Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Olağanüstü Hâl’de Gazeteciler – 93

Olağanüstü Hâl’de Gazeteciler – 93

Cumhuriyet davasında mahkeme yedi kişiyi serbest bırakırken, beşinin tutukluluklarının devamına karar verdi

 

11’i Cumhuriyet çalışanı, biri Twitter kullanıcısı öğretmen 12 kişinin tutuklu bulunduğu Cumhuriyet davasının 24-28 Temmuz tarihlerinde görülen ilk duruşmasının sonunda ara karar açıklandı. Davayı gören İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi yedi tutuklu Cumhuriyet çalışanının tahliyesine karar verirken beş kişinin tutukluluklarının devamına hükmetti.  

Karara göre, Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku, Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Hakan Kara, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Mustafa Kemal Güngör ve Cumhuriyet gazetesi kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay dokuz ayı bulan tutukluluğun ardından 28 Temmuz akşamı tahliye edildi.

Mahkeme Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık, ve Twitter’da @Jeansbiri adlı hesabın kullanıcısı olmakla suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun tutukluluklarının devamına karar verdi.

Mahkeme ayrıca duruşma savcısının talebini kabul ederek Ahmet Şık’ın savunmasına dair suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Mahkeme, Şık’ın "savunma kapsamında bildirdiği birtakım söz ya da ithamların savunma sınırını aşarak suç unsuru teşkil edebileceği anlaşılmıştır’’ dedi.

Davanın yurtdışında bulunan diğer sanıkları gazeteciler Can Dündar ve İlhan Tanır hakkındaki yakalama kararlarının devam ettirilmesine de karar veren mahkeme cezaevindeki avukat görüşlerine dair kısıtlamanın da kaldırılmasına hükmetti. 

Davanın bir sonraki duruşması 11 Eylül’de görülecek. Mahkeme başkanı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına duruşma koyarak davayı yıl sonuna kadar bitirmeyi planladıklarını söyledi.

Kararın ardından konuşan Ahmet Şık, "Çıkan karar diyor ki 'Size diz çöktüreceğiz'... kendi adıma diyorum ama diğer arkadaşlarım da dahil; bugüne kadar ben sadece anne babamın elini öpmek için eğildim. Bundan sonra da böyle devam edeceğim,” dedi.

Duruşma beş gün sürdü

Duruşmanın ilk gününde Kadri Gürsel, Akın Atalay ve Musa Kart savunmalarını yaptı. "Karşınızda 'üyesi olmamakla birlikte, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettiğim için' değil, bağımsız, sorgulayıcı ve eleştirel bir gazeteci olduğum için bulunmaktayım” diye konuşan Gürsel, hakkındaki suçlamalara cevap verdi. Gürsel, hakkında ByLock kullanıcısı ya da hakkında “FETÖ/PDY terör örgütü” soruşturması olan 112 kişiyle iletişim kaydı bulunduğuna dair suçlamaya yönelik olarak, bu 112 kişiden sadece sekiziyle karşılıklı iletişiminin mevcut olduğunu, ayrıca gazetecilerin meslekleri gereği herkesle görüşebileceklerini söyledi.

(Kadri Gürsel’in savunmasının tam metnini buradan okuyabilirsiniz.) 

Akın Atalay ise savunmasında savcılığın Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının 2013’ten sonra “radikal bir şekilde” değiştiği iddiasına ve bazı mali işlemlerle ilgili suçlamalara cevap verdi. Yayın politikasının değişmediğini söyleyen Atalay, böyle bir tartışmanın yerinin de mahkemeler olamayacağını söyledi. Atalay, "demokratik toplumlarda gazetelerin yayın politikasını değerlendirmek, ölçmek, saptamak ve suçlama konusu yapmak savcıların haddi de hakkı da değildir,” diye konuştu.

(Akın Atalay’ın savunmasının tam metnini buradan okuyabilirsiniz.)

Musa Kart ise savunmasında tüm suçlamaları reddettiğini, bir tatil rezervasyonu için yaptığı aramanın bile “terör örgütüyle irtibat” sayıldığını söyledi. Kart, “Bodrum’da deniz manzaralı bir odada 3 gün kalmayı umarken, Silivri’de beton manzaralı hücrede 9 ay kaldım. Yaşadıklarım bir rezervasyon hatası diye geçiştirilecek gibi değil!” dedi. 

(Musa Kart’ın savunmasının tam metnini buradan okuyabilirsiniz.)

Duruşmanın ikinci gününde Murat Sabuncu, Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik ve Mustafa Kemal Güngör savunmalarını yaptı.

İlk gün evraklarına cezaevinde el konduğu için savunmasını yapamayan Murat Sabuncu, ikinci gün yaptığı savunmasında “Türkiye'de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak ve cezaevine konmak, iddianamenizi beş ay boyunca cezaevinde beklemek ve ilk kez savunma için 9 ay mahkemenin başlamasını beklemek. Biz bunların hepsini yaşadık” dedi.

Gazetenin bazı manşetleriyle ilgili suçlamalara cevap veren Sabuncu, bu manşetlerden biriyle ilgili olarak “’Cadı Avı Başladı’ manşetini anlatmaya gerek yok, karşınızdayız" diye konuştu.

Sabuncu, “Zaman zaman ailem ya da milletvekili arkadaşlar ‘Süreçte sana en ağır gelen neydi?’ diye sordular. Evimin basılması mı? Terörle Mücadele'de bodrum katında bekletilmem mi? Çocuğu olan 47 yaşındaki bir adam olarak Silivri Cezaevi'nde pantolonumu çıkarmaya zorlanmam mı? Bir gazeteci olarak, manşetlerin üstünden geçmem bana ağır geliyor. Burada yargılananlar 28 ile 60 yıl arasında gazetecilik yapmış kimseler. Cumhuriyet gibi laikliğin, demokrasinin savunulduğu gazetedeki insanlara FETÖ suçlaması yöneltilmesi bana zor geliyor. Bugün burada duruşma salonunda Cumhuriyet manşetlerini ortaya koyup ‘şöyle şöyle’ demek zor geliyor,” dedi.

Duruşmanın üçüncü gününde ise Hakan Kara, Turhan Günay, Ahmet Şık, Ahmet Kemal Aydoğdu, Bülent Yener, Günseli Özaltay savunma yaptı.

Günay, iddianamede iletişim irtibatı olduğu iddia edilen kişilerin kendisini kitap fuarına davet etmek ve kitaplarını göndermek isteyen kişiler olduğunu söyledi. "Sadece dört iletişim kaydı ve Vakıf yöneticisi gösterildiğim için 267 gündür tutukluyum" diyen Günay, iddianamede Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olduğunun yazdığını, ancak kendisinin hiçbir zaman Cumhuriyet Vakfı yöneticisi olmadığını söyledi.

Günay, şimdiye kadar neredeyse tamamı beraatle sonuçlanmış 786 davasının olduğunu belirterek Cumhuriyet davasında 787. kez yargılandığını aktardı.

Aynı gün savunma yapan Ahmet Şık, kendisinden önceki savunmalarda “davanın hukuksuzluğunun yeterince anlatıldığını,” söyleyerek kendisinin ve Cumhuriyet’teki meslektaşlarının da tutukluluğunu içeren sürece dair açıklamalar içeren siyasi bir savunma yaptı.

"Ben burada savunma yapmıyorum, ifade vermiyorum, aksine itham ediyorum,” diyen Şık, “Hukuktan; hak, adalet, vicdan ve liyakati çıkardığınızda geriye kalan ne ise, Türkiye yargısı şu an odur. Yaşadığımız tecrübelerden yola çıkarak gayet iyi biliyoruz ki hak, adalet, hukuk, insanlık çağrıları size ulaşmıyor. Dolayısıyla, hiç bir talebim de olmayacak,” diyerek tahliye talebinin olmadığını da ifade etti.

(Ahmet Şık’ın savunmasının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.)

Duruşmanın dördüncü gününde Aydın Engin, Orhan Erinç ve Hikmet Çetinkaya’nın savunmalarını yapmalarıyla sanık savunmaları tamamlandı.

Engin yaptığı kısa savunmada daha önce savunma yapan Akın Atalay ve Bülent Utku’nun iddianameye gereken cevabı verdiklerini, kendisinin ekleyecek bir şeyi olmadığını söyledi. “İddianameye suç kanıtı gibi yerleştirilmiş ve yasal süre içinde basın savcılığınca herhangi bir soruşturmaya konu edilmemiş dokuz makalemle ilgili herhangi bir açıklama yapmayı da anlamsız buluyorum,” diyen Engin, savunmasını “Böyle bir iddianame ile benim ve arkadaşlarımın sanık iskemlesine oturtulmuş olmamız bana hukuk adına utanç, ülkem adına acı veriyor” diyerek bitirdi.

Çetinkaya ise savunmasında, "İleri sürdüğüm görüşlerim nedeniyle Fethullah Gülen örgüt kurmak ve yönetmekten yargılandı. Şimdi geçmişi unutmuş savcıların iddianamesiyle FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklıktan yargılanıyorum" dedi.

Erinç ise bir gazetenin yayın politikasının değişikliğini sorgulamanın ceza mahkemelerinde yapılamayacağını söyledi. Erinç, “Bu konunun ağır ceza mahkemesinde tartışılmasını anlamıyorum” dedi.

Özgürlükçü Demokrasi çalışanları tutuklandı

Mersin’de birer gün arayla gözaltına alınan Özgürlükçü Demokrasi çalışanları Özkan Erdoğan ve Serkan Erdoğan tutuklandı.

27 Temmuz’da gözaltına alınan Özkan Erdoğan, 28 Temmuz’da çıkartıldığı mahkeme tarafından “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla tutuklandı.

Erdoğan’ın üzerinde bulundurduğu bir dergi nedeniyle gözaltına alındığı bildirildi. Savcılık tarafından ifadesi alınan gazeteci Erdoğan, üzerinde kanun hükmünde kararnameyle kapatılan Özgür Gündem gazetesinin tanıtım kartı bulunduğu gerekçesiyle “örgüt üyesi olmak”, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla mahkemeye sevk edildi.

Özkan Erdoğan’ın ev arkadaşı olduğu bildirilen Serkan Erdoğan ise evine düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alındı. Serkan Erdoğan 29 Temmuz’da “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklandı.

Özgürlükçü Demokrasi çalışanlarının tutuklanması, Cumhuriyet duruşması sonrasında yaşanan tahliyeler ve tutuklu listesinde yer alan İsa Siyi’nin tutuklu olmadığının yakınlarınca bildirilmesi sonrasında, P24 tutuklu gazeteci listesini güncelledi. Şu an Türkiye’de cezaevinde en az 162 gazeteci bulunuyor. Tam listeye buradan erişilebilir.

Gazeteciler cezaevinde 365 günü doldurdu

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Fethullah Gülen grubuna yakın medya kuruluşlarında çalışan gazetecilere yönelik operasyonlar kapsamında gözaltına alınıp daha sonra tutuklanan pek çok gazetecinin hapisteki bir yılı doldu.

Aralarında Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Ahmet Turan Alkan ve Ali Bulaç gibi isimlerin bulunduğu gazeteciler 25 ve 27 Temmuz 2016 tarihlerindeki iki ayrı operasyonla gözaltına alınmış, birkaç gün sonra da çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanmışlardı.

Bir yıldır tutuklu bulunan gazeteciler arasında Mustafa Ünal, Bayram Kaya, Seyid Kılıç, Emre Soncan, Cuma Ulus, Büşra Erdal, Habib Güler, Ufuk Şanlı, Yakup Çetin, Mustafa Erkan Acar, Abdullah Kılıç, Cihan Acar, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu ve Hüseyin Aydın da bulunuyor.  

Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç ve Mustafa Ünal’ın ise yargılanmalarına henüz başlanmadı.

25 Temmuz tarihinde aralarında Ilıcak’ın da bulunduğu 42 gazeteci için, 27 Temmuz tarihinde ise aralarında Alpay’ın da bulunduğu 47 gazeteci için gözaltı kararı verilmişti.

 

Türkiye’de tutuklu ya da hükümlü olarak hapiste bulunan tüm gazetecilerin, Olağanüstü Hâl kapsamında kapatılan basın yayın kuruluşları, vakıf ve derneklerin listelerine buradan erişebilirsiniz.

Yukarı