Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Osman Kavala üçüncü kez tutuklandı

Osman Kavala üçüncü kez tutuklandı

İş insanı Osman Kavala, AİHM kararının kesinleşmesine 1 gün kala “gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” suçlamasıyla tutuklandı

İş insanı Osman Kavala, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” (TCK 312) suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı Gezi davasından 18 Şubat 2020 tarihinde beraat etti. Aynı gün cezaevi çıkışında, 11 Ekim 2019’da re’sen tahliye edildiği 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alınan Kavala, 19 Şubat günü çıkarıldığı Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’nce “Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini cebir, şiddet kullanarak değiştirmeye teşebbüs etme” (TCK 309) suçlamasıyla yeniden tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala hakkında verdiği hak ihlali kararının kesinleşmesine 1 gün kala, aynı soruşturma dosyasında “yeni delil” bulunduğunu iddia etti. Savcılık, ABD’li akademisyen Henri Barkey ile “yoğun şüpheli ilişkilerinin tespit edildiği” iddialarına yer verdiği 9 Mart tarihli sevk yazısında, Kavala’nın “siyasal ve askeri casusluk” suçundan tutuklanması talep etti. 

Tutuklama talebiyle sevk edildiği İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği’nce SEGBİS yoluyla sorgusu yapılan Kavala, suçlamaları reddetti. HTS kayıtlarında Barkey ile herhangi bir telefon görüşmesi yapmadığının ortaya çıktığını anlatan Kavala, belirli tarihlerde aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin sebebini ise Elmadağ’daki çalışma ofisinin otellere yakın olmasıyla açıkladı. Kavala, “Yeni uydurulmuş bir suçlama söz konusu. Benim casusluk faaliyetini yapabilmek için gerekli olan herhangi bir bilgiye sahip olmam, bilgiye erişmem mümkün değil. Ben sivil toplumda çalışıyorum. Temasta olduğum insanlar da sivil toplum çevresinde. Devletle ilgili insanlarla temasım söz konusu değil. Casusluk suçlamasının yapılabilmesi için en azından kritik bilgiye sahip bir kamu görevlisiyle ilişkimin gösterilmesi gerekir. Konumum itibariyle böyle bir durum söz konusu değil” dedi. 

“İki suçlama arasında kavramsal ilişki yok”

Kavala, “casusluk” suçlamasının tutuklanmasından iki buçuk yıl sonra ortaya atılmasının iyi niyetli olmadığını belirtti: “Darbe girişimine destek olma suçlamasının iki sene sonra casusluk suçlamasına evrilmesi adli sürecin doğal akışına tamamen aykırı. İki suçlama arasında herhangi bir kavramsal ilişki yok. Birbirinden farklı ve ağır suçlamalar isnat edildiği halde bugüne kadar herhangi bir savcı tarafından sorgulanmamış olmam da adli sürecin doğal akışına aykırıdır.” Sorgu hâkimi Kavala’ya Barkey’i nereden tanıdığını sordu. Kavala ise Barkey ile dinleyici olarak katıldığı bir konferansta tanıştıklarını, bunun dışında bir tanışıklıkları olmadığını söyledi.  

“Bu davanın kumpas davası olduğunu düşünüyoruz”

Kavala’ın avukatı Deniz Tolga Aytöre, savcılığın sevkinin hukuki olmadığını ifade etti. “Casusluk” suçlamasının tutulama kararının son gününde ve AİHM kararının kesinleşmesinden bir gün önce verildiğine dikkat çeken Aytöre, “Savcılığın iki sayfalık sevk yazısında Barkey ile ilgili hususlar var ancak müvekkile ilişkin herhangi bir suç isnadı yok. Sevk yazısındaki 5 baz istasyonunun tespiti yeni bir delil değildir. Baz istasyon verileri en baştan beri vardı. Müvekkilin iş yeri belirtilen otellerin arasındadır. Yurtdışından gelen kişiler bu otellerde kalmaktadır. Ortak baz istasyonları olması bu nedenle doğaldır. Bu yargılamanın kumpas davası olduğunu düşünüyoruz. Savcılığın sevk yazısında belirtilen hususların ispatı yoktur. Fiziki teknik takip tutanakları bulunmamaktadır. Bilgileri kimden temin ettiğimiz bile belirtilmemiştir” dedi. 

AİHM’in Kavala ile ilgili ek savunma için hükümete verdiği sürenin 10 Mart günü sona ereceğini ve bu tarihin kararın kesinleşmesinin de son günü olmasına dikkat çeken Aytöre savunmasını şöyle tamamladı: “Bugün TCK 328. maddeden yeni bir suç üretmeye çalışıyorlar. Çünkü müvekkili yarın tahliye etmek zorundaydılar.” 

“Casusluk gibi bir suçlama 4 yıl geçmişken tespit edilemiyor”

Avukat İlkan Koyuncu ise Gezi davasından tahliye edildiği halde “Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini cebir, şiddet kullanarak değiştirmeye teşebbüs etme” (TCK 309) suçundan yeniden tutuklanmasıyla ilgili itiraz ettiklerini ancak henüz karar verilmediğini söyledi. 24 Ekim 2019’da yürürlüğe giren Yargı Reformu paketinde “Soruşturma evresinde tutukluluk süresinin en çok bir yıl altı ay olabileceği, bu sürenin gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabileceği” hükme bağlanmıştı. Bu hesaba göre de Kavala’nın 25 Şubat 2020’de serbest bırakılması gerekiyordu. Savunmasını bu temele dayandıran Koyuncu, “Müvekkil cezaevinde 2 sene doldurduğu için itiraz kabul edilecek ve TCK 309’dan tahliye verilecekti. Şimdi de TCK 328 çıktı. Suç tarihi 2016’dır. Nasıl bir devletiz ki casusluk gibi bir olayı müvekkil cezaevindeyken, üzerinden 4 sene geçmişken tespit edemiyoruz? Tutuklama talebine meze yapıp tutuklama talep ediyoruz. Nasıl bir hukuk devletiyiz ki AİHM kararının çevresinden dolanmaya çalışıyoruz? Nasıl yargı sistemiyiz ki kendi yaptığımız reformu hemen kadük hale getiriyoruz” dedi.  

İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği, hiçbir somut delil olmadığı halde üzerine atılı suçu işlediği hususunda “kuvvetli suç şüphesi bulunduğu” gerekçesiyle “Gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” (TCK 328) suçundan Kavala’nın tutuklanmasına karar verdi.

Yukarı