadar yatacağımıza, ne zaman çıkacağımıza bizi aldıran irade en baştan karar verdiği için sizden herhangi bir talebim yoktur.” demiştim. Bunu aynen tekrarlıyor, sadece şunu eklemek istiyorum: Elbette bir gün savunma yapacağım. Ama burada değil; bu intikamnameyi hazırlatan ve hazırlayanlar bağımsız ve tarafsız Türk mahkemelerinde yargılandıkları gün, en olmadı tarih önünde hesaba çekildikleri zaman, benim de bir çift sözüm olacaktır.”

 

Yıldız'ın beyanının tam metnine bu bağlantıdan erişilebilir.

 

“Bir ülke gazetecisi kadar özgürdür”

 

Yıldız'dan sonra İsmail Dükel savunma yaptı. Dükel şöyle konuştu: 

 

“Bir ülke gazetecisi kadar özgürdür. Demokrasisi basını kadar güçlüdür. Bugün buradayız ve yargılanıyoruz. 40 yıllık gazeteciyim. Bu ülkede bir bakan dün istifa etti. Söyleyen medya ile söyleyemeyen medya ortada. Bir gazetecinin neden yargılandığına buradan bakmak gerek belki de. Binlerce haber yaptım, bir tek haberimde tekzip yoktur. Neden? Çünkü bir haber geldiği zaman iki doğrulama yaparım. Eğer alamazsam kılımı kıpırdatmam. Erdal Baran arayıp soruyordu. Ben gazeteciyim, haber kaynaklarım olur. Bir gün olur siz olursunuz, bir gün savcı olur. Ben gazeteciyim ve bilgi almak zorundayım. Bu benim görevim. Bu suçlanacak bir durum değildir. Gazeteci olduğum için yargılandığımı düşünüyorum. Benden casus, vatan haini çıkmaz, vatanperver çıkar benden.”

 

Savcı: Tutuklulukları devam etsin

 

Sanıkların savunmasından sonra avukatları da beyanda bulundu. Avukatların beyanlarından sonra duruşma savcısı taleplerle ilgili mütalaasını açıkladı. Savcı, sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 327. maddesinde düzenlenen "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin etme" suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına ve tutuklu sanıkların bu hâllerinin devamına karar verilmesini talep etti. Savcı ayrıca soruşturmanın başlamasına sebep olan ihbar mektubunda imzası olan Durmuş Özkan’ın açık kimlik bilgilerinin tespit edilip edilmediğinin emniyete sorulmasını istedi. 

 

“Mütalaayla ilgilenmiyorum”

 

Savcının mütalaasından sonra söz hakkı verilen Müyesser Yıldız, şöyle konuştu: “Ben buraya kendimi kurtarmak için gelmedim. Devletin ve hukukun namusunu kurtarmak için geldim. Bu kadar konuşulduktan sonra takipsizlik kararı verip, bunu yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunmadığınız sürece mütalaa ile ilgilenmiyorum.”

 

Erdal Baran da delillerin toplandığını belirterek, bunları karartma riskinin olmadığını söyledi. Devlet memuru olduğunu da söyleyen Baran, tahliyesini talep etti.

 

Adlî kontrolle tahliye 

 

Mahkeme 15 dakikalık müzakere arasından sonra ara kararını açıkladı. Heyet, Müyesser Yıldız'ın tahliyesine karar vererek, yurtdışına çıkışını yasakladı. İsmail Dükel'in savunması alındığı için karakola imza verme şeklindeki adlî kontrolünün kaldırılmasına hükmeden heyet, yurtdışı çıkış yasağının devamına karar verdi. Erdal Baran'ın tape kayıtları ve Milli Savunma Bakanlığı'nın dosyaya gönderdiği yazıları gözününde bulunduran heyet, Baran'ın tutukluluk hâlinin devamına hükmetti.

 

Mahkeme ayrıca sanıklar hakkında TCK'nin 327. maddesinde düzenlenen "Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirimde bulunulmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma 6 Ocak'ta yapılacak.

 

Yukarı