Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Nedim Türfent: Cezaevleri şimdi içerinin de içerisi

Nedim Türfent: Cezaevleri şimdi içerinin de içerisi

 

6,5 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan Nedim Türfent: “7/24 içerideydik ama yani içerinin de içerisinde. Telefon, spor, kurs, ortak faaliyet, spor hakları… Hepsi ellerinden alındı tutuklu ve hükümlülerin”

 

MELTEM AKYOL, SUR

 

Yıl 2016. Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde sokağa çıkma yasağı var. Bir inşaat şantiyesinde çekilen görüntüler Türkiye’nin gündemine deyim yerindeyse bomba gibi düştü. Görüntülerde

Özel Harekât Timi genciyle yaşlısıyla 50’den fazla işçiyi ters kelepçeleyip yere yatırmış, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü göreceksiniz… Hepinizi tanıyorum ben… Kim ihanet ediyor, karşılığını görecek… Ne yaptı lan size bu devlet… Türk’ün gücünü göreceksiniz…” diyordu. Haberi duyuran gazeteci Nedim Türfent önce “JİTEM” mahlaslı sosyal medya hesaplarından ölüm tehditleri aldı. 12 Mayıs 2016’da gözaltına alındı ancak önce nereye götürüldüğü hatta gözaltına alındığı açıklanmadı. Sosyal medyada büyüyen tepkiler üzerine 13 Mayıs 2016’da “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandı. İddianamesi tutuklandıktan 13 ay sonra hazırlandı. Haberleri, o haberler için yaptığı görüşmeleri “suç” sayılıyordu. Bir de açık-gizli tanık ifadeleri vardı. O tanıkların hemen hepsi ifadelerini işkence altında verdiğini söyledi. Kimi ölümle, kimi tecavüzle tehdit edilmişti. Hatta bazıları Türfent’ten özür de diledi. Ancak mahkeme Türfent’e “örgüt üyeliği” suçlamasıyla 8 yıl 9 ay ceza verdi.

 

Cezalar onandı, Türfent 6,5 yıl, yani tam 2392 günlük tutukluluktan sonra 29 Kasım 2022’de tahliye edildi. Özgürlüğüne kavuşmasının hemen ardından Diyarbakır’da Sur sokaklarında bir araya geldik. Sur’da kendisi son gördüğünden bu yana çok şeyin değiştiğini söyledi Türfent. Ve cezaevi yıllarını anlattı.

 

“İnsan ömrü içeride geçmemeli”

 

En çok kalabalıklara karışmayı özlediğini söylemişti tutukluluğunun ikinci yılında avukatları aracılığı ile yaptığımız söyleşide, bir de çocuklara sarılmayı. Bol bol sarılmış çocuklara. Kalabalıklara karışma kısmının bir kısmını Sur’da halletmiş. Birazı da İstanbul’a. Nasılsın diye soruyorum, “iyi” diyor ve ekliyor: “Alışmaya çalışıyorum. İçeride bambaşka bir hayat var. Dört duvar arasındasınız. Bu sadece cezaevinin beton duvarları değil, devletin bütün bürokratik duvarları, mahkeme duvarları… Uzun süreli tecrit koşularındaydım. Tutukluluğumun başında yaklaşık 18 ay tekli hücrede kaldım. Sonraki bütün mahpusluk hayatım neredeyse hep 2-3 kişilik hücrelerde geçti. Yani kalabalıktan, toplumsallıktan uzak kalmak… Konuşma melekelerimde, toplumsal reflekslerimde tahribatlar yaratmış. Şimdi dışarıdayım. Kocaman bir kalabalığın içerisinde…”

 

Türfent tutuklandığında 26 yaşındaydı. Şimdi 32’sinde. “İnsanın ömrü geçiyor ve geçen bir gün bile geri gelmiyor” diyor. İçeri girdiğinde çocuk olanların şimdi genç olduğunu görmek geçen zamanı da yüzüne vurmuş bir kez daha, “30 yıl yatan insanlar var, onlarla asla kıyaslama yapamam. Yani dört duvar arasında geçmemeli insanların ömrü” diyor.

 

“Furuğ’u cezaevinde tanıdım, keşke daha önce tanısaydım”

 

Türfent cezaevinde en çok edebiyat ve şiir üzerine okumalar yaptığını da anlattı. En çok kimi okudun diye sorulunca, “Füruğ” diyor ve ekliyor: “Füruğ Ferruhzad’ı cezaevinde tanıdım, keşke onu daha önce tanısaydım. Füruğ bana inanılmaz geliyor.”

 

“Ağır tecrit var”

 

Türfent’in cezaevinde geçirdiği dönem cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin koşullarının giderek ağırlaştığı bir dönem. 2016 darbe girişimi sonrası Olağanüstü Hâl (OHAL) ilan edildi. OHAL sürecinde cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin hakları kısıtlandı, kalan bir avuç hak da askıya alındı. Ağır bir tecrit ortamı oluşturuldu. Üstelik OHAL resmi olarak kaldırıldıktan sonra bile bu uygulamalar devam etti. Ve daha onun etkileri tam olarak geçmeden bu kez pandemi başladı.

 

Cezaevi koşullarını şöyle anlatıyor Türfent: “7/24 içerideydik ama yani içerinin de içerisinde. Yani telefon, spor, kurs, ortak faaliyet, spor hakları… Hepsi elimizden alındı. Bütün zamanımız hücrede geçiyordu. OHAL kaldırıldıktan bir yıl sonra da hâlâ haklarımız verilmiyordu, nefes alma imkanı oluşacak diye sevinecekken bu sefer pandemi başladı. İki, iki buçuk yıl da pandemi sürdü. Yani son altı yılın tamamı cezaevindeki insanlar için ağır tecrit koşullarının olduğu yıllar oldu.”

 

Dahası pandemi önlemleri dışarıda kaldırılmasına rağmen cezaevlerinde uygulamalar devam etti, ediyor. “Dışarıda statlarda maçlar oynanmaya başladı. Yani statlarda insanların maç oynaması serbestti ama bizim içeride sekiz kişi ile spora çıkmamız yasaktı ve hala devam ediyor” diyor Türfent.

 

“Hasta mahpuslar ölüyor”

 

Ve ihlaller bununla da sınırlı değil. Sıralıyor: “İnsanlar gazetelere, muhalif televizyonlara ulaşamıyor. Beslenmede inanılmaz sıkıntılar var, bir kişiye verilmesi gereken yemek üç kişiye veriliyor. Kalitesizlik, besin değerinin düşüklüğü… Dışarıdaki ekonomik kriz de içeriye de apayrı bir şekilde yansıyor. Kalitesiz ürünler çok fahiş fiyatlara satılıyor. Yani nereden tutarsanız elinizde kalıyor. Ama en önemli konu hasta mahpuslar konusu, ben daha cezaevine girmeden bu konuda haberler yapıyordum, aradan yıllar geçti. Her ay içeride hayatını kaybediyor ve tabutlar içerisinde çıkıyor. Bu konuda bir adım atılmıyor ve insanlar içeride ölüyor.”

 

Selfie bile çekebildiren rahatlık: Cezasızlık

 

Türfent’in tutuklanmasına neden olan video konusunda ne olduğuna gelecek olursak; görüntülere dair Başbakanlık, İçişleri Bakanlığına inceleme talimatı verdiğini açıklamış, Hakkâri Valiliği de soruşturma başlatıldığını söylemişti.

 

Kötü muameleye maruz kalan 52 işçi gözaltına alındı, dördü tutuklanırken ikisi ilk duruşmada serbest bırakıldı. İki işçi ise örgüt üyeliği suçlamasıyla hapis cezası aldı. İşçilerin darp raporları vardı ancak bunun için ayrı bir soruşturma başlatılmadı.

 

Sözü bitirirken gözaltına alındığı dönemi anlatıyor Türfent: “Gözaltı sürecim ve öncesi için bir arkadaşım ‘Nedim sen direkten döndün’ demişti. Gerçekten öyleydi. Gözaltına alındım, önce kabul etmediler, inkâr ettiler. Gözaltına alınırken işkence gördüm. Bir güvenlik görevlisi ayağı ile kafama basıp selfie çekti. Başıma siyah bir poşet geçirildi, araçtan indirildim. Havaya ateş açıldı. Ben tekrar araca bindirileceğimi düşünmüyordum.”

 

Türfent’e göre böyle şeylerin yapılabiliyor olmasının nedeni cezasızlık. “Bunlar ceza almayacaklarını biliyorlar. O kadar iyi biliyorlar ki selfie çekecek kadar rahatlar. Nitekim mahkemede söyledim, içlerinde teşhis edebileceklerim olduğunu anlattım, ama bununla ilgili bir adım atılmadı. Onlar da tam olarak bundan aldıkları güçler yapıyorlar bunu,” diyor Türfent.

 

“Dayanışma hayat kurtarıyor”

 

Türfent’in anlattıkları dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha vurguluyor: “Gözaltındaki o işkencelerden sonra araca bindirildim. Sonra öğrendim ki avukatlar, meslektaşlar, milletvekilleri, aile… Kamuoyu baskısı oluşmuş, bu baskı beni oradan savcının odasına getirebildi. Sonra tutuklandım ama bunu şimdi bir kez daha anlatıyorum çünkü biliyorum ki beni kurtaran bu destekti. Bazen yakınıyoruz ya ‘yeteri düzeyde destek olmuyor’ falan diye. Haklıyız da. Ama benim örneğim desteğin, dayanışmanın ne anlama geldiğinin en önemli kanıtı. Dayanışma hayat kurtarıyor.”

 

“Devam edeceğim”

 

Yine o içerde tecritteyken yaptığımız bir söyleşide cezaevi müdürünün ‘Nedim gazeteci ve normal odalara çıkarılırsa her gün bir haber yapar’ dediğini anlatmıştı Türfent. Bitirirken sordum, ne yapmayı düşünüyor diye. Önce biraz nefes almak istediğini söylüyor ve ekliyor: “Bir müddet cezaevinin pasını, kirini, tortusunu üzerimden atmak için biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Bazı sağlık kontrolleri yapmam lazım, yapabilirsem biraz gezebilmeyi istiyorum. Ama ondan sonra ebetteki devam edeceğim. Bu saatten sonra kalemsiz bir hayat düşünemiyorum. O benim hayatımın bir parçası.”

Yukarı